'THY offset uygularsa 21.8 milyar dolar gelir'

KOBİ’ler THY'nin uçak alımlarında offset istiyor... Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu OSTİM Başkanı Orhan Aydın, “THY uçak alımları offsetle yapılırsa ekonomiye 21.8 milyar dolar geri dönüşü olur. 10 yıl boyunca 8 bin kişiye istihdam sağlanır” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Canan SAKARYA

ANKARA - Türk Hava Yolları'nın gerçekleştireceği 252 adet uçak alımında KOBİ’ler offset uygulaması istiyor. OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Orhan Aydın, yaklaşık 31,2 milyar dolar tutarındaki son uçak alımlarının offset uygulamaları ile yapılması halinde 21.84 milyar dolar ekonomiye dönüşü olacağını belirterek, önümüzdeki 10 yılda 8 bin kişiye istihdam sağlanacağını açıkladı. Aydın, “Airbus, Tunus’tan Almanya’ya kadar bir çok ülkeye iş verecek. Benim sipariş ettiğim uçağın parçalarını bütün dünyaya dağıtacak ve ben bundan hiç pay alamıyorum” dedi.

Savunma alanına yönelik olmayan projelerde offset uygulamasına ilişkin tebliğin 2007 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanmasına rağmen bugüne kadar hiç uygulanmadığına dikkat çeken Aydın, bu konuda hazırlanan bir yasa taslağı bulunduğunu ve bunu bir an önce yasalaşması gerektiğini kaydetti.

OSTİM Başkanı Aydın, Ankara Temsilcimiz B. Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı.

-THY’nin önümüzdeki dönemde yapacağı 31.2 milyar dolar tutarındaki uçak alımında offset uygulaması konusunda talepleriniz oldu. Bu konuda bir gelişme sağlayabildiniz mi?

Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan’a son OSTİM ziyaretinde bu konudaki beklentilerimizi ilettik. Şu anda bir gelişme olmadı. Offset tüm dünyada uygulanan bir model ama biz de bu pazarlıkları teknik yeterlilikleri olan yani offset konusunda deneyimli ekipler yapmıyor. Konu normal finans yönetimi olarak ele alınıyor. Oysaki offset pazarlığı yapmak bir uzmanlık işi ve savunma sanayiinde çok başarılı bir şekilde işliyor. İyi bir pazarlıkla maliyetlerinizi artırmadan karşı taraftan istediklerinizi alabilirsiniz. Bütün dünyada offset yapılıyor ama biz sadece muhasebe mantığı ile gittiğimiz için karşı tarafla pazarlık gücümüz zayıflıyor, ne söyleyeceğimizi bilemiyoruz. ‘Acaba söylersek fiyatlar mı artar, bizim istediğimiz ayıp bir şey mi' diye olaya yaklaşıp emin olamayınca karşı tarafla tam pazarlık edemiyoruz, teslim oluyoruz.

THY dünyanın en büyük alımını yaptı. Türkiye demek ki gelişiyor, büyüyor, iyi bir müşteri. Burada en önemli konu sizin satın alma gücünüz ve bu stratejik bir konu. Karşı tarafın bizim bu talebimizden dolayı maddi olarak hiçbir kaybı yok. Çünkü Airbus bütün bunları kendisi yapmıyor parçaları dünyanın çeşitli yerlerinden topluyor. Sonuçta birilerine iş dağıtıyor. ‘O dağıttığın işten bize de ver’ diyoruz ki zaten bizim bunu Türkiye’de yapacak firmalarımız da var. TAI, Airbus’un listesinde yer alan yeterlilik verdiği bir kurum. Bu çok basit bir iş ama yapılamadı.

-Yerli sanayi bu alımlarda ne oranda katkı verebilir?

TAI, Alp Havacılık zaten bu işi yapıyorlar, bunların payının artırılmasını istiyoruz. Airbus tek bir ülkede yapılmıyor ki İngiltere, Almanya, Fransa olmak üzere 3 ülkede toplanıyor. THY’nin son uçak alımı tahmini 31 milyar dolar, 252 uçak ile dünyanın en büyük alımını yapıyor, ben dünyanın en büyük müşterisiyim. Airbus, Tunus’tan Almanya’ya kadar birçok ülkeye iş verecek. Benim sipariş ettiğim uçağın parçalarını bütün dünyaya dağıtacak ve ben bundan hiç pay istemiyorum. Avrupa’dan Asya’ya kadar, Fuji’ye, Mitsubishi’ye, Kawasaki’ye siparişler verilecek.

-Son uçak alımları offset uygulaması ile yapılsaydı rakamsal olarak katkısı ne olurdu, bu konuda bir hesaplama yaptınız mı?

THY’nin bu alımı offset uygulamalarıyla yapılmış olsaydı, Türkiye ekonomisine 21.84 milyar dolar ‘nitelikli’ geri dönüşü olacaktı. Bu geri dönüşün 6.55 milyar doları sanayileşme, 15.29 milyar doları ihracat ve teknolojik işbirliği yükümlülüğü adı altında gerçekleşecekti. 2023 ihracat hedef rakamının yüzde 20’sini sivil havacılık sektörü tek başına yakalayabilecek, 10 yıl boyunca 8 bin kişilik istihdam sağlayabilecektik yani bir TAI daha yaratıyorsunuz bir OSTİM Sanayi ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) daha yaratıyorsunuz. 10 yıl boyunca KOBİ’lere talaşlı imalat, kablaj, saç metal form verme, kompozit, montaj, kabin içi sistem işleri alt yüklenici olarak aktarılacaktı.

-Mevcut sözleşmeyle ekonomiye geri dönüşü ne olacak?

Anlaşmada “…Satıcı firma Türkiye’ye iş aktarımı konusunda yüksek seviyede iyi niyet gösterecektir...”, “…36 aydan önce olmamak kaydı ile iş aktarma miktarı uçak gövdesinin %20’si olacaktır…” denilmekte. 31.2 milyar dolar alım yapılacak, uçak gövdesi (%38) 11.86 milyar dolar, iyi niyet beyanında gövdenin yüzde 20’si yazıyor bu da 2.37 milyar dolar ediyor . Potansiyelin yüzde 21.84 milyar dolar olduğunu dikkate aldığımızda ekonomiye 10 kat daha az dönüş olacak. Üstüne üstlük sivil havacılık çok değişik bir kültüre sahip, siz bir firma ile çalışmaya başladığınız zaman o firma sizi çok kolay değiştiremiyor, bir evlilik gibi. Böylece bundan sonraki her Boeing uçağı satışında Türkiye’nin kazancı olacak.

Biz ne yaptık ‘iyi niyet gösterilecek’ şeklinde anlaşmaya bir madde ekledik. Boeing iyi niyetli olmayabilir, bunu vermeyebilir. Bu durumda Türkiye’ye dönmesi gereken 21.84 milyar dolar iken 10 kat daha az geri dönüş olacak. Biz aldığımız her uçakta Tunus’tan Avustralya’ya kadar birçok ülkenin ekonomisine destek vereceğiz

-Dünyadaki offset uygulamaları nasıl?

40 civarında ülkede offset uygulanıyor. Bu bizim buluşumuz değil bütün dünyanın uyguladığı bir model bizde yapalım diyoruz. 2005 yılında 150 adet Airbus uçak alımı ile Çin’de uçak üretimi konusunda anlaşma imzalandı. 2008 yılında ilk uçak, 2012 yılında 100.üncü uçak üretildi. 2010 yılında Emirates’in 30 adet A380 alımı üzerine Abu Dabi’de fabrika kurulması konusunda anlaşıldı. 2011 yılında fabrika tamamlandı.2012 yılında ilk kompozit kanat teslimatı yapıldı.

