Verginin darbe ve teröre bakışı

Dr. Yusuf İleri

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ülkemiz, yıllardır bütün toplumu ve kaynaklarını hedef alan dış destekli bölücü bir terör belasıyla uğraşmaktadır. Bu koşullarda, bu ülkenin nimetlerinden ve vergilerinden en yüksek düzeyde yararlanan bir yapının ihanetini yaşadı. Devletin çeşitli kurumlarında yuvalanmış bu çete; terör estirerek, halkını, işletmelerini, kurumlarını bombalayarak darbe yapmaya kalktı. Halk-ordu- polis el ele vererek bu darbeyi akamete uğrattı. 

İşletmelerin terör sonucu kaybettikleri beşeri varlık, müşteri potansiyeli, motivasyon, yatırım kabiliyeti gibi ölçülemeyen unsurların bu yazıya konu olmayacağı malum. Ancak, işletmeler terör sonucu meydan gelen emtia ve amortismana tabi iktisadi kıymet (ATİK) kayıpları ile ilgili olarak gelir ve kurumlar vergisi ile katma değer vergisi (KDV) tahakkuk etmiş ve hatta ödemiş olabilirler. İşletmeler için artık bir yüke dönüşen bu vergilere yasalarımız nasıl bakmaktadır? Belirtmek gerekir ki vergi, devlet egemenliğinin temeli: terör ise, bu egemenliği hedef alır. Darbe ise halkın iradesinin yok sayılmasıdır. Bu nedenlerle olmalı ki vergi yasaları bir meşruiyet sağlamamak adına darbeden ve terörden söz etmemiştir. Verginin kendine özgü teknik dili içerisinde şifrelense de, terör ve darbelerin sebebiyet verdiği işletme varlıklarıyla ilgili ödenmiş veya ödenecek olan vergilerle ilgili çeşitli hükümler mevcuttur. 

Vergi Usul Kanunu’nun 278’inci maddesi “Yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtianın emsal bedeli değerleneceğinden” söz eder. Burada terörün şifresi “gibi haller”dir. Emsal bedeli ile değerleme, terörden zarar gören eşyanın son haliyle piyasa fiyatının tespiti, bir bakıma uğradığı kaybın giderleştirilmesi anlamına gelir (VUK md.267). Maddede bir sıralama yapılmış ve emsal bedelinin bu sıralamaya uygun olarak üç şekilde tespit edileceğinden söz edilmiştir. 

Kanun bu üç durumda da emsal bedelinin nasıl tespit edileceğini inceden inceye açıklamıştır. Zira son tahlilde mevzu bahis olan devlete ödenecek ya da vazgeçilecek maddi vergi tutarlarıdır. Çok fazla ayrıntıya boğulmamak adına, ilk iki yöntemin terör zararlarını tespite elverişli olmadığını bu durumda atılacak en doğru adımın, üçüncü sırada belirtildiği şekilde takdir komisyonuna başvurup, mallardaki değer kaybı için emsal bedelinin tespitini talep etmek olduğunu belirtelim. Bu durumda, emtianın alış faturasında yazılı olan tutar ile takdir komisyonu tarafından tespit edilen emsal bedeli arasındaki farkın terör zararı olarak ticari kazançtan indirilesi mümkündür. Vergi tekniği, ATİK’leri ticari emtiadan farklı hükümlere tabi tutmayı gerektirir. Kanunun 317 inci maddesi “Yangın, deprem, su basması gibi afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybeden ATİK’ler için Maliye Bakanlığına müracaatla fevkalade amortisman ayırmayı öngörmüştür. Maddede, terörden söz edilmemiş olsa da, terör bu kez maddede geçen “gibi afetler” kapsamında değerlendirilmektedir. 

Teröre maruz kalan mükellef zarar gördüğü emtia için bir de KDV ödemiştir. Ne var ki devlet bu noktada katı duruş içerisindedir. KDV Kanunu’nun 30. maddesinde, 1.12.2003 tarihinde yapılan değişikliklerle KDV indirimi “Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olan mallara” ait KDV indirimi ile sınırlanmıştır. Bu değişiklikle birlikte terör sonucu zarar gören emtia için yüklenilen KDV’nin indirimi sonlandırılmıştır. Bu, terörden zarar gören emtianın alışı sırasında, indirim konusu edilen KDV’nin beyan edilerek ikinci kez ödenmesi demektir. Bu emtiaların terör sonucu zayii olduğunun takdir komisyonunca tespitinin sonuca etkisi yoktur. Maddede sadece zayi olan mallardan söz edilmesi, ATİK’ler nedeniyle indirim iptali yapılmayacağı şeklinde değerlendirmelere sebebiyet vermiştir. Ancak Maliye Bakanlığı görüş ve uygulamaları, ATİK’ler için de KDV indirimi yapılamayacağı yönündedir. 

Şimdi bütün bunları toplarsak; terörden dolayı zarar gören mükellef gelir ve kurumlar vergisini ve bunlarla ilgili kayıtları vergi dairesine müracaatla son kertede takdir komisyonu ve Maliye Bakanlığı kararlarıyla düzeltme imkanına sahiptir. Ne var ki bu bildirimi yapmakla birlikte, bu emtia ve ATİK’lerle ilgili olarak alım sırasında ödediği KDV’leri ikinci kez vergi dairesine ödeyecektir. Bu bildirimi yapmaktan kaçınırsa, zayi olan mallardan doğan zararları giderleştiremeyeceği için gelir ve kurumlar vergisi ödemek zorunda kalacaktır. Yani mükellef terörden doğan zararlarını bildirse de, gizlese de; her durumda bir vergi ödemekten kurtulmayacaktır. İşte bu verginin adı; ister gelir veya kurumlar vergisi olsun, ister KDV olsun, terör olayı sonucu ortaya çıkmıştır. 

Bu tablodan çıkan ders, iş aleminin terörle arasına kesin ve keskin bir mesafe koymasıdır. Ne var ki bu mesafeyi koysa da, hatta terör ve darbe ile mücadele etse de, zarar gördüğü emtia için yine de ikinci kez vergi ödeyecektir.