Riskler CFO'ların uykularını kaçırıyor
Alman yayın grubu Frankfurter Allgemeine Zeitung'a ait Financial Gates'in yayınladığı FINANCE'ın, aralarında DÜNYA Gazetesi'nin de bulunduğu sponsorlarının da desteğiyle ev sahipliği yaptığı 4'üncü CFO Gelişen Avrupa ve BDT Zirvesi'nin ana gündem başlıkla
2011 yılında şirketlerini işini zorlaştıran sadece Avrupa'daki borç krizi değildi. Kuzey Afrika'daki ayaklanmalar, Japonya'daki deprem, tsunami ve sonrasında yaşanan nükleer felaket de bazı şirketleri yaraladı. Hesapta olmayan bu tip beklenmedik riskler, şirketlerin satışlarının azalmasına, tedarik zincirlerinin kopmasına, üretim tesislerinin zarar görmesine, diğer yandan finans piyasalarında oynaklığın artmasına neden olabiliyor. CFO'lar böyle dönemlerde şirketlerini ayakta tutmaya çalışıyor.
Alman yayın grubu Frankfurter Allgemeine Zeitung'a ait Financial Gates'in yayınladığı Finance'in, aralarında DÜNYA Gazetesi'nin de bulunduğu sponsorlarının da desteğiyle ev sahipliği yaptığı 4'üncü CFO Gelişen Avrupa ve BDT Zirvesi'nin (CFO Summit Emerging Europe & CIS) ana gündem başlıklarından birini risk yönetimi oluşturdu.
200'ün üzerinde CFO'nun düzenlenen atölye çalışmaları ve panellerde, kurumsal finans deneyimlerini paylaşma imkanı bulduğu Viyana'daki iki günlük zirvede, CFO'ların uykularını kaçıran 'beklenmedik risklere' karşı neler yapılabileceği tartışıldı. CFO'lar, ortaya çıkabilecek riskler nedeniyle müşterilerini kaybetmekten, tedarik zincirlerinin kopmasından ve üretim tesislerinin hasar görmesinden endişe ettiklerini belirtirken, zirve öncesinde FINANCE tarafından yapılan bir anket Doğu ve Orta Avrupa'daki şirketin tüm endişelerine karşın risk yönetimlerine yaklaşımlarını geliştiremediklerini ortaya koydu.
Oran: Yerel ortaklar kilit önemde
CFO Zirvesi'nde düzenlenen risk yönetimi konulu panelde, beklenmedik durumlar karşısında alınması gerek önlemler tartışıldı. Panele konuşmacı olarak katılan Hacı Ömer Sabancı Holding Bütçe, Konsolidasyon ve Yatırımcı İlişkileri Direktörü Barış Oran, faaliyet gösterdikleri gelişmekte olan ülkelerde yerel ortaklarının krizden çıkışta önemli bir rol oynadıklarını belirtti. Örneğin Mısır'da ayaklanma yaşandığı dönemde üretimlerinin iki hafta aksadığını, ülkeye mal giriş çıkışında sorun yaşandığını dile getiren Oran, karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümünde yerel ortaklarının katkısının büyük olduğunu kaydetti.
Sabancı; Kordsa ve Temsa ile yaklaşık 10 yıldır Mısır'da üretim yapıyor. Oran, gerek yerel ortakları, gerekse Sabancı Holding'in faaliyet gösterdiği ülkedeki iyi imajı sayesinde güvenlik sorunu yaşamadıklarını ifade etti. 'Global düşün, yerel uygula' fikrine katıldığını ifade eden Barış Oran, gelişmekte olan ülkelerdeki yerel ortaklarının doğru insanları bulma, bürokratik sorunları daha hızlı aşma, doğru şekilde harekete geçme imkanı verdiğini söyledi. Bulundukları ülkedeki siyasi hareketleri yakından takip ettiklerini ve bu nedenle acil durumlara karşı hazırlıklı olduklarını da vurguladı. Oran ayrıca risk yönetimi kapsamında pro-aktif davrandıklarını vurgulayarak, yatırım yaptıkları ülkelerdeki kur hareketlerine ve faize karşı kendilerini güvence altına aldıklarını, bazı sigorta enstrümanları kullandıklarını ekledi.
Stok tutun ve üretim bölgelerini çeşitlendirin
Risk yönetimi konulu panele, 11 Mart'ta Japonya'yı vuran depreminin kurbanlarından ilaç devi Daiichi Sankyo Avrupa'nın CEO'su Reinhard Bauer da katıldı. Japonya'daki iki tesislerinin depremde hasar gördüğünü, geçici olarak üretimlerine ara vermek zorunda kaldıklarını, altyapının zarar görmesi nedeniyle çalışanların işe gidemediklerini anlatan Bauer, ancak Japonya'nın deprem kuşağında bulunması nedeniyle şirketlerin ve insanların sistemik risklere karşı hazırlıklı olmayı öğrendiklerini dile getirdi.
