Seçim, restorasyon ve diğer şeyler

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Seçimden muhtemelen kimsenin tam hazır olmadığı bir sonuç çıktı. Koalisyon olasılığı anketlerde görülmüyor değildi; fakat gerçekleşmesi ayrı konu. Restorasyon veya normalleşme de iki yıldan fazladır kullanılan terimler. Lakin restorasyon var, restorasyon var. 

Önce ne olduğunu ve ne olmadığını görmek lazım. 1/3 “sola”, 2/3 sağa kuralı yine çalıştı. HDP’ye AKP’den giden oylar herhangi bir şekilde –son derece Amerikanvari, amorf ve post-modern biçimde paketlenen- “sola” yazılamaz. HDP’ye giden –ilk defa oy veren- genç seçmenin oyu da tamamen bu kefeye konulamaz. Esasen sağın sağ olduğu bellidir de,1973-2015 arası ortalaması yüzde 34 olan “solun” ne kadar sol olduğu belli değildir. Hepsini sola yazsak bile, son seçimdeki “sol” oy yüzde 34-35 çıkar. Yani “değerler”, seçiş-tercih-fayda fonksiyonu-oy denklemi neredeyse hiç değişmiyor. Bu, ilk önemli nokta. 

İkincisi şu: Sağın ve solun hem içerikleri, hem özleri değişiyor. Değişiyor çünkü siyaset –ki bir kurumdur- tercihlere müdahale ediyor; tercihler “dışsal” değil. Sonuçlar = tercihler x kurumlar (Charles Plott, Caltech) yazarsak, 35 yıldır kurumların –ve elbette bir kurum olarak siyasetin- sağa çektiğini, siyasi merkezin açıkça sağa kaydırıldığını görürüz. Siyaset sadece dönem dönem “öz burjuvasını” –dönem zenginlerini- yaratmakla kalmıyor, sisteme “içsel” olan seçmen tercihlerini de temsil ederken değiştiriyor. Temsil etmek kadar, temsil etme biçimi de önemli. Genel 1/3-2/3 kuralı –ki demografik pencere artık yüzde 34’ün aleyhinde çalışacak- temsil edilirken dönüştürülen sağın daha konsolide, daha radikal, daha “muhafazakâr” ve daha sağcı yapıldığını gözden kaçırmaya neden olmamalı. Sol ise, dünyaya paralel olarak, daha amorf, daha ilkesiz, daha az konsolide hale geldi. 

HDP’nin oy oranı olarak beklentileri aşan, milletvekili sayısı itibariyle ise tahminleri çok daha fazla aşan başarısının sol veya sağla alakası yoktur. Seçim sistemi bu sefer tersine çalıştı çünkü kritik ülke ve bölge eşikleri aşıldı. Sadece AKP’den HDP’ye kayan oyların bile yüzde 10 eşiğine taşıdığı bu partinin Kürt oylarını yeniden kaybedeceğini sanmıyorum. Bu oylara bölgesel bir perspektifle ve ittifaklar çerçevesinde bakmak lazım; bir. Bu oylara uzun süren bir stratejik bağlanmadan sonra, inersinin veya patika bağımlılığının kırılması olarak bakmak lazım; iki. Bu tip bir kırılma kolayca geri dönmez. 

HDP’nin yüzde 13,1 oyunun “ek” bölmesi bu partiye hem orada, hem burada olma misyonu yükler mi? Sadece coğrafyadan bahsetmiyorum; açık ki HDP başarılı bir proje olarak gençlerin ve gidişata kökten itiraz edenlerin –ki çoğu genç- oyunu da aldı. Sadece “stratejik oy” değil. Çok başarılı bir kampanya yürüttüler ve Demirtaş “zamanın ruhuna” uygun bir lider figürü: Başarı için olması şart bir özellik. Lakin “son baraj bükücüler” (The Last Airbender?) ve “eski sevgili” ile Ağrı ve Şırnak arasında bayağı bir mesafe var. Bu, alışılagelmiş “düalizmi” de aşıyor ve ek bir konu. İttifak değişimiyle asli oyların geri çağrılması bir yana, sadece “merkezi seçmen” teoremi bile (Median Voter Theorem) gelecekte ağırlığın “muhafazakar” Kürt oylarına verilmesinin daha yüksek olasılık olduğunu düşündürüyor. Bu olgu ve hitap edilen kesimlerin heterojenliği gerçeği, HDP’nin söylemini çok dengeli götürmek durumunda olduğunu gösteriyor. 

Bir merkez partisidir  ve Kürt oylarının merkezi adresi oldukça, ülkenin bütününde de merkeze gelmesi ihtimali var. Çekirdeğe büzülürse bile oyu belki ancak 2-3 puan düşer ve yeniden yüzde 6-6,5 BDP oyuna gerilemez. Çünkü çekirdek de aslında sanılandan daha geniş. Fakat diğer ihtimal çok daha ilginç; yukarı ivme devam ederse yüzde 15 rahatlıkla geçilebilir. Bu, “sol” denen yüzde 34 ve AKP’den (geri) alınabilecek kalan oylar düşünüldüğünde, tarihsel bir potansiyel demektir. Bir olasılık sadece.  

Ancak şimdi durum ne? AKP’ye ve liderine muhalefet yüzde 59 ise –ki emin değilim, daha az, bu muhalefetin çok sayıda parti tarafından temsil edildiği, üstelik bu partilerin içinde de bambaşka motivasyonları olan seçmen ve kadroların olduğu aşikar. Bu, an itibariyle bir asimetri. Kooperasyon kolay değil. Ancak, bu tespit sadece görünen yüz. Asıl soru şu; Nasıl bir restorasyon amaçlanıyor? Restorasyon var, restorasyon var. Restorasyon, mevcudun bir metre gerisinde mevzilenip, “oldu işte” demekse, muhalif seçmen derin hayal kırıklığına hazırlansın. 

Piyasa henüz tam algılamadı; Çok çabuk bir koalisyon fiyatlıyor gibi. Tabii, ne alabiliyor ne satabiliyor olmanın etkisi de çok önemli. Uzun süren bir siyasi belirsizlik dönemi ufukta belirirse, hele hele Fed Eylül’de gelirse, bayağı sıcak bir sonbahar bizi bekliyor olacak.  Şimdilik iyimserliğe hazır şekilde duruyoruz aslında. Yurttaşlık bilgisi kitabına uygun bir çözüm çıkarsa mini ralli kesin. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019