Outsourcing ve offshoring yeniden gözden geçiriliyor
Batılı şirketler için yaklaşık 30 yıldır çok önemli bir maliyet düşürücü işlem olan dış kaynak kullanımı (outsourcing) ile deniz aşırı stratejiler (offshoring) bugün iş çevreleri tarafından yaygın bir biçimde tartışılıyor.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Okan UMRUK – DIŞ HABERLER
Özellikle Batılı şirketler için yaklaşık 30 yıldır çok önemli bir maliyet düşürücü işlem olan dış kaynak kullanımı (outsourcing) bugün iş çevreleri tarafından yaygın bir biçimde tartışılıyor. Temel olarak daha önce şirketlerin kendi bünyelerinde sağladıkları mal veya hizmetlerin gelişmekte olan ülkelerden tedarik edilmesi şeklinde özetlenebilecek dış kaynak kullanımının Batı'da eskisi kadar popüler olmadığı ve tersine bir eğilimin söz konusu olduğuna dair argümanlar artıyor. Batılı şirketler dış kaynak kullanımı ile maliyetlerden ötürü kritik operasyonları sınır dışına özellikle de gelişmekte olan ülkelere taşıma anlamına gelen deniz aşırı stratejileri (offshoring) yeniden gözden geçiriyor. The Economist dergisi de Batılı iş çevreleri tarafından giderek sorgulanan outsourcing ile offshoring faaliyetlerini mercek altına aldı. Derginin analizine göre offshoring tercihinin ardındaki orijinal fikir yüksek iş gücü maliyetleri olan Batılı şirketlerin iş operasyonlarını maaşların düşük olduğu ülkelere kaydırarak muazzam tasarruflar elde sağlamasıydı. Offshoring uzun yıllar iyi işledi. Strateji genellikle başarılı sonuçlar verdi. Ancak The Economist'e göre artık Batılı şirketler küresel ayak izlerini gözden geçiriyor.
Küresel ucuz emek havuzu kuruyor
İlk ve en önemli gerekçe ise küresel iş gücü "arbitrajı" veya ucuzluğu olarak nitelenen kaynağın giderek tükenmekte oluşu. Çin ve Hindistan'da maaşlar son 10 senede yılda ortalama yüzde 10-20 oranında artarken, ABD ve Avrupa'da imalat ücretleri çok az yükseldi. Vietnam, Endonezya ve Filipinler'in de dahil olduğu diğer ülkeler halen görece düşük maaşlar sunmakla beraber bu ülkelerin hiçbiri Çin'in üretim kapasitesi ölçülerine, verimliliğine ve arz zincirlerine sahip değil. Dünyanın farklı bölgeleri arasında maaşlar konusunda halen büyük farklar bulunuyor. Ancak ulaştırma maliyetleri gibi diğer faktörler maaş farklarını artan ölçüde dengeliyor. Örneğin Çinli bilgisayar devi Lenovo'nun ABD'deki North Carolina eyaletindeki iş gücü maliyetleri Çin ve Meksika'daki fabrikalarından halen yüksek. Ama farkın önemli ölçüde azaldığı da belirtiliyor. Bu yüzden gelişmekte olan ülkelerde üretim yapmak olmazsa olmaz bir koşul olmaktan çıkıyor. Lenovo'nun Kuzey Amerika Başkanı David Schmoock daha fazla otomasyon sayesinde toplam maliyetlerde iş gücünün payının giderek azalmakta olduğuna dikkat çekiyor.
ABD'li şirketlerde 'Çok ileri gittik' tartışması
İkinci olarak pek çok Amerikan şirketi operasyonlarını yurt dışına taşımakta çok ileri gittiklerini ve bu operasyonların bir kısmını geri getirmeleri gerektiğini düşünüyor. Bu geri getirme işlemi "reshoring" olarak niteleniyor. Google, General Electric, Caterpillar ve Ford Motor Company gibi iyi bilinen Amerikan şirketleri operasyonlarının bir bölümünü ABD'ye geri getiriyorlar veya kapasitelerini ABD'de artırıyorlar. Geçen aralık ayında bilişim devi Apple, bu yılın sonuna doğru Mac bilgisayarlarının bir bölümünü Amerika'da üretmeyi planladığını açıklamıştı. Bir mal veya hizmetin üretiminin doğru yeri üzerinde tam olarak uzlaşma yok. Pek çok şirket de bu konuda isabetli kararlar alamıyor. Ünlü Amerikan üniversitesi Harvard İşletme Fakültesi'nden rekabetçi strateji gurusu Michael Porter, acı veren deneyimlerin alana daha fazla disiplin getirmesine kadar şirketlerin ümit vermeyen satın alma ve birleşme işlemlerini sürdürmesinde olduğu gibi pek çok CEO'nun da offshoring konusunda çok acele ettiğini ve çok fazla açıldığını düşünüyor. Dergiye göre Batılı şirketler şimdi mesafenin yol açtığı dezavantajları keşfetmeye başladılar. Ağır malların sevkiyat maliyetleri artmakta, malların ulaştırılması haftalar sürebiliyordu. Şirketler aynı zamanda imalat ucuz ve uzakta olan bir yerlerde bulunurken, araştırma ve geliştirmenin (ar-ge) kendi ülkelerinde bulunmasının inovasyon konusunda olumsuz bir etkiye yol açabileceğini düşünmeye başladılar. Şirketlerin bu duruma bir yanıtı ar-ge faaliyetlerini de gelişmekte olan ülkelere taşıma olabilirdi. Fakat bunun da başka dezavantajları var: Son derece değerli olan fikri mülkiyetin ve endüstri sırlarının deniz aşırı bölgelerde güvenliğinin tehlikeye girmesi. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde siyasi istikrarsızlık, savaş riski ve doğal felaketlerin de arz zincirini sekteye uğratabildiği geçmişte görüldü.
Tek bir lokasyonda üretimden vazgeçiliyor
Tek bir lokasyonda üretimden vazgeçiliyor
Üçüncü olarak uluslararası şirketler dünyanın geri kalanına tedarik sağlamak üzere her şeyi bir düşük maliyetli lokasyonda üretme modelinden hızla uzaklaşıyorlar. Çin artık ucuz bir imalat üssü olarak değil muazzam bir yeni pazar olarak görülüyor. Giderek artan ölçüde çok uluslu şirketler için üretimi taşımanın gayesi yeni büyük pazarlardaki müşterilere yakın olmaya dönüşüyor. Bu durum ise The Economist dergisine göre offshoring teriminin son 30 yıldakinden anlamından farklı bir tanıma işaret ediyor. Yeni durum offhore yerine yeni pazarlara üslenmek anlamında "onshore" olarak niteleniyor. Alman mühendislik devi Siemens'in CEO'su Peter Löscher kısa süre önce offshoring kavramının gerçek anlamda uluslararası bir şirket için garip olduğu açıklaması yapmıştı. Löscher, Siemens için "home shore" yani ana pazarın Almanya veya Amerika kadar Çin ve Hindistan olduğunu ifade etmişti.
Şirketler artık en büyük piyasaların her birine daha yakın olmak, bu pazarlara uygun ürünler üretmek ve değişen yerel talebe çabuk yanıtlar üretmek istiyor. Kanadalı tren ve uçak üreticisi Bombardier CEO'su Pierre Beaudoin, şirketinin operayonları şu ana dek maliyeti düşürmek için yurt dışına taşıdıklarını, artık Bombardier'in Çin pazarı için Çin'de olduğunu belirtiyor. Çinli bilgisayar devi Lenovo'nun da Çin'de kendi fabrikaları bulunuyor. Lenovo'nun üretiminin bir bölümünü ABD'ye taşıma kararında Amerikalı müşterilere yakın olma ve ürünleri hedef kitlenin ihtiyaçlarına göre üretmek önemli rol oynuyor. Lenovo'nun Kuzey Amerika Başkanı Schmoock'a göre Amerika pazarına Çin'deki Lenovo fabrikalarından üretim yapılsa, ürünlerin gemilerde geçireceği süre ortalama 6 hafta olacaktı. Bu mantığa göre büyük iç pazarlarıyla birlikte Amerika ve Avrupa büyük miktarda yeni yatırımı çekmesi gerekiyor. Üretiminin bir bölümünü kendi ülkelerine getirenler yalnızca Batılı şirketler değil. Aynı zamanda Lenovo, Liverpool yakınlarında Range Rover araçlarını üreten Tata Group gibi Batılı olmayan şirketler de markalara, kapasiteye ve iş gücüne yatırım için Batı'ya geliyor.
