Tüccar çalışanlar

Mesut KOYUNCU Yönetim ve Vergi mesut.koyuncu@dunya.com

Son zamanlarda o kadar çok dinliyorum ki… “Yeni kuşakları tutamıyoruz, en ufak bir sıkıntıda ayrılıyorlar, sürekli iş değiştiriyorlar.” Serzenişler, serzenişler…

Kuşaklar, kuşak çatışmaları, birbirlerini anlamaya çalışma, anlayamama halleri… Nedir bütün bunlar, bu kuşaklar? Arama motorlarından birine yazıyorum. Sayfalarca döküm önüme çıkıyor.

Özetle;

-Sessiz Kuşak (1925-1945 arası doğumlular),
-Bebek Patlaması Kuşağı (1945-1965 arası doğumlular),
-X Kuşağı (1965-1980 arası doğumlular),
-Y Kuşağı (1980-2000 arası doğumlular),
-Z Kuşağı (2000-2012 arası doğumlular),
-Alfa Kuşağı (2012 ve sonrası doğumlular)

İlk iki kuşaktakiler emekliliğin tadını çıkarıyorlar. Erken dönem X kuşağı ya emekli oldu ya da hazırlanıyorlar. X kuşağının geri kalanları ise “ağaç yaşken eğilir” deyimindeki gibi kalıplarını belirlediler. Alfa kuşağı ise henüz iş hayatına başlamadı.

Otorite istemiyorlar

Y ve Z kuşağındakiler iş hayatının ya başında ya da biraz yol alsalar bile başlangıç heyecanlarını muhafaza ediyorlar. Bu iki kuşağın ortak özellikleri, günümüze yaklaştıkça artar şekilde, bir otoriteye bağlı çalışmak istememeleri ve girişimcilikleri. Kuşkusuz teknolojiyi ve sosyal medyayı kullanmayı da seviyorlar. Mobiliteleri çok yüksek.

Bir otoriteye bağlı olarak çalışmak istemiyorlar…

Bir iradeye bağlı olmak, onun için çalışıyor olmaktan öte bir bütüne bir ekibin parçası olmayı yeğliyorlar. Bu kuşağı emir komuta zinciri içinde çalıştırmak çok zor. Emirleri sorguluyorlar, benimsemiyorlarsa direniyorlar. Salt bir kuruma bağlılık hissetmiyorlar. Bir projede yer almaktan, bir ekibin, bir bütünün parçası olmaktan hoşlanıyorlar. Ortak ideal için çalışmaya, hedefe giden yolda katkıda bulunmaya istekliler.

Kendileri iş kurmak, girişimci olmak istiyorlar. Tek başlarına veya birkaçı bir araya gelip güzel işlere imza atıyorlar. Bunu bencillikle veya kısa sürede büyük paralar kazanmak adına değil yaratıcılıklarını kullanabilmek adına yapıyorlar.

Eski yönetim stratejilerini devam ettiremeyiz

Bu kuşaklardan verim almak, onları işletme içinde tutabilmek büyük sorun oluşturmaya başladı. Doğru… Lakin sorunu doğruca ortaya koyamıyoruz. Oysa sorunu çözebilmek ve onlardan verim alabilmek adına, onları anlamak, buna göre bir iş ortamı sunmak zorundayız

Öyleyse nasıl yol alacağız? Eski kuşaklar için kullanılan yönetim stratejilerini devam ettiremeyiz.

Onları işin içine katarak ortak bir hedef oluşturmalı, projeler üretmeli, onların heyecanlarını işe yansıtmalarını sağlamalıyız. Herhangi bir konuda ne düşündükleri çok önemli. Hareket tarzları çok önemli. Görüşleri çok önemli.

Girişimcilik becerileri ileri düzeyde...

Prim sistemi ile ödüllendirme

Sadece görüşlerini önemseyerek de bir yere varamayız. Girişimciliklerini kazanca da dönüştürmeliyiz. Onları ilerleyen yaşlarında, kıdemlerinde alacakları unvanlar ve kazançları ile oyalayamayız. O kadar sabırlı değiller.

İyi bir prim sistemi ile onları tüccarlaştırmalıyız. Birlikte belirlenen hedeflere ulaşmak adına bireysel ve ekip başarılarını ödüllendiren, tamamen duygusallıktan arındırılmış, matematiğe dayanan bir prim sistemini yine birlikte kurmalıyız. Hem bireysel hem de ekip hedeflerini içeren bu sistem, onların girişimciliklerini işe yansıtmalarını sağlarken, ekip için çalışma, ortak hedefin parçası olma güdülerini de uyandırmalı.

Vasata razı olmak zorunda kalırlar

Böyle bir sistem kuramayan, emir komuta zinciri ve vaatlerle ilerleyen işletmeler, girişimci ve yaratıcılık özelliği olan çalışanlarını kaybedecekler. Vasat ve kuşağının özelliklerine daha az sahip olanlarla yoluna devam etmek zorunda kalacaklar.

Bırakalım tüccar çalışanlarımız olsun. Bir amire bir patrona değil, kendilerinin de katkı sağladıkları bir hedefe koşsunlar. Bireysel yetenekleri ve girişimcilikleri yüksek olanların, bunu işlerine yansıtmaları ve karşılığına kavuşmaları için uzun yıllar beklemesinler. Tüccar çalışanlar olsunlar.

Eski alışkanlıklarımızı bırakabilirsek bu hiç de zor değil…

Tüm yazılarını göster