Elektrikli araçlar tasarım, patent ve üretim bağımsızlığı getiriyor

Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar Derneği Başkanı Bayram, elektrikli araç üretiminde Türkiye’yi bekleyen fırsatlar olduğu kadar, tehditler olduğuna da dikkat çekiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Didem ERYAR ÜNLÜ

Türkiye Elektrikli ve Hibrit Araçlar (TEHAD) Derneği Başkanı Berkan Bayram, “Elektrikli araç tasarım bağımsızlığına sahiptir. Tek platform üzerinde farklı segment aralıklarına hitap edebilen araç üretimi gerçekleştirebilirsiniz. Elektrikli araç patent bağımsızlığına sahiptir. Benzin-dizel motorlu araç üretmek için dünya üzerinde birkaç firmanın patentine muhtaçken, elektrik motorunu kendiniz üretebilirsiniz. Açık kaynak yazılımları kullanabilirsiniz. Elektrikli araç üretim bağımsızlığına sahiptir. Yapacağınız Ar- Ge'nin yüzde 100'ünü yerli üretime çevirebilirsiniz” derken, “Türkiye’nin bugünden itibaren tek kurtuluş yolu teknolojiye yapacağı yatırımdır. Bu teknoloji de iletişim ve elektrikli ulaşımdır. Önümüzdeki bu fırsatı kaçırmayalım. Tek gerçeğimiz budur” yorumlarını yapıyor.

Berkan Bayram’ın, elektrikli ulaşımda Türkiye’yi bekleyen tehdit ve fırsatlara yönelik yorumları şöyle:

*Markaların sorunu neydi ?

“2015’te Volkswagen Grubu’nun bazı dizel modellerindeki emisyon oranlarının , yani CO2 salımlarının olması gerekenden neredeyse 40 kat daha yüksek olduğu ortaya çıktı ve önce ABD pazarında sonra da AB kurumlarında, Volkswagen ile ilgili davalar birbiri ardına açılmaya başladı. İlk kez, 18 Eylül 2015 tarihinde yayınlanan ‘VW yanlış emisyon sonuçlarına sahip olan 482 bin aracı - ABD’de - geri çağırdı’ haberi karşımıza çıktı. VW krizinin nedenleri ve nasıllarını sorgulamaya başladığımızda ise, olayın arka planında çok daha büyük ve idare edilmesinin de pek mümkün olmadığı, küresel boyutlarının da olduğunu farkettik. Krizin kalbinde her ne kadar VW markası görünüyor olsa da, emisyon oranlarının düşük çıkmasını sağlayan teknolojinin arkasında VW Grubu değil, teknoloji firması bulunuyordu. Dolayısıyla bu teknolojiyi de sadece tek bir firma satın almış olamazdı. Zaten daha 1 yıl geçmeden, Renault ve FCA (FiatChrysler) gibi markaların da adı, bu kriz ile anılmaya başlandı. Bu yıl bitmeden de en az 5 büyük markanın daha adını duyacağımızın garantisini verebilirim. Peki, dünya otomotiv pazarını idare eden, bu pazarda zaten sadece 14 dev marka bulunuyorken, çok satanlar listesinin başındaki bu markaların derdi neydi?”

Şehir yönetimleri zorlayıcı kararlar aldılar

“Özellikle küresel ısınmanın sebep olduğu çevresel felaketlerin boyutu her geçen yıl daha fazla hissedilmeye başladığında, ilk zamanlar sadece 1-2 Avrupa ülkesi ve ABD'nin bir kaç eyaleti, küresel ısınmanın artış hızını etkileyen en önemli unsurun ulaşımdan geçtiğini ve yollarda kullandığımız araçların CO2 emisyon oranlarının mutlaka düşürülmesi gerektiği sonucuna vardı. Otomotiv markalarının mecburiyet hissetmedikçe bu tür bir işbirliğine gitmeyecekleri malum olunca, şehir yönetimleri zorlayıcı kararlar almaya başladılar. Gelişmiş ülkelerin bir çoğu, otomobilde vergi göstergesi olarak karbon emisyon oranına çoktan geçti. Bu vergilendirme sistemine göre, yüksek CO2 emisyon oranına sahip araçtan yüksek vergi alınıyor. Fakat işin içine bir de motor hacmi kıstası girince, markaların çok satan modelleri bu mengeneden çıkamadı. İkinci adım olarak, görünürlük sınırlaması getirilmeye başlandı. Yani, şehir merkezlerine, tarihi ve turistik bölgelere benzin ve dizel motora sahip araçların girişine sınırlama getirildi. Bu da, otomotiv üreticileri için önemli pazar kaybına neden oldu. Türkiye'deki vergi sistemi ise; eskiden aracın ağırlığına, sonra motor hacmine ve son olarak hem motor hacmi hem de fiyat aralığına göre belirlenmeye başlandı. Henüz tüm motor çeşitlerinde emisyon oranına göre vergi sistemine geçmedik, ama elektrikli ve hibrit araçlar özelinde vergi indirimi gerçekleştirildi.”