Dergiye göre bu tür değişimler sadece imalatta değil, artan ölçüde hizmetler sektöründe de gerçekleşiyor. İmalatta olduğu gibi iş gücü tasarrufu anlayışı da hizmetler sektöründe hızla aşınıyor. Bu sektördeki şirketler de uzun mesafenin yarattığı dezavantajlardan yakınıyorlar. The Economist'e göre bilgi teknolojisinin ve rutin geri ofis işlerinde dış kaynak kullanımından yaygın bir hayal kırıklığı söz konusu. Veri yönetimi gibi bir şirketin karlarına çevresel algılanan bazı aktiviteler şimdi önemli görülüyor. Dolayısıyla bu operasyonların binlerce kilometre uzaktaki üçüncü taraf tedarikçilere emanet edilmesi daha az muhtemel hale geliyor.
Önde gelen Amerikan elektronik devi General Electric (GE) operasyonlarının bazı önemli alanlarında rotasını değiştiriyor. 1990'larda GE hizmetlerini gelişmekte olan ülkelere taşımanın öncülüğünü yapmıştı. Hindistan'ın Gurgaon kentinde 1997'de offshore hizmet merkezleri kurdu. Geçen yıla kadar GE'nin enformasyon-teknoloji operasyonlarının aşağı yukarı yarısı çoğu Hindistan'da olmak üzere şirketin dışında gerçekleştiriliyordu. Fakat GE çok fazla teknik uzmanlık kaybetmekte olduğunun ve enformasyon teknolojileri (IT) departmanının değişen teknoloji ihtiyaçlarına yeterince hızlı cevap vermediğinin farkına vardı. GE şimdi ABD'nin Michigan eyaletinde yüzlerce IT mühendisini istihdam ediyor.
Madalyonun öbür yüzü
Madalyonun öbür yüzü
Deniz aşırı stratejiler ya da offshoring dünyanın zengin bölgelerindeki şirketlere muazzam kazançlar sağladı. Ama bu kazançlar bedelsiz olmadı. The Economist'e göre offshoring faaliyetinin temel amacı iş gücü maliyetlerini düşürmekse, bu faaliyetin doğal sonucu Amerika ve Avrupa'daki üretim kapasitelerini azaltmaktı. GE'nin eski CEO'su Jack Welch küresel bir şirket için ideal stratejinin sahip olduğu her fabrikayı bir "gemi"ye yükleyip dünyada dolaştırarak ekonomilerde ve döviz kurlarındaki kısa vadeli değişimlerden yararlanmaktı. Offshoring'in ekonomik yararları muazzamdı. Düşük gelirli ülkelerdeki ücretliler için offshoring iş ve hayat standartlarının hızlı yükselmesi demekti. Yüksek gelir grubundaki ülkelerdeki ücretliler için bu, angarya işleri başkalarının üstlenmesi demekti. Şirketler için düşük iş gücü maliyetleri yüksek kar sağladı. Batılı tüketiciler kendi ülkelerindeki üretime göre tüketim mallarına çok daha ucuz bir biçimde erişti.
Ancak Batı'dan Doğu'ya offshoring, aynı zamanda zengin ülkelerde işsizliğe de yol açtı. Özellikle yeterince kalifiye olmayanlar işsizlikle karşı karşıya kaldı. Artan ölçüde orta sınıflar da olumsuz etkilendi. Offshoring gelişmiş ülkelerdeki işçiler için küreselleşmenin hoşlanmadıkları ve en çok korktukları bir veçhesi haline geldi. 10 yıl önce şirketler internet yoluyla enformasyon teknolojilerini ve geri ofis işlerini Hindistan ve Filipinler gibi ülkelere taşıyabileceklerini fark etti. Özellikle Hindistan'da dış kaynak kullanımı sektörü güçlendi ve büyümeye devam ediyor. Tüm bu süreçlerden zengin ülkelerdeki imalat ve hizmet sektörlerinin nasıl etkilendiği bir tartışma konusu. Bir fabrika kapanırsa ve dünyanı nöbür ucunda açılırsa bunun etkileri nettir. Ancak örneğin bir Fransız firması tüm işçilerini Fransa'da muhafaza eder de, Fransız pazarına satış için Fas'ta kapasite artırımına giderse bu, offshoring olarak tanımlanabilir mi? The Economist'e göre Princeton Üniversitesi'nden ekonomi profesörü Alan Blinder, 2006 yılına ait araştırmasında göre hizmet sektörleri işlerinin Hindistan ve diğer gelişmekte olan ülkelere taşınmasının ABD'de 40 milyon Amerikalı'nın işini kaybetmesine yol açabileceğini söylemişti. Böyle dramatik tahminler yaygın alarma yol açtı. Amerikan NBC televizyonu ve Wall Street Journal gazetesinin araştırmasında 2010'da Amerikalıların yüzde 86'sı offshoring faaliyetinin ABD'nin ekonomik sorunlarının önde gelen nedenlerinden biri olduğunu belirtmişti. Fransa'da yeni sosyalist hükümet "Endüstriyel Canlanma Bakanlığı" bünyesinde sanayilerin ülkede yeniden geliştirilmesini koordine ediyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, ülkesinde 20 yıl içinde otomobil üretilip üretilmeyeceği konusundaki kaygılarını dile getirmişti.
