Clinton hem skandalları hem tecrübesiyle ön planda
ABD’de başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti’nin adaylığını kazanmaya çabalayan Hillary Clinton'ı yarışta en fazla zorlayan, siyasi hayatındaki skandalları oluyor .
ABD’de başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti’nin adayı olmak için çabalayan Hillary Clinton'ı yarışta en fazla siyasi hayatındaki skandalları zorlasa da başkan eşi, iki dönem senatörlük ve dışişleri bakanlığı tecrübeleriyle, yarışta hala en gözde aday adaylarından biri olmayı sürdürüyor.
ABD Başkanı Barack Obama’nın halefini belirleyecek 8 Kasım’daki başkanlık seçiminde başkan aday adayları arasında en göze çarpan isimlerden biri de eski Dışişleri Bakanı Clinton.
Demokrat Parti’den aday adayı olan Clinton’ın siyasi hayatındaki skandallar ise dikkat çekiyor.
Cumhuriyetçi başladı, King ile Demokrat oldu
Illinois eyaletinde 1947 yılında muhafazakar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Clinton, siyasi hayatına aslında Cumhuriyetçi Parti saflarında başladı.
Ailesinin de etkisiyle 1964 yılındaki başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’den Barry Goldwater’ın seçim kampanyasında gönüllü yer alan Clinton, üniversitede de “Genç Cumhuriyetçiler” kolunun liderliğini üstlendi.
Ancak ilerleyen dönemde sivil haklar hareketini desteklemeye başlayan Clinton, insan hakları savunucusu Martin Luther King’in öldürülmesinin ardından da Demokrat Parti'nin görüşlerine ilgi duymaya başladı.
Clinton’ın 1968'deki başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi aday Nelson Rockefeller’in kampanyasında yer alması ise bu partiyle yollarının tamamen ayrılmasına neden oldu. Kampanya sırasında seçimler uğruna sarf edilen ırkçı yaklaşımları kabullenemeyen Clinton, Cumhuriyetçi Parti ile bağlarını kopardı.
Bill Clinton ile Beyaz Saray'a giden yol
Yale Üniversitesinde tanıştığı Bill Clinton ile mezuniyetinden sonra evlenen Clinton, sivil özgürlükler ve anayasal haklarla ilgilenen büroda çalışarak davalar üstlendi, kadın hakları savunuculuğunda da ülkede tanınan isimlerin arasında girdi.
Eşi Clinton’ın önce Arkansas valisi, ardından da 1992 yılında ABD Başkanı olmasıyla Beyaz Saray’ın kapılarından içeri giren Hillary Clinton, başkan eşi olduğu dönemde de kadın haklarının etkin savunucusu rolünü üstlendi.
Clinton'ın, Beyaz Saray’daki günlerinde kaleme aldığı “Bir Kasaba Gerektirir (It Takes A Village)” kitabı, 1995’te uluslararası alanda en çok satan kitaplardan biri haline geldi.
Monica Lewinsky skandalıyla sarsıldı
Hillary Clinton, eşi Bill Clinton’ın Beyaz Saray’da 1998 yılında Monica Lewinsky ile ilişkisinin ortaya çıkmasıyla büyük bir skandalın ortasında kaldı.
Beyaz Saray’dan ayrıldıklarında da skandalın etkisiyle büyük ekonomik zorluk yaşadıklarını ileri süren Clinton, “beş parasız” kaldıkları iddiasında bile bulundu.
Ancak bu açıklamasını takip eden dönemde çiftin önce New York şehrinde 1,7 milyon dolarlık ev alması, ardından 2000 yılında bu kez başkentte 2,85 milyon değerinde malikaneye sahip olması, eleştirileri beraberinde getirdi.
New York senatörü olarak Kongre’ye girdi
Clinton, eski bir başkanın eşi olarak anılmak yerine, siyasi kariyerine aktif devam kararı aldı.
Bu noktada 2000 yılında New York’tan senatör seçilen Clinton, 2006’da da New York’tan yeniden seçilerek Senato’daki konumunu güçlendirdi.
Hillary Clinton, 8 yıl başkan eşi olarak kaldığı Beyaz Saray’a ülkenin başkanı olarak dönmek için 2008 yılında partisinden başkan adayı olsa da Obama'yla kıyasıya süren yarışı kazanamadı. Ancak Obama'nın başkan olmasının ardından kendisine dışişleri bakanlığını teklif etmesiyle Clinton, siyasette yasama kanadından yürütme kanadına geçiş yaptı.
Bingazi saldırısı ve e-postaları çok tepki aldı
ABD Dışişleri Bakanı olarak 2009-2013 yılları görev yapan Clinton'ın başı en çok, ABD'nin Bingazi Konsolosluğuna saldırıyla ağrıdı.
