Çin, piyasa ekonomisi statüsüne hazırlanıyor

EPICE Müdürü Erixon, " Dünya Ticaret Örgütü protokolü açık bir şekilde Çin’e piyasa ekonomisi olarak davranılması gerektiğini belirtiyor. " dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Avrupa Uluslararası Siyasal Ekonomi Merkezi (EPICE) Müdürü Fredrik Erixon, AB ile Çin arasındaki piyasa ekonomisi statüsü görüşmelerini değerlendirdi. 

EPICE Müdürü Erixon, Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) giriş protokolünün bu yıl bitiminde sona ereceğini belirterek, "Bu protokol açık bir şekilde Çin’e piyasa ekonomisi olarak davranılması gerektiğini belirtiyor" dedi. 

Çin’in WTO giriş protokolünün  bu yıl bitiminde sona ereceğini hatırlatan Erixon, bu protokolün, Çin'e açık bir şekilde piyasa ekonomisi olarak davranılması gerektiğini ve Çin’e, piyasa ekonomisi olmayan ülkelere karşı uygulanan ticari savunma mekanizmalarının uygulanamayacağını içerdiğini vurguladı. Erixon, AB’nin de ABD gibi Çin’e piyasa ekonomisi hakkı tanımama seçeneklerini değerlendirdiğine dikkati çekerek, "AB için Çin’e piyasa ekonomisi statüsü tanımak ,ona karşı uygulanan antidamping düzenlemelerinin değiştirilmesi anlamına geliyor" diye konuştu. 

Çin’e piyasa ekonomisi statüsü tanınmasının Avrupa piyasalarını etkilemeyeceğini savunan Erixon, "Ekonomik olarak bu önemsiz bir konu. Bu konu sadece Avrupa’nın, Çin’den antidamping vergileri uygulanan ithalatının küçük bir kısmını kapsıyor" bilgisini verdi.

 Erixon, Avrupa’nın Çin’e  karşı gümrük vergileri uygulamaya devam edebileceğini hatırlattı. Çin’e piyasa ekonomisi statüsü tanımanın siyasi bir konu olduğunu söyleyen Erixon, "Bu statünün alınması, Çin için siyasi olarak önemli. Bu statünün tanınmaması ise ticari ilişkilerde kuvvetli sürtüşmelere neden olur" uyarısında da bulundu. Brüksel Modern Çin Çalışmaları Enstitüsü’nden (BICCS) Araştırma Görevlisi Jonathan Holslag da "2001 yılında yapılan anlaşma dolayısıyla bugün Çin’le AB arasında bu görüşmeler gerçekleşiyor.

Çin'in WTO’ya katılımında bir takım koşullar ve tedbirlerle Avrupa sanayisine korunma sağlanmıştı. Bu tedbirler bu yıl sonunda bitiyor" ifadelerini kullandı. Serbest piyasa ekonomisi statüsünün temelde Çin’in damping uygulamalarının incelenmesindeki opsiyonları sınırladığını belirten Holslag, "AB ile Çin arasındaki dış ticaret açığı daralmıyor. Çin’de adil olmayan bir rekabet var. Buna AB izin veriyor çünkü üye ülkeler Çin’in misilleme yapmasından çekiniyor. Çin’e sağlanacak statü büyük ölçüde sembolik" görüşünü paylaştı. 
 
AB’de, Çin’e karşı çok sayıda antidamping önlemi uygulanıyor 

 Öte yandan Çin, kendisine piyasa ekonomisi statüsü tanınmasını istiyor. Çin’e piyasa ekonomisi statüsü tanınması halinde Çin'den gelen ürünlerden ilave gümrük vergileri alınmayacak. AB’de en fazla antidamping  vergisi alınan ülke konumundaki Çin’in özellikle çelik, güneş paneli, alüminyum endüstrilerine yüksek vergiler uygulanıyor. Çin’de üretilen ürünlerin  maliyetlerinin, gerçek piyasa değerini yansıtmadığı iddia ediliyor. 

Çin’in serbest piyasa ekonomisi kabul edilmesi konusunda, AB'de  ise görüş ayrılıkları bulunuyor. Çin’e serbest piyasa statüsü tanıma konusu, AB Komisyonu’nun görev alanına giriyor. Ancak bunun için tüm AB ülkelerinin parlamentolarında ve Avrupa Parlamentosu'nda karar alınması gerekiyor. AB Komisyonu’nun periyodik olarak bütün üyelerini bir araya getiren "Kolej" toplantısında, AB'nin Çin'e 2016 Aralık ayı sonrasında antidamping incelemelerinde nasıl düzenlemeler gerekeceği görüşüldü. Bu konunun, özellikle Avrupa'da istihdama etkilerinin değerlendirildiği toplantıda, henüz somut bir karar alınmadı. Çin’e serbest piyasa ekonomisi statüsünün tanınması konusunda, AB Komisyonu’nun çeşitli seçenekleri değerlendirmeye devam edeceği de belirtildi.  

Çin’e bu statünün sağlanması, bu ülkeye uygulanan antidamping incelemelerinde oranların hesaplanmasında metodu değiştiriyor. Piyasa ekonomisi olmayan ülkelerde kamu etkisi ile fiyatlar sanal olarak düşük tutuluyor ve normal piyasa koşullarını yansıtmıyor. 
 
AB’de Çin’e karşı halihazırda 52 antidamping  önlemi bulunuyor. Bu, AB'nin Çin'den ithal ettiği toplam ürünlerin çok düşük bir kısmını kapsıyor. Avrupa’da özellikle çelik endüstrisi, makine, kimya ve seramik sektörleri, Çin'in bu durumdan endişe duyuyor.