Türkiye’de 'Başkanlık ve Vergi Sistemi'

Prof. Dr. Ersan ÖZ

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yeni sivil bir anayasa ihtiyacının arttığı, yönetim sisteminin ABD gibi başkanlık veya Rusya gibi yarı başkanlık sistemi olarak değiştirilmesinin düşünüldüğü bu günlerde vergi sisteminin de ciddi bir revizyona ihtiyacı olduğunu belirtmek gerekir. Vergi ile ilgili düzenlemelerin reform adı altında torba kanunlarla yapılması, bir yasanın diğeriyle bağlantısına bakılmaksızın düzenlemeler yapılması konunun uzmanlarının dahi vergisel bir konuda birbiriyle anlaşamamasına yol açmaktadır. Bu kadar karmaşık bir vergi sistemi mükellefi vergi idaresi ile karşı karşıya getirmektedir. Mükelleflerde adil bir vergi sistemi olmadığı imajının oluşması verginin ödenmesini de olumsuz etkilemektedir. Sadelik, basitlik, kolay anlaşılabilirlik temelinde bir vergi sisteminin oluşturulabilmesi için kökleşmiş yapının külliyen tasfiye edilerek yeni ve modern bir yaklaşıma ihtiyaç bulunmaktadır. 

Başkanlık; temelini yasama, yürütme ve yargı organlarının çok kesin çizgilerle birbirinden ayrıldığı rejimlerdir. Bu rejimde, devletin gücünün tek bir elde toplanması engellenmeye ve yasama, yürütme ve yargının birbirlerini kontrol etmesine çalışılır. Bir de seçilen başkan diğer seçime kadar çok olağanüstü bir durum yoksa yönetimde kalmaya devam eder. Bu anlamda başkanlık sistemleri istikrar sağlayan sistemler olarak değerlendirilir. Diktatörleşmenin önüne geçilmesi için de bir başkanın iki dönemden fazla yönetimde kalması veya yönetimde etkili olması önlenmeye çalışılır. Ekonomik yapılar, piyasalar tek elden ve istikrarlı yönetimleri tercih ederler. Siyasal istikrarın görüldüğü ülkeler genel olarak ekonomik büyüme ve gelişmenin de istikrarlı sürdüğü ülkeler olarak değerlendirilirler. Ülkemizde ise koalisyonlar, sık değişen hükümetler, maliye ve ekonomi bakanlarının sürekli değişmesi gibi olumsuzluklar uzun süreler görülmüştür. Böylece her gelen gideni aratır misali yapılan vergisel düzenlemeler reform adı altında dahi sunulsa hep sistemde bir takım olumsuzluklara yol açmışlardır. Sonunda kamuoyu baskısı vergi aflarını zorunlu kılmış Türkiye’nin vergi afları cenneti olarak tanınmasına neden olmuşlardır.

Başkanlık sistemlerinde vergi sisteminin nasıl olması gerektiğine dair bilimsel çalışmalar yok denilecek kadar azdır. Ülkemizde başkanlık sistemine geçiş tartışılsa bile bu sistemin ekonomik ve mali sonuçları üzerinde hiç durulmamaktadır. Başkanlık sistemlerinde vergi kanunlarının yapılması meclislerin görevidir. Dolayısıyla vergi kanunları çok sık değişmezler. Vergi kanunlarının uygulamasına yönelik çalışan bürokratlarda başkan tarafından atandığından başkanın görev süresi içerisinde çok sık değişmezler. Böylece hem vergi kanunlarının hem de vergi uygulamacılarının değişmemesi vergi sistemine belirlilik ve istikrar getirir. Günümüzde 1 yıl içerisinde yapılan vergisel değişiklikleri bir Serbest Muhasebeci Mali Müşavir’e sorduğunuzda cevap vermesi, tüm değişiklikleri sayması beklenemez. Bu durum sade vatandaş veya bir iş adamı içinde aynıdır. Böylece yapılan değişiklikleri öğrenme, iç sistemlerinizi bu değişikliklere adapte etme ayrı bir külfet meydana getirmektedir. Üstelik bu değişikliklerle ilgili yönetmelik, tüzük, genelge, genel tebliğ, uygulama yönergesi gibi yardımcı hukuksal düzenlemelerin yapılması da belirli bir zaman gerektirdiğinden vergi uygulamacıları dahi bu değişikliklere hızlı adaptasyon gösterememektedirler. Bütün bunlar değerlendirildiğinde pratikte bir şirket kurmak, vergi mükellefiyeti açmak ve yanınızda personel çalıştırarak ekonomiye katkı sağlamak istediğinizde çok yoğun ve karmaşık bir bürokrasi ile uğraşmanız gerekmektedir. İstenilen evraklar, doldurulması gereken formlar, yapılması gereken bürokratik işlemler yatırımcıyı canından bezdirmekte bazen külliyen caymasına neden olmaktadır. Bu vergi yapısının değiştirilmesi bir elzemdir. 

Başkanlık sistemine geçişin vergi sistemi üzerinde olumlu etkilerini şu şekilde saymak mümkündür:

a) Vergi kanunları sık değişmedikleri için yerleşmiş bir mevzuat bulunmaktadır.

b) Vergi uygulamacıları ve bürokratlar sık değişmediğinden sisteme önceden belirlilik ilkesi hakimdir. 

c) Vergi mükellefleri ve mali müşavirler vergisel uygulamaların ne olduğunu önceden bilerek planlamalarını daha sağlıklı yapabilmektedirler.

d) Vergi ile ilgili yasal değişiklikler yasama görevi sayıldığından kanunlar arası uyum en üst düzeyde sağlanır. Torba yasa gibi düzenlemeler yok denecek kadar azdır. 

e) Mükelleflerin af beklentisi bu sistemde çok az olmaktadır. 

f) Vergi idaresi ve vergi yargısı arasında vergisel sürtüşmeler çok az olmakta hatalı işlemlerin yargısal kararlara göre hızla değiştirilmesi sağlanmaktadır.

g) Vergi idaresi e-fatura, e-defter, e-maliye gibi teknolojik uygulamalar ile bürokrasiyi en düşük seviyeye indirir.

h) Kurumlar arası uyum en üst düzeyde sağlandığından devlet kurumları arası bilgi paylaşımı, bürokratik ve vergisel işlemlerde bütünsellik sağlanması mümkün olmaktadır.

i) Vergi denetiminin bir takvime bağlı olarak yine tek bir merkezden koordine edilmesi mümkün olmaktadır. 

Başkanlık yönetim sisteminin vergi sistemi üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu söylemek mümkündür. Vergi sisteminin planlanmasının başkanlık sisteminin yapısı oluşturulurken yapılması çok faydalı olacaktır. Böylece anayasal düzenlemelerde vergi sisteminin başkanlık sistemi içerisindeki yerini çok daha net ifade eder bir hale getirilebilecektir. Ekonominin siyasal istikrar ve vergide öngörülebilirlik istediğini, bu iki unsurun bulunması halinde ekonomik gelişmenin arttığını söylemek çok yanlış olmayacaktır.