Türkiye'nin İngilizce seviyesi ne durumda?

İngilizce Yeterlilik Endeksi'nde Türkiye, 54 ülke arasında 32'inci sırada yer alırken, bu seviye "düşüğün biraz üstünde" olarak belirlendi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - İngilizce düzeylerine göre ülkelerin sıralamasını yapan EF Education First'ün İngilizce Yeterlilik Endeksi'nde Türkiye, 54 ülke arasında 32'inci sırada yer aldı.
 
Yeterlilik düzeyleri 5 kategoriye ayrılan testlerde Türkiye'nin İngilizce yeterlilik düzeyi 4'üncü sırada, "düşüğün biraz üstünde" konumlandı. Yeterlilik düzeyinde ilk 10 ülke İsveç, Danimarka, Hollanda, Finlandiya, Norveç, Belçika, Avusturya, Macaristan, Almanya ve Polonya olarak sıralandı.
 
EF Education First Yurtdışı Akademik Programlardan Sorumlu Başkan Peter Holzknecht, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Türkiye'nin yeterlilik sıralamasındaki yerinin düşüklüğünün farklı nedenleri olabileceğine işaret ederek, "Ana sebebin kültürel olduğunu düşünüyorum. İngilizce'nin diğer ülkeleri etkilediği kadar Türkiye'yi etkilememesi olabilir. Türkiye'yi İspanya ve İtalya gibi güçlü yerel kültüre ve yerel lisana sahip güney Avrupa ülkeleriyle beraber gruplayabiliriz. Kuzey Avrupa'da bireyler İngilizce'ye günlük hayatta çok daha fazla maruz kalıyor. Türkiye'de gençler ve çocuklar küçük yaşlarda İngilizce ile çok fazla haşır neşir olmuyorlar" dedi.
 
Okullarda verilen eğitimin bir diğer neden olduğunu dile getiren Holzknecht, İngilizce'nin günlük hayatta duyulmadığı ülkelerde çocukları ve gençleri yazılı ve sözlü İngilizce konusunda daha yeterli hale getirmenin kolay olmadığını, yeterlilik seviyesini, okulda ve okul dışında İngilizce'ye maruz kalma derecesinin etkilediğini söyledi.
Holzknecht, Türkiye'deki İngilizce eğitiminin birçok ülkeyle rekabet edebilecek düzeyde olduğunu belirterek, "Türkiye'nin de dahil olduğu birçok ülkede, İngilizce eğitimde sadece teknik bilgiye önem veriliyor. Dil bilgisi, kelime bilgisi, cümle yapısı gibi şeylere odaklanılıyor. Bundan dolayı öğrenciler konuşmakta, iletişim kurmakta zorluklar yaşıyorlar. Öğrencileri teste soktuğumuzda Türk öğrencilerin teknik bilgileriyle pratikte uygulaması arasında çok büyük farklar olduğunu gördük" diye konuştu.
 
Listenin üstündeki ülkelerde durum
Genç yaşta dil öğrenmenin çok avantajı olduğunu kaydeden Holzknecht, çocukların 7-8 yaşına kadar öğrendikleri dilin ana dil düzeyinde olduğunu ancak 8-9 yaşından sonra öğrendikleri dillerin yabancı dil olarak kaldığını belirtti.
 
Holzknecht, "erken yaşta İngilizce öğrenme"nin, İngilizce düzeyi yüksek olan ülkelerin bu yeterliliği nasıl sağladığının çıkış noktası olduğunu kaydederek, "Çoğu Avrupa ülkesi bunun farkına vardı ve çocuklara daha kreşten İngilizce konuşmaya başlatıyor. Öğretmenlerin de İngilizce düzeyleri çok önemli. İngilizce öğrenmek sadece teknikleri, teorileri öğretmek değildir. Öğretmenler bunun farkında olmalı ve daha çok iletişim kurmayı, konuşmayı öğretmeliler. Bunu yaşadığınız ülkede yapmak oldukça zor olabiliyor. İskandinavya gibi listenin üstündeki ülkelerde, okullarda oldukça modern eğitim modelleri uygulanıyor" dedi.
 
