Yaşanmışlıklardan ders alamadığımızın farkında mısınız?

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Son bir hafta içinde döviz piyasalarında yaşanan bazı hareketler, bu yılın başında yaşadığımız eğilimleri anımsatıyor. Dolar endeksi yükseliyor ve Amerikan dolarına karşı euronun değeri geriliyor. Avrupa Merkez Bankası’nın, parasal genişleme hacmini artırma sinyali bu gelişmelerin sebebi olmuş gibi görünüyor. ABD Merkez Bankası Açık Piyasa İşlem Komitesi’nden çıkacak açıklamaları görmek isteyen piyasalar, şimdilik başlayan hareketi sürdürmek yerine beklemeyi tercih ediyor. 

AB ve ABD para otoritelerinin, tam aksi yönde hareket edebileceği yönündeki beklentiler belirsizliği artırıyor. Biri parasal genişleme konusunda çıtanın yükseltilmesi olasılığından bahsederken, diğeri yavaş bir sıkılaşmaya ve faiz yükseltmeye hazırlanıyor. Yaklaşık bir yıl önceki durum bugünkünden çok farklı değildi ve tüm piyasalar bu doğrultuda hareketlenmeye başlamıştı. Dolar endeksi yükselirken euro diğer paralara karşı değer kaybetmeye başlamış, güçlenen riskten kaçınma eğilimi nedeniyle gelişen ekonomilere ilişkin beklentiler olumsuzlaşmış, emtia ve sermaye piyasalarında sert düzeltmeler yaşanmaya başlamış, küresel düzeyde durgunlaşma eğilimi ivmelenmişti. 

2014 yılı Aralık ayında açıklanan Avrupa’ya ilişkin parasal genişleme beklentileri, piyasaları hatırı sayılır ölçüde sarsmıştı. Tahvil alımlarının başlamasına bir ay kala Euro’nun dolara karşı değeri 1,04’lere kadar gerilemiş, gelişmiş ekonomiler ile gelişenler arasında keskin bir ayrışma yaşanmaya başlamıştı. Söz konusu değerin sene sonunda 1,00 düzeyinin altına ineceği yönündeki beklentiler seri bir şekilde fiyatlanmıştı. Bunları hatırlayınca, bugünkü söylemlerin hangi amaca hizmet edebileceğini anlamak zorlaşıyor! Aynı eğilimlerden daha farklı sonuç umanlara itibar etmek pek mümkün olamıyor! Mart ayından bu yana Avrupa Merkez Bankası her ay 60 milyar euro miktarında tahvil alıyor! Euronun dolara karşı değeri ise iddia edilen seviyelere inmiyor ve 1,10-1,15 kanalında dalgalanıyor. Yapılan tahvil alımları, Euro Bölgesi varlıklarını değerlendirerek mali sistemi rahatlatıyor ve durgunluğun derinleşmesini önlüyor; fakat sorunların tümünü çözmüyor, durgunluktan çıkışa hizmet edemiyor. Avrupalı tasarrufçular, bir ara negatif düzeylere gerileyen faizlere rağmen kendi bölgesi dışında yeni riskler almaktan ısrarla kaçınıyor! 

Bu koşullarda gerek Avrupa Merkez Bankası Başkanı’nın ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yönetimi’nin ne demeye çalıştığını anlamak zorlaşıyor! Biri hem parasal genişlemenin artırılabileceğinden bahsediyor, fakat gelişen ekonomilerdeki olumsuzlaşmanın sonuç almayı zorlaştırmasından şikayet ediyor! Diğeri ise Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatın artacağı tahmininde ısrar ediyor! Eğer Avrupa parasal genişlemeyi arttırır ve kendi bölgesi dışında ve özellikle gelişen ekonomilerde yeni riskler almaya başlar ise neler yaşanır? Hem Euro Bölgesi, hem de Doğu Avrupa ve gelişen diğer ekonomiler rahatlar mı? Yoksa Euro’nun kontrolsüz bir şekilde değer kaybetmeye başlaması ile riskten kaçınma eğilimi güçlenir ve tüm eğilimler iyice olumsuzlaşır mı? Şahsen en son ifade ettiğimiz olumsuz olasılığın daha baskın olabileceğini düşündüğüm için, söz konusu para otoritelerini anlamakta zorlanıyorum! ABD ile Rusya-Çin ortaklığı arasındaki siyasi çekişme arasında sıkışıp kalan ve çok sorunlu olan Euro Bölgesinin, Avrupa Merkez Bankası’nın işgüzarlıkları ile durgunluktan kurtulamayacağını düşünüyorum. Son bir yıl içinde yaşananlardan çıkarılabilecek dersler, daha farklı değerlendirmeler yapılabilmesine izin vermiyor. Euronun dolara karşı değerinin mart ayından bu yana yatay bir bant içinde dalgalanıyor olması, gelişenlerdeki olumsuzlaşmayı zamana yayan bir işlev görüyor ve panik eğilimler yaşanmasını kısmen engelliyordu. Eğer Avrupa Merkez Bankası parasal genişlemeyi artırma konusunda ısrarlı olur ise, arı kovanına çomak sokanların durumuna düşebilir! Küresel beklentilerin hızla olumsuzlaşmasına ve gelişmelerin kontrolden çıkarak yıkıcı olabilmesine katkı yapabilir! 

Ne dersiniz! Bu yılın ilk iki ayındakine benzer eğilimleri, hem de piyasaların iyice sığlaşmaya başladığı bir dönemde yaşamaya hazır mısınız?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar