Rekabet Kurumu’na bildirilecek birleşme ve devralmalar

Avukat Sena Uz / Avukat İlkiz Orhon

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Rekabet hukuku, hızla gelişen ve her geçen gün önemini daha da arttıran bir disiplin olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu alanda halen en çok tartışılan ve üzerine pek çok akademik çalışma yapılan konular ise birleşme, devralmalar ve hakim durumun kötüye kullanılması hususları olarak sıralanabilir. Serbest piyasa ekonomisinin devamlılığı açısından oldukça önem arz eden bu konu, piyasada belli bir pazar gücüne erişmiş teşebbüslerin daha çok kar elde etme amacıyla ekonomik güçlerini kötüye kullanma eğilimlerinden doğuyor. Bu durumu engellemek için, rekabet hukuku mevzuatı devreye giriyor. 

Rekabet Hukuku Mevzuatı’na göre, teşebbüslerin kendi ekonomik faaliyetleri sonucu güçlenmeleri ve pazarda hakim duruma gelmeleri yasaklanmıyor. Hatta kaliteli ve çok çeşitli mal üreten, teknolojinin gelişmesine katkıda bulunan teşebbüslerin pazarda güçlenmesi doğal kabul ediliyor. Ancak elbette pazarda güçlü konumda bulunan teşebbüsün bu gücünün sınırları olmalı. Bir başka deyişle, mevzuata göre hem teşebbüslere pazarda hakim konumda olabilme imkanı sağlanıyor, hem de bu konuda belirli bir sınır çiziliyor.

Rekabet Kurumu nezdinde birleşme devralma işlemleri

Rekabet Kanunu’nun amacı, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemektir. Bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlar. 

4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 7. maddesine göre; “Bir ya da birden fazla teşebbüsün hakim durum yaratmaya veya hakim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralması hukuka aykırı ve yasaktır.”
Bu kapsamda Kurul’un iznine tabi olacak birleşme devralma işlemleri için en önemli şartlardan biri ‘kontrol değişikliği’ olarak belirtiliyor. Zira kontrol değişikliğinin söz konusu olmadığı işlemlerde bir birleşme ve devralma işleminden söz edilemez. Kontrol değişikliği ise, hisseler veya varlıkların devralınması, sözleşme, ya da kontrol sağlayan diğer araçlarla elde edilir.

2010/4 sayılı Tebliğ’de belirtilen ciro eşikleri

Bir birleşme veya devralma işleminin söz konusu olması halinde işlemin Kurul’a bildirilmesi için 2010/4 sayılı Tebliğ’de belirtilen ciro eşiklerinin geçilmesi gerekiyor. 2010/4 sayılı Tebliğ’in 7. maddesi uyarınca ciro eşiklerinin tebliğ’in yürürlüğe girdiği 1/1/2011 tarihinden itibaren iki yılda bir Kurul tarafından yeniden belirlenmesi gerekiyor. Buna karşılık Kurul’un 29/1/2015 tarihli, 15-05/69 sayılı kararı ile 2010/4 sayılı Tebliğ’de yer alan ciro eşiklerinde 2015 yılı itibariyle herhangi bir değişiklik yapılmamasına karar verildi. Söz konusu ciro eşikleriyle ilgili yasadaki hüküm şu şekildedir:

“a) İşlem taraflarının Türkiye ciroları toplamının yüz milyon TL’yi ve işlem taraflarından en az ikisinin Türkiye cirolarının ayrı ayrı otuz milyon TL’yi veya

b) Devralma işlemlerinde devre konu varlık ya da faaliyetin, birleşme işlemlerinde ise işlem taraflarından en az birinin Türkiye cirosunun otuz milyon TL’yi ve diğer işlem taraflarından en az birinin dünya cirosunun beş yüz milyon TL’yi,
aşması halinde söz konusu işlemin hukuki geçerlilik kazanabilmesi için Kurul’dan izin alınması zorunludur.”

Hakim durumun kötüye kullanılması

Teşebbüsler arasında rekabet hukuku bakımından yasak olan eylemler üç grupta toplanabilir: Rekabeti kısıtlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararları, hakim durumun kötüye kullanılması ve hakim durum yaratan birleşme ve devralmalar.

