"Çözüm sürecinde güven bunalımı mı?"

İngiliz yayın kuruluşu BBC, Lice ve Diyarbakır'daki olaylara dikkat çekerek, "çözüm süreci"nde bir güven sorununun yaşanıp yaşanmayacağı konusunu irdeledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

LONDRA – Türkiye'de meydana gelen son gelişmeler, "çözüm sürecinde güven bunalımı mı?" sorularına yol açıyor. 

İngiliz yayın kuruluşu BBC, Lice ve Diyarbakır'daki olaylara dikkat çekerek, "çözüm süreci"nde bir güven sorununun yaşanıp yaşanmayacağı konusunu irdeledi. BBC haberinde, "Diyarbakır sokakları, Kürt sorununun şiddetten arındırılması için görüşmelerin başlamasından bu yana ilk defa ölüm ve yaralanmalara yol açan çatışmalara sahne oluyor" dedi. 
Kürt tarafında, diyalog sürecinin ikinci aşamasında yerine getirileceği söylenen yasal ve anayasal düzenlemeler için beklentinin yerini umutsuzluğa bırakabileceği yorumunu yapan BBC, "Taraflar, ortaya çıkan 'güven' sorunundan ve diyalog sürecine düşen gölgelerden birbirini sorumlu tutmayı sürdürüyor" değerlendirmesinde de bulundu.

Kötüye gidiş alametleri
BBC, sürecin görmekte olduğu zararın boyutu ve sorumlusu konusunda çeşitli görüşlerin öne sürüldüğünü kaydettiği haberinde, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin açıklamalarına da yer verdi. BBC'ye konuşan Elçi, "Akil İnsanlar Heyeti"nin raporları doğrultusunda demokratik taleplerin tartışılmaya başlanacağı sırada gerginliğin tırmandığına dikkat çekti. 
Elçi, Başbakan Erdoğan'ın, seçim barajının düşürülmesi ve anadilde eğitim gibi konuların gündemde olmadığına ilişkin sözlerinin sürece olan güveni sıkıntıya soktuğu görüşünü de öne sürdü. 
Cizre'de yüzleri örtülü militanların "asayiş" adı altında kimlik kontrolü yaptığını hatırlatan Elçi, bunun hemen ardından Lice'de askeri kolluk güçlerinin göstericilere "hedef gözeterek" ateş açmasıyla bir kişinin öldüğünü, bunun ardından da bir uzman çavuşun kimliği belirsiz bir grup tarafından kaçırıldığını söyledi. 
BDP'nin demokratik talepleri dile getirmek için yapmak istediği yürüyüşün engellenmesinin ise "yasaya ve hukuka aykırı" olduğunun altını çizen Baro Başkanı, "Bütün bunları sürecin kötüye gidiş alametleri olarak ortaya koyabiliriz" şeklendi konuştu. 

2200 kişi dağa çıkarıldı
İktidar partisinin Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ise, "Bu bir takım oyunu. Herkes bu sürece uygun davranacak, bu sürece elinden gelen katkıyı sunacak" diyerek, hükümetin tek taraflı olarak sorumlu tutulmasına karşı çıktı. 
Hükümetin somut adımlar atmakta gecikmesine veya TBMM'nin kapanmasına dair eleştirilerin kabul edilebileceğini söyleyen Ensarioğlu, diğer yandan "adam kaçırma" ve "şantiye yakma" gibi eylemlerin devam ettiğine dikkat çekti. 
Dağdaki militanlar indirilmeye çalışılırken, diyalog sürecinin başlamasından bu yana "2 bin 200 kişinin dağa çıkarıldığını" ifade eden Ensarioğlu, "Birbirimizi suçlama zamanı değil, elbirliğiyle bu sorunu çözme zamanı. BDP ve PKK'nin artık demokratik, siyasal yöntemlere başvurması gerekiyor" sözlerini de kullandı. 

Erdoğan ve Öcalan'ın kader birliği

Bu arada, sürecin' ilerlemesi konusunda Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan'ın izleyeceği stratejinin ve siyaset tarzının belirleyici olduğunu düşünen Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı ve Van Milletvekili Aysel Tuğluk, Öcalan'ın "hükümet gerekeni yapmasa bile" süreci ilerletmekte kararlı olduğunu belirterek, "Kürt tarafı kendi üzerine düşen sorumlulukları yaptı" şeklinde konuştu. 
Tuğluk, hükümetin atması gereken adımların başında, demokratik siyasetin önündeki bütün yasaların değişmesinin olduğunu vurguladığı açıklamalarında, örnek olarak seçim barajı ve KCK davalarında "tutuklu siyasetçiler" konularını gösterdi. 
"İrademizi AKP'ye teslim etmiş değiliz. Örgütlülüğümüz var, gücümüz var, irademiz var" diye konuşan Tuğluk, BDP ile AKP arasında Ekim ayına kadar ortak çalışma yürüterek yasal düzenlemeler yapılması konusunda bir mutabakat sağlanması gerektiğini de savundu.