Süper Lig'de havuz yıkılırsa ne olur?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

 

Geçen hafta bu sütunlarda Avrupa'da havuz gelirlerinin beş büyük ligde nasıl dağıtıldığını detayıyla sizinle paylaşmıştık.
Gördük ki, İspanyol La Liga dışında başta İngiliz Premier Lig olmak üzere, Alman Bundesliga, Fransız Lig1 ve İtalyan Serie-A'da naklen yayın gelirlerinin kulüplere dağıtımında havuz modeli uygulanıyordu. Bu liglerden İtalyan Serie-A ise 2009-10 sezonunda havuz sistemine geçmişti.
Bu hafta da ülkemizde havuz sisteminden kısaca bahsettikten sonra havuz sisteminin sağladığı katkı ve varsa dezavantajları üzerinde durmaya çalışacağız.
İsterseniz kısaca ülkemizde havuz gelirleri nasıl dağıtılıyor ve bu dağıtım sisteminden kulüplerimiz ne kadar pay alıyor, ona bir bakalım.
Spor Toto Süper Lig'de havuz gelirleri nasıl dağıtılıyor?
Süper Lig'de naklen yayın gelirleri bir havuzda toplanarak kulüplere dağıtılıyor.
Süper Lig havuz gelirlerinin %35'i tüm kulüplere eşit olarak dağıtılırken, %54'ü sportif performansa göre, kalan %11'i de popülerlik (şampiyonluk) primi olarak Süper Lig'de şampiyon olmuş kulüplere dağıtılıyor.
Süper Lig'de naklen yayın gelirlerinin;
- Yüzde 11`i Sportoto Süper Lig`de şampiyon olan takımlara, popülerlik primi olarak şampiyonluk sayılarına göre,
- Yüzde 35`i, 18 Sportoto Süper Lig kulübüne eşit katılım ve dayanışma primi olarak,
- Yüzde 45`i puan performansına bağlı başarı primi olarak,
- Yüzde 9`u ise Sportoto Süper Lig`i ilk altı sırada bitirecek takımlara sezon sonu başarı primi ödülü olarak dağıtılıyor.

2011-12 sezonunda kulüpler havuzdan ne kadar para kazandı?
Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, 2011-12 sezonunda Süper Lig havuzunda toplanan 574 milyon 384 bin 873 TL'lik gelir, aşağıdaki tablodan da görülebildiği gibi Süper Lig kulüplerine parasal ödül olarak dağıtıldı. Tabloya göre, şampiyon olan Galatasaray, havuzdan toplam gelirin %12.4'üne karşılık gelen 71 milyon 471 bin 714 TL alırken, ligi ikinci sırada bitiren Fenerbahçe 67 milyon 684 bin 169 TL, ligi üçüncü sırada tamamlayan Beşiktaş ise 50 milyon 66 bin 414 TL parasal ödüle ulaştı.

Havuz gelirleri Anadolu takımları için yaşamsal öneme sahip
Rekabetçi denge açısından bakıldığında, Süper Lig havuz gelirlerinin %54'ünün sportif performansa, %35'inin de eşit olarak tüm kulüplere dağıtılıyor olması, temel olarak ligde dengede rekabeti sağlamaya yönelik değerlendirilebilirse de; aslında rekabet açısından ilk beşin dışındaki takımların havuz gelirlerinin, (yani naklen yayın gelirlerinin) toplam gelirleri içindeki payının çok yüksek olması, havuz gelirlerinin bu kulüpler için yaşamsal bir öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Yukarıdaki tabloya göre ilk üç takım, yani İstanbul takımları toplam gelirin %32.9'una karşılık gelen 189 milyon 222 bin 297 TL'yi kendi aralarında paylaşıyor. Buna göre Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın ortalama gelirleri kulüp başına toplam gelirin %11'ine karşılık geliyor.
İlk beş takımın aldığı toplam tutar olan 266 milyon 817 bin 940 TL ise, toplam havuz gelirlerinin %46.6'sını oluşturuyor. Bu gelir dağılımına göre ilk beş kulübün ortalama havuz gelirleri, yani kulüp başına düşen havuz geliri tutarı, toplam dağıtılan havuz gelirinin yaklaşık %9.3'üne ulaşıyor.
Ligdeki diğer 13 takıma dağıtılan 307 milyon 566 bin 933 TL'lik tutar da, toplam gelirin %53.4'üne karşılık geliyor. Bu dağılıma göre kulüp başına düşen ortalama gelir, toplam gelirin %4.2'si civarında.
Yani ilk beşte yer alan kulüplerin ortalama havuz gelirleri, diğer 13 kulübün ortalama gelirinin iki katı büyüklüğünde.

