Zengin vergisi ve vergi geyikleri

Zeki GÜNDÜZ
Zeki GÜNDÜZ VERGİ POLEMİKLERİ zeki.gunduz@dunya.com

Değerli DÜNYA okurları, sizin de izlediğiniz üzere sadece Türkiye de değil dünya genelinde "zengin"den daha fazla vergi alma kavramı modası başladı. Bu kavram öteden beri politikacıların çok hoşlanarak "kullandıkları" bir kavramdır.

 
"Zengin"den vergi nasıl alınır?
Vergi genel olarak;
- Gelirden,
- Harcamalardan
 Veya,
- Servet üzerinden alınır.
 
Türkiye'de bu üç kategoriye giren vergiler mevcuttur. 
 
Gelir üzerinden alınan vergiler en fazla tartışılan vergi türüdür. Burada yük arttıkça bırakın vergi kaçırmayı, mükellefleri de kaçırabilirsiniz. Bakınız Fransa.
 
Türkiye'de gelir vergilerinde kayıp ve kaçak sermaye birikiminin bir yolu olarak kullanılagelmiştir. Bir yanıyla da ekonomik rasyonalitesi olmayan bir sürü küçük işletme, devletin vergi toplamadaki zayıflığı nedeniyle dolaylı olarak desteklenmiş ve ekonomide çarpık gelişmelere de sebep olmuştur.
 
Harcamalardan alınan vergiler azar azar alındığı için tabana en yayılmış, en kolay uygulanan vergi türüdür. Bazı alanlarda artış doğrudan kaçakçılığı artırsa da kaçakçılıkla ikame edilemeyecek alanlarda doğrudan gelir artışı anlamına gelmektedir.
Servet üzerinden alınan vergiler gelir vergileri gibi rahatsızlık yaratmakta ve olabildiğince az ödeyebilmek için her yol denenmektedir. Zaman zaman da veraset vergisinde olduğu gibi verginin kaldırılması da gündeme gelebilmektedir. 
 
Dünya genelinde olduğu gibi, zaman zaman, olağanüstü dönemlerde (ekonomik kriz-deprem-savaş.. ) Türkiye'de de mevcut vergilerin dışında bir kerelik olduğu iddiası ile servet üzerinden ilave vergiler alınmıştır.
 
Olağanüstü dönemlerin vergileri genel olarak, uygulamada yapılan yanlış, eşitsizlikçi, kayırmacı uygulamaların da etkisi ile toplumsal hafızada daha derin izler bırakmıştır.
Vergi İdaresi yapısal yaklaşımlar dışında zaman zaman basın aracılığı ile psikolojik yönlendirmeler yaparak lüks arabaları, harcamaları, evleri takip ettiğini, edeceğini, avukatların, doktorların, kuyumcuların işçiler kadar dahi vergi vermediğini, öncelikle ve özellikle bu meslek gruplarını inceleyeceğini gündeme getirir. Ama peşi pek gelmez.
Biz de zenginin mali züğürdün çenesini yorar hesabı, habire kendi aramızda, zengin dediğimiz, ele avuca gelmez, kayda girmez taifeden nasıl vergi alırız diye taktik geliştirip duruyoruz.
 
Vergi konusunda bilir görünmenin üç formülü
 
Değerli DÜNYA okurları, vergi konusunda bir şeyler söylemek gerektiğinde reçete hazırdır. Üç şey söyleyerek konunun profesörü olduğunuz izlenimi yaratabilirsiniz:
 
1. Vergiyi tabana yaymak lazım 
 
"Vergide kayıp kaçak çok, kimse vergi ödemiyor. Devlet çok kazanandan çok az kazanandan az vergi almalı, bunun için de vergiyi tabana yayıp vergi dairesinin kapısını bilmeyenleri de vergi dairesi ile tanıştırmalı" kalıbını-reçetesini bağıra bağıra her yerde söyleyebilirsiniz.
 
2. Dolaylı vergiler çok fazla, oranı düşürmek lazım
 
"Dünyada vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payı en fazla ülke Türkiye. Oran %70'i geçti. Vergi dairelerini kapatsa maliye daha karlı çıkar. Zaten vergiyi benzin istasyonları ile telefon şirketleri topluyor, kalanını da gümrük idaresi gümrükte alıyor" dediğinizde, dünyayı da takip eden, bu konunun ilmini yapmış, dersini vermiş alim havası yaratmamanız imkansız.
 
3. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele etmek lazım
 
"Kayıt dışı ekonomi kayıtlı ekonomiyi aşmış vaziyette. Vergi veren kendini enayi gibi hissediyor. Üç beş yılda bir çıkan aflar da tüy dikiyor. Böyle bir ortamda mali güce göre vergi verme ve vergi adaletinden de bahsedilemez. Devlet, körün değneğini bellediği gibi hep aynı mükellefleri inceliyor. İncelemelerde kayıt içindeki mükelleflerin yaptığı uygulamalar farklı yorumlanarak cezalı işlem yapılıyor. Kurumlar vergisinin %90'ını 2000 şirket ödüyor" dediğinizde kimse üzerine tek laf edemez.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar