Sözün bittiği yer

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Cumartesi günü Ankara’da ulusal benliğimize vahşi bir saldırı oldu. Yakın tarihimizin en büyük terör saldırısı bu. Yüzden fazla insanımız öldü. Bundan daha fazla yaralı var. Yaralıların önemli bir kısmı ağır. Can kaybının daha da artması muhtemel. Bu noktada rahmet ve sabır dilemenin ötesinde bir şey gelmiyor elden.

Bu vahim bir olay kuşkusuz. Ülkenin başkentinde, bir anlamda idare merkezinde, büyük çaplı infial uyandırmayı, belli ki caydırıcı olmayı, kitleleri korkutmayı, sindirmeyi hedefl eyen, zaten bunun için kurgulandığı anlaşılan pervasız bir saldırı bu. Şaşkınlaştığımız, ürktüğümüz ve öfk elendiğimiz bu tür olaylarda kullandığımız bir deyiş var. Olayın ölçeği ve vahameti karşısında “sözün bittiği yer” diyoruz. Bu deyişi “bundan öte bir şey yok, yapabileceklerimiz tükendi, çaresiz hallere düştük” gibi anlamlar yüklenmiş biçimde kullananlar var.

Sözün bu niyetle kullanım biçimine bakılırsa, biraz nihilizm kokan, biraz çaresizlik belirten, güçsüzlükten şikayet eden biraz da terör karşısında yorgun düşmüş olmanın itirazını dillendiren bir içerikte kullanılıyo bu sözün sonu, metaforu. Sanki olaya itiraz etmiyoruz da bizi sürüklediği bu eziklik konumunu, örselenmiş ruh halini ifşa ediyormuş gibi ağzımızdan dökülüveriyor bu sözler.

Yaşanan olayın büyüklüğünü, o noktada hissedilen yalnızlığı düşünecek olursak, bu tür şikayet yüklü ifadelerle feryat etmenin şaşacak bir yanı yok. Bu son saldırıya bakın. Kısa sürede peş peşe gelen benzer nitelikli saldırıların yorgunluğunu ve bezginliğini düşünün.

Bunlara karşı kamu vicdanını tatmin eden bir adım atılmadığını da buna ekleyin. Bu koşullarda bütün bu yaşananların üstüne gelen, korku ve endişeyi bir üst düzeye taşıyan yeni bir saldırı var. Öncekilere kıyasla taşıdığı hacim ve sergilediği pervasızlık ilk adımda gerçekten ürkütecek, çaresizlik duygusu yaratacak nitelikte.

Ülkenin ortasında, pek de hazırlıklı olduğumuz, önlem aldığımız izlenimi vermeyen koşullarda apansız yakalanmış ve dağılmış olma duygusu veren böyle bir saldırının büyük çaplı şikayet üretmesi doğaldır, anlaşılabilir bir durumdur.

Ama bazılarımız da bu sözün bittiği metaforunu daha farklı anlamlar yüklü olarak kullanıyoruz. Bir çoğumuz bu “sözün bittiği nokta” deyişini artık hamasi söylevleri ve lafazanlıkları bir yana koyup, terör saldırılarına karşı önceden kurgulanmış somut girişimler örgütlemenin zamanı geldi demek amacıyla kullanıyoruz.

Bir anlamda, yapılan saldırılar karşısında sözün, nefesin etkisi tükendi, artık doğrudan eylem gerekir demeye gelen bir ifade bu. Dikkat ederseniz bunda bir korku ya da yılgınlık yok. Bunda halimize ve konumumuza dönük doğrudan bir şikayet de bulunmuyor. Belki yöneticileri, siyasileri, yandaşları örtük biçimde ima eden bir şikayet dozu da vardır ama esas unsur haydi artık bir şey yapalım talebidir.

Kendi adıma bu talebin gerekli olduğu kanısındayım. Zamanlaması da doğrudur. Geçtiğimiz yıllara bakın, bu lafazanlık boyutunu farklı terör gruplarına yandaş yazılma noktasına kadar getirmek üzere olduğumuzu görürsünüz. Adeta herkesin kendi teröristi var algısını yaratacak ortaklaşmalar yapıyor gibiyiz. Kimsenin bu niyette olduğu kanısında değilim. Ama siyasi seçişlerimizi, saf tutuşlarımızı, siyaset pratiğini, dilini ve üslubunu öyle bir noktaya getirdik ki dışarıdan bakılınca adeta birilerine davet çıkartıyormuşuz gibi algılanıyor. Bu algıya hiç itibar etmeyenler de var kuşkusuz ama kimileri de imasını bile yeterli bulup, ülkenin ortasında cehennem ateşi yakmaya yelteniyor işte.

Sözün bittiği noktadayız. Bundan sonrası sözle, söylevle yürütülecek karakterde işler değil. Olmaz ortaklıklara heveslenmeyi, mümkünsüz işlerin peşine düşmeyi ve bütün bunları belagat sosunda pişirme merakını bir yana koyup, ülkeyi bütün kurumsal yapısıyla yeniden inşa etmeye soyunmalıyız.

Bunun ilk adımını seçim sonrasında, onun kaşı bunun gözü demeden, temsil gücü yüksek, gerçekçi hedefl er üzerinde uzlaşmış güçlü bir koalisyon kurarak atabiliriz. Ancak o zaman “söz bitti ama biz gereğini yaptık” diyebiliriz. Ne kadar caydırıcı olacağını yaşayarak görürüz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018