Teğet geçmediği bir kez daha anlaşıldı; küresel kriz halkın mutluluğunu

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

2008 ve 2009 yıllarında yaşanan küresel krizin Türkiye’yi etkileyip etkilemeyeceği uzun süre tartışıldı. Krizin bizi teğet geçeceği dile getirildi, hatta bu krizden Türkiye’nin karlı çıkacağı bile savunuldu. Bu tartışmalar, belleklerdeki tazeliğini hala koruyor…
Peki, krizin Türkiye’ye bir etkisinin olup olmayacağı, olursa bunun nerede görüleceği nasıl anlaşılacaktı? Böylesine büyük çaplı bir krizin etkisi ilk olarak büyüme hızında görülebilirdi, görüldü de nitekim. Krizin başladığı yıl olan 2008’deki büyüme hızı önemli ölçüde düştü; 2009’da negatife bile inildi; ancak bu olağan görülmek, gösterilmek istendi. Oysa çok açıktı ki ekonomide çarklar yavaşlamıştı, reel olarak daha az üretim yapılabiliyordu. Yavaşlayan üretimin bir dizi olumsuz etki doğurması da kaçınılmazdı.
Uluslararası ölçekte yaşanan bir krizin yapacağı tek etki büyümenin yavaşlaması ya da negatife inmesi miydi, yoksa başka göstergelere de bakmak gerekir miydi? Ya da bu göstergeler neler olabilirdi? İşte bu soruların yanıtını TÜİK’in açıkladığı bir veride bulmak mümkün oldu.
TÜİK geçen hafta 2011 yılına ilişkin yaşam memnuniyeti araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Küresel krizle yaşam memnuniyeti arasında nasıl bir bağlantı olduğu sorusu akla gelebilir. Ortaya öyle bir bağlantı çıktı ki…

Yoksullaşan halk mutlu olamıyor

Küresel kriz yılları olan 2008 ve 2009’da büyüme hızının önemli ölçüde gerilediğini biraz önce belirttik. Büyüme hızı 2008’de sıfır noktasına yaklaştı; 2009’da ise ekonomi küçülmekten kurtulamadı.
Yani 2008 ve 2009 yıllarında Türk halkı yoksullaştı. Bu yıllarda daha az üretim yapılabildi, işsizlik arttı. İşsizlik oranı 2008 yılı ortalamasında yüzde 11’e yükseldi; 2009’da ise yüzde 14’lük yıl ortalamasıyla rekor kırıldı.
Anlaşılan kriz pek de teğet geçmiyordu. Türk halkı ekonomik yönden sıkıntı çekiyordu, bu açıktı. Acaba bu sıkıntı mutluluğu olumsuz etkiliyor muydu, Türk halkı daha mı az mutluydu…
İşte TÜİK bu konudaki değerlendirmeleri bilimsel bir baza oturtmuş oldu. Evet, Türk halkı o yıllarda ekonomik yönden yaşadığı sıkıntı yüzünden daha az mutluydu, daha az umutluydu. Bu durum, TÜİK’in yaşam memnuniyeti çalışmasının sonuçlarında somut olarak gözleniyordu.
Mutluluk düzeyi ile GSYH’deki büyüme hızının son beş yıla ilişkin gerçekleşmesini karşılaştırınca ortaya ilginç bir paralellik çıktı. Ekonomik refah ile mutluluk arasında bire bir ilişki vardı.
TÜİK verilerine göre 2007 yılındaki bireylerin yüzde 60.2’si mutluydu. Söz konusu yıl ekonomi de yüzde 4.7 büyümüştü. 2008’in başlangıcında pek sorun yoktu; ama, ikinci yarıda kriz tüm dünyayı sardı. Türkiye ekonomisi ilk üç çeyrek yavaşlayarak da olsa büyümüştü; ancak, son çeyrekteki yüzde 7’lik küçülme sonucu yıl ortalamasındaki büyüme ancak yüzde 0.7 olmuştu. Yani refah gerilemişti. İşte bunun etkisiyle 2007’de yüzde 60.2 olan mutluluk düzeyi bir anda yüzde 55.8’e indi.
2008’in son çeyreğinde iyice belirginleşen küresel kriz 2009’da da devam ediyordu. İlk çeyrekte ekonomi tam yüzde 14.7 daralmıştı. İkinci ve üçüncü çeyreklerde de daralan ekonomi, ancak son çeyrekte artıya geçiyordu, ama yılın tümünde yüzde 4.8’lik daralmadan kurtulmak mümkün olmuyordu. Ekonominin daraldığı bir yılda halkın mutlu olması beklenemezdi; nitekim mutluluk oranı biraz daha geriledi ve yüzde 54.3’e indi.

Ne kadar refah, o kadar mutluluk!

Küresel kriz 2009 yılında her geçen gün etkisini yitirdi. Ekonomi, 2010’da hızla toparlandı. Bunda, 2009’un düşük bir baz oluşturması da etkendi. Türkiye ekonomisi 2010 yılında yüzde 9 ile rekor düzeyde bir büyüme gösterdi. İşsizlik yüzde 14’ten yüzde 11.9’a geriledi.
Ekonomideki bu olumlu tablonun halkın mutluluğuna yansımaması düşünülemezdi. 2009 yılında bireylerin yüzde 54.3’ü mutluyken, oran 2010’da yüzde 61.2’ye fırladı. Türkiye ekonomisinin 2011 yılında hangi oranda büyüdüğüne ilişkin veri henüz kesinleşmiş değil. Ancak yapılan tahminlerde bu oranın yüzde 8’in üstünde olduğu konusunda herkes görüş birliği içinde. Hatta büyüme hızı yüzde 8.5’i bile bulabilir. Büyümedeki bu hızlı gerçekleşmenin de etkisiyle işsizlik oranı yıl ortalaması bazında son on yıllık dönem itibariyle ilk kez tek hanede kaldı ve yüzde 9.8 oldu. İşte tüm bu olumlu gelişmelerin etkisiyle geçen yılki mutluluk düzeyi de yüzde 62.1’e yükseldi.

Umut düzeyiyle de ilintili

Büyüme ile mutluluk düzeyi arasındaki ilintiyi neredeyse bire bir denilebilecek şekilde büyüme ile umut düzeyi arasında da kurmak mümkün. Ekonominin olumlu geliştiği, büyümenin hızlandığı, kısaca refahın arttığı yıllarda halkın umut düzeyi de artış gösteriyor.
Umut düzeyi de mutluluk düzeyinde olduğu gibi dip noktaya 2008 ve 2009 yıllarında indi. Özellikle erkeklerdeki umut düzeyi 2009 yılında çok düştü. Bunda iş bulma olanaklarına ilişkin kaygıların etken olduğu ifade ediliyor. Erkeklerdeki umut düzeyi, 2010’da ise hızlı bir artış gösterdi.
2009 yılında erkeklerin yüzde 62.8’i umutluydu, oran 2010’da yüzde 72.7’ye çıkarken yaklaşık 10 puan arttı.

 

 

Ekonomideki kötü gidiş mutsuz ediyor(%)
 MutluOrtaMutsuz
200359,633,27,3
200458,029,812,1
200557,629,512,8
200657,830,311,9
200760,228,811,0
200855,830,313,9
200954,331,114,6
201061,228,110,7
201162,128,09,9

 

 

Umut düzeyi, 2011'de zirveye çıktı (%)
 ToplamErkekKadın
200366,967,166,6
200466,765,268,3
200566,865,368,1
200664,463,864,9
200770,170,769,5
200864,964,964,9
200965,562,867,9
201072,872,772,9
201175,275,574,9

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar