Başrolde yine Fed var ama Kuzey Kore rol çalabilir

Küresel piyasalarda 2008 krizinden bu yana yön üzerinde belirleyici olan Fed'in bu rolü kaptırmayacağı, ancak Kuzey Kore başta olmak üzere jeopolitik risklerin piyasalarda sert dalgalanmalara neden olabileceği belirtiliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Küresel piyasalarda 2008 krizinden bu yana kurların ve buna bağlı olarak tüm piyasaların yönü üzerinde ana belirleyici olan ABD Merkez Bankasının (Fed) kısa ve orta vadede bu rolü kaptırmayacağı, ancak Kuzey Kore Başkanı Kim Jong-un girişimleri başta olmak üzere jeopolitik risklerin piyasalarda sert dalgalanmalara neden olabileceği belirtiliyor.

Analistler, ABD Başkanı Donald Trump’ın atamaları sonrasında Fed yönetiminin nasıl şekilleneceğinin ve Fed'in gerek faiz artırımı gerekse bütçe küçültme takviminin kur hareketleri üzerinde ana belirleyici olacağı konusunda birleşirken, Kuzey Kore başta olmak üzere jeopolitik risklerin ise gündemin üst sıralarında kalmaya devam edebileceğini ifade etti.

Fed’in yılın geri kalanında bir faiz artırımı daha yapabileceği ve bu ay bilanço küçültmeye başlayacak olmasının piyasalarda tam anlamıyla fiyatlanıp fiyatlanmadığı konusunda ikiye ayrılan analistler, küresel piyasalardaki yüksek risk iştahının bu fiyatlamayı sınırlamış olabileceğinin altını çiziyor.

Avrupa’da, başta İspanya’daki yasa dışı referandum olmak üzere tedirginlik yaratan siyasi gelişmelere karşın avronun gücünü korumasını, siyasi risklerin bölgesel kalacağı, Fed’in faiz artırımı konusunda gelecek sene de ilan edilenden yavaş davranacağı, ECB’nin sıkılaşma hikayesi ve ekonomik göstergelerdeki iyileşme beklentilerine bağlayan analistler, 1,17 üzerine yerleşen avro/dolar paritesinin, beklentilerde bozulma olması durumunda düşüş trendine girebileceğine dikkati çekti.

Analistler, Kuzey Kore geriliminin sonlanmadığını, hatta uzun bir döneme yayılarak devam edebileceğini belirterek, olası gelişmelerin güvenli liman arayışına ve buna bağlı olarak da kurlarda sert dalgalanmalara neden olabileceğini vurguladı.

"Kurumsal yatırımcılar hala Fed’in ilan edilenden daha yavaş adım atacağını tahmin ediyor"

Yatırımcıların TCMB’nin sıkı duruşunu devam ettireceğine ikna olması ile Türk lirasındaki değer kayıplarının sınırlı kalabileceği konusunda görüş birliğinde olan analistler, döviz sepetinde küresel piyasalardaki kurların genel seyrine paralel hareketler görülebileceğini söyledi. Analistler, bölgesel riskler ve yıl sonuna doğru uluslararası piyasada dolar talebinin artmasının, Türk lirası üzerinde baskı oluşturabilecek en önemli riskler olduğunu dile getirerek, risk iştahının yüksek kalması durumunda ise reel olarak düşük kalan Türk lirasının getiri fırsatı sunabileceğini ifade etti.

Araştırma raporları ve anketlerden elde edilen verilere göre ekonomistlerin yılın son çeyreğinde ilişkin dolar/TL tahminleri 3,40 ile 3,85 arasında yer alırken, avro/TL'de ise tahmin aralığının en düşük 1,14, en yüksek ise 1,22 içinde yer aldığı görülüyor.

Garanti Yatırım Yatırım Danışmanlığı Birim Müdürü Tufan Cömert, 2017’ye başlarken ana gündemin ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlığının ABD ekonomisi ve Fed üzerinde nasıl bir etkiye yol açacağı, önde gelen merkez bankalarının da buna vereceği tepkilerin nasıl şekilleneceği olduğunu belirterek, "Aradan geçen 9 ayda konu başlıkları pek değişmedi. Bundan sonraki süreçte de yeni Fed başkanının kim olacağı ve faiz artırım sürecinin zamanlaması küresel piyasalarda izlenecek en önemli başlık olacak. Bunlara ek olarak Kuzey Kore başta olmak üzere jeopolitik ve İspanya'daki referandum başta olmak üzere siyasi riskler de orta vadede döviz piyasalarında yön belirlemeye aday konular." dedi.

Cömert, Fed'in aralıktaki olası faiz artırımının ve başlayacak bilanço küçültmenin büyük ölçüde fiyatlandığına değinerek, kurumsal yatırımcıların hala Fed’in faiz artırım sürecinin ilan edilenden daha yavaş olacağını tahmin ettiğini ifade etti.

Fed ve ECB'ye ilişkin beklentiler ve Avrupa ekonomisindeki toparlanmanın yanı sıra İspanya'daki gelişmelerin bölgeyle sınırlı kalacağı beklentilerinin avro/dolar paritesindeki gerilemeyi sınırladığını kaydeden Cömert, Avrupa’da siyasi gelişmelerin zaman içinde ekonomideki toparlanma üzerinde baskı yaratabileceği, ancak Avrupa’da ekonomik anlamda bir kriz öngörülerinin olmadığını dile getirdi.

Cömert, ABD'de başta vergi indirimleri olmak üzere Trump'ın reformlarının dolar cinsi varlıklara olan talebini güçlendireceğini ve buna bağlı olarak doların değerlenmesine yol açabileceğini belirterek değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

"Dolarda küresel değerlenme süreci ile birlikte TL’de bir miktar değer kaybı bekliyoruz. Ancak gerek TCMB’nin sene başına göre sıkı duruşu, gerek yerli yatırımcıların döviz birikimlerinin 22 milyar dolar civarında artmış olması bu değer kaybının kademeli olmasına olanak sağlayacaktır. Orta vadede genel olarak TL’de enflasyonun altında bir değer kaybı görüleceğini tahmin ediyoruz."

"Küresel ekonomide "senkronizasyon" ve "reflasyon" terimleri öne çıkacak"

Ziraat Bankası Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, küresel ekonomide "senkronizasyon" ve "reflasyon" (makul oranlı enflasyona dönüş) terimlerini daha çok duyacağımız ve tartışacağımız bir döneme girildiğini kaydetti.

2000’li yılların ardından yeniden dünya ekonomilerinin eşgüdümlü şekilde hareket etmeye başladıklarına dikkati çeken Yılmaz, "Büyüme eğrileri neredeyse tüm ülkelerde yukarı yönde eğilime sahipler. Küresel ticaret hacimlerinin arttığı bu ortamda senkronizasyon risk iştahını desteklemekte. Artan risk iştahı 'yüksek betalı' yani, risk ile beraber hareket eden Meksika pesosu, Kore wonu, Türk lirası gibi gelişen ülke kurları için değer kazanma fırsatı sunuyor." dedi.

Yılmaz "reflasyon” temasının ise gelişmiş ülkelerde merkez bankalarının politikaları üzerinde belirleyici olacağına değinerek, Fed, ECB, İngiltere Merkez Bankası (BoE) ve Japonya Merkez Bankasının (BoJ) para politikalarını normalleştireceğini ifade etti.

Trump’ın bu ay Fed yönetimini atamasının beklendiğini ve Fed yönetiminin nasıl şekilleneceğinin dolar kuru üzerinde etkili olacağını söyleyen Yılmaz, Fed’in aralık ayındaki faiz artırımının, risk açısından fiyatlandığını bildirdi.

Yılmaz, piyasada alınan pozisyonlara bakıldığında, doların zayıflayacağı yönündeki pozisyonların yüklenildiğini belirterek, "Yüklenilmiş pozisyonlar hızla çözülürse yılın son döneminde bir süreliğine dolar atağı ile karşılaşabiliriz. Bunun için doların bir miktar daha güçlenip 'zarar-kes' seviyelerini tetiklemesi gerekiyor. Henüz o noktada değiliz. Yine de pozisyonlar doların güçlenmesi için bir risk unsuru." dedi.

2018 yılında ticaret hacimleri ve imalat sanayisinin bu seneki gibi gücünü koruyabilmesi durumunda mevcut risk denkleminin süreceğini öngören Yılmaz, Türk lirasının da istikrarını koruyabileceğini dile getirdi.

