46 farklı dile bin 600’den fazla telif satışı
Frankfurt Kitap Fuarı, bu seneye kadar her zaman Çarşamba günü başlıyormuş, Salı günü randevuları için otel lobileri, pastaneler, kafeler tercih ediliyormuş. Bu yıl ise...
HAZAL BAYDUR
Bu yıl ise her zamankinden farklı olarak Salı günü ajansların olduğu kat açıktı, önceden alınan farklı bir biletle içeri girilebiliyordu. Burası, sadece ajanslar için ayrılmış bir hol, burada yayıncıların açtığı stantlar değil sadece ajansların kullandığı masalar var. Randevulaştığınız kişinin adı kadar önemli bir bilgi de burada ortaya çıkıyor, masa veya stant numarası.
Bir edebiyat ajanı olarak fuarda beni en çok heyecanlandıran şey devamlı mailleştiğim kişilerle yüz yüze tanışmak oldu. Artık hepsi kafamda bir mail adresi olarak değil bir yüzle beliriyor. Fuar için özel olarak hazırladıkları kataloglar, yeni kitaplar, yeni insanlar…
10. yılımızda Fuara, Kalem Ajans'tan altı kişi katıldık; bu, bir ajans için oldukça büyük sayı. Ekibimizin bir kuralı var, beş dakika kuralı olarak da geçiyor, tıpkı Cola Cola'nın tarifini bilen üç insanla ilgili şehir efsanesi gibi böyle fuarlarda veya etkinliklerde yan yana bulunmamaya çalışıyoruz.
Gelelim fuar zamanı günlerin nasıl geçtiğine, dünyanın dört bir yanından gelen yayıncılık profesyonelleri gündüz onlarca toplantıya giriyor, akşam ise yayıncılık yemeklerine katılıyor ardından da geceyi yine yayıncılık partilerinde sürdürüyor. Bu partilerden biri Kalem Ajans olarak salı akşamı düzenlediğimiz Onuncu Yıl Partisi’ydi.
kırmızı temalı parti
Partinin temasını kırmızı olarak belirlediğimizi duymayan kalmadı sanırım. Böyle diyorum çünkü gelen üç yüzü aşkın kişinin neredeyse tamamı bu kırmızı oyununa uymuştu. Parti fikri ortaya çıktığı ilk andan itibaren bunun için bültenler hazırlayıp davetiye mailleri oluşturduk, hatta bununla da yetinmeyip kısa bir davet videosu hazırladık. Videodaki muziplik izleyenlerin hoşuna gitmiş olacak ki dünyanın dört bir yanından gelen yayıncılar, yazarlar, ajanslar ve çevirmenler kırmızı elbiseleriyle, kırmızı şallarıyla, kırmızı bereleriyle, kırmızı acı biber kavanozlarıyla ya da Galatasaray formalarıyla o gün aramızdaydı. Bir de yirmiden fazla dilde bastırdığımız “Kalem” rozetlerimiz vardı ki fuarın devam eden günlerinde hep birilerinin yakasında karşıma çıktı.
Ben bu alanda oldukça yeniyim, ancak Mayıs ayında düzenlediğimiz İTEF - İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali kapsamındaki Fellowship programına katılanlara partide ve fuarın kalan günlerinde rastlamak ve ilişkimizin devam ettiğini görmek bir kez daha neler yaptığımızı ve yapabileceğimizi bana gösterdi. 2011 senesinden beri her yıl düzenlediğimiz Profesyonel Buluşmalar-Fellowship Programı kapsamında yerli yazar ve yayıncıların yabancı yayıncılar, editörler, çevirmenler ve yazarlarla işbirliği yapmalarını sağlayan uluslararası bir platform yaratma amacımızın gerçekleşmiş olduğunu görmek mutluluk vericiydi.
Partinin bence başka bir boyutu da yazarlarımızın yurtdışındaki yayıncılarıyla bir araya gelmesiydi. Her ne kadar kırmızı giymemiş olsa da kocaman gülümsemesiyle o gece aramızda olan Hakan Günday'ın Alman yayıncısından İzlandalı yayıncısına kadar birçok yayıncı o akşam oradaydı meselâ. O akşam partimize katılan yazarlarımız Burhan Sönmez, Can Dündar, Ece Temelkuran, Koray Çalışkan ve Tuna Kiremitçi için bizi ne kadar mutlu ettiklerini söylesem sanıyorum az kalır. Geçen sene bu zamanlar biri bana 46 farklı dile bin 600’den fazla telif satışı yapan Kalem Ajans’ta çalışacağımı, Frankfurt Kitap Fuarı'na gidip 59 toplantı yapacağımı, sanal gerçeklik gözlüğüyle bir çocuk kitabının içine gireceğimi, henüz lise öğrencisiyken Sophie'nin Dünyası'nı okuyup hayranı olduğum yazar Jostein Gaarder ile tanışacağımı, düzenlediğimiz kırmızı partiye yüzlerce insanın katılıp bizi mutlu edeceğini, ertesi gün ise kendimi Publishing Perspectives dergisinde bulacağımı anlatsa inanın gülerdim.