Globalleşme bitti demek için henüz erken mi?

Küresel ekonominin çetin ve kötüleşen beklentileri, iklim sorununun boyutuyla birlikte, görünüşe göre dünya liderlerinin gözlerini küreselleşmeden uzaklaşmanın getirdiği risklere açtı.

Michael SPENCE Globalleşme bitti demek için henüz erken mi? info@dunyaeko.com

Küresel ekonominin çetin ve kötüleşen beklentileri, iklim sorununun boyutuyla birlikte, görünüşe göre dünya liderlerinin gözlerini küreselleşmeden uzaklaşmanın getirdiği risklere açtı. Ancak bu farkındalığın ardından rotayı tersine çevirmek için gereken eylemin gelip gelmeyeceği henüz belli değil. Kasım ayında küresel liderler, dört büyük toplantı için bir araya geldi. Bunlar; Kamboçya'daki ASEAN toplantısı, Endonezya'daki G20 zirvesi, Tayland'daki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) forumu ve Mısır'daki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP27). Çarpıcı olan, toplantıların zamanlaması değil, daha çok, gidişatın çatışmadan uluslararası arenada yenilenen iş birliğine doğru dönebileceğine dair ürettikleri kanıtlardı.

Milliyetçiliğin körüklediği rekabet ortamına geçiş

Son yıllarda, küresel ekonomi, çok taraflı katılım ve iş birliğinden ziyade milliyetçiliğin körüklediği rekabete doğru kayıyor gibi görünüyor. Özellikle gelişmekte olan ekonomiler, içinde bulunduğumuz yılda çoklu iş birliğini reddeden bir tavır sergiledi. Ancak ortada bir gerçek var. Küreselleşmenin tamamen tersine çevrilmesi neredeyse imkansız. McKinsey Küresel Enstitüsü'nün araştırmasına göre, bırakın ülkeleri, hiçbir bölge kendi kendine yetecek düzeye yakın değil.

Globalleşmeden uzaklaşma eğiliminin neden olduğu hasar, son zamanlarda ekonomik parçalanma ve kutuplaşmaya karşı direnci de artırdı. Avrupa bunun bir örneği. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, özellikle Amerika ve Avrupa'nın Rusya'ya karşı yaptırımlar konusunda aynı fikirde olması nedeniyle ‘Transatlantik İttifakını’ güçlendirdi. Ancak Avrupalı liderler, Amerika'nın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un işaret ettiği gibi, dünyayı rakip bloklara bölme riski taşıyan Çin'e yaklaşımından rahatsızlık duymaya başlıyor.

Gelişmekte olan ekonomiler kendi paylarına, bu ayki önemli uluslararası toplantılarda küresel karşılıklı bağımlılığı güçlü bir şekilde savundu. Öncelikle büyük güçlerin rekabetiyle şekillenen bölünmüş bir küresel ekonominin, özellikle de çok ihtiyaç duyulan küresel enerji geçişini daha da ulaşılmaz hale getireceği için, çıkarlarına oldukça zararlı olduğunun farkındalar. Chicago Üniversitesi'nden Raghuram G. Rajan'ın yakın zamanda açıkladığı gibi, ekonomik parçalanma ve karşılıklı şüphe, etkili iklim iş birliğini ciddi şekilde engelleyecek nitelikte.

Hala umut var

Artan parçalanma, ekonomiler genelinde tutarsız veya çelişkili kurallar getirir. Dolayısıyla standartlar ve hatta artan yasal yükümlülüklerle başa çıkmakta zorlanma hali çok uluslu şirketleri yatırım yapmaktan alı koyar. Operasyonların artan karmaşıklığı ve yüksek maliyetler ise şirketlerin yatırım yapma dürtülerini zayıflatır. Bu durum küresel üretkenlik ve büyüme üzerinde olumsuz etkilere sebep olur. Mevcut gidişatın değişip değişmeyeceğini küresel ekonominin iki ana kahramanı, ABD ve Çin belirleyecek. Neyse ki burada hala umut var.

Ülkesinin “ekonomik mucizesinin” küreselleşme olmadan imkansız olacağının gayet iyi farkında olan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, defalarca açıklık ve kapsayıcılık çağrısında bulundu. Ancak eylemleri ve retoriği bölünmeyi kışkırtan Rusya gibi ülkelerle dayanışma gösterileri eşliğinde bu çağrıların inandırıcılıktan yoksun olduğunu kabul etmeli. ABD'ye gelince, Başkan Joe Biden yönetimi, Çin dışında neredeyse herkesle iş birliği yapmanın bir seçenek olmadığını giderek daha fazla anlıyor. Biden'ın Xi ile son görüşmesi , iki tarafın kritik konularda daha yapıcı bir diyalog başlatmaya hazır olduğunu gösterdi.

Liderler, güvenilir veya aynı fikirde ticaret ortaklarını destekleyen tedarik zinciri çeşitlendirmesi yoluyla ekonomik dayanıklılık oluşturmaya ve ulusal güvenlik hususlarının ekonomi politikasını şekillendirmesine izin vermeye kararlı. Bu yeni ekonomik gerçeklik, çok taraflılığın yeni ve daha karmaşık bir yinelemesinin geliştirilmesini gerektirecek. Son olarak, bu yeni çok taraflılığın işlemesi için, uluslararası kuruluşların yönetişim reformları ve artan kapitalizasyon yoluyla güçlendirilmesi gerekecek. Belki de en önemlisi, ülkelerin bu kuruluşların otoritesine saygı gösterme taahhüdünde bulunmaları gerekecek. Küresel ekonominin çetin ve kötüleşen beklentileri, iklim sorununun boyutuyla birlikte, liderlerin gözlerini küreselleşmeden uzaklaşmanın getirdiği risklere açtı. Bu gerçekleşmenin ardından gidişatı değiştirmek için gerekli adımların atılıp atılmayacağını ise zaman gösterecek.

Tüm yazılarını göster