Ekonomide IMF'ye ihtiyaç var

IMF, Türk ekonomisindeki etkili rolünün devam etmesinden yana

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

WASHINGTON - Türkiye ile Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) 1999-2008 yılları arasında ardarda gerçekleştirdiği üç stand-by anlaşmasının sonuçlarını değerlendiren IMF İcra Direktörleri Kurulu, "Türkiye'nin ekonomik istikrarını perçinleme ve kalan zafiyetlerini gidermesi çabalarının desteklenmesinde Fon'un, etkili bir rol oynamayı sürdürebileceğini" vurguladı. Türk ekonomisinin son yıllarda önemli başarılara imza attığına işaret eden IMF, ancak cari açıktaki büyümenin sorun oluşturmayı sürdürdüğü uyarısında bulundu.

IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun Türkiye için program sonrası değerlendirme çalışmalarını geçtiğimiz Cuma günü sona erdirmesinin ardından, kurulun konuya ilişkin açıklaması bugün yayımlandı.

Açıklamada, 1990'ların sonunda zayıf bir ekonomiden muzdarip olan Türkiye'nin, stand-by programlarının sona erdiği Mayıs 2008 itibariyle, önemli bir transformasyondan geçtiğinin ve ekonominin çeşitli alanlarında önemli ilerlemeler sağladığının görüldüğü kaydedildi.

1999 ile 2008 arasındaki üç stand-by düzenlemesinin başarı derecelerinin değerlendirildiği açıklamanın sonlarında Türkiye'nin, halen makro ekonomik istikrarını perçinlemeye ilişkin sınavlarla karşı karşıya olduğu belirtilerek, "kamu borç oranlarının azaltılmasına devam edilmesi ve enflasyonun indirilmesine yaniden başlanabilmesi için disiplinli makro ekonomik politikalara ihtiyaç var. Türkiye, özellikle parasal alanda, yapısal reformladaki daha fazla ilerlemeden kazanç sağlayacaktir" denildi.

'Türkiye ile angajman' tartışmaları

Açıklamada, İcra Direktörleri'nin, Türkiye'nin çabalarında IMF'nın etkili bir rol oynamayı sürdürebileceği görüşünü taşıdığı dile getirilerek, bazı Direktörler'in, mevcut küresel finans ortamı gözönüne alındığında, "Türkiye ile devam eden bir program angajmanına girilmesinde yarar gördüğüne" işaret edildi.

Sonuç bölümünde ise, Türkiye ile IMF arasında bundan sonra ilişki biçimi ne olursa olsun, sağlıklı politikalara ve reformlara bağlılığın başarıda kilit rol oynayacağına işaret edildi. Açıklamada, ''1990'ların sonunda Türkiye, kronik enflasyon, yüksek bütçe açıkları, büyük ve daha da artan kamu borçları, yüksek reel faiz oranları, düşük ve dalgalanan bir büyüme ve zayıf şekilde idare edilen ve düşük sermayeli bir bankacılık sisteminden muzdaripti. Sonuncu stand-by düzenlemesinin tamamlandığı Mayıs 2008'de ise, ekonomi bir transformasyon geçirmişti. Enflasyon büyük ölçüde düştü, kamu borç oranları keskin şekilde azaldı, bankacılık sistemi yeniden yapılandırıldı ve Türkiye uzun bir ekonomik büyüme sağladı. Aynı zamanda cari açık, artan mal fiyatları ışığında kayda değer ölçüde genişledi'' denildi.

IMF açıklamasında, Türkiye ile Fon arasında 1999, 2002 ve 2005 yıllarında imzalanan stand-by düzenlemelerinin, Türk makamlarının ekonomik programlarını desteklediği hatırlatıldı.

2001 yılındaki derin ekonomik kriz ve durgunluğun 1999'da imzalanan stand-by anlaşmasının sonunu getirdiği ifade edilen açıklamada, bunun ardından ekonomik performansın, sık sık zorlayıcı olan ekonomik ve sosyo-politik ortama karşın, keskin şekilde iyileşme kaydedildiğine dikkat çekildi.

"Dış zafiyetler yerinde duruyor"

Ekonomik büyümedeki artış, enflasyon ve kamu borçlarındaki düşüş ile bankacılık sistemindeki yeniden yapılanmaya da işaret edilen açıklamada, buna karşılık, ''büyük ve genişlemeye devam eden cari açıktan dolayı kayda değer dış zafiyetler, yerinde durmaya devam ediyor'' ifadesine yer verildi.

Açıklamada geçmiş yıllardaki gelişmelere değinilirken söyle denildi: ''Direktörler, Fon'un siyasi tavsiyelerinin genel olarak yerinde olduğunu düşünüyor. Ancak bazı Direktörler özellikle ilk dönemde, IMF'nin temel alanına girmeyen konularda üzerinde durulan 'yapısal koşulluluğun' aşırıya kaçmış olabileceği görüşünde.

Direktörler, Türkiye'nin kayda değer ekonomik transformasyonunu sağlayan yolun engelsiz olmadığına işaret etti. Politika uygulamalarındaki sapmalar, olumsuz dış gelişmeler ve politikaların değişen şartlara göre ayarlanamaması, 1999 programına zarar verdi. Bir çok Direktör, döviz çıpasına dayanan istikrar programının, hataya yer bırakmadığını ve mali politika ve bankacılık sektörü reformuyla yeterli ölçüde desteklenmediğini düşünüyor. 1999 programının başarısızlığı ve 2002 ile 2005 programlarının başarısı, sağlıklı ancak esnek bir program tasarımının önemini ve güçlü bir programa sahip çıkmanın ve karmaşık politikalar ile reformlar için gereken siyasi iradenin oynadığı kritik rolü gösterdi''

Cari açığın sebepleri

Açıklamada, döviz çıpası sisteminin Şubat 2001'de çökmesinin ardından olağan üstü boyuttaki fon kaynaklarına erişimin, Türk makamlarının disiplinli makro ekonomik politikalar uygulamasına ve zor yapısal reformlar gerçekleştirmesine yardım ettiği kaydedildi. Daha olumlu bir dış ortamın da program performansına katkıda bulunduğuna dikkat çekildi.

IMF açıklamasında, ''Direktörler, gelişen güven ortamının, sermaye girişlerini cezbettiğine ve Türk parasının değerini güçlendirdiğine işaret etti. Bu durum ve yüksek petrol fiyatları, cari açığın genişlemesine katkıda bulundu'' denildi.

Türkiye'nin, hala ekonomik istikrarını perçinlemeye ilişkin sınavlarla karşı karşıya olduğu belirtilen açıklamada, kamu borç oranlarının düşmeye devam etmesi ve enflasyonun indirilmesine yeniden başlanması için disiplinli makro ekonomik politikalara ihtiyaç olduğu vurgulandı.

Türkiye'nin ayrıca özellikle mali alanda yapısal reformlarda daha fazla ilerleme sağlanmasından kazanç elde edeceği ifade edilen açıklamanın sonunda şunlar kaydedildi:

''Direktörler, Türkiye'nin ekonomik istikrarını perçinleme ve geriye kalan zafiyetlerini giderme çabasında Fon'un, etkili bir rol oynamaya devam edebileceği yönünde hem fikir. Birçok Direktör, gelecekteki bir IMF angajmanı için Fon'un bütün seçenekleri araştırmaya hazır olması gerektiği görüşünü göz önüne aldı ve birçok Direktör de, Fon ile yakın danışmalar yapılması gerektiğinin öneminin altını çizdi. Bazı Direktörler de, mevcut zor küresel finans ortamı göz önüne alındığında, Türkiye ile devam eden bir program angajmanında yarar gördü. Bütün Direktörler, Türkiye ile Fon'un ilişki biçimi ne olursa olsun, sağlıklı politikalara ve reforma bağlılığın, gelecekte ekonomik başarı sağlanmasında temel unsur olmayı sürdüreceği konusunda görüş birliğine vardı.''