Finansal küreselleşme 'duraklama dönemi'ne girdi
Otuz yıl boyunca sermaye piyasaları, bankacılık sistemi hızlı bir şekilde büyüdü ve çeşitlendi fakat 'finansal derinleşme' olarak nitelenen bu süreç, danışmanlık şirketi McKinsey tarafından yayınlanan bir rapora göre durma noktasına geldi.
Evrim KÜÇÜK
DIŞ HABERLER
Dünya hisse senedi borsaları bu yıl iyi bir seyir izliyor. Bazıları borsalardaki bu canlılığı finans krizinin ve resesyonun geride kalmaya başladığı şeklinde yorumluyor. Ancak yapılan analizler, finans krizinin etkilerinin aslından küresel piyasalar üzerinde derin etkiler yaratmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Otuz yıl boyunca sermaye piyasaları, bankacılık sistemi hızlı bir şekilde büyüdü ve çeşitlendi fakat 'finansal derinleşme' olarak nitelenen bu süreç, danışmanlık şirketi McKinsey tarafından yayınlanan bir rapora göre durma noktasına geldi. Her ne kadar finansal varlıkların büyüklüğü kriz öncesi seviyenin üzerine çıkmış olsa da artık düz bir çizgide ilerliyor ve McKinsey'in deyimiyle finansal küreselleşme frene başmış durumda.
Hisse senedi piyasalarının, kurumsal tahviller ile devlet tahvillerinin ve kredilerin toplam değerine işaret eden dünyadaki finansal varlıkların 1980'de sadece 12 trilyon dolar olan büyüklüğü 2007'de 206 trilyon dolara çıktı. Bu varlıkların GSYH'ye oranın gösteren finansal derinlik söz konusu dönem içinde GSYH'nin yüzde 120'si seviyesinden yüzde 355'e yükseldi. Bugün dünyadaki finansal varlıkların büyüklüğü 225 trilyon dolar. kriz öncesi seviyeye yakın bir düzeyde seyrediyor. 2007 yılına göre kıyaslandığında GSYH'ye oranı ise 2007'den bu yana yüzde 43 düştü. Devlet tahvillerindeki son artışlar sayılmazsa düşüş oranı yüzde 54'ü buluyor. 1990-2007 arasında yıllık büyüme oranı yüzde 7.9 olurken, krizden bu yana artış sadece ortalama yüzde 1.9.
Dünyada sermaye akışı yüzde 60 geriledi
Finansal küreselleşmenin durduğunu belirten McKinsey'in raporunda sınır ötesi sermaye akışlarının (krediler, doğrudan yabancı yatırım, hisse ve tahvil alımı) sert bir gerileme trendine girdiği ifade ediliyor. 1980'de 0.5 trilyon dolar olan sınır ötesi sermaye akışı 2007'de 11.8 trilyon dolarla zirve yaptı. Ancak kriz sırasında çöktü ve geçtiğimiz yıl 4.6 trilyon dolarla zirvenin yüzde 60 altına inmiş durumda. En büyük düşüş İngiltere'de yaşanırken, sermaye akışındaki gerilemenin en önemli nedeni Avrupa'daki borç krizi oldu. Kriz Avrupa'daki bankaların sağlığını bozdu ve 1980-2007 arasında küresel sermaye hareketlerindeki artışın yüzde 56'sını sağlayan Avrupa, bu kez düşüşün yüzde 72'sinden sorumlu oldu. Raporda Avrupa'nın finansal entegrasyonunda 'geriye dönüş' yaşandığının altı çiziliyor. Euro Bölgesi bankaları sınır ötesi borçlanma ve diğer alacaklarını 2007'nin son çeyreğinden bu yana yüzde 3.7 azaltırken, bunun 2.8 trilyon doları Avrupa ülkelerini kendi aralarındaki kredilerdeki düşüş. Avrupa Merkez Bankası ve diğer kamu kuruluşlarının şu an Avrupa'daki sermaye akışının yüzde 50'sinden fazlasını gerçekleştiriyor.
Avrupa'nın dışında da küresel borçlanma azılıyor. ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya'daki bankaların varlıklarındaki artış Avrupa bankalarını çekilmesiyle oluşan boşluğu kapatmaya yetmiyor. 2007Dden bu yana ticari bankalar 722 milyar dolarlık varlık ve neredeyse yarısını yurtdışındaki iştiraklerin oluşturduğu operasyonu elden çıkardı.
