Sermaye artırımında emisyon primi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

N. Merve ÜRTEKİN / Avukat

Şirketler çeşitli nedenlerle sermaye artırımına gidebilirler. Bu nedenlerin başında, şirkete daha fazla maddi kaynak sağlama ihtiyacı gelir. Bu ihtiyaç kimi zaman şirket zararının kapatılması kimi zaman da yatırım veya projelerin gerçekleştirilmesi isteğinden doğar. Ancak neticede ulaşılmak istenen, güçlü bir mali yapıdır. Mali yapının güçlendirilmesinde ise emisyon primi önemli bir araç olarak kullanılabilmektedir.

Vergi mevzuatında “ihraç primi”, ticaret hukukunda ise “agio” olarak bilinen emisyon primi; anonim şirketlerin, kuruluşlarında ya da sermaye artırımlarında çıkardığı payların, itibari değerlerinin üzerinde bir bedelle ihracı durumunda elde edilen olumlu farktır. Örneğin, itibari değeri 10 TL olan bir payın ihracında ortaklara veya artırıma katılacak olanlarca 50 TL ödeneceği kararlaştırılabilir. Bu durumda aradaki 40 TL’lik olumlu fark, emisyon primidir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (Kanun), pay veya pay senetlerinin itibarî değerlerinden daha yüksek bir bedelle çıkarılabilmelerine olanak tanımış ve 347. maddesinde, primli payların ihracını, esas sözleşmede hüküm bulunması veya genel kurulda bu doğrultuda karar alınması şartına bağlamıştır. Buna göre; emisyon primi sadece paylar ilk ihraç edildiğinde yani kuruluşta ya da sermaye artırımında söz konusu olacaktır; mevcut payların itibarî değerlerinin üzerinde bir bedelle satılması ya da devredilmesi halinde elde edilen kazanç, emisyon primi olarak düşünülmemelidir. Söz konusu hüküm uyarınca payların itibari değerlerinden yüksek bir bedelle çıkarılacakları esas sözleşme ile de belirlenebilir. Bu halde aksi yönde alınacak bir genel kurul kararının batıl olup olmayacağı ise tartışmalıdır. Kanaatimce sermaye artırımına karar vermeye yetkili organ olan genel kurul, bir sermaye artırımında piyasa şartlarını değerlendirip yeni payların esas sözleşmede belirtildiği değer üzerinden ihraç edilip edilmeyeceğine de karar vermeye yetkili mercii olacaktır.

Kayıtlı sermaye sistemini kabul eden anonim şirketlerde ise esas sözleşme ile yönetim kuruluna primli pay çıkarma yetkisi tanınabilecektir.

Emisyon primleri, genel kanunî yedek akçe niteliğini haizdir. Zira kanunun ilgili hükmünde, “Yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin, çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan kısmı”nın genel kanuni yedek akçeye ekleneceği öngörülmüştür. Bir diğer deyişle emisyon primlerinin ihraç giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılan kısmı dışında kalan kısım her halükarda kanuni yedek akçeye eklenecektir.

Kanuni yedek akçelere eklenme zorunluluğu getirilen emisyon primlerinin, Kanun’un 519.maddenin üçüncü fıkrasına istinaden genel kanuni yedek akçe toplamı sermayenin yarısını aşan bir miktara ulaşana değin “sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için” kullanılması gerekmektedir. Bir başka deyişle, emisyon primi, kanuni yedek akçelere ilişkin hükümlere tâbi olduğundan üzerinde serbestçe tasarruf edilebilmesi yasal yedek akçenin esas sermayenin yarısını geçmesi şartına bağlıdır. Dolayısıyla emisyon primlerinin gerek sermayeye eklenmesinde gerekse bu primlerin farklı şekillerde kullanılması ve dağıtılmasında kanunun 519. maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen esaslara uygun hareket edilmesi gerekecektir.

