Türk markaları ve İngiltere pazarı

Mehmet DOĞAN / Ekonomist

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye, tekstil sektöründe iddialı bir ülke. Dünyanın en prestijli markalarına fason üretim yapan tecrübeli sanayisi ve artık kendi markalarını çıkartabilmiş, perakende sektöründe hak ettiği yere ulaşabilmiş girişimcilere sahip. Yalnız gözlerden kaçmaması gereken bir konu var. 5 kıtaya, onlarca ülkeye yayılmış markalarımız, İngiltere pazarına girmiyorlar. Onlarca İngiliz markasına fason üretim yapan Türk sanayicilerinin ihracat hacmi 2 milyar doları aşmışken, perakende sektörünün İngiltere pazarında doğrudan yatırım yapmaması önemli bir boşluğa işaret ediyor.

Türk hazır giyim sektörünün lider markalarının yurtdışında ciddi yatırımlar yaptıklarını, onlarca mağaza açtıklarını görüyoruz. Ancak anlaşılan o ki Avrupa’dan Amerika’ya, Amerika’dan Afrika’ya kadar uzanan pazar cazibesi İngiltere’yi es geçmiş. Oysa İngiltere giyim harcamaları konusunda bir hayli öne geçmiş vaziyette. 

Türk tekstil markalarının İngiltere pazarına girmeleri için, birkaç cezbedici rakam göze çarpıyor. Örneğin Türkiye’de hane halkının giyim ve ayakkabı için aylık ortalama tüketim harcaması 45 euroyu geçmezken Birleşik Krallık‘ta bu rakam 115 euroya ulaşmış durumda. 2012 rakamlarına göre, Birleşik Krallık vatandaşları sadece giyim için yıllık toplam 72 milyar euro harcıyorlar. Avrupa Birliği’nde ise 28 ülkenin toplam giyim harcaması 314 milyar euro. Japonya’ya ve hatta Filipinler’e mağaza açmış markalarımız varken, İngiltere pazarında da Türk markalarına düşen ciddi bir pazar payı olduğunu düşünebiliriz.

Türk şirketlerinin kaygılarının başında, pazara sonradan girecek olmanın ve dolayısıyla istenilen başarının yakalanamayacağına dair kaygının yattığını sanıyorum. Ancak, uluslararasılaşmanın getirdiği risklerin her şirket için geçerli olduğunu unutmamalı derim. Risklere rağmen sürdürülebilir büyümenin mümkün olduğuna dikkat çekmek isterim. Örneğin İngiltere pazarına 2004 yılında giren bir Japon hazır giyim markası, bugün itibariyle 79 bağımsız mağazasıyla ve 71 hizmet veriyor. Türkiye’den başarılı bir stratejiyle İngiltere pazarına giren bir şirketin, gelecek on yıl içerisinde aynı başarıyı yakalaması hayal değil. 

Türk perakende şirketlerinin en büyük kaygılarından birisi dükkan maliyetleri olmalı. Özellikle yüksek kira giderleri, yeni girilecek pazar konusunda çekinceler yaratıyor olabilir. Örneğin Londra’nın en lüks, en işlek caddelerinde (Regent, Oxford, Bond Streets) metrekare fiyatı aylık 700 ile 900 euro arasında iken İstanbul Bağdat Caddesi'nde bu rakam 250 euroya düşüyor. Ancak ekonomik Türk firmalarının avantajları da var. Bunların başında 3.6 dolaylarında seyreden TL/GBP kur farkı geliyor.

Türkiye’nin önde gelen bazı hazır giyim markalarının kendilerini konumlandırdıkları fiyat ve kalite segmenti, döviz kurunun da sağladığı imkan dahilinde kira maliyetlerini önemli ölçüde tazmin edecektir diye düşünebiliriz. Örneğin, Türkiye pazarında kalitesinin değeri 100 TL-150 TL fiyat aralığında olan bir gömleğin, İngiltere pazarında 50- 90 euro yani 180-360 TL olduğunu unutmayalım.
Yeni marketlere giriş stratejisi oluştururken detaylara hakim olmanın rekabet avantajı yaratmakta önemli bir unsur olduğunu da unutmamakta yarar var. İngiltere’de bir şirket, mağazasını konumlandıracağı bölge ve sokağı seçerken çok titiz davranıyor. O sokaktan geçen insanların gelir seviyeleri, bölgeye geliş amaçları, satın alma tercihleri ve harcama miktarları gibi verileri ediniyor, bu verilerin ışığında program geliştiriyorlar. Türkiye’de de şüphesiz bu tür verileri temel alan şirketler var ancak önde gelen bir hazır giyim markasının patronunun bir röportajında şu sözlere rastlamak da mümkün: ‘’Beğendiğimiz ülkeye giriyoruz. Finansal gücümüz var; uygun yer bulduğumuzda harekete geçiyoruz. İyi yer bulduk mu başlarız pazarlığa.’’ İki teamülün de başarılı örnekleri olduğu görülüyor. 
İngiltere pazarı, Türkiye’den yapılacak yatırımlara uygun diye düşünmek mümkün. Takdir yatırımcıların.