Sonuçta kazanan taraf kim oldu?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Salı günü yeni Bakanlar Kurulu’nun açıklanmasını ve Merkez Bankası PPK kararlarını beklerken TSK’nın Rus uçağını düşürdüğü haberinin şokunu yaşadık. Hemen akabinde doğal olarak piyasalar son derece negatif bir tepki gösterdi. Borsa yüzde 5 kadar düşerken, daha sınırlı da olsa faizler ve kurlarda da bir miktar artış meydana geldi. Gelen haberler karşısında piyasanın tepkisi gayet rasyoneldi. Rasyonel olmayan ise bize karşı doğrudan bir tehdit oluşturmayan bir Rus savaş uçağının angajman kuralları çerçevesinde düşürülmesiydi. 

Büyük devletler anlık tepkilerle veya irrasyonel motivasyonlarla hareket etmezler. Aldıkları kararların kısa, orta ve uzun vadedeki olası sonuçlarını değerlendirmeden aksiyon almazlar. İktisat biliminde de sıkça kullanılan “Oyun Teorisi” kurallarına göre hareket etmeye özen gösterirler. Ancak, alınan bu aksiyonun olası sonuçları irdelendiğinde, Türkiye’nin veya koruduğumuz iddiasında bulunduğumuz muhalif grupların leyhine bir durumun varlığından söz etmek çok zor. 

Rusya uçağının düşürülmesi (ve bir pilotunun desteklediğimiz muhalif gruplar tarafından havada süzülürken öldürülmesi) dolayısıyla bu olaydan mağdur durumda kalan taraf olmuştur. Bu Rusya’ya bölgedeki varlığını artırarak operasyonları daha da şiddetlendirmesi imkanını verecektir. (Ki, dün itibariyle durumun böyle olduğu, ve hatta bölgeye bir savaş gemisi yollayacağı ve füze kalkanı sistemi konuşlandıracağı haberleri basında yer alıyordu.) Ayrıca, Rus uçakları bundan sonra daha dikkatli uçarak hava sahamızı ihlal etmeden de bu sortilerini rahatlıkla gerçekleştirebilirler. Kısacası, yaptığımız işin hiçbir caydırıcılığı olmadığı gibi, aksine Rusların operasyonlarına meşruluk kazandırıcı ve körükleyici bir etkisi oldu. 

Yukarıda bahsettiğim işin askeri- stratejik boyutları. Durumun ekonomik boyutunu irdelersek, orada da dezavantajlı bir konumda kaldığımızı görüyoruz. Türkiye ile Rusya arasında son 20 yılda çok büyük montanlara ulaşmış bulunan bir ticaret, turizm ve müteahhitlik ilişkisi var. Ancak bu ilişki oldukça asimetrik ve bizim açımızdan çok daha önemli. En büyük 4. ihracat pazarımız olan Rusya’ya bu senenin ilk 10 ayında (bavul ticareti dahil) 6 milyar dolar civarında ürün satmış bulunuyoruz. Rus turistlerden elde ettiğimiz turizm gelirleri ise senede 5 milyar dolar civarında. Ayrıca, Rusya’da pek çok inşaat şirketi faaliyette bulunuyor. İthalat tarafında ise Rusya’ya ciddi bir enerji bağımlılığımız var. Doğalgaz ithalatımızın yüzde 60 kadarını Rusya’dan yapıyoruz. (yüzde 20’si ise bölgede Rusya’nın müttefiki sayılabilecek İran’dan, yüzde 12 kadarı da Rusya’nın peyki sayılabilecek Azerbaycan’dan!) Kısacası doğalgazda Rusya’ya son derece bağımlıyız. Doğalgaz bazılarının düşündüğü gibi sadece ısınma ihtiyacımızı karşılamıyor. Asıl büyük kullanım alanı elektrik üretimi. Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 45 kadarı doğal gazla çalışan elektrik santrallerinden sağlanmakta! Hal böyle iken, Rusya ile ilişkilerimizi bozmanın bize hiçbir fayda sağlamayacağı muhakkak.

Yeni Bakanlar Kurulu ve MB kararları tamamen uçak krizinin gölgesi altında kaldı maalesef. Bakanlar Kurulu’nda Sn. Babacan’ın yer almaması dışında fazla bir sürpriz yok. Bir kaç yeni yüz olsa bile, Hükümetin genel zihniyet ve yaklaşımında pek bir değişiklik olmayacaktır. (Bunun iyi mi, kötü mü olduğunun muhakemesini okuyuculara bırakıyorum.) Yeni hükümetin öncelikle Rusya krizini çözmesi elzem. Değişen şartları da göz önüne alarak (örneğin asgari ücret artışı), sene sonuna kadar 2016 için yeni bir bütçe oluşturması da çok iyi olur. Daha sonra ise çok konuşulan ama bir türlü uygulanamayan ekonomik reformları hayata geçirmesi gerekiyor. 

MB ise (bütün analistlerin beklediği gibi) faizleri sabit tuttu. Öte yandan, artık Fed’in 16 Aralık’ta az da olsa bir faiz artırımına gideceği kesinleşmiş gibi. Bu ay içerisinde tüm yerel Fed başkanlarının bu durumu ima eden demeçlerine şahit olduk. Yellen’in yardımcısı Stanley Fischer de benzer bir açıklamada bulundu. Faiz artırımı sonrasında gelişen piyasa şartlarına bağlı olarak TCMB de 22 Aralık toplantısında 1 haftalık repo faizlerinde bir miktar artışa gidebilir

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019