İsveç ve Danimarka gibi kuzey ülkelerinin yeterlilik listesinin ilk sıralarında yer aldığına değinen Holzknecht, şu bilgileri verdi:
"Bu ülkelerden sonra listede Hollanda, Finlandiya, Norveç gibi ülkeler yer alıyor. Ardından İngilizce ile aynı kökten gelen dillere sahip ülkeler geliyor. Almanya, Avusturya gibi ülkelerin dilleri İngilizce ile aynı kökenden geldiği için onların öğrenmeleri daha kolay oluyor. Hollanda'ya ve Belçika'ya bakarsak, ülkeleri küçük olduğu ve Felemenkçe dünyada çok konuşulan bir dil olmadığı için İngilizce öğrenmeye daha çok önem veriyorlar. Ama Türkiye'ye baktığımızda, çok büyük etki alanı var, geniş bir coğrafyaya ve güçlü bir yerel kültüre ve pazara sahip, bu nedenle İngilizce yeterlilik düzeyi listenin alt taraflarında.
Bu ülkelerde İngilizce izlenilen dizi ve filmlerin ve radyo programlarının etkisi çok fazla. Fazla dublajlı program yok. Çocuklar Amerikan dizilerini İngilizce izleyerek büyüyor."
 
Çözüm, öğrencilerin daha fazla İngilizce'ye maruz kalmasını sağlamak
Holzknecht, Türkiye'deki İngilizce performansının genel eğitim performansından düşüklüğünün, dilin daha çok teorik olarak öğretilmesi ve pratiğe fazla dökülememesinden kaynaklandığını belirterek, çözümün, "öğrencilerin daha fazla İngilizce'ye maruz kalmasını sağlamak" olduğunu belirtti.
Bunu yapmanın en iyi yolunu "öğrencilerin yurt dışına gitmesi" şeklinde açıklayan Holzknecht, "Okullar öğrencileri konuşmaya teşvik etmek yerine daha fazla hatalara odaklanıyor olabilir. Hatalara dikkati çekmek de elbette önemli ancak öğrencilerde öz güven oluşturmak da gerekiyor. Kendine güveni olan biri hata yapsın yapmasın, konuşmaktan çekinen birinden her zaman daha önde olacaktır. Bu güven problemini aşmanın en iyi yolu da yurt dışında İngilizce'nin anadil olduğu bir ülkede, bir kültürde yaşamak" dedi.
 
İngilizce ile Türkiye ekonomisi arasındaki bağ
Peter Holzknecht, İngilizce'nin ticaretin ana dili konumunda bulunduğuna dikkati çekerek, İngilizce ile Türkiye ekonomisi arasındaki bağın, diğer ülkelerle arasındaki ilişkiden geçtiğini belirtti. Holzknecht, Türk şirketlerinin yurt dışında, yabancı şirketlerin de Türkiye'de iş yaptığını ve eleman alımlarında İngilizce'nin temel özellik olarak arandığını söyledi.
Türkiye'yi, gelişmekte olan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ile karşılaştıran Holzknecht, şunları söyledi:
"Rusya ve Türkiye araştırmamızda birbirlerine oldukça yakın bir seviyede. Brezilya çok daha düşük bir seviyede. Çin'in seviyesi de düşük ancak arayı kapatmaya devam ediyor. Hindistan bunlar arasında farklı bir konumda çünkü İngilizce bu ülkedeki resmi diller arasında yer alıyor. Doğru bir sıralama oluşturmak oldukça zor çünkü nüfusun iyi eğitimli kesiminde İngilizce ana dil düzeyinde konuşuluyor. Diğer segmentler ise en altlarda yer alıyor. Bahsettiğimiz 3 pazara kıyasla Rusya ile birlikte Türkiye'nin bu grubun en üst seviyesinde yer aldığını söylemek mümkün."