Havuz gelirlerimizi artıran ne?
Süper Lig yarattığı yılık 515 milyon euro parasal gelir ile bugün Avrupa'nın en fazla gelir üreten yedinci ligi konumunda. Bu gelirlerin içinde en önemli gelir kalemini ise 574 milyon TL (yaklaşık 260 milyon euro) ve %51'lik payı ile naklen yayın gelirleri (havuz gelirleri) oluşturuyor.
Süper Ligi'mizde bugün oluşan naklen yayın bedeli ile futbolumuzun kalitesi, rekabet düzeyinin yüksekliği, izlenilirliği ve yurtdışı satış potansiyeli arasında çok da bir korelasyon bulunmuyor. Yani, öz ifadeyle, Süper Lig kendi dinamikleriyle bugünkü parasal gücü yaratacak rekabet ve kalite düzeyinden uzak görünüyor.
Süper Lig'de 2009/10 sezonunda dağıtılan toplam havuz geliri (naklen yayın gelirleri) 309.691.690.-TL iken, 2010 yılına yapılan yayın ihalesi sonrası naklen yayın bedelleri 2010/11 sezonunda %65 artarak 510 milyon 500 bin TL'ye ulaştı.
Bir önceki sezona göre naklen yayın gelirlerinde 2010/11 sezonunda yaşanan bu olağanüstü artışın arka planında, Süper lig kulüplerinin ulusal ya da uluslararası sportif performansından daha çok, 2010 Ocak ayında yenilenen naklen yayın ihalesinde futbol otoritesinin izlediği ihale ve satış politikasının rolü olduğu görünüyor.
Yani, burada öz olarak vurgulamak istediğimiz konu şu: Süper lig kulüplerinin gelirleri, ülke futbolunun kalitesi ve rekabet düzeyinin yükselmesine bağlı olarak artmadı. Kısacası, futbolumuz kendi dinamikleriyle bu geliri yaratmadı. Bu süreçte ne kulüplerimiz uluslar arası arenada kupa kazandılar, ne de UEFA veya FIFA sıralamamız yükseldi.

İstanbul kulüplerinin etkisi büyük
Süper Lig havuz gelirlerinde İstanbul kulüplerinin motor görevi bulunuyor. Şüphesiz ki, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın sahip oldukları toplumsal tabanın yaygınlığı, tarihleri, bugüne kadar Süper ligi domine ediyor olmaları, sportif rekabetin de genel olarak düzeyini belirlemiş durumda.
Bununla birlikte, endüstriyel dönüşüm dinamiklerini sahip oldukları olanaklar bakımından diğer kulüplere göre daha etkin kullanan bu kulüpler, süreç içinde ekonomik olarak ta Süper Lig'i yönlendirir duruma geldiler. Bu evrimsel gelişim süreci zamanla bu kulüplerin parasal gelirden daha fazla pay almalarına da olanak sağladı.

Havuz bozulabilir mi?
Yukarıda dile getirdiğimiz üzere havuz gelirlerine İstanbul takımlarından daha çok Anadolu kulüplerinin gereksinimi bulunuyor. Çünkü, İstanbul takımlarının sahip olduğu olanakların yarattığı potansiyel, her hal ve karda paraya tedavül olabiliyor. Merkezi idarenin sağladığı dolaylı rantlar, havuz gelirlerinin sağladığı ekstra avantajlarla birleşince İstanbul kulüplerinin rekabet üstünlükleri her geçen gün daha da artıyor.
Bununla beraber, bu kulüplerin yıllık yarattıkları gelirler ve buna bağlı olarak oluşturdukları bütçe büyüklükleri içinde havuz gelirlerinin payı, diğer gelir kalemlerine görece her geçen gün biraz daha azalıyor.
Bu bağlamda; bu kulüplerin naklen yayın gelirleri dışındaki sponsorluk, reklam ve medya gelirleri, ticari gelirler ve maç günü gelir kalemlerinden daha fazla pay alabilme potansiyelleri havuz gelirlerinin daha arka planda kalmasına neden oluyor. Aslında bu durum rekabetçi bir futbol kulübü için ideal bir gelir yapısını ifade ediyor. Kulübün hareket esnekliğini artırıyor. Bu durumun Anadolu takımları için de geçerli olduğu bir aşamaya ulaşabilirsek, biliniz ki o zaman Türk futbolu gerçekten rekabetçi ve yüksek kaliteli bir lig haline gelmiş demektir.

