Türkiye TTIP’te ‘kozlar savaşı’nın neresinde?

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması… İngilizce kısa adıyla TTIP… 

ABD ile AB, aralarındaki ticareti geliştirmek ve ortaklıklar kurmak için bir yılı aşkın bir süredir görüşmeler yürütüyor, müzakereler yapıyor. TTIP de işte bu çerçevenin adı. 

Türkiye, TTIP müzakere sürecine dahil olmak istiyor. Bunun için de çeşitli temaslarda bulunuyor. Kısa bir süre önce TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu da Washington’daydı. ABD Başmüzakerecisi Daniel Mullaney ile görüştü. Türk iş dünyasının TTIP’e dahil edilmesine yönelik ABD Dışişleri Bakanlığı dahil lobi çalışmaları yaptı… 

★ ★ ★ 

Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği var. AB ile müzakereler kör topal da olsa sürüyor… 

Ama benim gördüğüm Türkiye, TTIP’e katılma talebini daha çok Amerika tarafına iletiyor… 

Haziran başında ABD-Türkiye İlişkileri 33’üncü Yıllık Konferansı yapıldı. 

Konferans, Amerikan Türk Konseyi (ATC) ve Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) işbirliği ile düzenliyor. Çok sayıda üst düzey ismi buluşturuyor… 

Gerçi bu yıl konferans, hükümet tarafından adeta boykot edilmişti. Bazı eleştiriler getiren ATC yönetimine tepki sertti. Bir öncekinde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile konferansta üst düzeyde temsil edilirken, bu kez Türkiye adına en yüksek katılım müsteşar yardımcısı düzeyindeydi… 

★ ★ ★ 

O tarihte TÜSİAD Başkanı seçilmemiş olan TAİK Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, konferansın açılışında, Türk-Amerikan ilişkilerinin “önceki yıllara göre çok alt düzeyde gitmesinden” duyduğu üzüntüyü dile getirdi. 

ABD ve Türkiye’nin ilişkilerini stratejik düzeye çıkarmanın önemine vurgu yaptı ve ardından da ünlü İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in “strateji ne kadar iyi olursa olsun siz sonuçlara bakmalısınız” sözünü hatırlatarak konuyu ABD’nin Avrupa Birliği ile yürüttüğü Transatlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı Anlaşması’na getirdi. Ve bu anlaşmanın Türkiye’yi çok olumsuz etkileyebileceğinin altını çizdi. “Washington ve Ankara bu anlaşma içinde Türkiye’nin de yer alması için Avrupalı müttefiklerini mutlaka ikna etmeli” diye konuştu… 

★ ★ ★ 

Türkiye, “Ekonomik NATO” olarak da nitelenen TTIP’te mutlaka yer almak istiyor… 

Nedeni de çok anlaşılabilir… 
Türkiye’nin önceliklerinin dikkate alınmadığı bir tablo ile karşı karşıya kalmamız yüksek olasılık… 

En basitinden, AB ile Gümrük Birliği içinde olan Türkiye anlaşmanın dışında kalırsa… 

Amerikan malları da Türkiye’ye gümrüksüz olarak girecek. Ama Türkiye, Amerika’ya mal satarken aynı gümrük duvarlarıyla karşı karşıya olmaya devam edecek… 

★ ★ ★ 

Bu, Haluk Dinçer’in ifadesiyle, “Türkiye’nin dayanamayacağı bir nokta…” 

Türkiye, zaten 100 milyar dolar civarında dış ticaret açığı verirken bir de kendi dışındaki anlaşmalardan sürekli gol yiyor… 

Özellikle de AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları nedeniyle… 

Kabahatli kim? 
Türkiye’yi katmadan Güney Kore’den Meksika’ya pek çok ülkeyle serbest ticaret anlaşması imzalayan AB mi, yoksa “üçüncü ülkelerle yapacağımız anlaşmalara sizi de otomatik olarak dahil edelim” önerisine rağmen bunu kabul etmeyen Türkiye mi? T

artışılır ama ne yararı var diye sorarsanız haklısınız… 

Gelinen nokta ortada ve hiç de Türkiye’nin lehine görünmüyor… 

★ ★ ★ 

Peki, Türkiye TTIP’e katılmazsa ne olur? 
Bazı ekonometrik hesaplamalar var. Buna göre zarar 20 milyar dolar civarında olacak… 

Tabii bu rakam dış ticaretten gelecek zarar. Dünya ekonomisinin yarısını oluşturan güçlerin ortaklığının dışında kalmanın etkileri ise hemen kolayca hesaplanabilecek gibi değil… 

Bir de TTIP meselesini, aslında Amerika’nın daha da ısrarlı olduğu Transpasifik Ortaklık Anlaşması yani TTP ile birlikte düşünürseniz... 

