Suyun yanında petrolün lafı olmaz

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

70’li yılların sonuna doğru ekonomiye giriş dersinde öğrencilere öğretilen kavramlardan biri de serbest, daha doğru bir tanımla karşılığında bir bedel ödenmeden sahip olunan mallardı. Üretimi için bir maliyete katlanılmayan, doğada bol miktarda bulunan serbest mallar için örnek olarak su ve hava gösterilirdi. Geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinde meydana gelen çevresel, demografik, sosyal ve ekonomik değişiklikler bu tanımın geçerli olmadığını ortaya koymuştur. Günümüzde artık kimse sudan serbest mal olarak söz etmiyor. Canlıların yaşamlarını sürdürmeleri için yegane kaynak olan suyun önemi her geçen gün artıyor. Petrolü diğer enerji kaynaklarıyla ikame etmek mümkün ama, su için aynı şey geçerli değil. Yüzyılımızın en pahalı ve en stratejik kaynaklarından birinin su olacağından şüphe yok. Bazılarının ileri sürdüğü gibi suya sahip olan dünyaya da sahip olur mu? Peter Scholl-Latour adında bir Alman gazeteci 80’li yıllarda gelecekteki savaşların petrol yüzünden değil su yüzünden çıkacağını iddia etmişti. Aynı yazar, Kaddafi’nin devrilmesinin gerçek nedeninin de su olduğu görüşünde. Scholl-Latour, sahip olduğu

zengin su kaynaklarını çevre ülkelerinin kullanımına sunmaya hazırlanan Kaddafi’nin devrilmesinde deniz suyundan içme suyu üreten büyük arıtma şirketlerinin parmağının olduğunu ileri sürüyor.

***

Dünya Bankası’nın “İklim Değişiklikleri, Su ve Ekonomi” başlıklı raporuna göre, iklim değişiklikleri en önemli etkisini su kaynakları üzerinde gösterecek. Raporda, su kaynaklarındaki azalma sonucu günümüzün yüksek büyüme hızlarına sahip bazı ülkelerinde büyümenin 2050’ye kadar negatife döneceği belirtiliyor. Olumsuz etkilenecekler arasında Hindistan ve Çin dışında Afrika ve Ortadoğu ülkeleri ilk sırada. Özellikle, Çin’deki hızlı kentleşmenin dünya gıda fiyatlarını artırmasından ve gıda güvenliğini tehlikeye sokmasından endişe ediliyor. Sulu tarım, elektrik enerjisi üretiminde artan miktarda su tüketimi, nüfus artışı ve kentleşmenin su kullanımını artıran faktörler arasında gösterildiği raporda, dünyada su kıtlığından etkilenen insan sayısının 1.6 ila 4 milyar arasında olduğu belirtilmiş. 2050’de gıda üretiminin bugün olduğundan yüzde 50, enerji üretiminin ise yüzde 85 oranında daha fazla su tüketimi gerektireceği; su kıtlığından kaynaklanacak gıda fiyatlarındaki artışların ekonomik, sosyal ve siyasi sorunları arttıracağı ileri sürülüyor.

***

Hemen tüm üretim süreçlerinin en önemli girdisi olan su, büyümenin sürekliliğini sağlayan stratejik kaynaklardan biri. Su sorununu diğer çevresel sorunlardan ayırmak mümkün değil. Sanayileşmenin yol açtığı çevre kirlenmesinin doğanın dengesini bozduğu bir gerçek. Büyümenin sürekliliği sermaye malları, işgücü ve teknoloji dışında doğal kaynaklara da bağlı ki, bunların başında su geliyor. İklim değişmeleri su kaynakları üzerindeki etkileriyle kendisini hissettiriyor. Güney ve Orta Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Orta Amerika, Meksika ve Afrika’nın güneyinde kuraklık artıyor. Türkiye su kaynakları yönünden ne yazık ki zengin bir ülke değil. Etrafımızdaki ülkeler de bizimle aşağı yukarı aynı durumda. Su kıtlığı ve kuraklık ciddiye alınması gereken potansiyel bir siyasi risk. Su kıtlığı sadece ülkeler arasında değil, ülkeler içinde de çatışmalara yol açıyor. Tahminler, Türkiye’nin su ihtiyacının önümüzdeki 25 yılda üç kat artacağı yönünde. Bundan dolayı, Türkiye’nin gelecek kuşaklara sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekmekte. Su kaynaklarının azalmasının en büyük nedenlerinden biri olan kuraklığın kontrol altına alınması dışında, suyun etkin kullanımını sağlayacak metotların da bir an önce hayata geçirilmesi kaçınılmaz. Bilinçli ve bilinçsiz şekilde yok edilen ormanlık alanlar çölleşmeyi hızlandırıyor. Suya sahip olanın dünyaya sahip olması belki abartmalı olabilir ama, suyu 21. yüzyılda etkin kullanan ülkelerin bunu başaramayan ülkeler karşısında önemli bir avantaja sahip olacakları kesin.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016