Havuz gelirleri dengeli dağıtılırsa, rekabet gücü yükselir
Havuz sistemi futbolun endüstriyelleşmesiyle oluşan bir doğal denge sağlama aracı. Çünkü, parasal gelirin artışı, büyük kulüpleri daha güçlü hale getirirken, küçük kulüpler de her geçen gün daha zayıfladılar. İşte bu bağlamda, lig ekonomisinin sağlıklı geleceği açısından rekabetin sağlanabilmesini teminen, havuz sisteminin futbol ekonomisindeki temel fonksiyonu, havuzda biriken gelirlerin, ligdeki kulüplerin rekabet ve futbol kalitelerini artıracak şekilde dengeli dağıtımını sağlamaktır. Bu sayede rekabet ve kalite artacağı için izlenilirlik artacak, bu da toplam gelirlerin artmasına yol açacaktır. Bu durum, kulüplerin refah düzeyini artıracaktır. Refah düzeyi artışı ise beraberinde kaliteyi ve daha çok izlenmeyi getirecektir.
Diğer taraftan da, büyük kulüplerin futbola yaptıkları büyük yatırımlar nedeniyle, her zaman daha fazla gelir kazanma güdüleri ve beklentileri vardır.

Lig ekonomisi dayanışmacı bir ekonomidir!
Lig ekonomisi dayanışma içinde rekabeti öngörür. Rakipler ancak rakipleriyle birbirleriyle vardır. Bu bağlamda, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın rekabet güçleri ve oynayacakları futbolun kalitesi ancak rakiplerinin gücü ve kalitesiyle orantılıdır. Bu nedenle bu kulüplerin lig ekonomisini ortaklaşa yaratmaları kaçınılmaz bir sonuçtur.
Her ne kadar Fenerbahçe, bugün havuzdan ayrılsa, daha fazla gelire sahip olabilme olanağına sahipken, bu durum orta ve uzun vadede Türk futbolunun rekabet gücünü besleyen ekonomik gelir yaratma kaynağını sıkıntıya sokabilir. Bu durumdan Fenerbahçe de olumsuz etkilenebilir. Çünkü, böylesi bir sürece Galatasaray'ın da otomatikman eklenmesi büyük bir olasılıktır. Bu da zaman içinde bizi bugünkü iki takımlı La Liga benzeri bir konuma sürükler.
Havuz olmadan rekabet olmuyor!
Geçen haftaki yazımda da belirttiğim üzere, Barcelona başkanı Sandro Rossel bile, bugün Barcelona'nın ve Real Madrid'in İspanya'da bu kadar baskın bir yapıda olmalarından kendi gelecekleri açısından kaygılıÖ
Kısaca Rossel'in 7 Kasım 2011'de Zürih'te "Uluslararası Futbolun Finansal Sorunları Üzerine" düzenlenen bir sempozyumda yaptığı konuşmasından aldığım bir pasajla yazımı tamamlamak istiyorum.
"ÖBugün İspanya'da küçük kulüpler büyük sıkıntı içindeler. Onların bu finansal ve ekonomik sıkıntıları varken, Real Madrid ve Barcelona gibi devlere karşı mücadele etmeleri mümkün değilÖ Real Madrid ve Barcelona gelecek birkaç yıl içinde televizyon gelirlerinin ve naklen yayın haklarının ortak satışına yönelmeliler. Naklen yayın haklarının satışı ve dağıtımında belki şimdi değil ama gelecek üç, dört belki beş yıl içinde, tıpkı İtalya'da, Premier Lig'de olduğu gibi havuz sistemine geçmek gerekir. Bunu yaparken de Lig'de 20 olan kulüp sayısını 16'ya indirmek gerekirÖ" (The Guardian, 7 November 2011)
İspanyolların bile havuza geçmeyi düşündükleri bir ortamda, havuzun bozulması Türk futbolunun felaketi olabilir.