Markalar elektrikli araçalara özel platformlar geliştirdiler

“Başta Baltık ülkeleri olmak üzere, Almanya ve Hollanda gibi ülkeler, 2030 yılı itibariyle şehirlerinde dizel motorlu araçların kullanımına yasak getireceğini kamuoyuna duyurdu. Son olarak Norveç'te alınan bir karar ile, başkent Oslo'da haftanın 2 günü dizel araçların trafiğe çıkmalarına yasak getirildi. Yasağa uymayanlara para cezası uygulanacağı duyuruldu. Elbette bu durumu fırsata çeviren markalar da oldu. Tesla'yı dışarıda tutarsak, küresel elektrikli otomobil pazarı yine bu otomotiv üreticilerinin gücü ile dönüyor. Çünkü hali hazırda üretim platformları var. Çok noktada değişiklik yapmalarına gerek kalmadan, sadece motor aktarma organlarının değişmesi ile üretim hattını güncellemeleri mümkün. Bu yüzden bir çok markanın elektrikli modeli, genelde konvansiyonel modelin dönüşümü ile pazara adım attı. Son 5 yıldır ise, bu gelişen pazar şartlarından dolayı markalar, tamamen elektrikli araçlara özel platformları uygulamaya koymaya başladılar.”

TÜRKİYE’NİN AVANTAJLARI

Türkiye Elektrikli ve Hibrit Araçlar (TEHAD) Derneği Başkanı Berkan Bayram, Türkiye’nin önündeki fırsatları şöyle değerlendiriyor: “Ülkemiz politikası tahmin etmediğiniz durumlarda oyun dışında kalabiliyorken, bazı durumlarda ise çağının ilerisinde hareketler ve hatta kararlar alabiliyor. Bunlardan ikisi Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS) ve Endüstri 4.0. Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Stratejisi belgesi ile, ülkemizde bulunan ulaşım türlerinin tümünde, bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak elde edilen gerçek zamanlı bilgiler aracılığıyla; güvenli, etkin, verimli, yeniliğe açık, çevre dostu, sürdürülebilir ve akıllı bir ulaşım ağına ulaşabilmek amaçlandı. Endüstri 4,0 ise kısaca Dijital Transformasyon diyebileceğimiz, akıllı fabrika vizyonuyla bugün ki üretimin teknolojik değişimini tarif eden, siber fiziksel üretim tekniklerini tanımlıyor. Günümüz ulaşım sistemlerini de etkileyen bu kavramların, bugün özellikle birkaç büyükşehir belediyesinin uygulamalarında rahatlıkla görebilmemiz mümkün. Belediyelerin bu taleplerine ise, ulaştırma alanındaki ticari markalarımızın cevap verebiliyor olması, küresel yarışta geride kalmadığımızın göstergesi. Bu çalışmaların bu yüzden ülkemiz için fırsata çevrilmesi gereken noktaları buluyor.

► Elektrikli ulaşımda küresel bir marka ve oyuncu olabiliriz.

► Avrupa pazarında, yasaklar nedeniyle açılacak ulaştırma boşluğunu, kaliteli ve verimli elektrikli toplu taşıma markalarımız ile kapatabiliriz.

► Avrupa'da yasaklanacak ama üretiminden vazgeçilmeyecek olan modellerin, üretim kesişme noktası olabiliriz.

► Avrasya ve Arap ülkelerinin örnek pazar modeli olabilir, elektrikli ve hibrid otomobil ile elektrikli otobüs üretimlerimiz ile buralarda tek söz sahibi olabiliriz.”

SEKTÖRÜN GELDİĞİ NOKTADA TÜRKİYE’YE YÖNELİK TEHDİTLER

Otomotiv sektörünün geldiği noktada, Bayram’a göre ülkemizi bekleyen tehditler şöyle: “Otomotivin kalbi olan Avrupa’da bu tür önleyici tedbirlerin alınması, pazarın içinde olan bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri çok daha yakından ilgilendiriyor.

✓ Avrupa ülkeleri, kendi sınırları içerisinde dolaşmasına izin vermediği dizel motorlu araçları ne yapacak?

✓Avrupa vatandaşı, yasaklardan önce aldığı dizel motorlu aracı kendi ülkesinde kullanamayacaksa, o aracı ne yapacak?

✓ Avrupalı otomotiv üreticisi, kendi kıtasında satamayacağı dizel motorlu aracı nereye satacak? Gelişmekte olan bizim gibi ülkeleri, bu araçların ucuz pazarı haline getirmeyecek mi? Bu araçlar Avrupa'nın havasını kirletiyor, insan sağlığını etkiliyorsa, satılacağı ülkeleri de kirletmeyecek mi?”

Bu konularda ilginizi çekebilir