Emisyon priminin sermayeye eklenmesi ile kastedilen, yedek akçe kalemlerinden biri olan emisyon priminin iç kaynaklardan sermaye artırımı yolu ile sermaye kalemine eklenmesidir. Buna göre, iç kaynaklardan sermaye artırımına ilişkin usul takip edilerek sermaye artırımı neticesinde çıkan bedelsiz paylar mevcut paylarının sermayeye oranına göre mevcut pay sahiplerine dağıtılır. Bu şekildeki bir uygulama Danıştay kararına (1) da konu olmuştur. Kararda, birbirini takip eden iki ayrı sermaye artırımı söz konusudur. İlk olarak yeni paylar itibari değerlerinden daha yüksek bir bedelle ihraç edilerek satılmış ve karşılığında ödenen tutarlar, kanuni yedek akçelere eklenmiştir. İkinci sermaye artırımında ise söz konusu kanuni yedek akçeler sermayeye eklenerek iç kaynaklardan sermaye artırımı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu işlemler, pratikte mali yapının güçlendirilmesine yönelik çarelere bir örnek teşkil etmektedir.

Ortaklıklarda gerçekleştirilmesi planlanan bazı sermaye artırımlarına tüm ortaklar eşit oranda katılamayabilir ve zaman zaman bir ortak diğerinden daha fazla ödeme yapmayı üstlenebilir. Ancak bu gibi hallerde daha fazla ödeme yapacak olan ortak yeni çıkarılan paylardan daha fazla edineceğinden ortaklık yapısı, sermaye artışına katılacak güçte olmayan ortak aleyhine değişecektir. Bu sorunun önüne geçilebilmesi amacıyla ödeme yapmayı üstlenen ortağın yeni çıkarılan paylar için itibari değerlerinden daha fazla bir ödeme yapması kararlaştırılabilir. Bu şekilde itibari değerin üzerinde kalan kısım ayrı bir sermaye yedeği hesabına kaydedilir ve ortaklık yapısı bozulmamış olur. Örneğin; her pay 1 TL itibari değerde ve sermayesi 200 bin TL olan iki ortaklı bir şirkette pay sahipliği oranı %60 - %40’dır. %60’lık sermaye payına sahip olan ortağın (A) sermaye artırımına diğer ortaktan (B) çok daha fazla bir ödeme yaparak katılması, ancak sermaye artırımını sonucunda mevcut pay oranlarının değişmemesi istenmektedir. Pay sahibi A, 30 bin TL değerindeki paylar için 180 bin TL ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş, mevcut pay oranları değişmemek suretiyle pay sahibi A’nın yapmış olduğu 180 bin TL ödemenin 150 bin TL’si emisyon primi olarak bilançoda ayrı bir öz kaynak kalemi altına kaydedilmiştir.

Şirketin maddi kaynak ihtiyacı her zaman mevcut ortaklar tarafından da sağlanamayabilir. Bu hallerde yeni paylar ihraç edilerek üçüncü bir gerçek veya tüzel kişiye satılır. Şirkete bu şekilde yeni bir ortağın katılması mevcut ortakların başta oy hakları, kar payı hakkı olmak üzere her türlü ortaklık haklarını etkileyecektir. Yeni payların emisyon primli çıkarılması ile bu etkiler azaltılabilecek ve pay yapısı istenildiği gibi şekillendirilebilecektir.

Emisyon primi, primli payları alacak kişi açısından bir ödeme yükümlülüğü doğurmaktadır. Bu hâliyle evvela “Tek Borç İlkesi” ne aykırılığı düşündürebilir. Ancak kanunun 480. maddesinde “esas sözleşmeyle pay sahibine, pay bedelini veya payın itibari değerini aşan primi ifa dışında borç yüklenemeyeceği” şeklinde ifade olunduğu üzere emisyon primlerini ödeme yükümlülüğü ilkenin yasal istisnalarından birini oluşturmaktadır.

Görüldüğü üzere; şirketin öz kaynaklarından biri olan emisyon primleri hem şirketin mali yapısının güçlenmesine hem de şirket malvarlığında mevcut değer fazlalarının nakde dönüşmesine imkan sağlamaktadır. Bu rolü dolayısıyla sermaye artırımlarında şirket sermayesine artı bir değer kazandırılmasının yanı sıra eski pay sahiplerinin de pay oranları korunabilecek, ortaklığa yeni bir pay sahibinin katılması da durumu değiştirmeyecektir.

 

1)Danıştay 4. Dairesi’nin 2008/9064 E. 2009/3348 K. numaralı kararı (http://www.kararara.com/danistay/4d/danistay5305.htm)

Bu konularda ilginizi çekebilir