Yılmaz, Almanya'da koalisyon kurulmasının zaman alacağını ve Almanya’nın yeni hükümetinin çok AB yanlısı olarak şekillenmeyebileceğini belirterek, "Bu nedenle Avrupa’da yeniden risk primi fiyatlara girmeye başladı. Bunun sonucunda faizlerde artış, avroda ise bir miktar değer kaybı ile karşılaşabiliriz. Ancak sistemsel bir tehdit henüz görülmediği için değer kayıpları sınırlı kalıyor." dedi.

"TL'de olumsuz enflasyon görünümü nedeniyle değer kaybı riski sürüyor"

TMV Consulting Yönetici Direktörü İnanç Sözer, küresel çapta doların son aylarda yılbaşındaki beklentilerin ötesinde iyimser bir seyir izlediğine dikkati çekerek, yılın geri kalanında Fed’in politika ayarlaması, jeopolitik riskler ve ABD’de genişlemeci maliye politikası teşvikleri ile doların dünya çapında değerlendiği bir sürece girildiğini vurguladı.

ABD’deki verim eğrisi başta olmak üzere mevcut fiyatlamaların henüz para politika normalleştirmesinin yeterince fiyatlanmadığına ve görece risk iştahındaki artışın ön planda kalmaya devam ettiğini söyleyen Sözer, "Hem jeopolitik riskler hem İngiltere’nin AB’den ayrılık süreci hem de küresel çapta siyasi belirsizliklere karşın etkili olması dikkati çekiyor. Bu nedenle yakın dönemdeki olumlu fiyatlamalara temkinli yaklaşılmasını tavsiye ediyor ve küresel çaptaki kırılganlıkların riskten keskin bir şekilde kaçışa yol açabileceğinin unutulmaması gerektiğini düşünüyoruz." şeklinde konuştu.

Sözer, reel olarak Türk lirası değersiz kalmış olsa da, kısa vadede küresel ve bölgesel kırılganlıklar ile olumsuz enflasyon görünümü nedeniyle değer kaybı riskinin sürdüğünü kaydetti.

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Strateji Yönetmeni Orkun Gödek ise yılın son çeyreğinde küresel piyasalarda ihtiyatın öne çıkması beklentisinde olduğunu, Ankara-Erbil-Bağdat-Tahran hattından gelmesi muhtemel haber akışının da Türk lirası varlıkların yönü üzerinde etkili olabileceğini söyledi.

Almanya'da Merkel'in hükümet kurma çalışmaları, İspanya’da gerçekleştirilen referandum ve Brexit ile ilgili belirsizliklerin avro üzerinde baskıya neden olabileceğini ifade eden Gödek, "ABD’de ise vergi reformu paketinin onay süreci doları pozitif yönde destekleyebilir. Fed’in faiz artırım süreci ve bilanço operasyonu 2017 için fiyatlamalara yansımış durumda. Risk algısını değiştirebilecek en önemli konu Kuzey Kore gerilimi gibi spesifik haber akışları olabilir." ifadelerini kullandı.

Gödek, Fed'in sıkılaşmasının daha çok 2019 ve sonrasında etkili olacağını tahmin ederek, ECB’nin haziran ayından bu yana fiyatlanan olası sıkılaştırma hikayesinin, avronun, siyasi gelişmelere bağlı olarak düşüşünü sınırladığını dile getirdi.

ABD'deki vergi reformu ile ilgili olarak, "Fed’in kendi projeksiyonlarında dahi vergi reformunun yer almadığı biliniyor. Bu nedenle ABD’de doları ve tahvil faizlerini yükseltici bir etkide bulunmasını beklerim." ifadelerini kullanan Gödek, Katalanların, Madrid hükümeti ile nasıl bir diyalog geliştirmek isteyecekleri gibi sorulara yanıt bulunduğunda süreci tanımlamanın ve fiyatlamaların mümkün olabileceğini dile getirdi.

Gödek, Türk lirası ile ilgili çok özel bir hikaye bulunmadığı sürece Rusya, Brezilya ve Güney Afrika para birimlerinden farklı bir eksende hareket etmesinin mümkün olmadığını belirterek değerlendirmesine şöyle devam etti:

"Türk lirasında yatırımcılar için, TCMB’nin sıkı duruşu sayesinde sağlanan güvenli alan söz konusu. Son çeyrekte beklediğimiz ihtiyatlı ortam paralelinde bir miktar gelişmekte olan varlıkların zayıflamasını normal karşılarım. Türk lirasının ise jeopolitik risk başlıkları çok fazla öne çıkmadıkça negatif ayrışacağı kanaatinde değilim."