Gelişmiş ülkelere 1.5 trilyon dolar aktı
[PAGE]
Gelişmiş ülkelere 1.5 trilyon dolar aktı
Gelişmiş ülkelerin aksine gelişmiş ülkelerdeki sermaye akışı 2008-09'daki sert düşüşten sonra yükselişe geçti. McKinsey, 2012'de 1.5 trilyon dolarlık yabancı sermayenin gelişmekte olan ülkelere aktığını hesaplıyor. Bu rakam, geçtiğimiz yıl küresel sermaye akışının yüzde 32'sine denk geliyor. 2000 yılında bu oran sadece yüzde 5 idi. Geçtiğimiz yıl gelişmekte olan ülkelerden dışarıya akan sermayenin büyüklüğünün ise 1.8 trilyon dolar olduğu tahminleri yapılıyor. Merkez bankalarının döviz rezervleri, toplam yabancı varlık stokunun kabaca yüzde 45'ini oluşturuyor.
Özel şirketler, kamu şirketleri ve egemen fonların gerçekleştirdiği doğrudan yabancı yatırımlar, sınır ötesi krediler de (ticari bankalar ile kalkınma bankalarının sağladığı krediler) son yıllarda hızlı bir artış gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerin yatırımlarını önemli bir kısmı gelişmiş pazarlarda fakat bu yatırımların 1.9 trilyon dolarlık bölümü diğer gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor ve gelişlemekte olan ülkelerin birbirlerine yaptıkları yatırımları ifade etmek için kullanılan "Güney-Güney yatırımları" trendinin güçlendiğini gösteriyor.
Krizden bu yana doğrudan yabancı yatırımlar, sınır- ötesi borçlanmadan daha ivmeli bir büyüme gösterdi. Her ne kadar McKinsey, 2012'de doğrudan yabancı yatırımların yüzde 15 azaldığını hesaplasa da, bu tip yatırımlar küresel sermaye akışının yüzde 40'ını oluşturdu.
Bu arada küresel sermaye hareketlerindeki yavaşlamanın pozitif bir etki yarattığı tespitine ver veriliyor raporda; küresel cari işlem dengesizlikleri, GSYH'ye oran açısından yüzde 30 azaldı.
Avrupa'da, daha sonraki yollarda krizin merkezine yerleşen çevre ülkelerin büyük bir kısmı, 2000-2008 döneminde büyük cari açık veriyordu. Ancak krizden sonra bu açıklarda önemli bir gerileme kaydedildi. ABD'de de cari açık 2006 yılındaki zirvesine göre yüzde 40 daraldı.
Kurumsal tahvil piyasası 1 trilyon dolar büyüyebilir
McKinsey, finansal kurumların ve politika yapıcıların doğru hamlelerde bulunması halinde dünyanın finans piyasalarının gelişmesine ve ekonomik büyümeyi destekleyecek küreselleşmeye daha dengeli bir yaklaşım getirebileceğini savunuyor. Bu senaryoya göre ülkeler, sürdürülebilir finansal derinleşme için kurumsal tahvil pazarlarının genişletilmesi gibi fırsatları değerlendirebilir. Birçok ülkede, büyük şirketler bile sermaye piyasaları yerine bankalardan finansman sağlamayı tercih ediyor fakat bankaların kaldıraçları azaltması ve bilançolarını küçültmek zorunda kalması nedeniyle, kredi talebinin bir kısmının bankalardan tahvil piyasasına kaymasının yararlı olacağı belirtiliyor. McKinsey, gelişmiş ekonomilerdeki büyük şirketlerin borç fonlamalarının yüzde 60'ını tahvillere kaydırması durumunda, kurumsal tahvil piyasasının 1 trilyon dolardan fazla büyüme alanı olduğunu düşünüyor.
Sendikasyonların büyüklüğü 3.2 trilyon dolar oldu
[PAGE]Sendikasyonların büyüklüğü 3.2 trilyon dolar oldu
Sermaye akışlarının hız kestiğini ortaya koyan McKinsey raporunun yanı sıra, küresel sendikasyon kredilerindeki düşüş de dikkat çekici. Küresel sendikasyon kredileri 2012'de krizin etkisiyle yüzde 19 azalarak 3.2 trilyon dolara indi. 2012'nin son çeyreğinde ise sendikasyon kredileri hızlandı ve önceki çeyreğe kıyasla yüzdei 19 artarak 869.2 milyar dolar oldu. 2011 yılıyla kıyaslandığında toplam anlaşma sayısı yüzde 8 gerileyerek 8 bin 300 oldu. 2012'nin son çeyreğinde sendikasyon kredisi pazarında en büyük finansman kuruluş General Electric Capital ve Softbank'a sağlandı. Amerikan General Electric Capital için 23.2 milyar dolarlık kredi finansman paketi hazırlanırken, Japon Softbank'ın Sprint Nextel'i satın almasını finanse etmek için 19.6 milyar dolarlık kredi anlaşması yapıldı. Amerika 2012'de kredi hacminin en yüksek olduğu bölgeydi. Küresel kredi hacminde payı yüzde 56 olan Amerika'daki sendikasyonlar da 2011'e oranla yüzde 15 azaldı. Amerika ülkelerine bakıldığında ABD'deki kuruluşların 1.6 trilyon dolar borçlandığı görülürken, ABD'nin küresel hacim içindeki payı yüzde 49 oldu. Avrupa ve Asya-Pasifik'in toplam içindeki payı sırasıyla yüzde 21 ve 11 olarak gerçekleşti. Japonya'da ise faaliyetler 2011'e göre yüzde 17 arttı ve 322.1 milyar dolara ulaştı.
Geçtiğimiz yıl sendikasyon kredisi alan sektörlerde başı enerji, endüstriyel gruplar ve finans çekti. Enerji/elektrik sektöründeki sendikasyonların büyüklüğü 606.2 milyar dolarla, toplam içinde yüzde 19 pay elde etti. Finans da başarılı bir yıl geçirirken, söz konusu iki sektör ve endüstriyel grupların aldığı sendikasyon kredilerinin toplam içindeki payı yüzde 56'yı buldu.
Sendikasyon anlaşmalarında aracılık eden kurumlar arasında en üst sırada Amerikan JP Morgan yer aldı.
2012 yılında kuruluş 327 milyar dolar büyüklüğünde 1.095 anlaşmanın altına imza attı. JP Morgan'ı 280.2 milyar dolarla Bank of America Merrill Lynch takip etti. Bu bankanın katıldığı anlaşmaların sayısı 1.187 ve tüm kredilerde aldığı pay yüzde 10.1.
Thomson Reuters /Freeman Consulting verilerine göre, küresel sendikasyon kredi anlaşmalarından elde edilen gelir 2012'de 13.9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu arada aynı dönemde kaldıraçlı kredilerden elde edilen gelir ise yüzde 2 arttı.
Basis Point verilerine göre, 2012'de sendikasyon kredilerinde Asya Pasific bölgesinde düzenlenen anlaşma sayısı ve büyüklüğü açısından lider kuruluşun Bank of China olduğunu bildirdi. Çinli banka, 21.3 milyar dolar büyüklüğünde 155 sendikasyon kredisi düzenledi. Banka ayrıca ABD'nin sendikaslyon kredisi pazarında 20'inci sırada yer aldı. Bank of China, Avrupa-Afrika'daki müşterileri için de birçok sendikasyon ve yapılandırılmış kredi anlaşması düzenledi.
Japonya'nın mega bankaları pazar egemen oluyor
2012'nin ilk yarısında Japonya'nın üç büyük bankası Mitsubishi UFJ Financial Group, Mizuho Financial Group, Sumitomo Mitsui Financial deniz aşırı pazarlara 515 milyar dolar kredi açtı. Söz konusu üç banka, yılın ilk yarısında küresel sendikasyon kredilerinde lider bankalar arasına girdi. Yurt içinde faizlerin düşük olmasıyla mega Japon bankaları deniz aşırı pazarlardaki büyük projelerin finansmanına yöneldi ve Altyapı ile endüstriyel projelerin büyük çaplı, uzun vadeli finansmanına daha fazla katılım göstermeye başladı. Ekonomisi hızlı büyüyen Asya'da 2020 yılına kadar altyapının gelişmesi için 8 trilyon dolarlık kaynak gerektiği tahmin ediliyor.
Asya bankalarında krediler çok hızlı bir artış grafiği izliyor. Endonezya Merkez Bankası, ülkedeki ticari bankaların verdikleri kredilerin bu yıl yüzde 20'den fazla artmasını bekliyor. Ekonomik büyümenin güçlü olduğu ve enflasyonun kontrol altında tutulduğu ülkede tüketici ve kurumsal kredi talebinin giderek arttığı ve buna bağlı olarak kredilerde yüzde 22-26 artış yaşanabileceği belirtiliyor.
Tayland'da 2012'de yüzde 9.1 olan kredilerdeki artışın bu yıl güçlenerek artmaya devam etmesi beklenirken, Singapur ve Malezya kredi büyümesinin hızlanacağı ülkeler arasında.
Asya bankaları kredilerde Avrupa'dan rol çalıyor
Sermaye piyasaları uzmanlarına göre finans krizine güçlü bir şekilde karşı koyan gelişmekte olan ülke bankaları, küresel devlerin çıktığı pazarlarda paylarını artırmak için fırsatlar bulacak. Asya'da, yerel bankaların Avrupa'daki rakiplerinden açılan boşluğu doldurmaya başladıkları ticari finansmanda bunun örnekleri görülmeye başladı bile. Asya'daki bankacılara göre kıtada bu yıl sendikasyon kredi hacmi artacak. Asia Pasific Loan Market tarafından yapılan ankete göre, kreditörlerin yüzde 51'i Asya'da bu yıl sendikasyon kredi hacminin artmasını beklerken, yüzde 84'ü borçlanma maliyetlerini düşeceğini öngörüyor. Bu yıl Japonya hariç, Asya Pasifik bölgesinde 9.6 milyar dolarlık kredi anlaşması yapıldı. Bu oran geçen yılın aynı dönemindeki 13.9 milyar dolarlık anlaşmaya göre hamin yüzde 31 azaldığına işaret ediyor fakat uzmanlar şu an piyasalarda koşulların çok elverişli olduğunu ve yılın geri kalınında büyüme beklediklerini söylüyor. Hong kong merkezyi ANZ Bank'ın sendikasyon kredi bölüm başkanı John Corrin, geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir panelde, Refinansman için sırada bekleyen çok, çok fazla satın alma ve birleşme anlaşması da kapıda" dedi.
Commerzbank sermaye borç piyasası başkanı Roland Boehm, bu yılın ilk çeyreğindeki hacimler konusunda çok rahat olduklarını, belirtti ve "Hukuk firmalarının kredi anlaşmalarından dolayı çok yoğun oldukları, toplantı odalarının rezerve edildiği kulağımıza geliyor" ifadelerini kullandı.
Sendikasyon bankacıları ayrıca şirketlerin 2013'te tahvil piyasalarında gelir elde etme fırsatlarının zayıf olduğuna dikkat çekiyor. Barclays Capital'in Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Asya Pasifik sendikasyon kredisi bölüm başkanı Jonathan Macdonald, satın alma ve birleşmelerin geri gelmesiyle kreditör bankacıların ellerini ovuşturmaya başladığını söylüyor ve bu tip anlaşmaların artmasına bağlı olarak kredi hacminin büyümesine beklediklerini kaydediyor.
Gelişmekte olan ülkeler sendikasyonu canlandıracak
Kara bulutların hakim olduğu birkaç yılın ardından, gelişmekte olan ülkelerin etkisiyle küresel kredi pazarının canlanması bekleniyor. Asya Pasifik Kredi Birliği, geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir zirvede, küresel sendikasyon kredisi piyasasında yukarı yönlü bir trend beklediğini bildirdi. 2011'de Avrupa'daki borç krizi finans piyasalarında ciddi bir oynaklık yaratmış ve bankaların verdiği kredilerin kurumasına yol açmıştı. Geçtiğimiz yıl da ABD'nin mali uçuruma sürükleneceği endişesi 1 trilyon dolarlık kurumsal harcamanın oyunun dışında kalmasına neden oldu.
Ancak 2012'de hızlanmaya başlayan satın alma ve birleşme anlaşmalarının devam etmesine bekleyen bankacılar 2013'e iyimser bakıyor. Birliğin yönetim kurulu başkanı Atul Sodhi, Asya Pasifik bankalarının iyi bir görünüme sahip olduğunu söylüyor. Geçtiğimiz yılın Asya'da sendikasyon kredileri açısından güçlü bir yıl olduğunu hatırlatan Sodhi, bölgenin küresel kredi pazarında payının giderek arttığını ve 2012'nin son altı yılın en güçlü 12 aylık dönemi olarak kayıtlara geçtiğini ifade ediyor. Asya Pasifik Bölgesi'nde geçtiğimiz yıl 310 milyar dolar tutarında 950 anlaşma düzenlendi. Bu rakam, 340 milyar dolar büyüklüğünde 1100 anlaşmanın yapıldığı 2011'in gerisinde. Ancak kredilerdeki düşüşe karşın Asya'da sendikasyon kredilerinde faaliyet gösteren bankalar 2011 ile aynı seviyede. Güçlü likidite havuzu göz önüne alındığında Birlik, kredilerde sağlıklı bir trend izlendiğini kaydediyor.
Asya bölgesinin kredilerdeki gücünün bu yıl da sürmesi bekleniyor. Özellikle kıtada satın alma ve birleşme anlaşmalarında yaşanan artış ve Çinli şirketlerin offshore yatırımlarını artırması kredi piyasasını uzmanlara göre destekleyecek. Asya-Pasifik bölgesinde geçtiğimiz yıl birleşme ve satın almalarda kullandırılan krediler 2009 yılındaki 4 milyar dolar ve 2011 yılındaki 17 milyar dolardan 18 milyar dolara yükseldi.
Avrupa'de sendikasyon piyasası öldü
Thomson Reuters Uluslararası Finans Gözden Geçirme 2012 raporuna göre Avrupa'daki sendikasyon pazarı 2012'de ölümün eşiğine geldi. Ancak bankacılar bu yıl piyasanın yeniden hareketleneceğini umut ediyor. Hacimlere bakıldığında 2012'de Avrupa sendikasyon pazarının ne kadar zor bir yıl geçirdiği görülüyor. Avrupa, Ortadoğu ve Afrika'da 2012'nin ilk dokuz ayında Thomson Reuters verilerine göre sendikasyon kredileri yıllık bazda yüzde 35 azalarak 509 milyar dolara indi. Kara bulutlar yılın üçüncü çeyreğinde de dağılmadı. Üçüncü çeyrekte verilen 135 milyar dolarlık sendikasyon, son üç yılın çeyrek dönemlik en düşüm hacmine işaret ediyor. Bu dönemde, yılın ikinci çeyreğine göre sendikasyonlan yüzde 37 geriledi. Yine de kreditörler umudunu kaybetmiyor. Barclays EMEA ve Asya Pasifik küresel sendikasyon kredileri başkanı Jonathan Macdonald, "Geçtiğimiz yılın sonunda, refinansman döngüsünün sonuna geldik" diyor.
Avrupa'da kredi pazarının büyük bir bölümünü kurumsal refinansman oluşturuyor ve bankacıların büyük bir çoğunluğu hatların önemli bir kısmının 2010 ve 2011 ortalarında refinanse edildiğini söylüyor. Kredilerin vadelerinin genellikle beş yıl olduğu göz önüne alınacak olursa, döngünün 2014 yılında yeniden yukarı yönlü bir hareket yapması bekleniyor. Güney Avrupa'da ve borç krizine rağmen faaliyetlerde artış sinyalleri geliyor.
Avrupa'da kaldıraçlı kredi pazarı da çok iyi bir görünüm sergilemiyor. 2012'nin ilk üç çeyreğinde kaldıraçlı kredilerde hacim, önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 42 azalarak 72.44 milyar dolara indi. Ancak ABD bu pazarı kurtarıcı olacak. 2012'nin başından bu yana Atlantik'in ötesine bakan şirketlerin büyük anlaşmalara imza attığı görülüyor.
Rakamlarla küresel sermaye piyasaları
15.4 trilyon $
Devlet borçlanma menkul kıymetlerinde 2007'den bu yana artış
3.7 trilyon $
Euro Bölgesi bankalarının 2007'den bu yana sınır ötesi alacaklarındaki azalma
%1.9
Finansal varlıklarda 2007'den bu yana büyüme oranı
%60
Sınır ötesi sermaye akışının 2007'deki zirvesinden bu yana gösterdiği düşüş
%7
Gelişmekte olan ülkelerin hisse senedi ve tahvil piyasalarındaki yabancı yatırımda payı
%32
Geçtiğimiz yıl gelişmekte olan ülkelere sermaye akışının toplam içindeki payı. Bu oran 2000'de yüzde 5 civarındaydı.
1.4 trilyon $
2009 yılından bu yana yıllık kurumsal tahvil ihracı. Kriz öncesi seviyesinin iki katı dolayında.
%40
Sınır ötesi sermaye akışı içinde doğrudan yabancı yatırımların payı. En istikrarlı seyir bu tip yatırımlarda.
1.9 trilyon $
Gelişmekte olan ülkeler arasında "Güney-Güney" doğrudan yatırımlar
%30
Küresel cari işlem dengesizliklerinin GSYH'ye oran olarak düşüşü
Türkiye'nin yurtdışı borçlanmasında rota doğuya kayıyor
Bankaların aktif toplamı 2012 yılında yüzde 12.6, yurt dışı banklardan sağladığı fonlar ise yüzde 13.3 oranında arttı. BDDK verilerinden derlenen bilgilere göre, aktif toplamı 2012 yılında bir önceki yıla göre yüzde 12.6 artarak 1 trilyon 371 milyar dolara yükselen bankacılık sektörünün yurt dışı bankalardan temin ettiği fonlar da aynı dönemde yüzde 13.3 oranında artarak 110 milyar 630 milyon dolara ulaştı.
Yurt dışından sağlanan borçların yüzde 20.6'sı 22,8 milyar dolarla ABD merkezli finans kuruluşlarından temin edildi. ABD'yi, 13 milyar dolar ve yüzde 11.8'lik payla İngiltere, 10.7 milyar dolar ve yüzde 9.7'lik payla Almanya ve 8.6 milyar dolar ve yüzde 7.7'lik payla Lüksemburg merkezli finans kuruluşları takip etti.
Sektörün yurt dışından sağlamış olduğu fonların gelişimi incelendiğinde, Euro Bölgesi'nde yer alan ülke ekonomilerinde yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle bu bölgeden sağlanan fonların toplam yurt dışı borçlar içindeki payı geriledi. Euro Bölgesi'nin toplam yurt dışı borçlar içindeki payı 2012 yılında yüzde 6.6 oranında azaldı.
Borçlanmada en
büyük artış Çin'de
Buna karşın ABD, Ortadoğu ve Asya ülkeleri merkezli finans kuruluşlarından sağlanan fonların toplam yurt dışı borçlar içindeki payı artış gösterdi. 2012 yılında bir önceki yıla göre sektörün yurt dışı borçlanmasında en fazla artış sağladığı ülke yüzde 1.413'le Çin oldu. 2011 yılında Çin merkezli finans kuruluşlarından 76 milyon dolarlık borçlanma sağlanırken, 2012 yılında bu tutar 1 milyar 142 milyon dolara yükseldi. Aynı dönemde Çin'i yüzde 198.3'lük artışla Kuveyt takip ederken, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'dan yüzde 118.8'lik artış da borçlanmada bölgesel dağılımın değiştiğini gösteriyor. Belçika merkezli finans kuruluşlarından sağlanan fonlar 2012 yılında bir önceki yıla göre yüzde 41.3'lük gerileme ile en fazla azalışın görüldüğü ülke oldu. Belçika'yı, yüzde 26 ile krizde olan Avrupa ülkelerinden İtalya izledi. Bu ülkeyi yüzde 20'lik düşüşle Cayman Adaları, yüzde 7.2'lik azalışla Hollanda ve Fransa takip etti.
Seküritizasyonun
yerini tahvil ihracı alıyor
Bankacılık sektörünün 2012 yılında yurt dışı finansal kuruluşlardan temin ettiği 110.6 milyar dolarlık borcun 46,1 milyar doları kredi, 18.6 milyar doları repo, 16.4 milyar doları sendikasyon, 16.3 milyar doları mevduat, 6.9 milyar doları seküritizasyon ve 6.3 milyar doları sermaye benzeri borçlar şeklinde kullanıldı.
2012 yılında sektörün yurt dışından temin ettiği sendikasyon kredileri 629 milyon dolar artarken, seküritizasyon kredileri toplam tutarı yaklaşık 1.5 milyar dolar azaldı. Sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin yurt dışı bankalardan sağlanan toplam yurt dışı fonlar içindeki payı, 2012'de yüzde 21 düzeyinde gerçekleşti. 2012 yılında 15.7 milyar dolar sendikasyon kredisi geri ödemesi yapılırken, 16.4 milyar dolar yeni sendikasyon kredisi temin edildi.
Analistler, sektör genelinde bankaların sendikasyon kredilerini yenilemekte problem yaşamadığını belirtiyor. Seküritizasyon kredilerinin 2007 sonu itibariyle 13 milyar dolar seviyesinde olduğunu ve 2012 yılsonu itibariyle 7 milyar dolara düştüğünü belirten analistler, bu bağlamda seküritizasyon piyasasının yurt dışı borçlanmadaki ağırlığını kaybettiğini ve seküritizasyon kredilerindeki azalmanın yurt dışına ihraç edilen menkul değerlerle ikame edildiğini kaydediyor.
Geçen yıl yurt dışı bankalardan temin edilen sermaye benzeri krediler 2011 yılına göre 1,9 milyar dolar artış gösterdi. Sektörün sermaye benzeri borç yapısı, ağırlıklı olarak yabancı bankaların ana ortaklarından sağladıkları ikincil sermaye benzeri borç şeklindeyken, 2012 yılında yerli bankaların da yurt dışı piyasalardan ikincil sermaye benzeri borç teminine yöneldiği gözlendi.
Avrupa yerine Ortadoğu ve
Asya'nın kapısını çalıyoruz
Halk Yatırım Hazine Yöneticisi Burak Maldar, bankacılık sektörünün yurt dışı borçlanmasına yönelik olarak yaptığı değerlendirmede, yaşanan kriz sonrası özellikle Avrupa başta olmak üzere Amerika ve İngiltere'de finans sektöründe birleşmelerin ya da kapanmaların gerçekleştiğini anımsattı. Halen krizin etkilerinin devam etmekte olduğunu belirten Maldar, şu anda Avrupa'nın bu sorunları en derinden yaşayan bölge olduğunu ifade etti.
Maldar, "Avrupa bankaları yaşanan kriz sonrası kendi bilançolarını düzeltmeye çalışırken risk algılarında da bir artış oldu. Buna karşılık artan petrol fiyatları ile Çin başta olmak üzere Ortadoğu ve Asya yeni fon kaynakları olarak ortaya çıkmaya başladı" dedi. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bankacılık sektörünün Avrupalı bankalardan çıkıp yeni sermaye odağı olan Ortadoğu (Odeabank, Burganbank, National Bank of Qatar gibi) bankalarına geçtiğine dikkati çeken Maldar, şu anda global piyasalarda gelişmiş ülke finans sektörü zorda iken, Orta Doğu, Çin ve Asya finans sektörünün dünyada yeni yer almaya başladığını vurguladı. Türk bankacılık sektörünün dış borç yapısındaki değişikliği de bu çerçevede görmek gerektiğini söyleyen Maldar, şunları kaydetti:
"Çin ve Ortadoğu kaynaklı finansal kurumlarda kaynak fazlası varken, Avrupa bankalarında kaynaklar daha az, olanlar ise risk algısı yüzünden daha maliyetli. Bu yüzden bankalar fon fazlası olan ve daha düşük maliyetli bankalardan kaynak sağlıyor. Türkiye'de yerleşik bankalar bu bölge kurumlarına satılınca doğal olarak bankalar genel merkezlerden sermaye transfer edip o ülkelerden borçlanıyorlar.
Sonuç olarak petrol fiyatları yüksek seyrettikçe ve Avrupa ekonomileri düzelmedikçe, bu trend devam edecek. Avrupa'dan sağlanan dış borçlar azalmaya devam ederken, Çin, Ortadoğu ve Asya'dan sağlanan fonlar artmaya devam edecektir."