2007-2008 finansal krizi sonrasında Batı ülkelerinde yaşanan yüksek işsizlik bu ülkelerde offshoring'e karşı ciddi tepkilerin oluşmasına yol açtı. Bu yüzden artık pek çok şirket offshoring'e mesafeli duruyor. Konuyla ilgili kamuoyu kaygısı aynı zamanda politikacıların operasyonlarını yurt dışına taşıyan şirketlere sert eleştiriler yöneltmesine yol açtı. ABD Başkanı Barack Obama ikinci başkanlık kampanyasında Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney'yi girişim sermayesi şirketinde görev yaparken binlerce iş pozisyonunu ülke dışına taşımakla itham etmişti. Romney de Amerikan otomotiv Chrysler'a Çin'de jeep üretimi planlarını eleştirmişti.
Yakın geleceğe dair beklentiler
Yakın geleceğe dair beklentiler
The Economist'e göre belli endüstrilerde outsourcing ve offshoring küreselleşmenin en aksatıcı sonuçları arasında yer alıyor. İşlerin gelişmekte olan ülkelere taşınması korkusu zengin ülkelerde orta sınıf maaşlarının, yani hizmet sektörü, beyaz yakalı pozisyon ücretleri, aşağıda tutulmasına yardım etti. Fakat tüm bu Batı'da istihdam kaybı korkularına rağmen bu eğilim yavaşlıyor. Offshoring beklenenden çok daha az beyaz yakalı iş pozisyonunun kaybına yol açtı. Zaten 10 yıllardır küçülme eğilimindeki mavi yakalı işlerde ise operasyonların Barı'ya geri dönmesinin bir canlanmaya yol açabileceği belirtiliyor. Princeton Üniversitesi'nde Prof. Blinder 2006'da hizmet sektörü işlerinin yurt dışından tedarik edilmesine dair erken uyarı yapan en önemli uzmanlardan biriydi. Ama bugün en kötü korkular gerçekleşmedi. 2006'dan bu yana offshoring faaliyetinin Amerikan istihdamına etkisinin ne olduğunu kimse tam olarak bilmiyor. Uzman danışmanlık şirketi Hackett Group'un hesaplamalarına göre 2002-2016 arasında büyük Amerikan ve Avrupalı şirketlerinde kaybedilecek net iş pozisyonu sayısının 3.7 milyon olmasının beklendiğini bu sayının 2.1 milyonunun doğrudan offshoring'den kaynaklanacağını öngördü. İşletme danışmanlık şirketi McKinsey'ye göre 2025'e kadar gelişmekte olan ekonomiler mamul mallara toplam talebin yüzde 70'ini oluşturacak. "Reshoring" ve gelişmekte olan ülke çok uluslu şirketlerinin Batı pazarlarına yönelmesinin Batı ülkelerindeki istihdama etkisi ne olacak sorusuna yanıt The Boston Consulting Group'tan (BCG) geliyor. BCG, reshoring faaliyetinin tek başına imalatta 2020 yılına dek 2 ila 3 milyon iş yaratabileceği, bunların 1 milyonunun doğrudan fabrika işi kalanının inşaat, ulaştırma ve perakende gibi destek hizmetlerinden geleceği tahmininde bulunuyor.
The Economist iş pozisyonlarında reshoring eğiliminin etkisinin de çok büyütülmemesi gerektiğine dikat çekiyor. İmalat işleri, otomasyon kısmen sağlandığında Batı ülkelerine geri gelmeye başlayacak. Bu yüzden geri gelen iş pozisyonlarının sayısı ilk anda kaybedilenler kadar çok olmayacak. BCG'ye göre Amerika'da yeni tesis inşa eden veya var olanları büyüten şirketler otomasyon oranını artırdı. Örneğin merkezi Florida'da olan diş implantasyonları üreticisi NatLabs Çin'deki üretiminin büyük bölümünü ABD'ye geri getirdi. Bunun sebebi üretiminin büyük bölümünü otomasyona dönüştürmesiydi. Hackett şirketinden Michel Janssen'a göre bu son süreçten beklenebilecek en olumlu şey yüksek ücretli milyonlarca iş pozisyonun ABD'ye geri taşınması değil ama Amerika'dan iş pozisyonu çıkışının büyük ölçüde durması olacak.
Amerikan Harvard İşletme Fakültesi araştırmasına göre ABD şirketlerinin faaliyetlerine ülke dışına taşıma gerekçesinde düşük ücretler yüzde 70 oranında işaretlenirken, şirketlerin üçte biri kalifiye elemana erişim sorunlarına işaret etmişti. Dünya genelinde maaş farkları azalırken teknik, iş kanunu endüstri organizasyonu, alt yapı, vergi ve mevzuat gibi diğer faktörler de şirketlerin üretimlerini dünyada konumlandırmalarında önem kazanıyor. McKinsey şirketinin araştırmasına göre yakın gelecekte dünyada yüksek kalifiye iş gücü açığı ortaya çıkacak. Şirkete göre düşük kalifiye çalışanlar için yeterli meslek olmayacak. Araştırmaya göre şirketlerin üretimlerini nerede konumlandıracaklarını artan ölçüde kalifiye işçileri nerede bulabilecekleri belirleyecek. 2011'de 2 bin Amerikan şirketi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre şirketlerin yüzde 43'ü imalat şirketlerinde boşalan iş pozisyonlarının doldurulmasının 6 aydan fazla sürdüğünü belirtmişti. Üniversite mezununun azaldığı, liseden terk sayısının ise artmakta olduğu ABD'de bu ciddi bir sorun olarak niteleniyor. Japonya'da şirketlerin beşte dördü teknisyen ve mühendis bulmakta zorlanıyor. Sonuç olarak pek çok şirket açısından "reshoring" doğru nitelikte eleman bulmakta zorlanacakları için güç olacak. Diğer bir mesele de iş gücü esnekliği olarak değerlendiriliyor. Asya'da çalışan işçiler yavaşça da olsa haklarını artırdıkça zengin ülkelerde iş gücünün daha esnek hale geldiğine dair işaretler artıyor. Çok uluslu şirketler Amerika'nın düşük maliyetli esnek iş gücünün önemli bir çekim unsuru olduğu gerçeğinin farkına varmaya başladılar. Euro krizinin de etkisiyle İspanya ve İtalya büyük iş gücü piyasası reformları yürürlüğe koydular. The Economist'e göre bir başka işaret de Batılı otomotiv işçilerinin gece vardiyalarında yeniden çalışmaya istekli olmaları. Geçen yılın ağustos ayında Jaguar Land Rover'ın sahibi olan Hindistanlı endüstri devi Tata, İngiltere'nin Liverpool kentindeki fabrikasında gece vardiyalarını yeniden başlattığını duyurdu. Büyük Amerikan otomotiv şirketleri de 24 saat vardiya esasını daha fazla uyguluyor. Aynı zamanda zorlu çalışma koşulları ile düşük ücretlerin rekabette Batılı ülkeleri endişelendirdiği Güney Kore'deki otomotiv işçileri Hyundai ve Kia fabrikalarında gece vardiyasına son vermeyi başardı.
ABD ve İngiltere'de iş kanunlarının esnek oluşundan ötürü reshoring faaliyetinin daha mümkün olabileceği belirtiliyor. Ayrıca Batılı şirketlerin operasyonlarını kendi ülkelerinde muhafaza etmesi genellikle göçmen işçiler sayesinde oluyor. Örneğin Kanadalı Jenlo Apparel Manufacturing imalat şirketi Vietnamlı ve Çinli göçmen işçileri istihdam ediyor. Amerika'da ucuz iş gücünün öenmli bir bileşeni de legal olsun illegal olsun Meksika'dan gelen göçler meydana getiriyor. İnsan kaynakları şirketi Manpower'ın üst düzey yetkililerinden Darryl Green, "İnsanların ülkeler arasında serbest dolaşımına ne kadar izin verilirse, şirketlerin deniz aşırı strateji arayış ihtiyacı o kadar azalır" diyor.