Kurumlar vergisi indirimi ile kredi teşviki

Yrd. Doç. Dr. Yusuf İLERİ / Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Kurumlar Vergisi Kanunun “Diğer indirimler” başlıklı 10 uncu maddesinde kurumlar vergisi indirimi sağlayan hüküm 1.7.2015 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi. Sermaye şirketlerinin nakit olarak gerekleştikleri sermaye rakamları üzerinde hesaplanacak bir tutarın kurumlar vergisine tabi kazançtan indirilmesi amaçlanıyor. İkincil düzenlemeler tamamlanmadığı için düzenleme işlevsel olamadı. Maliye Bakanlığının hazırladığı Tebliğ Taslağı, Kanunun yürürlüğe girdiği 1.7.2015 tarihinden sonra ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları ile yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmını da indirim kapsamına almış durumda. Yani bu yönüyle mükellefin bir kaybı olmayacak. Böyle olunca da artık aceleye gerek yok; zira Tebliğ Taslağında geçici vergi dönemlerinde indirimin kullanılmasına izin verilmiyor. Yasada hesaplanılacak indirimin geçici kurumlar vergisinde indirilmeyeceğine dair bir hüküm yok. Ancak 10 uncu maddede şöyle rezerv bir hüküm var: Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûlleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. Bakanlığın bu hükme dayanarak Tebliğ Taslağı hazırladığı anlaşılmaktadır. Peşin alınmış bir yetki ile sonradan yasalaşan bir hüküm için kural koymanın hukuki geçerliliği bir yana; geçici vergi dönemlerinde vergi indirimine yasak getirilmekle bir de işin esasına hem de mükellef aleyhine müdahale edilmiştir. 

Yasa gerekçesinde ve Tebliğ Taslağında düzenlemenin amacı şirket faaliyetlerinin öz kaynakla teşvik edilmesi şeklinde açıklanmıştır. Ancak bankalardan ya da üçüncü kişilerden alınan kredilerle yani yabancı kaynakla gerçekleştirilen nakit sermaye artışları üzerinden de indirim hesaplamak mümkün kılınmıştır. Buna karşın şirketin ortağa borçlu ya da ortağın şirkete borçlu olması halinde yapılan nakit sermaye artışına indiriminden yararlanma yasağı getirilmesi hakkaniyetten uzak kalmıştır. Kredilerle gerçekleştirilen sermaye artışlarında herhangi bir öz kaynak testi aranmaması da kayda değer. Bu durumda vergi indirimi yoluyla kredi almak daha da cazip hale getirildiği gibi alınan ticari kredileri sermayeye ilave etmek gibi bir yol da açılmıştır. İndirim hesaplamasında, Merkez Bankası tarafından açıklanan ticari krediler faiz oranın dikkate alınması kredi çekerek sermaye artışı gerçekleştirecek firmaların üstlenecekleri maliyetler ile sağlayacakları vergi avantajını karşılaştırma amacına dönük olsa gerek. 

Yasa maddesinde, kimlerin indirimden faydalanmayacağı sayılmak suretiyle indirimden faydalanacaklar belirlenmiştir. Amaç, alacak tahsilatını güvence altına almak olunca finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışarıda kalmıştır. Sermaye şirketlerinin birleşme, devir ve bölünme gibi belli bir amaca özgülenmiş işlemlerden kaynaklanan sermaye artışlarının indirimden faydalanmayacağı açıklanmıştır. Kurumlar Vergisi Kanununda; birleşme, devir ve bölünme işlemleri kapsamında yapılan sermaye artışları ile ilgili olarak yasada gizli istisna niteliğinde bazı hükümler zaten mevcuttur. Mükerrer bir vergi bağışıklığına mahal vermemek adına bu notun düşüldüğü anlaşılmaktadır. 

Maliye Bakanlığı Tebliğ Taslağında önceki Tebliğlere göre nakit kavramını daraltmış, hisse senedi, tahvil ve bono gibi mevcutları nakit dışı varlık saymıştır. Nakit kavramının aynı yasa kapsamında farklı uygulanacak şekilde ikincil düzenlemelerle tanımlanması hukuka ve idarenin öz, söz ve işlemde bütünlüklü davranmak ilkesine aykırıdır.

Demek ki, taşınmaz, demirbaş, araç, emtia ile hisse senedi, tahvil veya bono gibi varlıklar için indirimden faydalanmanın yolu, bu varlıkların paraya çevrilerek sağlanan nakdin sermayeye ilavesinde geçmektedir. Bunlardan bazılarının ise başkaca vergisel sorunlar doğuran bir yanı vardır. Ancak söz konusu olan taşınmaz ve hisse senedi satışı olunca, akla KVK’nun 5/1-e maddesindeki istisna hükmü gelmektedir. Taşınmaz ve iştirak hisselerinin elden çıkarılması halinde önce KVK’nın 5 inci maddesindeki istisnadan, ardından edinilen nakdin sermayeye ilavesi ile bu kez Kanunun 10 uncu maddesi kapsamındaki indirimden faydalanıp faydalanamayacağı sorusu akla takılmaktadır. İlgili düzenlemelerde buna engel bir kural yoktur. Konu hakkında Maliye Bakanlığının açıklamasına ihtiyaç vardır.

Düzenlemeye topluca bakıldığında halka açık şirketlerin büyük tutarlı nakit sermaye artışlarında etkili olacağı fikrini vermektedir. Küçük ve orta boy işletmelerin öngörülen kurumlar vergisi indirimini önemseyerek madde kapsamında nakit sermaye artışı yapıp yapmayacaklarını zaman gösterecektir.