'Seninki insan, asker, can da...'

TBMM Başkanı Çiçek, Afganistan'ın Irak bataklığından, geçmişte Vietnam'dan kendisini zor kurtardığını belirterek, "Türkiye niye tek başına böyle bir kara harekatına girişecek?" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "İnsanlar sokağa çıksın derseniz, eylemlerin içinden gelen siyasetçilerin şunu bilmesi gerekir ki; sen ne kadar masume bir talep olarak bunu söylersen söyle, bu fırsattan yararlanmak isteyen fırsatçılar, provokatörler, eli kanlı katiller çıkar, ortalığı kana bular" dedi. 

Meclis Başkanı Çiçek, A Haber'in canlı yayınında, son günlerde yaşanan olaylara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Ölenlerin kendi insanlarımız olduğunu dile getiren Çiçek, "Ama inanıyorum ki sevinenler de başkaları. Bu süreç iyi bir süreç değil. Belli bir süreden beri Türkiye'de belli ölçüde huzur ortamı sağlanmışken şimdi Türkiye'nin dışında meydana gelen gelişmelerden Türkiye'yi sorumlu tutarak, 1990'lı yılları hatırlatan olumsuz bir görüntü yaşıyoruz" diye konuştu. 

"Türkiye'den başka kapısını açan yok" 

Çiçek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni suçlamaya kalkanlarda biraz insaf, vicdan kaldıysa bir şeyi görmeleri, bundan sonra yapılanları, yapılacak olanları anlamaları gerektiğini söyledi. 

Türkiye'ye sayısını bile her gün yaklaşık olarak söyledikleri 1 milyon 600 binden fazla sığınmacı geldiğini anımsatan Çiçek, Türkiye'den başka da kapısını açanın bulunmadığını belirtti. Sadece Kobani'den ilk üç günde gelenlerin sayısının 180 bin civarında olduğuna işaret eden Çiçek, "Türkiye şuradan girsin, buradan çıksın, kara harekatına katılsın" diye hariçten gazel okuyan ülkelerin tamamında 130 bin civarında mültecinin bulunduğunu belirtti. Çiçek, mültecilere kapılarını kapatanların bütün yükü, faturayı Türkiye'ye çıkarmaya çalıştıklarını ifade etti. 

Dünyada ekonomik kriz bulunduğunu, Türkiye'de de ekonomik sıkıntılar olduğunu vurgulayan Çiçek, ancak Türkiye'nin bu sıkıntılar içinde  4 milyar 519 milyon dolar bütçesinden, rızkından, yatırımından, acil ihtiyaçlarından keserek, insani yardım olarak, etnik köken, mezhep ve düşüncesine bakmaksızın bu insanlara kucak açtığını anlattı. 

Çiçek, Türkiye'nin yaptıklarını takdir etmek bir yana, sağı solu yakıp yıkmanın, insanlıkla, insafla bağdaşır bir durum olmadığını belirtti. 

Türkiye'nin, bu gelişmelerin sorumlusu değil, sonuçlarından etkilenen bir ülke olduğuna işaret eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Suriye, Irak'ta başlayan ayrımcı, diktatör bir kısım uygulamalardan, halka yapılan zulümlerden sonra meydana gelen gelişmeler nedeniyle bu kadar insan, yerinden, yurdundan olarak Türkiye'ye geldi. Türkiye bunlara kardeşliğinin, insanlığının gereği kucağını açtı. Kimsenin elini cebine attığı yok. Kimsenin bu noktada ileri bir çaba içinde olduğunu söylemek mümkün değil. Ama her şeyi Türkiye'den bekliyorlar. İki yüzlülüğün çok açık sırıttığı bir ortamdayız. 'Türkiye kara harekatına girişsin' deniliyor. Peki sen niye girişmiyorsun? Türkiye niye tek başına böyle bir kara harekatına girişecek? Bize bunu teklif edenler Afganistan, Irak bataklığından, geçmişte Vietnam'dan kendisini zor kurtardı. İstiyor ki şimdi Türkiye, bodoslama bu kara harekatıyla, bu bataklığın içine girsin. Peki sen ne yapacaksın? 'Havadan bombardıman yapacağım' Niye havadan; çünkü bunun riski yok. Onun askeri, insanı ölmeyecek ama Türk askeri ölsün. Bunu söyleyebilmek için nasıl niteleme yapmak lazım anlamak mümkün değil. Türkiye, sebebinin kendisinin olmadığı, sonuçlarından da en olumsuz şekilde etkilendiği bir kara harekatının içine bodoslama girsin isteniliyor. Tamam gireceksem yanımda sen olacak mısın 'yok', koalisyon güçleri olacak mı 'yok', ben bir tugayla gireyim hiç olmazsa sen bir mangayla gel yanıbaşımda dur, 'yok'. Seninki insan, asker, can da bizim insanımız hayatını bu kadar bedava, sebebinin kendisi olmadığı, sorumlu olmadığı bir savaşın içine niye sokacak? Bundan dolayı Türkiye'ye, neden ikide bir baskı yapılma çabası içinde olunuyor?" 

"Kerkük, Telafer'deki katliamların üzerinde kimse durmuyor" 

Meclis Başkanı Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tezkerenin sınırlandırılmasına ilişkin önerisinin sorulması üzerine, bu konunun tartışmaya açık olduğunu kaydetti. Çiçek, bunun üzerinden değerlendirme yapmayı, bu fotoğraf açısından yeterli bulmadığını söyledi. 

Bugüne kadar 300 binden fazla kişinin öldüğüne işaret eden Çiçek, bunların da anası, babası, ailelerinin olduğunu söyledi. Türkmenler, Araplar katledilirken kimsenin sesi soluğunun çıkmadığına dikkati çeken Çiçek, uluslararası toplumun, "Kimyasal silah kullanmayın, birbirinizi nasıl öldürürseniz öldürün" dediğini ifade ederek, "Böyle bir anlayışın sahipleri, sorumluları, Türkiye'ye 'niye oradan girmiyorsunuz, niye buradan...' O coğrafyada ölen kim olursa olsun, kökeni ne olursa olsun, nerede olursa olsun ister Kobani, Halep, Telafer, Kerkük'te" diye konuştu. 

Kerkük'teki, Telafer'deki katliamların üzerinde kimsenin durmadığını ifade eden Çiçek, sözlerini, "Bunlar da insan. Bu katliamlar olurken sokağa çıkılmadı da şimdi Kobani meselesi olduğu zaman... Elbette Kobani de bizim meselemiz. Ama bir bütünlük içinde bakmak gerekirken, sorumsuz açıklamaların sonucunda millet sokaklara dökülür hale geldi" diye sürdürdü. 

"Geveze Türkiye oluruz"

Çiçek, siyaset adamlarına, Türkiye'de siyaset yapanlara ciddi sorumluluklar düştüğünü söyledi. "Sözünüz HDP'ye mi?" sorusuna Çiçek, "Kim olursa olsun. Bu sorumsuzlukları kim yapıyorsa, artık onu ayırma, bunu ayırma dönemi geçti. Daha soğukkanlı, itidalli, daha sorumlu konuşmamız lazım. O sorumsuzluğu yapmamak adına isimlendirme yapmak istemiyorum. Geçmişte bir siyasetçimiz 'özgürlük talep etmek adına konuşan Türkiye istiyoruz' dedi. Şimdi düşünürek konuşan Türkiye'ye ihtiyacımız var.  Düşünerek konuşmadığımız takdirde, siyaseti gevezeliğe dönüştürmüş oluruz. O zaman geveze Türkiye oluruz" karşılığını verdi. 

TBMM Başkanı Çiçek, 30'a kişinin hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Bunun sorumlusu kim?" diye sordu. 

Çiçek, "İnsanlar sokağa çıksın derseniz, insanlar sokağa çıkarsa, eylemlerin içinden gelen siyasetçilerin şunu bilmesi gerekir ki; sen ne kadar masume bir talep olarak bunu söylersen söyle, bu fırsattan yararlanmak isteyen fırsatçılar, provokatörler, eli kanlı katiller çıkar, ortalığı kana bular. Bu da olmuştur" dedi. 

"Şiddet, hak talep etme yöntemi olamaz" 

Demokratik talebin olabileceğini dile getiren Çiçek, şunları söyledi: 

"Meydanlarda miting yaparsın, imza kampanyası başlatırsın, demokratik başka yol ve yöntemler neyse cebir, şiddete itibar etmeden, her türlü protestoyu yapabilirsin. Ama camlar, çerçeveler kırılıyor, dükkanlar soyuluyor, yağmalama yapılıyor, devlet malı tahrip ediliyor, insanların canı kıyılıyor. Sonuçta da hiçbir şey olmamış gibi siyaset yapıyor olamayız. 

Geçmişte talk şov, bir yarışma programı yapan bir spikerin toplumun belli kesimini rahatsız edecek tek cümlesi oldu, yer yerinden oynadı. Başka siyasetçimiz benzer laf söyledi, sokaklar meydan muharebesine döndü. Türkiye'nin böyle hassasiyetleri var. Türk bayrağını, Atatürk büstünü yakacaksın, o zaman nasıl olacak da biz birarada yaşayacağız. Bir arada yaşamanın yolu; ne talep ediyorsan et, cebir ve şiddet bunun içinde olamaz. Cebir ve şiddet, bir hak talep etme yöntemi olamaz. Bu uluslararası hukuka, AİHM'in kararlarına, insan vicdanına, aklına aykırı." 

"Bu iş kullanılmaktan başka bir şey değil"

Hükümetin belli riskleri göze alarak İmralı ile HDP arasında mesajlaşma yolunu tercih ettiğini belirten Çiçek, şunları söyledi: 

"Çözüm süreci eksik, doğru, yanlış yürüyor. Belli bir noktaya gelmişken, 2000'den bu yana birçok hak ve özgürlükler sağlanmışken, yapılma yolunda çaba varken, bu kaos, bu kargaşa, bu şiddet, bu terör neyin nesi? Ne zaman Türkiye işlerini yoluna koymaya çalışsa bu örgütler devreye giriyor, kan döküyor, süreç başarıya ulaşmasın diye bir gayretin içinde oluyorlar. Şu an sokağa dökülmek için, 30 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi için aklı başında, makul gerekçe göstersinler. Bazı vatandaşlarımızın dükkanları soyuldu, yağmalandı, binalar yakıldı, yıkıldı, kamu malları yakıldı, yıkıldı. Bunların izahını yapabilmek için bana makul bir tek gerekçe söylesinler. Bu iş kullanılmaktan başka bir şey değil. Terör örgütleri her zaman uluslararası politikanın bir parçasıdır. Bu noktada da en önemli görev ifa eden örgüt PKK'dır. Önde gelen ülkelerin örgütte adamları var. Lazım olduğu zaman, işleri yoluna koymuşsunuz, bakarsınız Erbaa'da olay meydana gelir. Sağduyu çağrısı yapıldı, 'şiddet olmasın' dedi, dün gece emniyet görevlilerimiz şehit oldu. Namludan mermi çıktıktan sonra nereye isabet edeceğini kontrol edemezsiniz. Mühim olan tetiğe basmamaktır. Olan oldu, hiç olmazsa bundan sonra herkes aklını başına toplamalı. Bir arada yaşamanın şartlarını oluşturarak, ne yapacaksak demokratik imkanlar içinde yapmamız gerekir. Siyasi kanallar açıldı. Herkes düşüncesini söyleyebiliyor. Meclis'te, dışarıda söyleyebiliyor. Demokratik imkanlar varken silah neyin nesi, masum insanların katledilmesi neyin nesidir?" 

  

Bu konularda ilginizi çekebilir