Yeni kurallar, yeni anlaşmalar, yeni standartlar… 
Türkiye’nin bu müzakerelerin dışında kalması kabul edilebilir değil… 

★ ★ ★ 

Bu aşamada sorulması gereken ilk soru şu: 
Türkiye, TTIP’e katılabilir mi? 
İzlenimlerime göre bu sorunun yanıtı: "Kolay kolay katılamaz!" 
Bunu, Beyaz Saray’ın Ticaret Temsilcisi Michael Froman da, konferans sırasında Haluk Dinçer ve ATC Yönetim Kurulu Başkanı Jim Jones ile birlikte katıldığı panelde bir şekilde ifade etti… 

Froman özetle, “Türkiye’nin TTIP’e ilgisini ve bundan nasıl etkileneceğine ilişkin endişelerini anlıyoruz. Ancak biz TTIP görüşmelerini tek tek ülkelerle değil, bir platform ile yürütüyoruz. O platformun adı da AB. Türkiye de AB üyesi değil” diyor… 

★ ★ ★ 

Sorularımıza devam edelim… 
Şimdilik TTIP’e girmesi zor görünen Türkiye’nin önünde hangi alternatifler var? 

Türkiye’nin çiçeği burnunda Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç, Amerikan tarafına “Bizimle STA yapmanız çok önemli” diyerek bu alternatifl erden birine işaret etti… 

Ancak, bu da hiç kolay değil… 
Obama’nın ulusal güvenlik eski danışmanı olan Jones’un ve Dinçer’in deyim yerindeyse tüm sıkıştırmalarına rağmen, Froman, Türkiye’nin ABD ile bir STA imzalamasına da bir yeşil ışık yakmadı… 
Obama ile Erdoğan’ın geçen yıl, ABD ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkileri derinleştirmenin yollarını aramak için yüksek düzeyli bir çalışma komitesini görevlendirdiklerini ve bu komitenin düzenli çalıştığını hatırlattı, o kadar… 

Yine de, ATC’nin Amerikalı üyeleri de bu alternatifi görece daha ‘mümkün’ buluyor ve Türkiye’nin bu konuda daha fazla bastırması gerektiğini vurguluyor… 

★ ★ ★ 

Bir de ABD Başkanı’nın ‘fast track’ tabir edilen bir uygulamaya başvurması mümkün olabilir. Çünkü, ABD başkanlarının istedikleri bir kararı, örneğin Türkiye ile STA konusunu, uzun bürokratik ve idari aşamalara takılmadan çıkartma imkanları var. 

Tabii, bunun siyasi bir karar olacağı ortada. Acaba Barack Obama, Türkiye için bu hakkını kullanır mı? Bu soruyu “kullanır” diye yanıtlayana pek rastlamadık… 

Ayrıca, yapsa bile, eninde sonunda bunu Kongre’ye onaylatması gerekecek. Yahudi lobisi dahil Türkiye’ye sıcak bakanların azaldığı Kongre bunu onaylar mı? 

★ ★ ★ 

ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerde son dönemde soğuk rüzgarlar estiği sır değil... 

Senatör Robert Wexler, konferansın açılış panelinde Demokrat Parti içinde Türkiye ile ilişkilerin iyileşmesini isteyen kesimin sözcüsü gibi konuştu. Lafa “THY’nin İstanbul’daki CIP Lounge’nun dünyanın en iyisi olduğu” övgüsüyle girdi, Türkiye’nin, İran ve bölgedeki diğer ülkelere göre sahip olduğu demokrasi geleneğini vurguladı ve ABD ile Türkiye ilişkilerinin iyileşmesi için bir de ‘formül’ verdi… 

Özetle, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Kıbrıs sorununda peş peşe olumlu adımlar atsın, Filistin’de Hamas’ı ikna etmede öne çıksın, bakın nasıl puanları toplar. Hâlâ kritik bir partner olduğunu gösterme şansı var” dedi… 

★ ★ ★ 

Başbakan bu formüle ne der bilemem… Ama “Biz TTIP’i imzalıyoruz. Sizi de dışında bırakıyoruz” denildiğinde Türkiye’nin bir planının olması lazım. 

Kaldı ki, bu Nihat Zeybekci’nin kimi açıklamalarına atıfla panellerden birinde soruldu: 

“Ekonomi bakanınız, bu durumda ‘Gümrük Birliği’ni tekrar değerlendiririz’ diyor. Bununla ne kastediyor? Gümrük Birliği’nden çıkacak mısınız?” 

Anlaşılan bu soruları başkaları sormadan kendi kendimize sorup hazırlığını yapmamız gerek… 

★ ★ ★ 

ATC konferansında çeşitli panelleri yöneten TAİK Gıda Tarım Komitesi Başkanı ve Nişasta Üreticileri Derneği Başkanı Rint Akyüz’e göre, Türkiye’nin önünde 3 alternatif var: 

Birincisi, AB’ye giriş sürecinin çok hızlandırılması… 
Bu ihtimal zor ama Akyüz, dışımızdaki gelişmelerin bu süreci hızlandırabileceğini düşünüyor: “Ukrayna’da işler karışırsa, Rusya bir müdahalede bulunursa, Türkiye’nin üyelik ihtimali çok yükselir” diyor. 

İkinci alternatif, Büyükelçi Kılıç’ın da dile getirdiği gibi, ABD ile AB’ye paralel olarak serbest ticaret anlaşmasını eşzamanlı imzalamak… 

Bunlar olmadığı takdirde ise son alternatif ise AB ile Gümrük Birliği Anlaşması’nı, Serbest Ticaret Anlaşması’na çevirmek… 

★ ★ ★ 

Toplantı sonrasında sohbet ettiğimiz TAİK’te üst düzey görev yapan bir başka ünlü işadamımız, “Biliyor musunuz” dedi, “Türkİş’in kıdem tazminatlarıyla ilgili bir kararı var. Herhangi bir olumsuz karar çıkması halinde, tekrar görüşülmeye gerek kalmadan ‘genel grev’ ilan etmek üzere karar almışlar. Belki de Türkiye’nin de TTIP konusunda buna benzer birşey yapması lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden ‘eğer TTIP’te Türkiye dahil edilmeden bir anlaşma imzalanırsa, AB ile Gümrük Birliği’nden çıkacağız’ diye şimdiden karar almak lazım... Elimizde bir koz olmalı. Yoksa bu sürecin getireceklerine Türkiye dayanamaz…” 

★ ★ ★ 

Geçen perşembe Güven Sak’ın gazeteniz DÜNYA’da konuyla ilgili çok doğru noktalara parmak basan bir yazısı yer aldı: 
“Şimdi biz bu TTIP işinden ne kazanmak istiyoruz” diye… 
Özetle şöyle diyordu TEPAV Direktörü Prof. Sak: 

“Türkiye’nin TTIP müzakere sürecine dahil olabilmek için elinde yeterince pazarlık kozu vardır. Tarım ve hizmetler alanında kendi piyasasını dış rekabete açabilir. 1980’de başlayan dışa açılma ve serbestleşme sürecini bugüne kadar ihmal edilen alanlara doğru genişletebilir. Bu ek serbestleşme, faydalı da olabilir. Peki ama bu ek serbestleşme adımları karşılığında Türkiye, hangi sanayi sektörleri için ne talep edecektir? Neyi güçlendirmeyi hedefl eyecektir? Amerikan tarafında hangi şirketin Türkiye’de ne tür zorluklarla karşılaştığı aşağı yukarı bellidir. Liste uzundur ama vardır. Türkiye’nin ne istediği ise açıkça ortada değildir. " 
★ ★ ★ 

Doğru söze ne denir! Ama ben doğrusu “yeterince kozumuz olduğundan” pek emin değilim… 

Gümrük Birliği’nden çıkacağımıza dair Meclis’ten karar çıkartmamız da ne derece güçlü bir ‘koz’dur onu da kestiremiyorum… 

Ve bu ‘koz’ meselesinde daha çok eski bakanlarımızdan Tınaz Titiz’in söylediklerine yakın düşünüyorum. Şöyle diyor Titiz, ‘Kısır Döngü Nasıl Kırılabilir’ adlı son kitabında; 

“Uluslararası ilişkiler tarih boyunca ‘köşeye sıkıştır-kaynaklarını sömür’ ilkesine göre yürüdü. Ekonomi ‘nedret’e dayandıkça bu değişmez… 

Bunun ‘dünya bize düşman’ fobisiyle ilgisi yok. Fırsatını bulsa herkes –biz dahil- birbirine aynı şeyi yapar, yapıyor da… Yap(a)mıyorsa mutlaka elindeki ‘koz’ları yeterli değildir ya da kozlarını ‘yönetmeyi’ bilmiyordur…” 

★ ★ ★ 

“Bu bir kozlar savaşı… 
Varlığını sürdürebilmek, bu savaşta güçlü olmaya bağlı. Türkiye’nin kozlarıyla ilgili sorunları var. Sıkıştırılabilmesinin nedeni, kozlarının yönetimiyle ilgili zafiyet…” 

Peki, koz oluşturmak ve var olanları da güçlendirmek için ne yapmalıyız? 
İsterseniz onu da bir başka Editörden’de tartışalım…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar