Yunanistan dersleri

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bu hafta öncekinden pek farklı olmadı. Gündemde yine merkez bankaları önemli bir yer işgal etti. Bizim kendi ilgi odaklanmamız da değişmedi. Yine Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Amerikan Merkez Bankası (FED) ilgimizin büyük kısmını çekti. Yine bunların toplantılarını takip ettik, toplantılardan çıkan kararları, açıklamaları, yönlendirmeleri izledik, bunları anlayıp, anlamlandırmaya çalıştık. Bu açıdan biraz rutin bir hafta oldu anlayacağınız. 

Haftanın rutin dışı sayılabilecek konusu geçen haftadan devrolan bir gelişme oldu. En azından haftanın birinci yarısında, Yunanistan seçimleri gündemdeki ağırlığını sürdürdü. Seçim süreci, öncesi ve sonrasıyla tartışıldı. Kendi adıma bu tartışma sürecini önemsiyorum. Yunanistan’da ortaya çıkan tablonun doğrudan ve birinci elden o ülkeyi ilgilendiren sonuçları var kuşkusuz. Ancak, bu tablonun sadece Yunanistan’a has dersler ve mesajlar taşıdığını düşünmek doğru olmaz. Yunanistan’ın uzun yıllar devam ettirdiği sosyal, siyasal ve iktisadi uygulamalar sonuçta ortaya çıkan bugünkü tablonun asıl failidir. Ateş de zaten oraya düşmüştür, tamam. Ama bu tabloyu üreten yangının sadece o alanla sınırlı kalmadığını biliyoruz. Küresel krizin yarattığı alt üst oluştan, sonrasında yaşananlardan bütün ülkeler kendine düşeni aldı. Dolayısıyla, Yunanistan’da yaşananları öncesi ve sonrasıyla dikkatle değerlendirmek, gereken dersleri almak herkesin menfaatinedir. 

Değerlendirme optiğini salt Yunanistan’a odaklarsak değerlendirmemizi iki noktanın öne çıktığını söylemek mümkün. Geçen yazımda bunlara işaret ettim. Yunanistan seçimlerinin ardından seçim kampanyasında dile getirilen radikal hedeflerin ve kampanyaya egemen olan sert dilin yumuşayacağı kanısındayım. Spiraz ve partisinin görece radikal söylem ve uygulamaları daha çok ulusal zeminde sürdüreceğini, uluslararası planda ve özellikle Avrupa Birliği bağlamında uzlaşıcı bir yol izleyeceğini düşünüyorum. Hem yerel planda yapılacaklar hem de AB alanında yeterli bir uzlaşma sağlanması kuşkusuz uzun müzakerelerle olacak ve zaman alacaktır. Buna hazırlıklı olmak gerekir. Bu süreç tarafları tatmin eden biçimde tamamlanırsa bu Avrupa’nın önünü açacaktır.

Öte yandan, seçimlerden çıkan sonucun sadece Yunanistan için, ulusal bağlamda öğretici olduğunu düşünmek doğru olmaz. Öğrenmek isteyenler için Yunanistan’da ortaya çıkan seçim sonuçlarının öğretici ögeler taşıdığı kanısındayım. Bunların iki boyutta irdelenmesi kolaylık sağlar diye düşünüyorum. Bunlardan birisi küresel kriz ve sonrasında Yunanistan’da ortaya çıkan türde sonuçlar üreten toplumsal ve siyasi zemindir. İkinci boyut ise krize karşı uygulanan iktisat politikalarının karakteridir. 

Yunanistan ekonomisinin yatırılabilir kaynak üretmekte zorlanan bir yapılanması olduğu biliniyor. Avrupa Birliği üyesi olmanın getirdiği imkanlarla uzun süre bu zafiyetin üzerinin örtüldüğü de malum. İki parti ekseninde örgütlenen siyaset bu koşulları değiştirecek, daha üretken bir iktisadi yapıya dönüştürecek siyasi felsefe ve enerjiye hiçbir zaman sahip olamadı. Daha çok popülist söylem ve eylemlerle yürütülen bir siyaset anlayışı sisteme egemen oldu. Bu anlayış orta sınıfın zayıf kalması, gelir dağılımında b alt gelir gruplarına dönük bir zayıflamanın önlenmemesi, güçsüz bir toplumsal yapı gibi sonuçlar üretti. Küresel kriz bu yapılanmanın üstündeki örtüyü kaldırdı. Yunanistan’ın dev boyutlu sorunların karşısında çaresiz olduğu ortaya çıktı. Siyasette bu tür çaresizliklerin radikalleşmeyi beslediği bilinir. Yunanistan’la birlikte öteki ülkelerin de öğreneceği ilk ders budur.

İkinci ders ekonominin yönetimiyle ilgilidir. Küresel krizin getirdiği iktisadi daralma sürecinin ters yöne çevrilmesi için büyümeyi uyaran ve destekleyen iktisat politikalarının hızla uygulamaya konması gerekir. Avrupa Birliği bu uygulamaya başlamış ve yarı yolda bırakmıştır. Sonraki süreçte zaten daralma eğilimi taşıyan bir iktisadi zeminde bunu daha da pekiştirecek bir kemer sıkma uygulaması yapılmıştır. Birliğin görece zengin ve güçlü olan üyeleri bu uygulamadan büyüme dinamiklerini kaybederek çıkabilmiştir. Ekonomisi ve siyaseti zafiyet içinde olan Yunanistan’ın bu darbeden kaçınması zaten söz konusu değildir. Bir süre borç biriktirerek işi yürüten Yunanistan borç vermek isteyen kalmayınca perdeyi indirmek zorunda kalmıştır. Ekonomisi zafiyet içinde olan ülkelere bir de kemer sıkma politikası dayatılınca ortaya çıkan sonucun bundan farklı olması zaten mümkün değildir. Yunanistan’da yaşananlardan alınması gereken ikinci ders de budur. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018