Ufukta ya Nobel iktisat ödülü var; ya da...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Bir boksör üst üste yumruk yer, ama nakavt olmaz ve sendeleye sendeleye oyunu sürdürür ya... 

Ama bu boksör oyunun başında gardını bile almadan, kendinden emin, kollarını aşağı sarkıtarak oynamayı tercih etmiş ve bu yüzden peş peşe yumruklar yemişse, "Bu duruma düşmeyi sen de hak ettin ama" denir ya...

Sert bir yumruk daha aldığında nakavt olması kaçınılmaz hale gelen boksör, köşesinden atılacak havludan medet ummaya başlar ya...

İşte Merkez Bankası'nı elbirliğiyle bu boksör durumuna düşürdük. Merkez Bankası'nın da hiç suçu yok denemez bu durumun oluşmasında. Onlar yanlış adımlar attılar; "karşı taraf", rakip boksörmüş gibi bu durumu kendi açısından "iyi değerlendirdi" ve bugünlere geldik.

Merkez Bankası 24 Şubat'ta kollarını aşağı sarkıtıp gardını düşürmese ve faizi indirmeseydi, o sert yumrukları kesinlikle yemeyecekti. Sanırız Merkez Bankası'nın en büyük pişmanlığı budur. 24 Şubat'ta ekonomik temeli olmayan, gereksiz, işe yaramayacak, "Faiz indirilmeli" korosunun eleştirilerini daha da artırmasına yol açacak bir indirim yapılmıştır. Kesinlikle yanlış bir karardır ve bu yüzden de eleştirilerin dozu daha da artmıştır. En önemlisi de, "Merkez Bankası siyasi baskıları artık göğüsleyemeyecek" düşüncesinin pekişmesine yol açılmıştır. 

Merkez Bankası, elindeki en büyük koz olan faiz silahını bir köşeye bırakmayı tercih etmiş, daha da kötüsü bunu birileri istiyor diye yapıyormuş gibi bir görüntü oluşmasına fırsat vermiştir. 

Devamı daha da kötü geliyor ne yazık ki. Artık Merkez Bankası'nın faiz silahını yeniden eline almasının yolu da büyük ölçüde tıkanmıştır. 

Şimdi ne olacak, ne yapacağız? Dolar dün bu satırların yazıldığı saatte 2.60'ı görmüştü. 

Ve inanılmaz bir şekilde hala birileri çıkıp, Merkez Bankası'nın şimdiye kadar faizi az indirdiğini söyleyebiliyor, hatta 17 Mart toplantısına işaret ederek faiz indirimine devam edilmesini isteyebiliyor. Daha da ileri gidiliyor, TL'nin reel anlamda değerli olduğu söylenerek, kurun daha da artması gerektiği örtülü de olsa dile getiriliyor.

Biz bu faizle bile doları tutamıyoruz, indirelim biraz daha, bakalım dolarda 3'ü ne zaman göreceğiz? Yoksa, birileri bunun iddiasına mı girdi!

Merkez Bankası bir yumruk daha alma pahasına kollarını sarkıtıp 17 Mart'ta faizi biraz daha indirsin, seyreyleyin eleştirileri... "Faiz bu kadar mı indirilir, dalga mı geçiyorsun sen bizimle" diye...

Döviz kuru tırmanışa geçmişken Merkez Bankası'nın yapacağı belli. Merkez gardını alacak, herkese, her kesime karşı alacak, kulaklarını tıkayacak ve bildiğini yapacak. Yok eğer bildiği, doğru bildiği kur böylesine yükselirken faizi indirmekse, o zaman bilinenin doğruluğunu sorgulamak gerekiyor.

Ya da Merkez Bankası "Faiz indirimi öyle olmaz, böyle olur" diyerek üst bandı şöyle yüzde 5'e, 6'ya çekecek. Bakın bakalım neler olacak o zaman... Enflasyon düşecek mi, düşmeyecek mi ya da neler yaşayacağız, hep birlikte göreceğiz.  

Ders kitapları değişmeli

Türkiye'deki hemen her üniversitede iktisat ve işletme fakültesi var. Bu fakültelerdeki iktisat derslerinde de temel bilgiler öğretilir elbette. Faiz düşürülünce bunun enflasyonu aşağı çekeceği hiçbir kitapta yazmıyor. Ama siyasetçilerimiz bunu savunuyor. Ya iktisat ve işletme fakültelerinde öğretilenler yanlış, ya zaman içinde iktisat biliminde değişiklik oldu da bu yeni bilgiler ders kitaplarına yansıtılmadı.

Hem ayrıca, madem faiz indirildiğinde enflasyon da düşer, neden yıllar boyunca enflasyonu düşürmek için bir sürü dolambaçlı yola girdik, uğraştık? Düşürseydik faizi, enflasyonla mücadelede o an başarıya ulaşsaydık. Ne diye yıllardır kendimizi helak ettik ki...

Nobel'e doğru mu?

Para Politikası Kurulu'nun 17 Mart toplantısına şunun şurasında neredeyse on gün kaldı. Şimdi...

Dolar, sert bir düşüşle aşağılara inmez ve 2.59-2.60'larda kalır, hatta belki daha da yukarı giderse... 

Ekonominin "etkili ve yetkili" isimleri baskılarını sürdürür ve Merkez Bankası da gardını tümden düşürüp dövize olan talebi ve kurun düzeyini dikkate almadan faizi biraz daha indirirse... 

Ve en önemlisi bu indirimden sonra enflasyon geriler, kurlar da yönünü aşağı çevirirse... 

Türkiye bu ekonomi yönetimi ve uygulamaya koyduğu formül ve elde ettiği başarıyla kesinlikle Nobel iktisat ödülüne aday olmalıdır.

Yani ufukta ya Nobel iktisat ödülü var; ya da batağa doğru gitmekte olan bir ekonomi...
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar