Yeni ufuklara doğru...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Sanki dünmüş gibi. 46 yıl öncesinin 20 ve 21 Temmuz günlerinden söz ediyorum, insanoğlunun ilk kez Ay'a inip yüzeyinde yürüdüğü o zamanlar... Belleğimde hâlâ çok tazeler. Belki de bu kadar aklımda kalmalarını sağlayan, sakladığım ertesi günkü gazeteler. Onlardaki siyah beyaz fotoğrafl ar, bir süre sonra sinemalarda film öncesi gösterilen haberlerde seyrettiğimiz insanın Ay'a ilk ayak basma serüveni, sonraları defalarca işittiğimiz, okuduğumuz Armstrong’un “(bir) insan için küçük, insanlık için büyük bir adım” cümlesi…

Hepimiz gayet iyi biliyoruz ki o astronotlar, yani Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, 20 Temmuz 1969 günü saat 20:18’de ay yüzeyine iniş yapan ilk insanlar olmuşlardı. Bu inişten altı saat sonra 21 Temmuz günü 01:56’da ise Armstrong Ay yüzeyine adım atarak bu konuda da bir ilki gerçekleştirmişti.

Uzay, sonsuzluk, başka gezegenler, başka hayatlar gibi kavramların daima aklımı kurcalamasını, bu konuda ciddi okumalar yapmayı ve bence asıl önemlisi hayaller kurmayı herhalde o günlere borçluyum. Bugün de bu konularla ilgili haberleri – o kadar çok hayal kurmasam da - dikkatle takip ediyorum.

Son gelişmelerden birisi, NASA’nın 2006’da ateşlediği “New Horizons / Yeni Ufuklar” da yaşanan teknik aksaklıkların giderilerek uzay aracının yeniden Plüton rotasına sokulması. Önümüzdeki günlerde Dünya’ya en uzak bu gezegene ulaşması bekleniyor. Araç, gezegenin yapısını ve atmosferini inceleyerek dünyaya varolan bilgilerimizi değiştirebilecek fotoğrafl ar gönderecek.

Bir başka gelişme, Çuri kuyruklu yıldızında hayat bulunabileceğine dair yeni bulgular. Avrupa Uzay Ajansı’na (ESA) ait uzay aracı Rosetta’nın Çuri’den yolladığı görüntüler, kuyruklu yıldızın donmuş ve cansız bir kütleden ziyade jeolojik olarak aktif bir yapısının olduğunu düşündürecek nitelikteymiş. Uzmanlara göre Çuri, mikroskobik boyutta canlıların gelişimi için Dünya'nın Kuzey ve Güney kutuplarından daha iyi koşullar sunuyormuş.

Tabii bu araştırmaların bir de sabır yönü var. Uzay yolculuklarında günümüz teknolojisi ile zaman, gerçekten izafi! Düşünün, ESA uzay aracı Rosetta, 10 yıl boyunca 6 milyar kilometreden fazla yol kat ettikten sonra, ancak geçen yıl Çuri kuyruklu yıldızının yörüngesine girebildi. Rosetta, 2014 yazından bu yana kuyruklu yıldızın yörüngesinde dolanıyor, aldığı görüntüleri Dünya’ya yolluyor. Rosetta’dan ayrılan sonda aracı Philae ise geçtiğimiz kasım ayında Çuri’ye inmişti. Ama ne yazık ki bulunduğu bölgede güneş ışınlarını yeterince alamadığı için uykuya geçen Philae, geçtiğimiz ayın ortalarında tekrar güneş alması ve akülerinin dolmasıyla beraber uyanmış ve sinyaller göndermeye başlamıştı.

Ve, ve... Gönderdiği bilgiler, ilk dünya dışı yaşamı bulmuş olabileceğimizi düşündürüyor... Ne kadar heyecan verici değil mi? Yani birçoğumuzun tahmini ettiği gibi uzayda yalnız değiliz. Milyarlarca, - büyük ihtimalle daha fazla -gezegenden bir kısmında olsun hayatın varolması büyük bir olasılık. Ve de teknoloji ilerledikçe, oralardaki canlılara da ulaşmak mümkün olabilecek. Onlarla tanışınca kimbilir neler yaşayacağız?!

Tabii bütün bu gelişmeler, güneş sisteminin oluşumuna ve hayatın başlangıcına dair yeni ipuçları getiren verileri de bilgi dağarcığımıza eklemekte. Ama Philae’nin uyanması ve bu bilgileri göndermeye başlaması bile bugünkü koşullarımızda yüreklerimizi heyecanla çarptıracak bir gelişme...

Ben, aya ilk adım atıldığı o günü nasıl hatırlıyorsam, bugün Philae’yi izleyen yeni nesiller de ilk dünya dışı yaşama gezegenimizin tanık olduğu ânı belleklerine kazıyacaklar; yıllar sonra ise şimdi yaptığım gibi belki de kaleme alacaklar...

Kim bilir?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar