"AB için Türkiye'ye rica etmemiz gerekiyor"

Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, "Türkler Avrupa'ya ait olmak için yalvarmak zorunda değil. Bizim ulusal çıkarlarımız açısından Türkiye'ye rica etmemiz gerekiyor. Bu iki tarafın da kazanacağı bir durumdur" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANTALYA - Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Antalya Kundu'da düzenlenen 3. Uluslararası Resort Turizm Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Türkiye'de bir ev satın aldığını ancak nereden satın aldığını söylemek istemediğini söyledi. 

Türklerin son derece mükemmel ev sahipleri olduğunun sadece Almanya'da değil, bütün dünyada bilindiğini anlatan Schröder, "İç siyasetindeki tartışmalara karışmamaya dikkat ederek, Türkiye'nin dünyaya açık, açık görüşlü ev sahibi namının devam edeceğini ummaktayız. Hepimiz Türkiye ile sempatik ve sıcak bir ilişki içindeyiz ve öyle kalmayı da istiyoruz" diye konuştu.

Coğrafya, kültürel çeşitlilik ve konukseverliğin Türkiye'nin dünya çapındaki imajını belirleyen faktörler olduğunu vurgulayan Schröder, "Turizm söz konusu olduğunda hizmetin ne kadar iyi olup olmadığı, konaklamanın ne kadar iyi olup olmadığı ile kısıtlı değildir. Bunun ötesinde sürdürülebilirlik, çevre koruması, kültürel mekanların ve coğrafyanın korunması konularının da dikkatle ele alınması gerekiyor. Turistler giderek daha fazla bu değerlere değer vermektedir" diye konuştu.

Schröder, geçen yıl dünya genelinde 1 milyardan fazla insanın yurt dışına seyahate çıktığını, bu rakamın insanlık tarihinde daha önce var olmadığını hatırlatarak, Dünya Ticaret Örgütü tahminleri doğrultusunda 2030 yılında turist sayısının 1,8 milyara çıkacağının öngörüldüğünü kaydetti.

Schröder, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her ülkedeki siyasi ve bölgesel istikrar, turizm için önemli. Siyasi istikrar, güven, güvenlik gibi koşullar, ekonomik büyüme için bir koşul oluşturmakta özellikle turizm branşında. Siyasi huzursuzluklar, büyük ekonomik gerilemeler, turizm sektörüne tehlike oluşturabilir. Mısır örneği bunu dramatik şekilde bize göstermiştir. Turistlerin bir ülkeye gitmemesi, o ülkede turizmden geçinmekte olan insanların hayatlarını doğrudan etkilemektedir. İşte bu bağlam, turizmin genel olarak bir ülkenin ve dünyanın bütün bölgelerindeki ekonomik kalkınma üzerindeki etkisini gösterir."

Avrupa'daki avro krizi

Schröder, Türkiye'de turizm sektörünün gelişmesinin Avrupa'daki ekonomik durumla da yakından ilişkili olduğunu söyledi. Avrupa ve AB'deki krizin geçen aylarda biraz hafiflemekle beraber henüz atlatılmadığını dile getiren Schröder, şunları kaydetti:

"AB'nin oluşturduğu siyasi birlik statik kalamaz, elde edilenle yetinmek mümkün değil. Refah ve barış bölgesi olmaya devam etmek için AB ve AB politikasının değişim göstermesi gerekiyor. Bunun için de siyasetin ağrılı da olsa acılı da olsa reform yapmaya hazır olması gerekiyor. İçinde bulunduğumuz politik kriz, AB'de yaşadığımız problemler, öncelikle bir avro krizi değildir. Bu kriz avronun dünyadaki değerini etkilemiyor. Dolarla, yenle, paundla kıyasladığınızda çok daha istikrarlı. Bu dışarıya dönük bir avro krizi değil. Ortak brimin konstrüksiyon hatasıdır. Ekonomi ve finans politikasının koordine edilmemiş olmasıdır."

Schröder, Avrupa'nın küresel ekonomi içinde yerini sürdürmek istiyorsa doğru kararların bugünden alınması gerektiğini bildirdi. Avrupa'nın siyasi birliğini daha da büyütmeleri gerektiğini dile getiren Schröder, ayrıca gerçek bir siyasi birliğe, federasyona ihtiyaç olduğunu anlattı. Schröder, "Avro birliğinin sürebilmesi için ekonomi ve finans politikasının koordinesine ihtiyaç var. Yoksa uzun vadede başarılı olmak mümkün olmayacak" dedi.

"Avrupa küresel boyutta bir cüce"

Avrupa Birliği alanında geriye atılan her adımın gelecek nesillerin hayatını zorlaştıracağını ifade eden Schröder, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyada iki kutup oluştu. ABD ve Çin'in liderliğinde Asya. Avrupa, bir zamanlar son derece güçlü, gururlu ülkelerin yaşadığı bir kıta ama gerçekleri de görmeniz gerekiyor. İngiltere, Fransa ya da Almanya gibi ülkeler, küresel boyutta baktığınızda aslında birer cücedir. 1900 yılında Avrupa'nın nüfusu dünya nüfusunun yüzde 24'ünü oluşturuyordu, bugün yüzde 10'u. 30 yıl sonra yüzde 7'sini oluşturacak. Bundan daha belirgin olan ekonomik dönüşümler olacaktır. Çin'in küresel ekonomiye katkısı oranı 2030 yılında beşte biri oranında artacak. Yani Çin, dünya ekonomisinin beşte birini oluşturacak. Avrupa'nın payı ise şu anda yüzde 30, yüzde 20'ye düşecek. Bizi gelecekte bekleyen tehlike bu. Çin, önümüzdeki 20 yıl içinde Avrupa ile aynı seviyeye gelecek. Burada bütün Avrupa'dan bahsediyorum."

"Brüksel'deki diplomatların Türkiye'ye davranışı hoşuma gitmiyor"

Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine de değinen Shröder, AB'nin Hrıstiyanlardan oluşan bir kulüp olmadığını vurguladı. Başbakanlığı döneminde Türkiye'nin AB'ye katılımını desteklediğini, bu desteğinin halen sürdüğünü anlatan Shröder, Türkiye'nin AB'ye katılması için 50 yıl önce Avrupalıların verdiği tarihsel bir söz olduğunu anımsattı. 20 yıl önce de AB'nin Türkiye'nin katılım koşullarını ifade ettiğini bildiren Shröder,  şöyle konuştu:

"Dış politikanın tutarlılığı açıından bu sözlerin yerine getirilmesi gereklidir. Brüksel'deki diplomatların Türkiye'ye davranışları pek hoşuma gitmiyor. İşleri yokuşa sürüyorlar. Ülkenizdeki vatandaşlarda da bunun sonucunda AB'ye yönelik bir bıkkınlık oluştu. Hepimiz şunu görüyoruz aslında: AB'ye yaklaşmış olduğu gerçeği ve hükümetin akıllı ekonomi politikası sayesinde Türkiye, gerek ekonomik gerekse siyasi açıdan dünyanın en ilginç ülkelerinden birisi haline gelmiştir. Türkiye'nin AB'ye katılımı hem AB hem Türkiye açısından kazançtır. Türkler Avrupa'ya ait olmak için yalvarmak zorunda değil. Bizim ulusal çıkarlarımız açısından Türkiye'ye rica etmemiz gerekiyor. Bu iki tarafın da kazanacağı bir durumdur. "

"AB bu devi kaybetmeyi göze alamaz, böyle bir lüksü yok"

Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecinde üzerine düşeni yaptığını belirten Shröder, bugüne kadar atılmış adımların da zarar görmemesi gerektiğini bildirdi.

Türkiye'nin ekonomik açıdan AB üyesi birçok ülkeden daha ileri olduğuna işaret eden Shröder, "Dolayısıyla Türkiye'nin katılımının ardında büyük bir ekonomik potansiyel var. Patlayan bir ekonomi var. Bu potansiyel AB'nin gözünden kaçmamalıdır. Biz Avrupalılar, Avrupa ekonomileri arasında altıncı sırada olan ama fiili olarak üçüncü sırada bulunan bu büyük devi kaybetmeyi göze alamayız. AB, Türkiye'yi kapı önüne bırakma risikni göze alamaz, böyle bir lüksü yok" diye konuştu.

Shröder, Türkiye'nin AB üyeliğinin önündeki engelin ne olduğunun sorulması üzerine de şöyle konuştu:

"Türklerde haklı olarak 'Bizimle oyun onanıyor' diye bir isteksizlik oluştu. Bunu biraz da Brüksel'in eksik dinamizmine bağlıyorum. Türkiye ara sıra da olsa siyasi olarak farklı bir yöne saptı. Yani kendisini bir Asya gücü olarak tanımladı. Yer yer bu görüşten saptı. Yeni Osmanlı anlayışı hakim oluyor gibi oldu ancak bütün bunları bir kenara bırakacak olursak toplumun 'Evet biz katılıyoruz' demesi gerekiyor. Bunu 'Her iki taraf için de faydalı olduğu için istiyoruz' demeli."

18,9 Alman tatil için "Türkiye" dedi

Alman Turizm Araştırma Merkezi Onursal Başkanı Armin Vielhaber de "Türkiye için Alman seyahat pazarı" konulu araştırmanın sonuçlarını açıkladı.

Vielhaber, araştırma kapsamında Almanya'da gerçekleştirdikleri ankete göre, 2013-2015 yıllarında 18,9 milyon Alman'ın tatil için Türkiye'ye gideceğini söylediğini anlattı. Bu turistlerden 4,9 milyonunun, Türkiye seyahatlerine "kesin" gözüyle baktığını belirten Vielhaber, şöyle konuştu:

"2013-2015 yıllarında tatil için Türkiye'ye geceğini söyleyen Alman tatilcilerin yüzde 60'ının taahhütünün gerçekleşmesi durumunda bu, üç yıllık dönemde 12 milyonluk potansiyel anlamına geliyor. Türkiye özellikle iyi fiyat, hizmet dengesi ve misafirperverlik özellikleri sayesinde bu başarıda pay elde etti. Bir takım zaafları da var. Mesela çevre konularındaki eksiklik, bisiklet severler veya yürüyüş, trekking yapmayı sevenlere arzdaki eksiklikler zaaf olarak belirtilebilir."

Herşey dahil tesis işletmecilerine sürdürülebilirliğe devam etmeleri çağrısında bulunan Vielhaber, bu sayede yeni yapıların geleceğe hazırlanabileceğini vurguladı.