Marka ve Anadolu'da olmak

Semih YALMAN
Semih YALMAN BUGÜN MARKANIZA BİR BAKIN semih.yalman@dunya.com

İnsanın içinden neden acaba bu topraklarda kurulmuş devletler isimlerinde Anadolu kelimesini kullanmamış diyesi geliyor. İnsanın içinden bu toprakların kucak açtığı medeniyetlerin yetiştirdiği insanın bahsi yeterince geçmedi diyesi geliyor. İnsanın içinden bu toprakların ifade ettiği, simgelediği hayat tarzı yeterince işlenmediğini ifade edesi geliyor.
Bu içten gelen azgın istekler Anadolu'ya dokununca depreşiyor, artıyor. Daha iyi anlıyor insan büyük İskender'i, Konstantin'i, Mevlana'yı, Yunus'u, Cengiz Han'ı, Atatürk'ü. Bir an düşünüyorum bütün bu medeniyetlerin kurduğu şehirlerin orijinal adlarının değiştirilmemiş olduğunu. Bir an düşünüyorum mimari özelliği itibarı ile şehirlerin farklı dönemlere ait yapılara dokunmayarak genişlediğini. Bir an düşünüyorum doğal güzelliğin bozulmadığını. Her halde dünyanın en büyük tarih müzesi bu toprakların seyrine, hissine doyum olmazdı. Herhalde dünyadaki birçok markanın esin kaynağı olurdu. Belki de birçok film bu diyarlarda çekilirdi.
Evet, şehirler isim değiştirmiş, yapılar zarar görmüş, doğa yıpranmış ama insan özünde halen aynı kalmış. Güler yüzlü, samimi, candan kucaklayan, içi ile barışık, gözü parlayan ve mutlu. Antalya'da Anadolu'da olmak insana verilen değerin öneminin de tekrar altını çiziyor.
Akdeniz Reklamcılar Derneği'nin ev sahipliği yaptığı Anadolu'da marka, kent ve reklamcı olmak konulu kongrede dinledim ve düşündüm. Aslında konuşmacılar ve dinleyicilerin katıldığı bu iki günden bir reçete çıktı. Bir eylem planı. Antalya'da başlayıp Türkiye'nin tüm şehirlerine uygulanabilinecek, örnek olabilecek bir liste. Yapanda konuştu, yapmak isteyende, izleyende. Ancak önemli olan konuşmanın yanı sıra buluştu. Ortak müşterekte anlaştı. Kucaklaştı, tanış oldu, dost oldu.
Marka olmak denince insan faktörü hep geri plana itiliyor. Semboller, sloganlar, logolar, reklamlar havada uçuşuyor. Ancak markanın duygulara hitap ettiği, ruh verdiği unutuluyor. Markanın işi insan ve bu kongrede insan konuşuldu.
Bazı insanlar hatırlattı Ömür İlbaş gibi, mutluluğun önemini. Bazı insanlar anlattı Nevzat Sayın gibi hikâyenin ilintisini. Bazı insanlar düşündürdü, Haluk Mesci gibi girişimin ve düzeninin olması gerektiğini. Bazı insanlar çok netti Yılmaz Büyükerşen gibi. Bazı insanlar sevgiyle kucak açtı Mustafa Akaydın gibi. Bazı insanlar anımsattı özünde işin yolculuktan ibaret olduğunu Faruk Atasoy gibi. Bazı insanlar bakıp göremediğimizi gösterdi Deb Tate ve Luc Selvais gibi. Bazı insanlar vurguladı Akif Aktuğ gibi eğitimin önemini. Bazı insanlar Mehmet Semih Söylemez ve Burak Özkan gibi tanımladı müteşebbisin azmini, ufkunu, hayalini. Bazı insanlar heyecanını gizlemedi Nazmi Özkoyuncu gibi. Bazı insanlar gülümsetti Murat Türkay gibi. Bazı insanlar dâhil etti Efsun Erkemen gibi. Bazı insanlar canından verdi Hüsamettin Oğuz gibi. Bazı insanlar gönlünden konuştu Vahdet Narin gibi. Bazı insanlar bir oldu, sözünde samimiydi Necdet Alkandemir gibi. Bazı insanlar özetledi, parladı Cüneyt Şenyavaş gibi. Bazı insanlar ümit verdi Akdeniz Üniversite İletişim Fakültesi öğrencileri ve Bilal Arık gibi. Bazı insanlar buldu ve buluşturdu, tutkal oldu, tohum ekti Cihan İşbaşı gibi. Bu insanlar ve diğer Anadolular titiz ve sıfatlarından sıyrılarak oradaydı. Kendiydi, özüydü. Özveriydi, istekti, iştahtı uyanan.
Anadolu'da olmak güzeldi. Marka olmak ya da reklamcı ya da kent... Hepsi için önce insan olmak.
Anadolu'da olmak işte böyle bir şeydi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Marka ve arayışlar 11 Mayıs 2012
Marka ve sorumluluk 04 Mayıs 2012
Marka ve sosyal girişim 27 Nisan 2012
Marka ve kalite 20 Nisan 2012
Marka ve Fast-Fashion 13 Nisan 2012
Marka ve öncelikler 23 Mart 2012
Marka ve patates cipsi 16 Mart 2012
Marka ve saygı 01 Mart 2012