Dört büyük kulübün havuz gelirlerinin toplam gelirleri içindeki payı
Yukarıda anlattıklarımız kapsamında Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor'un borsaya gönderdikleri 2011 yılı ilk dokuz aylık finansal verilerine göre;
- Fenerbahçe'nin 181 milyon 237 bin 683 TL'ye ulaşan toplam gelirleri içinde 67 milyon 684 bin 169TL'lık havuz gelirlerinin payı %37.2,
- Galatasaray'ın 130.534.754 TL'na ulaşan toplam gelirleri içinde 71.471.714 TL'lık havuz gelirlerinin payı %54, (Galatasaray'ın kombine kart satış bedellerini Sportif AŞ'ye devir etmemesi nedeniyle geçen yıl ki gelirlerine yaklaşık 35-40 milyon TL daha eklenmesi gerekiyor. Bu durumda 165 milyon TL'ye ulaşan toplam gelir içinde havuz gelirlerinin, payı %43'e geriliyor.)
- Beşiktaş'ın 119milyon 92 bin 348 TL'ye ulaşan toplam gelirleri içinde 50 milyon 66 bin 414 TL'lik havuz gelirlerinin payı %42,
- Trabzonspor'un 105 milyon 377 bin 379 TL'ye ulaşan toplam gelirleri içinde 45 milyon 760 bin 650 TL'lik havuz gelirlerinin payı %43.

Fenerbahçe havuzdan çıksa, daha çok para kazanır!
İzlenilirlik, stat kapasitesi, ticari ürün satışları ve sahip olduğu potansiyel gelir kaynakları dikkate alındığında, Fenerbahçe bugün havuzdan ayrılsa, çok daha fazla para kazanma olanağına sahip olabilir.
Fenerbahçe açısından bakıldığında; Fenerbahçe'nin toplam futbol yatırımları içinde naklen yayın gelirleri görece en düşük kulüp olarak karşımıza çıkıyor. Türk futbol kulüpleri içinde en fazla gelire sahip olan Fenerbahçe'nin toplam gelirleri içinde naklen yayın gelirlerinin payının %37 civarında olduğunu yukarıda ifade etmiştik.

Nitekim, 2011-12 sezonunda kulübün 67.6 milyon TL'lik naklen yayın geliri (yaklaşık 38 milyon dolar), mevcut talebe göre kolaylıkla 67.6 milyon dolara, hatta euroya yükseltebilir. Bu durum Fenerbahçe için çok da karlı ve yararlı bir gelişme de olabilir.
Fenerbahçe'nin dışında toplam gelirleri içinde havuz gelirlerinin payı görece giderek azalan bir başka kulüp te Galatasaray. Galatasaray'ın havuz gelirlerinin toplam gelirler içindeki payı 2011-12 sezonunda %43 civarında olsa da, 2012-13 sezonunda Türk Telekom Arena'nın satış rekoru kıran kombine bilet satışlarıyla oluşacak maç günü gelirleri, naklen yayın gelirlerini geçebilecek potansiyele sahip görünüyor. Galatasaray'ın havuz gelirleri, toplam gelirler içinde 2012-13 sezonunda %40'ın altına gelebilir.
Havuzun bozulmaması durumunda bundan en çok etkilenecek kulüplerin başında Beşiktaş, Trabzonspor ve diğer 15 Süper lig ekibi geliyor.
Özellikle, Anadolu takımlarında %95'e kadar çıkan havuz gelirlerinin payını, ikame edecek başka gelir kalemi ne yazık ki, bulunmuyor. Böylesi bir durumda bu kulüplerin varlıklarını devam ettirebilmeleri tamamen Türkiye Futbol Federasyonu'nun sağlayacağı katkıya bağlı.

 

taksar11.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar