Trump'ın Kudüs kararı neden bu kadar gürültü kopardı?

Trump'ın Batılı ve Arap müttefiklerinin uyarılarına rağmen Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması dünya gündeminde sıcaklığını koruyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin on yıllardır izlediği Ortadoğu politikasına ters düşen bir karar alarak geçen hafta Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı.

Trump, ayrıca yönetiminin Tel Aviv'deki Amerikan büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma sürecini başlatacağını açıkladı.

Trump'ın Batılı ve Arap müttefiklerinin uyarılarına rağmen aldığı bu karar bölgesel istikrarı tehdit edebilir.

Trump neden Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı ve büyükelçiliği oraya taşımayı planlıyor?

ABD'deki İsrail yanlısı politikacılar, büyükelçiliğin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınması yönünde uzun süredir baskı yapıyor.

ABD başkanlığına Ocak ayında gelen Trump'ın seçim vaatleri arasında Tel Aviv'deki büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması da yer alıyordu.

Bu karar Trump'ın siyasi destek tabanındaki pek çok muhafazakâr ve Protestanı hoşnut edebilir. Bu kişilerin çoğu, İsrail'in Kudüs üzerindeki iddiasının siyaseten de tanınmasını destekliyor. Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Trump tarafından İsrail'e atanan Büyükelçi David Friedman'ın hem Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması ve hem de büyükelçiliğin taşınması için ısrarcı oldukları düşünülüyor.

ABD'nin kararına karşı 'İstanbul' kararıABD'nin kararına karşı 'İstanbul' kararı

Kudüs, Ortadoğu sorununda neden bu kadar önemli bir rol oynuyor?

Din, siyaset ve tarih.

Kudüs, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi üç büyük tek tanrılı din için kutsal olan bir kent ve her birinin burada büyük dinsel önem taşıyan mekanları bulunuyor. Kudüs binlerce yıldır bu kentte yaşayanlar arasında mücadelelere konu olduğu gibi, Romalılar, Haçlılar, Osmanlılar ve İngiliz İmparatorluğu ve günümüzde de İsrail devleti ve Arap komşuları arasında paylaşılamıyor.

İsrail hükümeti Kudüs'ü ülkenin ebedi ve bölünmez başkenti olarak görüyor, ancak bu iddia uluslararası olarak kabul görmüyor.

Doğu Kudüs'ün ileride kurulacak bir Filistin devletinin başkenti olması gerektiğini söyleyen Filistinliler de, bu konuda aynı derecede güçlü duygulara sahip. Kudüs'ün farklı isimleri var. Yahudiler Jerusalem (Kudüs) veya Yerushalayim derken ve Araplar, "Kutsal" anlamına gelen el-Quds olarak adlandırıyor.

Ancak Kudüs, günümüzdeki bu iki tarafı çok aşan bir öneme sahip.

Kudüs'te yer alan Eski Şehir'in merkezinde bulunan ve Yahudilerin Har ha-Bayit ya da Tapınak Tepesi olarak bildikleri tepe, uluslararası olarak Müslümanlar tarafından Harem-i Şerif ya da El Aksa olarak bilinir.

Bu tepe, antik çağdaki Yahudi tapınaklarının bulunduğu yer ancak toprak üstünde bugün sadece Büyük Herod tarafından inşa edilmiş bir istinat duvarı kalmış. Batı Duvarı (ya da Ağlama Duvarı) olarak bilinen bu yer, Yahudiler için kutsal bir dua mekanı.

Duvarın birkaç metre yakınında ve biraz yükseğinde İslamiyet'in iki kutsal mekanı olan Kubbet-üs Sahra ve 8. yüzyılda inşa edilen Mescid-i Aksa yer alıyor. Müslümanlar bu mekanı, Mekke ve Medine'den sonra İslam'da en kutsal üçüncü yeri olarak kabul ediyor.

Kudüs, burayı İsa peygamberin vaaz verdiği, öldüğü ve yeniden dirildiği yer olduğuna inanan Hıristiyanlar için de önemli bir hac yeri.

Kudüs'ün şimdiki statüsü nedir ve Kudüs'te büyükelçiliği bulunan herhangi bir ülke var mı?

İngiliz egemenliği 1948'de sona erdiğinde, Ürdün ordusu Eski Şehri ve Arap Doğu Kudüs'ü işgal etti. İsrail Doğu Kudüs'ü 1967 savaşında Ürdün'den aldı, ardından da ilhak etti. İlhak, uluslararası düzeyde meşru görülmüyor.

İsrail parlamentosu 1980'de "tam ve birleşik" Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden bir yasayı kabul etti, ancak Birleşmiş Milletler Doğu Kudüs'ü işgal altında, kentin statüsünü ise İsrail ile Filistin arasındaki müzakerelerle çözülene dek tartışmalı olarak kabul ediyor.

Bazı ülkelerin geçmişte Kudüs'te büyükelçilikleri bulunuyordu ancak bunlar birkaç yıl önce Kudüs'ten taşıdılar. Ürdün Kralı, Müslümanların kutsal yerlerinin muhafazası ve bakımından sorumlu.

İleride ne olabilir? Kudüs daha önce gerilim noktası oldu mu?

Gerilimin tırmandığı Kudüs'te daha önce de egemenlik ve din konularındaki anlaşmazlıklardan ötürü şiddet olayları yaşandı.

Mesih Hıristiyan inancında bir Avustralyalı 1969'da Mescid-i Aksa'yı yakmaya çalıştı. Başaramadı, fakat yapıda hasara yol açtı. Altı Gün Savaşının üzerinden ancak iki yıl geçmişken Ortadoğu'nun siyasi ortamı o kadar gergindi ki, bu saldırı Arap dünyasında bir öfke seli yarattı.

O dönemde İsrailli siyasetçi ve muhalefet lideri olan Ariel Şaron 2000 yılında bir grup İsrailli milletvekilini Yahudilerin Tapınak Tepesi dedikleri Harem-i Şerif alanına götürdü.

Filistinlilerin protesto gösterileri düzenlemesiyle El-Aksa İntifadası olarak da bilinen ikinci Filistin ayaklanmasını doğuran şiddetli çatışmalar yaşandı.

İsrail'in El Aksa'nın girişine metal detektörleri kurması üzerine, bu yıl Temmuz ayında aynı yerde ölümlü çatışmalar yaşandı.

İsrail, iki İsrail polisinin İsrail uyruklu iki Arap saldırgan tarafından öldürülmesinin ardından El Aksa girişine metal detektörler kurmuştu.

Son günlerde Filistinli gruplar protesto gösterileri için çağrı yapıyorlar.

Ortadoğu'daki Arap liderler ise tek taraflı bir Amerikan hareketinin bölgede karışıklık yaratacağı ve uzun süredir kesilmiş olan İsrail-Filistin barış görüşmelerinin yeniden başlatılması çabalarına engel olacağı uyarısı yapıyorlar.