Ülkenin şartlarının nedeniyle Daiichi Sankyo'nun da risklere karşı hazırlıklı olduğunu belirten Bauer, tahliye ve acil durum prosedürlerinin düzgün bir şekilde işlediğini söyledi. Üretim tesislerinin altı farklı bölgede konumlandırılmış olmasının da krizin üstesinden gelmelerinde önemli bir rol oynadığının altını çizen Bauer, üretimi çeşitlendirmenin çok büyük önem taşıdığını, böylelikle üretimin zaman ve maliyet kaybı olmadan bir tesisten diğer tesise kaydırılabildiğini kaydetti. Bauer ayrıca büyük bir stok oluşturmanın, şirketin teslimatlarını zamanında yapabilmesi için önemli olduğunu belirtti. Bauer şirketlerin beklenmedik risklere karşı hazırlıklı olması gerektiğini ancak ne yazık ki birçok firmanın bunun farkında olmadığını ifade etti
Siyasi risklere dikkat
Panelin bir diğer konuşmacısı Avrupa'nın önde gelen hukuk firmalarından Noerr'ın kıdemli danışmanlarından John C. Kornblum, ise bazı risklerin önceden saptanamadığını hatırlattı. İsrail'in komşuları Mısır ve Suriye'deki gelişmelere işaret eden Kornblum, "İsrail halkı ve hükümeti, 1 yıl önce tahmin bile edemeyecekleri bir durum ile karşı karşıya kaldı" dedi. ABD'nin eski Almanya Büyükelçisi olan Kornblum, ülkelerin taşıdığı siyasi risklere karşı bir diğer örnek olarak ABD'de Çay Partisi'nin yükselişini gösterdi. Rusya'da da siyasi risklerin tehlikeli bir çıkışta olduğunu belirten Kornblum, "Rusya'da bir milyoner olsam, doğrusu yatırımların içim endişeye kapılırdım" dedi.
Alman bankacılık grubu Commerzbank'ın Orta ve doğu Avrupa faaliyetlerinin başındaki Andre Carls ise, risklerden bu denli korkmanın uluslararası yatırımların önüne set çekeceği uyarısında bulundu. Diğer yandan, risk yönetiminde en önemli noktalardan birinin müşterilerle ve çalışanlara şeffaflığa dayalı iyi ilişkiler geliştirmek olduğunun altını çizdi.
Finans müdürleri gelecek altı aydan umutlu
CFO Zirvesi öncesinde FINANCE tarafından yapılan anket, gelişmekte olan Avrupa'daki bölgesel finans müdürlerine seslerini duyurma fırsatı verdi. 20 ülkeden 125 finans yetkilisinin katıldığı anket bölgedeki trendlere ışık tuttu. Görünen o ki, Avrupa'da aylardır haber sayfalarını meşgul eden Euro Bölgesi'nin dertleri, Avrupa'daki şirket yöneticilerinin de kafasını yoruyor. Anket sonuçları, Avrupa'da işler kötü gitmesine rağmen, euronun cazibesini koruduğunu ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 70'i Euro Bölgesi'ni hala içinde olmak için cazip bir alan olarak niteledi. Katılımcıların sadece yüzde 25'inin Euro Bölgesi üyesi olduğu göz önüne alındığında, CFO'ların, euronun bir parçası olarak kurlardan kaynaklanan riskleri en aza indirmeyi istediği görülüyor.
CFO'ların yüzde 70'i Euro Bölgesi krizinin faaliyetlerini olumsuz etkilediğini bildirdi. En büyük sorunları ise belirsizlik. CFO'ların yarısından fazlası iş planlamanın güçleştiğini, yüzde 40'ı ise finansman maliyetlerinin arttığını belirtti. Katılımcıların yüzde 16'sı banka kredilerinin kuruduğuna dikkat çekti. Yöneticilerin üçte biri borçlanma maliyetlerinin arttığını söylerken, yüzde 50'si bir değişiklik yaşamadığını, yüzde 15'lik şanslı bir kesim ise maliyetlerinin azaldığını ifade etti.
Katılımcıların yüzde 25'ini, cirosu 500 milyon euronun üzerindeki şirketler oluşturmasına karşın, katılımcıların sadece yüzde 6'sı sermaye piyasalarını en önemli finansman kaynağı olarak gösterdi. Sadece yüzde 4'ü sermaye piyasalarını ikinci önemli finansman kapısı olarak nitelerken, yüzde 13'lük kesim üçüncü önemli kaynak olarak sermaye piyasalarına işaret etti. Bunun yerine bölgede fonlama için banka ürünleri tercih edildi. Katılımcıların yüzde 37'si, banka kredisinin kendileri için en önemli finansman olduğunu belirtti. Ancak şirketler için banka kredilerinin önemi artarken, bu kredilere erişimin zorlaşması rahatsızlık yaratıyor.
Tüm sorunlara karşın, Avrupa'daki finans müdürleri geleceğe iyimser bakıyor. Katılımcıların yüzde 40'tan fazlası, şirketlerinin gelecek yarı yıldaki sonuçlarının son altı aydan daha iyi olmasını beklerken, sadece yüzde 22'lik kesim sonuçların kötüleşeceği tahmininde bulunuyor.