“Türkiye yerinde saysın” diye umanlar!..

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu dünkü Genel Kurul’da sözlerini şöyle bağladı:

“Türkiye yerinde saysın” diye umanların rüyaları asla gerçek olmayacak. 
Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacak. 
Bunu, bu salonu dolduran sizlerin temsil ettiği iş dünyası, tüccar ve sanayiciler yapacak.”
*** 
10 yıl önce Gürcistan’a gittiğimde birçok şey şaşırtmıştı…
50 dolar maaş ortalamasına rağmen, son model arabalara sahip kamu personeli…
40 dolar maaş ortalamasına rağmen, 45 günlük yaz tatilini her yıl yurtdışında geçiren işçiler…
Aynı şarap fabrikasında “yıllık 1 milyon ton üretiyoruz”, “yıllık yüz bin ton üretiyoruz”, “yıllık üç ton üretiyoruz” diyerek abartı çelişkili rakamlar veren ortaklar…
Aynı tekstil atölyesinde “520 kişi çalışıyor”, “110 kişi çalışıyor” diyerek abartı çelişkili rakamlar veren üst düzey yetkililer…  
Listeyi uzatmak mümkün…
Anlaşılıyordu tabi… 
Kayıtdışı kazançlar ve kuralsızlıklardı bu ikilemin nedeni…
***    
“Spekülatif enflasyon” başlıklı yazım için arayan okuyucularım oldu…
Çoğu tarımda, turizmde, sanayide yıllardır konuştuğumuz ‘envanter’ işinin neden gerçekleştirilemediğini sorguladı… 
Bazıları ise kayıtdışı ile mücadelede basiret bağlanmasından yakındı…
***
Ne yazmıştık o yazıda?
“Don ve kuraklığın tarım ürünlerine verdiği zarar net olarak bilinmiyor…
Kimi, “Kıyamet” diyor…
Kimi, “Sorun yok” diye diretiyor…
Elinde mal olan tedarikçi, fındık, kayısı gibi ürünlerde don nedeniyle yaşanacak rekolte eksikliğinin yüzde 90’ları bulacağını söylüyor.
Elinde mal olmayan tedarikçi ise don ve kuraklığın üretimi çok fazla etkilemediğini ve etkilemeyeceğini vurguluyor.
Arada fiyatlar artıyor.
Ne ürettiğimiz bilinmiyor…
Ne kadar tükettiğimiz bilinmiyor…
Ne kadar eksik üretim var bilinmiyor…
Ne kadar açık var bilinmiyor…
Tüm bu bilinmezlikler fiyatları da, üretimi de, cari açığı da, büyümeyi de olumsuz etkiliyor; ekonomimizi yabancıların ve spekülatörlerin eline / vicdanına teslim ediyor.”
***
Şunu bilmemiz gerekiyor…
Siyaset müessesesini ‘sorunlar’ ve ‘belirsizlikler’ besliyor…
Kuralsızlığa, verisizliğe, verimsizliği aldırmadan “sorunu şu çözer”, “sorunu bu çözer”, “şu gelirse sorun olur”, “bu giderse sorun olur” diye zaman geçirmeye devam ettiğimiz sürece, o sorunlar bitmiyor ve hep bir kurtarıcı aranıyor…
Sorunsuz, tıkır tıkır işleyen sistemlerde, siyasetçi kime ne anlatabiliyor!?
***
Bırakın tarımı, turizmi, sanayiyi; kuralı olan alanlarda dahi verisizlikten ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz…
Mesela enflasyon…
Enflasyon yükseliyor…
Neden ‘iç talepte ki canlanma’ mı?
Yoksa ‘maliyet artışı’ mı?
Karar alıcılar da dahil, kimine göre ‘iç talep’…
Karar alıcılar da dahil, kimine göre ‘maliyet artışı’…
Böyle bir ülke var mı!?
Merkez Bankası’ndan faiz indirimi bekleniyor ya…
Neye göre faiz indirecek…
Enflasyonun nedenini bilmiyoruz ki!
Uzun lafın kısası o sorunumuzu da bugünlük siyasetçi çözecek…
Ya sonra?
Sonra, o günlük çözümler nedeniyle, çözülecek yeni sorunlar çıkacak ve çözüm için yine siyasetçinin kapısı çalınacak!
Bu döngüde ‘envanter’ için, ‘kural’ için çabalar mı siyasetçi? 
***
Herkese görev düşüyor…
Çünkü, malda da parada da dışa bağımlılığımız, “Türkiye yerinde saysın” diye umanların, umduğunu bulduğunu açıkça gösteriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar