”Gitsinler aynaya baksınlar”
Erdoğan, "İsrail'in bu yaptıkları, savaş zamanında dahi suç sayılacak niteliktedir." dedi.
İSTANBUL- Başbakan Erdoğan, İsrail askerlerinin Gazze'ye yardım götüren gemideki gönüllülere saldırısıyla ilgili olarak, "Türkiye dışından 32 ülke halkını da ilgilendiren bu konuyla alakalı olarak bütün dünya kamuoyunda büyük infial yaratan bu korkunç olayı bir kez daha şiddetle lanetledik. İsrail'in bu yaptıkları, savaş zamanında dahi suç sayılacak niteliktedir. İsrail'in öteden beri izlediği umursamaz politikalar, insan hakları ve insani boyutlarının yanı sıra Ortadoğu bölgesinde barış ve istikrarın tesisine son derece menfur etkide bulunmaktadır" dedi.
Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Çırağan Sarayı'nda yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Erdoğan, Esad'ı bir kez daha İstanbul'da evinde görmekten ve ağırlamaktan duyduğunu memnuniyeti dile getirdi.
Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (AİGK/CICA) dolayısıyla İstanbul'da birçok devlet ve hükümet başkanını ağırladıklarını belirten Erdoğan, bölgede cereyan eden son derece kritik gelişmelerin hemen arifesinde gerçekleşen bu ziyaretin kendileri için son derece değerli, önemli, istişare ve eş güdüm imkanı sağladığını söyledi.
Erdoğan, görüşmede Esad ile ikili ve bölgesel konuları ele aldıklarını, bu bağlamda ağırlıklı olarak içinde Türk vatandaşlarının da bulunduğunu uluslararası insani yardım filosuna karşı İsrail'in düzenlediği saldırı ve bunun sonuçları üzerinde durduklarını belirtti.
Başbakan Erdoğan, bölgesel ve ikili münasebetleri değerlendirirken, barış ve istikrarın korunması bakımından son derece tahripkar bir nitelik taşıyan ve sadece Türkiye ile de ilgili olmayan bu saldırıya ilişkin "Türkiye dışından 32 ülke halkını da ilgilendiren bu konuyla alakalı olarak bütün dünya kamuoyunda büyük infial yaratan bu korkunç olayı bir kez daha şiddetle lanetledik" dedi.
Saldırının, açık denizlerde İsrail'e 72 mil uzaklıkta yapılmasının ve silahsız gönüllüleri hedef almasının olayın vahametini daha da artırdığını vurgulayan Erdoğan, İsrail'in kendi kara sularında dahi olmayan, İsrail ile bu ülke vatandaşlarını tehdit etmeyen, masum sivillere karşı barbarca uygulanan bu şiddet olayının uluslararası hukukun ve her türlü insanlık değerlerinin ağır bir ihlalini teşkil ettiğini kaydetti.
"Savaş zamanında da suçtur"
Erdoğan, "İsrail'in bu yaptıkları, savaş zamanında dahi suç sayılacak niteliktedir. İsrail'in öteden beri izlediği umursamaz politikalar, insan hakları ve insani boyutlarının yanı sıra Ortadoğu bölgesinde barış ve istikrarın tesisine son derece menfur etkide bulunmaktadır" dedi.
"İsrail'in bu yaptıkları, savaş zamanında dahi suç sayılacak niteliktedir. Bu suçu işleyenler, şimdi gerçekleri örtbas etmeye çalışıyorlar. Aslında suçluluğun da telaşı içindeler. İsrail'in öteden beri izlediği umursamaz politikalar, insan hakları ve insani boyutlarının yanı sıra Ortadoğu bölgesinde barış ve istikrarın tesisine son derece menfur etkide bulunmaktadır. Bölgedeki barış çabalarına şiddetle karşılık veren, çünkü onu bu şekilde şımartan sınırsız imkanlara haiz, hele hele bölgede orantısız güç kullanma şımarıklığına da alışık, bu noktada arkadan kendisini besleyen, destekleyen güçler olduğunu da görüyor veya bunu var sayıyor.
Devlet Başkanı Esad ile görüşmemizde bölgemizde barış zemininin her şeye rağmen güçlendirilmesi, hesap verilebilirlik ilkesinin yerleştirilmesi ve hukukun üstünlüğünün hakim kılınması için bölgesel ve küresel ölçekte atabileceğimiz ortak adımları gözden geçirdik. Bu bağlamda tüm uluslararası toplumdan, barış konvoyuna karşı gerçekleştirilen saldırıyı kınamakla yetinmeyerek, BM Güvenlik Konseyi başkanlık açıklamasında da talep edilen bağımsız bir uluslararası soruşturmanın bir an evvel icra edilmesini desteklemesini ve bunun takipçisi olmasını da talep ediyoruz"
Erdoğan'ın Abbas ile görüşmesi sona erdi
Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir araya geldi.
Çırağan Sarayı'nda saat 17.00'de başlayan görüşmeye, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Filistin'in Türkiye Büyükelçisi Nebil Maruf da katıldı.
"Abluka'nın kaldırılmasının zamanı gelmiştir"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Gazze'ye yönelik ambargo ve ablukanın kaldırılmasının zamanı gelmiştir" dedi.
Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Çırağan Sarayı'nda yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Erdoğan, İsrail'in bugüne kadar BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı 100'e yakın kararın neredeyse tamamına yakınını uygulamadığını söyledi.
"Artık devir uygulama devridir" diyen Erdoğan, bunu beklemek istemediklerini ve bunun takipçisi durumunda olduklarını kaydetti.
Erdoğan, Suriye'nin, Türkiye'nin bu tutumuna tam destek vermesinin kendilerini son derece memnun ettiğini dile getirerek, "Gazze'ye yönelik ambargo ve ablukanın kaldırılmasının zamanı gelmiştir" diye konuştu.
Yapılacak insani yardımın sınırının olamayacağını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dolayısıyla insani yardımın yapılması noktasındaki destekler, ambargonun tamamıyla kaldırılması ve kapıların açılması. Biz dünyamızda insanlar için açık hava hapishaneleri istemiyoruz. Suçsuz insanlar için açık hava hapishanesi olmaz. Böyle bir şeyi onaylamam bana göre insanlık suçudur. Bunun evrensel değerlerle bağdaşır hiç bir yanı yoktur. Şu anda Gazze ve Filistin, bir açık hava hapishanesidir. Bu açık hava hapishanesinin artık literatürden çıkarılması, kurtulması lazım. Bu insanlık dışı toplu cezalandırma yöntemini içimize sindirmemiz artık mümkün değildir. Gazze'den kan ve gözyaşı akmaya devam ettikçe bizim de artık susmamız mümkün olmayacaktır."
Başbakan Erdoğan, herkesten bölgesel barış ve istikrara yardımcı olmasını isterken bu konuda sessiz kalınmamasını özellikle ifade etmek istediğini dile getirerek, herkesin bu gerçeği görmesi gerektiğini ve gereğinin yapılmasının ertelenemez bir zorunluluk olduğunu söyledi.
Türkiye'nin içinde diplomasinden gelmiş geçmiş monşerlerin, kendilerine diplomatik ilişki öğretmemesini isteyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Herkes kendine baksın. Onlar, diplomatik ilişkilerinde Türkiye'yi nereden nereye getirdi? Biz bunu gayet iyi biliyoruz. Onlar görevlerini yapsınlar. Emekli olana kadar ne yaptılar, şu anda ne yapıyorlar? Şu an ortada. Biz diplomatik münasebetlerimizi nasıl gerekiyorsa o şekilde yaparız. Bu ülkeye, millete ne yakışıyorsa ona göre yapmaya da devam edeceğiz. Tarihten aldığımız diplomasi dersimiz vardır. Bunu gayet iyi biliriz. Bunu bilerek de adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Bu millete ne yakışıyorsa bunu yapacağız ve yapmaya devam edeceğiz. Bu konuda özellikle değerli kardeşim Esad'ın ülkemize yapmış olduğu ziyareti çok önemsiyoruz. Duyduğum memnuniyeti bir kez daha ifade ediyorum."
Saldırı Türkiye'nin tarafsız arabuluculuğunun bedeli
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, "Barış, İsrail için esasında iltihaplanmış bir yara gibidir. Yaraya dokunmak acıyı artırır. Türkiye, bu yaraya parmak bastı" dedi.
Esad, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Çırağan Sarayı'ndaki ortak basın toplantısında, İsrail'in Gazze'ye giden yardım gemilerine yaptığı saldırıyı "cinayet" olarak tanımlayarak, "Bu sadece bir cinayet değildir aynı zamanda İsrail'in doğasını yansıtmaktadır" diye konuştu.
"Tarih boyunca bir Türk vatandaşının İsrail vatandaşına saldırdığını duymadım" diyen Esad, geminin Türk gemisi olduğunu herkesin bildiğini dile getirerek, "Öyleyse bilerek, planlı bir şekilde bu suçu işledi" görüşünü dile getirdi.
Türkiye'nin Orta Doğu'da barış için çaba harcadığını vurgulayan Esad, şöyle devam etti:
"Barış, İsrail için esasında iltihaplanmış bir yara gibidir. Yaraya dokunmak acıyı artırır. Türkiye, bu yaraya parmak bastı. Ciddi bir şekilde barış için çaba harcadı. Türkiye'nin girişimi, rolü, aynı zamanda Suriye'nin Türkiye'nin girişimine destek vermesi İsrail'in tavrını gözler önüne serdi, barışı İsrail'in engellediğini ve Suriye'nin engellemediğini ortaya çıkardı. Bundan dolayı da değerli kardeşim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan görüşmelerin sonucunda şunu demeliydi; 'Barışa bakış açısından iki ülke arasındaki fark büyüktü'. Türkiye'nin dürüstçe yürüttüğü bu arabuluculuk esasında müzmin olarak uyuşturucu kullanan kişinin elinden uyuşturucunun alınması gibiydi. Saldırı, bölgenin doğal şekline dönmesi için Türkiye'nin tarafsız arabuluculuğunun bedeliydi."
"Türkiye'nin alacağı kararın arkasındayız"
Beşşar Esad, Suriye'de sadece sözlerin ve açıklamaların destekçisi olmadıklarını belirterek, Türkiye'nin alacağı kararı, halk ve hükümet olarak destekleyeceklerini bildirdi.
"Türk kanı" ve "Arap kanı"nın bir olduğunu kaydeden Esad, "Arap ve Türk kanının karışımı özellikle de gemiye karşı girişilen bu olaydan sonra gerçekten bölgenin tarihi ve coğrafyasında önemli bir nokta oluşturacaktır" dedi.
Filistin halkının talepleri
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Filistin halkının taleplerini bir kenara bırakamayız ve burada El Fetih ve Hamas'ı uluslararası camiada kimsenin de farklı konuma oturtma yetkisi yoktur. Yani kalkıp El Fetih'e bugün 'Görüşme yapılabilen örgüttür' demek, Hamas'ı 'Bu terör örgütüdür' diye noktalamak çok ciddi bir yanlıştır" dedi.
Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile Çırağan Sarayı'ndaki ortak basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İsrail'in yardım gemilerine saldırısına ilişkin bir soru üzerine, Orta Doğu'da etkin olan Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgütünün (İKÖ) yoğun şekilde ikili ve uluslararası gayretin içerisine girmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"İkili dediğim; Filistin barışının tesis edilmesidir. El Fetih ve Hamas arasındaki bu sıkıntının aşılması olmazsa olmazdır, şarttır. Böyle bir dönemin içerisinde hala ayrılık gayrılık olmamalı, olamaz. Ben bu konuda inanıyorum ki, biz bu barışı sağlarız. Ama tarafların barış yanlısı olması şart. El Fetih'in barış yanlısı olması şart, Hamas'ın barış yanlısı olması şart.
Hamas yetkilileri bu konuda bize gerekli yetkiyi veriyorlar ve 'Biz bu konunun çözülmesini istiyoruz' diyorlar. Aynı yaklaşımı bizim El Fetih'ten de, biraz sonra görüşme yapacağız, görmemiz lazım. Bunun çözülmesi kesinlikle söylüyorum şart. Bunu halletmemiz gerekiyor ve Filistin halkının talepleri burada her şeyin üzerindedir. Filistin halkının taleplerini bir kenara bırakamayız ve burada El Fetih ve Hamas'ı uluslararası camiada kimsenin de farklı konuma oturtma yetkisi yoktur. Yani kalkıp El Fetih'e bugün 'Görüşme yapılabilen örgüttür' demek, Hamas'ı 'Bu terör örgütüdür' diye noktalamak çok ciddi bir yanlıştır. Bu yanlışı aslında Quartet Temsilcisi durumunda olan Tony Blair geçen yılbaşında Davos'ta düzeltmişti, 'Masaya Hamas'ın oturması gerekir' demişti. Ama bunlar, bu doğruları görmezden geliyorlar."
Filistin halkının iradesiyle işbaşına gelmiştir
Erdoğan, Hamas'la ilgili olarak "Demokratik yoldan seçim yapılmıştır ve bu seçimin neticesinde Filistin halkının iradesiyle iş başına gelmiştir ama iktidarda kalmalarına müsaade edilmemiştir ve iktidardan indirilmişlerdir. Bir iktidar müsaadesi verin bakalım ne yapacak, ne yapmayacak. Dünyanın bu yaklaşım tarzını anlamak mümkün değil" dedi.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü dün El Fetih'e de terör örgütü diyenler, daha sonra El Fetih'i, Filistin'in temsilcisi kabul etmişlerdir. Yaser Arafat'a terörist diyenler, daha sonra Yaser Arafat'ı Nobel Barış Ödülü ile ödüllendirmişlerdir. İşte bu gariplikler, bugünün gariplikleri değil, dünden başlayıp devam eden garipliklerdir. Önce Filistin yöneticilerinin geçmişteki olaylardan dersini alması lazım, şimdi aynı yanlışı işlememek, kendi aralarında bir ve beraber olmaları lazım. Biz de her zaman onların yanında olacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. İlk adım bu."
İKÖ ve Arap Birliğinin, bölgedeki çalışmalar içerisinde kendi aralarındaki ilişkilerinin de çok önemli olduğunu dile getiren Erdoğan, İsrail'in Suriye ile Lübnan ile sorunu bulunduğunu, Suriye-İsrail ilişkilerine yönelik adım atıldığını ve 5 raund yapıldığını hatırlattı.
Erdoğan, "5 raundun sonunda, iş tam çözüm noktasına gelmişti ki, artık kelimeleri konuştuğumuz dönemdi. O kelimeleri konuştuğumuz dönemde biz pazartesi bunları konuşurken, cumartesi günü Gazze'ye İsrail'in bombaları yağmaya başladı. Eee kim barışı engelledi? Her şey ortada" diye konuştu.
İsrail şehitlerimizin bedelini ödeyecek
BM Güvenlik Konseyi'nin olağanüstü toplantısından sonra İsrail'in Gazze'ye giden yardım gemilerine yönelik saldırısına ilişkin olarak soruşturma komisyonu kurulması kararı verdiğini ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ile yaptığı telefon görüşmesinde de onların hazırlıklarına olumlu baktıklarını ifade ettiklerini yineleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu şimdi işin bir adımı. Bir diğer adım, Cenevre boyutu. Oranın da kesin takipçisi olacağız ve bunun dışında atmayı planladığımız şu anda buna yönelik de bir sürecimiz var. Çalışmalar bu konuda da yürüyor. Oradaki akan kanların ve o şehitlerimizin hesabını, bedelini İsrail kesinlikle ödemek durumundadır, ödeyecektir. Bunu biz hukuk çerçevesi içerisinde şu anda sürdüreceğiz. Tabii ki bu işin hukuk boyutunda ne tür netice alacağımızı görmemiz lazım. Onun için süreç, İsrail'in tavırları birçok şeyi değiştirecektir, değiştirmektedir. Biz sabırlıyız. Sabırla birlikte bu süreci sürdürüyoruz, sürdüreceğiz."
Bir gazetecinin, "İsrail'in, Türkiye'yi protesto etmek için Güney Kıbrıs'a gemi göndereceğine yönelik açıklaması oldu. Bu konudaki görüşünüz nedir?" sorusunu Erdoğan, "Onu zaten ediyorlar, ona alışığız. Onlara karşı bizim tavrımız belli" diye yanıtladı.
Türk askerinin Kuzey Kıbrıs'ta işgalci olmadığını, barışın korunmasına yönelik tedbirleri güden ve garantör ülke olarak bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, bunun dışındaki yorumların "tamamen düzmece" olduğunu ve bunların kabul edilmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Erdoğan, "Aynı şekilde biliyorsunuz Güney Kıbrıs'ta da askerler var. Şu anda hala BM Barış Gücü'nün orada askerleri var. Bunların hepsi ortada. Bu gerçekleri bilerek konuşmamız lazım. Kesinlikle Türk askerinin işgalci olması yaftalarına sıcak bakmamız mümkün değil. Askerimiz orada tamamen bir garantör ülke olarak görevini yapmaktadır" dedi.
Olay bir İsrail-Türkiye olayı değildir
Erdoğan, İsrail'in saldırısına ilişkin olarak, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in, Beşşar Esad ile aynı duyguları ifade ettiğini, bu süreçte Türkiye'nin yanında olduklarını söylediğini ve "şehitlerimizin, gazilerimizin yanındayız" yaklaşımlarının kendilerini memnun ettiğini anlattı.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunları da ben tüm medya aracılığı ile tüm milletime, tüm şehitlerimizin ve gazilerimizin ailelerine de duyurmak istiyorum. Azerbaycan nerededir, Suriye nerededir?.. Örneğin Katar Emiri buraya çıkmış gelmiştir, bizleri ziyaret etmiş, aynı şekilde bu süreci bizlerle paylaşmış, birçok liderler telefonlarla ayrıca arayıp bu süreci bizlerle paylaşmışlardır. Bu tabii bir hassasiyeti gösteriyor, buna ne kadar önem verdiklerini gösteriyor. Zaten olması gereken bir yerde de bu. Bir araya gelebiliyor muyuz? Kaldı ki burada İsrail, dünyaya karşı bunu yapmıştır. Türkiye'ye karşı olan bir şey değil. Türkiye'ye karşı bu eylem olmuş olsa, bizim buradaki tavrımız daha da farklı olurdu. Olay bir İsrail-Türkiye olayı değildir. İsrail'in 32 ülke şahsında dünya ile yapmış olduğu bir olaydır. Burada Amerikalı vatandaşlar da var. Amerika aslında kendi vatandaşlarının da onurunu korumak durumundadır. Burada Alman, İsveç, Fransız ve İrlandalı var. Bunlar da vatandaşlarının onurunu korumak durumundadır. Nitekim BM Güvenlik Konseyi'nde oy birliğiyle kararın çıkmış olması, öbür tarafta Cenevre'de 33 olumlu, 3 rede karşı, 9 çekimser oyla bu kararın alınmış olması... Bunların hepsi olumlu gelişmeler. Temenni ederiz ki, arkası daha da farklı bir şekilde gelişsin ama sürecin takipçisi olacağız. Çünkü bunu burada bırakmak, kendimizi inkar olur. Önce insana saygısızlık olur. Bunu bir defa yerine getirmek bizim asli görevimiz olacaktır. Takipçisiyiz ve bu takibimizi de sürdüreceğiz."
Böyle bir terörist ortada yok
Erdoğan, İsrail'in, yardım gemisine yasa dışı olarak 5 kişi bindiği ve bunların 2'sinin Türk olduğu yönündeki açıklamaların anımsatılması üzerine de şunları söyledi:
"Bunun ne kadar temelsiz olduğunu kendileri ortaya koyuyor. Eğer böyle bir şey varsa o zaman bunların İsrail'e girişlerinde pasaport kontrollerini yapar ve bu pasaport kontrolleri neticesinde gereğini yapar, iade eder veya orada alıkoyardı. Peki niçin bunları ülkelerine, memleketlerine gönderdiler? Demek ki böyle bir şey yok. Böyle bir terörist ortada yok. Türklerden böyle bir terörist varsa şu ana kadar bizim İsrail'de kalan herhangi bir vatandaşımız yoktur. En son 5 tane ağır yaralı vatandaşımız vardı. En son bu ağır yaralı vatandaşlarımızı da gönderdiğimiz ambulans jet uçaklarımızla aldırdık. Nerede o teröristler, bunları biz de öğrenelim. Dışişleri Bakanımızın böyle bir bilgisi var mı? Bunlar sürekli olarak adeta yalan üretme makinesi gibi yalan üretiyorlar. Bunların şanındandır. Hep bunu yaparlar. Şu anda yaptıkları da budur."