Clinton, özellikle Cumhuriyetçi kanat tarafından, Libya'da 11 Eylül saldırılarının 2012'deki yıl dönümünde konsolosluğa düzenlenen saldırıda büyükelçi Christopher Stevens ve diğer üç konsolosluk çalışanının hayatını kaybetmesinden sorumlu tutuldu.
Clinton’ın bakanlığı döneminde, devlete ait “gizli” yazışmaları kendi e-postasından yapması da güvenlik zafiyeti olarak yorumlandı.
Bakanlıktan 2003’te ayrılan Clinton, sonraki yıllarda bu kez de yüksek miktarlar karşılığında konferanslar vermesiyle gündeme oturdu.
“First Lady”, senatör ve dışişleri bakanlığı tecrübeleri en büyük “artısı”
Clinton, 2008'de gerçekleştiremediği başkanlık hayalini 2016'da başarmak için yeniden partisinden aday adayı oldu.
Ancak Clinton, o günden bu yana siyasi hayatındaki skandallar ve çalkantılı dönemlerle tekrar tekrar yüzleşiyor ve özellikle de yarışın iyice kızışacağı ilerleyen günlerde bu konuların diğer aday adayları tarafından daha fazla dillendirilmesi bekleniyor.
Yine de Hillary Clinton’ın skandallarla dolu olan yıllarının, başkan adaylığı yarışında önemli bir “artı” getirdiği de belirtiliyor.
Clinton, başkan eşi, iki dönem senatörlük ve dışişleri bakanlığındaki tecrübeleriyle, yarıştaki diğer aday adaylara göre ülke siyaseti ve uluslararası arenada daha deneyimli olduğunu ortaya koyuyor. Bu da yarışta hala en gözde aday adaylarından biri olmasına yol açıyor.
Bunun yanında Clinton, eşi Bill Clinton’ın başkanlığı döneminden itibaren başlayan önemli bir çevre ve güçlü kampanya donörlerine de sahip. Ayrıca, ABD’nin ilk kadın başkanı olabilme kartını çok iyi kullanan Clinton, kadınlar ve partisindeki yaşlı seçmenlerden de önemli destek alıyor.
Nitekim Clinton, aday adaylığını duyurduğundan bu yana anketlerde partisinin başkanlık adayı olarak ilk sırada yer aldı.
Sanders zorluyor
Ancak partinin diğer adayı Vermont Senatörü Bernie Sanders açık ara favori gösterilen Clinton’la aradaki farkı her geçen gün kapatıyor.
Iowa'da 1 Şubat’taki ilk ön seçimde Clinton, rakibi Sanders’a karşı sadece binde 2 puanlık üstünlük kurabildi. Clinton, New Hampshire eyaletindeki ikinci ön seçimi ise Sanders’a yüzde 60’a karşı yüzde 38’lik ciddi oy farkıyla kaptırdı.
Göçmenlerin sınır dışı edilmesine karşı
Obama ile 2008 yılında yarışırken daha "elitist" kalmakla eleştiren Clinton, bu kez “orta sınıfın daha kalıcı refah için daha fazla eşitliğe ve büyümeye ihtiyacı olduğunu” savunuyor.
Obama'nın orta sınıf için reformlarını devam ettireceği mesajını veren Clinton, asgari ücrette artışa gidilebileceğini, vergi reformu yapılabileceği, şirketlerin karlarının daha adil paylaşılabileceğini benimsiyor.
Clinton, Obama’nın sağlık reformunun daha da iyileştirilebileceğini belirterek, dar gelirli ailelerinin sağlık harcamalarının düşürülmesini destekliyor. Eşcinsel evlilikleri destekleyen Clinton, ateşli silahların denetiminin de artırılması taraftarı.
Clinton, ülkenin en önemli sorunlarından olan göçmenlikte de göçmenlerin sınır dışı edilmesine karşı, “Müslümanların ülkeye alınmaması” gibi söylemleri de “saldırgan ve utanç verici” olarak nitelendiriyor.
Ancak Clinton, mültecilerin ülkeye aşamalı olarak alınmasını gerektiği düşüncesinde.
Clinton’ın dış politika anlayışı da Obama’nın çizgisiyle örtüşüyor. Özellikle Suriye ve Irak’ta, ABD askerlerinin kara operasyonlarına dahil olmaması gerektiğini düşünen Clinton, hava saldırılarının etkisinin zamanla görüleceğine inanıyor.
Suriye’nin kuzeyinde uçuşa güvenli bölge oluşturulması meselesinde ise Obama’yla ters düşen Clinton, uçuşa yasak bölgenin ilan edilmemesi ve ılımlı muhalefetin zamanında silahlandırılmaması konusunda Obama’yı eleştiriyor.
Hillary Clinton’ın 2008 yılında ABD tarihinde başkanlığa en çok yaklaşmış kadın aday olma özelliğini bu kez hayata geçirip geçirmeyeceğini ilerleyen günler gösterecek.