Mutluluk ve gelir...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Doç. Dr. HİLAL YILDIZ / Kocaeli Üniversitesi İİBF, İktisat Bölümü

İktisat bilimi var olduğundan itibaren merak edilen, araştırılan bir konu. Mishan, Veenhoven, Diener and Blanchflower and Oswald, mutluluk-gelir ilişkisini inceleyen iktisatçılardan sadece bir kısmı. Bu alanda ilk kapsamlı araştırmalar, Easterlin'in (1974) öncü çalışması ile başlamıştır. Literatürde, bu çalışmayı takiben mutluluk paradoksunu inceleyen çok sayıda bilimsel araştırma mevcuttur.

Mutluluk-gelir ilişkisini ele alan ampirik çalışmaların bulguları, ele alınan dönemler, ülkeler ya da ülke grupları itibariyle farklılık göstermektedir. Çalışmaların bir bölümü, gelir artışının mutluluk üzerinde bir etkisinin olmadığını vurgularken, bir bölümü ilişkinin varlığından söz etmektedir.

Ampirik çalışmalardan elde edilen bir bulgu, gelir ve mutluluk arasındaki korelasyonun, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ekonomiler için pozitif yönlü olduğudur. Toplumun gelir düzeyi arttıkça, ortalama mutluluk hissi de artan bir trende sahip olmaktadır. Bu sonuç şaşırtıcı değildir, çünkü zengin bireyler, daha yüksek bir yaşam standardına sahiptir, mal ve hizmetlere erişimi daha kolaydır, toplumda edindikleri konum tatmin edicidir. Gelecek kaygıları daha azdır. Eğitim, sağlık gibi temel hizmetlerden daha yüksek kalitede yararlanmaktadırlar. Bunun gibi birçok sebep, gelir düzeyi yüksek bireylerin, görece olarak daha mutlu hissetmelerine yol açabilir.

Ancak bilimsel araştırmalarda vurgulanan diğer önemli nokta, gelir ve mutluluk arasındaki pozitif korelasyonun, bir noktadan sonra değişmekte olduğudur. İlişkide bir dönüm noktası vardır ve bu noktadan sonra, bir birim gelir artışı, azalan nispette bir mutluluk artışını beraberinde getirmektedir. Easterlin, Amerika’nın 1970-2000 döneminde mutluluk–gelir ilişkisi incelendiğinde, belli bir gelir noktasından sonra, mutluluktaki artışın azalan bir trende sahip olduğunu ortaya koymuştur. 2000’li yıllara gelindiğinde, kişi başına düşen gelirin 1950’li yıllardaki seviyesinin iki katından fazla artmış olmasına rağmen, mutluluğun çok küçük bir artış (2.17’den 2.27’ye) kaydettiğini öne sürmüştür. Benzer durum, İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ekonomiler için de geçerlidir.

O halde belirli bir ortalama gelire sahip bireylerin, ilave gelir artışı ile yaşamdan aldıkları haz ya artmamakta ya da çok düşük bir düzeyde artmaktadır.

Esasen mutluluk-gelir arasındaki ilişki, ülkelerin gelişmişlik düzeyine ve bu gelişmişliğin en önemli göstergesi olan kişi başına düşen gelire göre değişmektedir. Düşük gelirli ülkelerde ilişkinin yönü pozitif ve artan seyirdedir. Gelir düzeyi orta ve yüksek gelire doğru yükseldikçe, belirli bir gelir düzeyine kadar pozitif olan ilişkinin boyutu, önce azalan bir artış trendine geçmekte ve ardından negatife doğru evrilmektedir. Özellikle orta ve yüksek gelir grubuna sahip ülkelere ve dünyanın geneline baktığımızda, mutluluk ve gelir arasında aşağıdaki gibi bir ilişki söz konusudur.
Literatürde mutluluk-gelir ilişkisini alan çalışmalarda, nedensel ilişkinin yönü konusunda da farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bazı çalışmalarda gelirden mutluluğa, bazılarında mutluluktan gelire doğru nedensel ilişkiler gözlenmiştir. 
Gelir artışı neden mutluluk artışına yol açar? Bunu önceki paragraflarda kısmen ortaya koymaya çalıştık. Peki, mutlu bireylerin gelirleri neden artış gösterir? Nitekim bizim yaptığımız bir çalışmada, 2007-2013 döneminde 14 Middle East and North Africa (MENA) ülkesi için, ilişkinin yönünün mutluluktan gelire doğru olduğu saptanmıştır.

Mutluluğun geliri pozitif etkileme kanallarından biri, yüksek yaşam beklentisi olabilir. Mutlu bireyler daha uzun yaşayabilirler ve bu sayede toplumun yaşam bekentisi artar. Daha çok yaşayacağının bilincinde olan birey, fiziksel ve beşeri sermayesini artırma gayretinde olur, bu da beraberinde ekonomik büyümeyi getirir.

Diğer önemli kanal, sosyal sermayede kaydedilen artıştır. Mutlu birey, aile, iş ve sosyal çevresinde daha kaliteli ilişkiler geliştirir. Artan sosyal ilişkiler, sosyal sermayenin oluşmasına yol açar. Günümüzde, sosyal sermaye, ekonomik büyüme için en temel faktör olarak kabul edilmektedir. Nitel ve nicel beşeri sermaye artışı, eğitim seviyesinin ve verimliliğin artmasına ve bu yolla ekonomik büyümeye yol açar.

Yazıyı özetlemek gerekirse, mutluluk, kendi içinde karmaşık ve çelişkili bir kavram. Üstelik daha fazla gelir mutluluk da getirmiyor. Bu yönüyle de araştırmacıların ilgisini uyandıracağa benziyor.