Suudi Arabistan bizden alım yaptı. 'Geleceksin fabrika kuracaksın üretimi burada yapacaksın’ dedi ve orada fabrika kuruldu. Sivil ve askeri alanda Suudi Arabistan, İsrail, Kuveyt yüzde 35, Kanada yüzde 100, askeri alanda Hindistan yüzde 30, Brezilya yüzde 100, BAE yüzde 60 oranında offset uyguluyor.

-THY alımları için bundan sonraki süreçte atılabilecek bir adım var mı?

Hiçbir zaman süreç bitti bu iş tamamlandı diyemeyiz, bu pazarlık her zaman yapılabilir. Bu ülkeler için bu talepler sürpriz değil. ‘Sen ne istiyorsun’ diyebileceği bir şey değil. Makul bir durum. Ekonomi Bakanlığı'nın 2007 yılında çıkarmış olduğu Offset Uygulamalarına İlişkin bir tebliği var ama bugüne kadar hiç uygulanmadı. Ekonomi Bakanlığı bürokratlarına her zaman soruyorum bizim bilmediğiniz bir şey mi var, 2007 yılındaki tebliği getirelim uygulayalım diyorum. Neden uygulanmadığına dair bir sebep varsa bunun nedenini arıyorum ama bir cevap alamıyorum. En son Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a gittik ‘dış açık sorunumuz var sizin bir tebliğiniz var bu işe derman olacak bir konu ama uygulamıyorsunuz’ diye söyledik. Bu tebliği işi bilen, dünyadaki uygulamanın farkında olan birileri yazmış ama uygulaması yok. Bu sivil tarafta uygulanmıyor. Sivil de bu iş olmuyor, neden uygulanmıyor bunun açıklaması yok.

-Bu konuda ayrıca bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var mı?

Şu anda Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'mızın takip ettiği ve hazırlanmasında katkı verdiği bir yasa çalışması var. Oluşturulan komisyonlarda biz de yer aldık. Ekonomi Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı diğer ilgili kurumlarla ortak bir çalışma yürütüldü. Bu konudaki taleplerimize çözüm olduğuna inandığımız bir paket hazırlandı. O paket kanunlaşırsa, bu sorun büyük ölçüde firmaların, kurumların inisiyatifine kalmadan çözümlenecek.

Ekonomi Bakanlığının 2007 yılında çıkarmış olduğu Offset Uygulamalarına İlişkin tebliğdeki felsefe, kanun haline getiriliyor. Bu tebliğ güçlü bir tebliğ ama uygulanmıyor. Bir mekanizma bunu engelliyor.

-Kim engelliyor?

İthalat mekanizması. İthalat tarafında olanlar çok daha güçlü, aşamıyorsunuz. Benim görebildiğim ve hissedebildiğim bu. Bizim, “Üretimi biz yapalım bizim yaptığımız ürünün kalitesi ve niteliği ne olursa olsun bu ürünü alın ”şeklinde bir ısrarımız yok. Burada benim muhatabım Airbus. Airbus tüm yan sanayilerini akredite ediyor, “Benim standartlarımda benim istediğim kalitede mal üretebilecek yeteneğe sahiptir” diye onaylıyor. Biz de diyoruz ki; senin o onay verdiğin firmalarla biz sana iş yapacağız. Mesela raylı sistemlerde yüzde 51 offset dedik ve yaptık. Burada doğrudan doğruya getirip trene parça takmıyoruz, treni yapacak olan firmaya malı teslim ediyoruz. Türk sanayinin kalitesi, niteliği Çin’den daha mı kötü tabii ki değil, çok daha nitelikli. Biz parça vereceğiz o da treni yapacak Türkiye’ye teslim edecek parasını da bizden alacak. Bunun teknik olarak idari olarak hiçbir sorunlu tarafı yok. Eğer bir sorun olsa raylı sistemlerde yaşardık.

-Metroda yüzde 51 offset modelini başarıyla uyguladığınızı söylediniz, THY alımlarında niye uygulanamıyor?

Şu anda bürokrasimiz bunu bilmiyor korkuyor. Ben uçak alımlarında şöyle düşündüklerini hissediyorum: Getirip bizim parçaları uçaklara takacaklar acaba bizim uçaklar kötü mü olacak gibi psikolojik, gerçekte olmayan bir endişede olabilir. Zannediyorlar ki Almanya’da, Amerika’da üretilince çok iyi olacak, oralardan gelince kutsal. Halbuki biz de buradan Almanya’ya tezgah, ABD’ye parça gönderiyoruz. Bizim burada ürettiğimiz parçalar TAI üzerinden Airbus, Boeing’e gidiyor, o parçalarla üretilmiş uçağa biniyorsun, bindiğin o uçağın parçalarını burada OSTİM’de benim firmam yapıyor. Bunlar kutsal, gökyüzünden inen parçalar değil. Mesela Konya’da yerli implant üretildi, torna tezgahında yapılıyor diye eleştirildi. Nerede yapılacaktı ki! Metal nerede işlenecek! Torna tezgahından çıkan parça insan vücuduna takılamaz gibi bir anlayış var oysa dünyanın her yerinde bu malzemeler CNC, torna freze tezgahında üretilmek zorunda, başka bir yolu yok. Yerli tankı nasıl yapıyorsun, ATAK helikopterini nasıl yapıyorsun? Bunu savunma sanayi yapabiliyor da bu taraf niye beceremiyor? Orada bu işin uygulamasını bilen bu pazarlığı yapabilen şartnamesini oluşturabilen bu işin felsefesini bilen insanlar var. Offset uygulaması teknoloji transferi ve sanayileşmenin bir aracı. Dış ticaretimiz sürekli açık veriyor, dış ticaret açığı verdiğimiz ülkelere ben senden bunu alıyorum sen de benden şunu al diyebiliriz. Bunun pazarlığını niye yapmayalım! Bütün Avrupa ülkelerinde bu uygulanabilir. Kaldı ki AB’de küçük işletmeler yasası diye bir yasa var. Bize hep şunu söylüyorlar ticaretin önünde bir takım engeller oluşturmak Dünya Ticaret Örgütü kurallarına uygun olmaz. Tam tersine AB bunu yasal hale getirmiş ‘önce küçük işletmeleri yaşatmamız lazım’ diyor. Offset uygulaması küçük işletmeleri yaşatmanın, küçükleri desteklemenin yolu. Büyük bir alım yaptığın zaman bu alımlardan küçüklere pay ayırmak, alımın bir bölümünü de Türkiye’deki küçüklerden yapmak gerekiyor.

-Yerli sanayiye, üretime güvensizlik mi var?

Şartnameye ithal yazınca o malın eksik ve yanlış olabileceğini düşünmüyor, onu bir garanti gibi görüyorlar. İthal ürün sanki sihirli bir kelime, yurtdışından gelen bütün mallar da sanki vaftizlenip de Türkiye’ye geliyormuş gibi kabul ediliyor. Böyle bir şey yok, Almanya’da da Avusturya’da da bir malın iyi kötüsü hepsi var. ABD’de de, Avrupa’da kullanılan en son çıkan takım tezgahlarını OSTİM’de de görebilirsiniz. Offset uygulamasında aslında stratejik olarak bir kaç aşama sonra o ürünün teknolojisine de hakim olabiliyorsunuz. Güney Kore iyi bir örnek. Nükleer santral yapmayı kimden öğrendi, ne zaman öğrendi böyle bir teknolojisi yoktu, kafaya koydu ve üretti. Sağlık Bakanlığı'na bakıyorsun orada da aynı, ihale tasarımında zaten işi vermiş oluyorsun. Ben burayı yap- işlet- devret ile yaptıracağım, makine teçhizatına karışmam sadece sağlık parası ödeyeceğim diyorlar. Ticari olarak doğru ama sen Türkiye’de sanayileşmeyi de sağlamak zorundasın. Sağlığa 16 milyar dolar para ödüyorsun. Varsa paran, petrolün zaten ödersin o da yoksa dış açık vermeye devam edersin. TÜBİTAK Türkiye’de hidroelektrik santrallerde yerli teknoloji kullanımı için proje başlattı, 3 yıl içinde tamamlayacak ama TÜBİTAK bu projeyi bitirdiğinde Türkiye’de hidrolik santral yapımına ihtiyaç kalmayacak. TÜBİTAK 2023 vizyonu şeklinde bir doküman hazırladı. Türkiye’de üretilmeyenler, bunları nasıl üretebiliriz, sanayi- üniversite-TÜBİTAK ne yapmalı, hangi temel birimlerde bizim yetkinlik kazanmamız lazım, hangi teknolojiler önemli bunları içeren bir çalışma. TÜBİTAK, Ulaştırma Bakanlığı'na, ‘ulaştırma alanındaki ar-ge'lerinizi bize bildirin’ diyor,Ulaştırma Bakanlığı 'kurumumuz tarafından ar-ge yapılacak bir konu yok’ şeklinde yanıt veriyor. Biz TÜBİTAK’a gidiyoruz ‘şunu şunu bir şekilde yapmamız lazım, milyar dolarlar buna gidiyor’ diyoruz ama bu işin başındaki insanlar bunu düşünüp tasarlayıp tasasını çekmiyor. Biz bunları söylerken yutkunuyoruz, bunları söylerken dayak da yiyebiliriz. Biz bunları hükümetin aleyhinde olalım ya da yanında yer alalım kaygısıyla da söylemiyoruz. THY 30 milyar dolarlık alım yaparken bizim taleplerimiz karşısında bir hükümet yetkilisi, “Bunların hepsini biliyoruz hepsini inceledik ve böyle karar verdik" derse işte o zaman benim diyecek bir şeyim olmaz. "Bizim bilmediğimiz, anlamadığımız bir şey var, böyle karar verilmiş” deriz.

-OSTİM kümelenme konusunda örnek gösterilebilecek çalışmalar yapıyor. Kümelenme çalışmalarından sonuç alınmaya başlandı mı? Son durum nedir?

En önemli kümelenmelerden biri savunma ve havacılık alanındaki kümelenme oldu. İş payımız, ihracatımız iki kat arttı. TAI’ye, SSM’ye gidiyoruz, ne istediğimizi, ne isteyebileceğimiz biliyoruz. Onlar da bize çok farklı şekilde yaklaşıyorlar. Şu anda OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi'nde  119 firma var. URGE Projesi içinde 24 firma var ve ihracat iki kat arttı, burada bir ekosistem oluştu ve firmalar çok memnun, yeni girmek isteyen firmalar var. Hizmet sektöründen talepler geliyor ama şu anda hizmet sektörünü almıyoruz. Raylı Ulaşım Sistemleri Kümesi var, raylı sistemde Türkiye’nin stratejisini yazıyoruz, ne olması gerektiği konusunda Ulaştırma Bakanlığı ve diğer ilgili kurumlara ulaşıyoruz, bize raylı sistemlerle ilgili yeni projeler getiriyorlar. Ayrıca eşleştirmeler yapıyoruz, buradaki firmalarla yurtdışındaki firmaları bir araya getiriyoruz.

“Ekoteknopark kuracağız ”

Bu yıl gündemimizde olan diğer bir konu ekoteknopark projesi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan onay bekliyoruz. OSTİM’de 110 dönümlük bir alanda Türkiye’nin enerji sorunlarına çözüm üreten bir ar-ge merkezi kuracağız. Rüzgar, güneş, hidrojen, kojenerasyon, hidrolik, termik santraller, ısı pompaları ve yine bu alanla ilgili ar-ge’nin ve ur-ge’nin yapıldığı bir biriyle ilişkilerinin oluştuğu bir yapı olacak ve temiz enerji üzerine çalışılacak, enerjiyi temizleyeceğiz. Bakanlıktan onay çıkar çıkmaz birkaç ay içerisinde temelini atacağız. 110 dönümlük alanda 60 bin metrekarelik bir kapalı alan olacak. Projenin 100 milyon dolar civarında bir büyüklüğü olacak.