Kanunun 3. maddesine göre hakim durum şu şekilde tanımlanıyor: “Belirli bir piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücü.” Teşebbüslerin kendi ekonomik etkinlikleri sonucu hakim duruma gelmeleri rekabet endişesi doğurmaz. Burada önemli olan husus hakim durumun kötüye kullanılmaması ya da birleşme veya devralma işlemleri suretiyle hakim durum yaratılmamasıdır.

Hakim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Kötüye Kullanma Niteliğindeki Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz’a göre, “Hâkim durum değerlendirmesinde göz önünde bulundurulan temel unsurlar; incelenen teşebbüsün ve rakiplerinin ilgili pazardaki konumu, pazara giriş ve pazarda büyüme engelleri ve alıcıların pazarlık gücü’dür.”
Kanunun 6. maddesi uyarınca: “Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanması hukuka aykırı ve yasaktır.”

Hakim durumdaki teşebbüsün rakipleri de önemli bir kriter olarak görülüyor. Şöyle ki; rakipler, hakim durumdaki teşebbüsün davranışlarını etkisiz kılacak stratejiler geliştirirse teşebbüsün hakim durumunu kötüye kullanması güçleşecektir.

2014 yılı birleşme–devralma görünüm raporu

Birleşme ve devralma işlemleriyle ilgili olarak kurul tarafından 23.02.2015 tarihinde yayınlanan 2014 yılına ait birleşme - devralma görünüm raporu’na göre 2014 yılı içerisinde 215 birleşme – devralma işlemi rekabet kurumu’na bildirildi. 2013 yılında bu rakam 213’tü. Bu işlemlerin 56’sında yabancı yatırımcılar Türk şirketlerine yatırım yaptı. Yine rapor çerçevesinde, Rekabet Kurumu’na bildirilen birleşme – devralma işlemleri ortalama 16 gün içerisinde nihai karara bağlandı.

Rekabet Kurulu nezdinde gerçekleştirilen işlemler içerisinde Türk hukukuna göre kurulmuş şirketlerin gerçekleştirdikleri birleşme ve devralmaların değeri 6 milyar 186 milyon TL (2013 yılı için 1 milyar 730 milyon TL), özelleştirmelerin değeri ise 9 milyar 193 milyon TL (2013 yılı için 19 milyar 550 milyon TL)’dir. Dolayısıyla, 2014 yılında Türk hukukuna göre kurulmuş şirketlerin gerçekleştirdikleri birleşme ve devralmaların değeri, 2013 yılına oranla önemli ölçüde artarken özelleştirmelerin değeri ise azalmış durumdadır.

2014 yılında Türk şirketlerine en fazla yatırım yapan yabancı yatırımcılara baktığımızda; Hollanda ve Lüksemburg kökenli yatırımcıların öne çıktığını görüyoruz. 2013 ve 2014 yılı işlem sayısı bakımından kıyaslandığında Amerika, Fransa, İspanya, İsviçre, Kanada, Malezya, Belçika, Beyrut, Finlandiya, İsveç ve İrlanda menşeli şirketler tarafından yapılan yatırımlarda artış görülürken; Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Danimarka, Güney Afrika, Hollanda, İngiltere, İtalya, Japonya, Katar, Kore, Portekiz, İrlanda menşeli şirketler tarafından yapılan yatırımlar azaldı. Avusturya, Azerbaycan, Çin, Lüksemburg, Polonya ve Singapur kökenli şirketlerce yapılan yatırımlar ise işlem sayısı bakımından aynı kaldı.

2014 yılında gerçekleşen birleşme devralma işlemleri içerisinde hedef şirketin veya ortak girişimin Türk hukukuna göre kurulduğu şirketler bakımından en çok işlem yapılan sektör (özelleştirmeler hariç) elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımı olurken, en yüksek işlem değeri ise kendine ait veya kiralanan gayrimenkulün kiraya verilmesi veya işletilmesi alanında gerçekleşti.

Tüm bu yasal düzenlemeler ve rakamlara baktığımızda, rekabet hukukunun, gelişen ekonomik düzende her geçen gün daha önemli bir hal aldığını ve hızla geliştiğini görüyoruz. Teşebbüsler de bu değişime ayak uydurmaya ve aynı zamanda karını maksimize etmeye çalışıyor. Kanun’un amacını teşkil eden rekabetin korunmasıyla paralel olarak John Templeton’ın da dediği gibi “Rekabet her sektörde artmaktadır ve bu iyi bir şeydir. Artık hepimiz işlerimizi daha iyi yapıyoruz.”