YÖK Başkanı: Sınav soruları açıklanmayacak, çünkü...
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, ÖSYM'nin sınav sorularını yayınlamama kararına ilişkin açıklamalarda bulundu
ANKARA - YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, Çetinsaya, "Yarının Liderleri Projesi"nin lansman toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin "Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nın yarın yapılacağını hatırlatması ve önerisinin olup olmadığını sorması üzerine Çetinsaya, öğrencilere başarılar diledi ve her şeyin gönüllerince olması temennisinde bulundu.
Öğrencilerden müsterih olmalarını isteyen Çetinsaya, son yıllarda yükseköğretim alanının çok büyüdüğünü, hepsinin mutlaka hayallerini gerçekleştirebilecekleri bir imkan sunduklarını söyledi.
Şu anda üniversitelerde kontenjan sayısının 900 bine çıktığını anlatan Çetinsaya, lise mezunlarının 800 bin olduğu bir ortamda, bunun çok büyük bir sayı olduğunu ifade etti.
Adayların tercih ettikleri yerleri kazanamamaları halinde bir takım yatay ve dikey geçiş politikaları, çift ana dal ve yan dal seçenekleriyle mutlaka hayallerine yardımcı olacak süreçleri başlattıklarını kaydeden Çetinsaya, tekrar tüm öğrencilere başarılar diledi.
Yarın kendi kızının da sınava gireceğini dile getiren Çetinsaya, "Tıpkı ona da tavsiye ettiğim gibi bütün yarın sınava girecek öğrencilerimize bu tür tavsiyeleri çok da duyuyorlar ama gerçekten hayat 160 dakikadan ibaret değil. Gerçekten de yarın girecekleri sınav hayatlarının en önemli sınavı değil. Mutlaka rahat olsunlar. Yeteri kadar çalıştılar, çabaladılar, hepsi gayret gösterdiler. Yarın ilerideki hedeflerini düşünerek önemli olan stressiz bir şekilde sınavlarını vermeleridir. Gerçekten de hayat 160 dakikadan ibaret değildir" dedi.
"ÖSYM'nin sınav sorularının açıklanmayacağına ilişkin kararının" anımsatılması üzerine Çetinsaya, YÖK ve ÖSYM'nin ayrı kurumlar olduğunu belirterek, kararın da kendi kararları olmadığını söyledi.
Çetinsaya, şöyle devam etti:
"Ben de bunu bir vatandaş olarak sürecin bir parçası olarak izliyorum bu tartışmaları. Şunu görüyorum, bu kararın alınmasını gerektiren teorik sebep haklı gözüküyor. Neden? Çünkü 30 yıldır soru sorula sorula ve bu sorular kamuoyuna mal edile edile giderek soru bankaları tükenmeye başlamış ve sorular zorlaşmaya başlamış. Yani eğer bu süreç soruları daha makul hale getirecekse, öğrencilerin şikayetlerini azaltacak duruma getirecekse desteklenebilir bir süreç. Aynı zamanda dünyada da örnekleri var. Ama şu psikolojik ortamda da tabii bunu savunabilmek ne kadar mümkün onu da bilemiyorum. Bu bakımdan da bu 2 milyon kişinin bir takım eleştirileri, beklentileri, heyecanları var. Sistemdeki teorik haklılıkla birlikte pratikteki haksızlık diyelim, çünkü her birey haklı, nasıl idare edilecek bilemiyorum. Herhalde kararlarını sanki gözden geçirebilirler diye düşünüyorum."
"Soruların açıklanmaması, hatalı soruların tartışılamamasına ilişkin bir sıkıntı doğurur mu?" şeklindeki soru üzerine Çetinsaya, bu konudaki teknikleri ve prosedürleri çok iyi bilmediğini, geçmiş yıllardaki gibi adayların şifreleriyle kağıtlarını görebilmesi halinde bu söylenenin gerçekleşmesinin muhtemel gözükmediğini, insanların zaten bireysel olarak yaptıkları doğru ve yanlışları görebileceğini kaydetti.
"Üniversiteye girişe ilişkin değişikliklerin" sorulması üzerine Çetinsaya, bu konuda paydaşlardan biri olduklarını ifade ederek, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu'nun 2014 yılı sonuna kadar bu konuda çalışma yapılması şeklinde bir kararı olduğunu anımsattı.
Bu çalışmanın yarın sınava girecek veya gelecek yıl girecek öğrencilerle bir alakası olmadığını, bu adayların müsterih olması gerektiğini ifade eden Çetinsaya, sürecin onlar için bildikleri gibi ilerleyeceğini belirtti.
Bundan sonraki yıllar için "Hayat 160 dakika mıdır" eleştirisine yönelik olarak 'bir şeyler yapılabilinir mi" diye düşünceler bulunduğunu aktaran Çetinsaya, şunları kaydetti:
"Bunlar sadece düşünce aşamasında. Nedir o? Sınavın yılda bir kaç kere yapılması. Stresin böylece azaltılması. 'Her şey testten ibaret, test neslinden oluşuyoruz' gibi eleştirilere, acaba sorular açık uçlu yapılabilinir mi? diye bir takım düşünceler dile getiriliyor. Aynı şekilde, sınavlar acaba elektronik ortamda yapılabilinir mi? Böylece, çok farklı sorular sorma imkanı da ortaya çıkar', diye bir takım düşünceler var. Bunların hepsinin ihtimal hesapları yapılıyor açıkçası. Dediğim gibi teorik olarak kulağınıza çok hoş gelen bir şey bazen pratikte imkansız olabiliyor. Ama bununla ilgili tabiri caizse fizibilite çalışmaları yürütülüyor. Ama bunların hepsi niyet aşamasındadır. Dediğim gibi henüz somutlaşmış, politikaya dönüşmüş bir karar yoktur. Olduğu zaman da Bilim Sanayi Teknoloji Yüksek Kurulu'nda tartışılacaktır."
Üniversite sınavlarının ortaöğretime geçişte uygulanan merkezi ortak sınavlara benzer bir şekilde yapılmasının da tartışıldığını aktaran Çetinsaya, bu önerinin öğrencinin ortaöğretim yılı boyunca aldığı puanların, yaptığı faaliyetlerin üniversiteye giriş puanını oluşturmasına gerektiğini isteyen bir felsefe olduğunu söyledi.
Bu tartışmanın da anlamlı olduğunu kaydeden Çetinsaya, buna ilişkin çalışmaların yapıldığını, öğrencinin kültür puanlarının, spor puanların, akademik başarısı dışındaki sosyal alanlardaki çalışmaların da yansıtılmasının mümkün olup olmayacağının da tartışıldığını ifade etti.
Bir merkezi sınavın şöyle ya da böyle Türkiye'de gündemde olduğunun altını çizen Çetinsaya, ÖSYM'nin yaptığı sınavların Türkiye'ye yaptığı katkıyı da unutmamak gerektiğini dile getirdi.
Çetinsaya, Türkiye'nin çok farklı yörelerinden ve kültürlerinden gelen çocukların, Türkiye'nin çok farklı yerlerindeki üniversitelerinde okuyabilmesinin, ÖSYM sisteminin toplumsal uzlaşmayı sağlayan bir yönü olduğunun da işareti olduğunu dile getirdi.
Kendisi hakkında internete düşen ses kayıtlarının sorulması üzerine Çetinsaya, "Bugün o kadar güzel bir gün ki... Yarın 2 milyon kişi sınava girecek. Bugün çok güzel bir faaliyet gerçekleştirdik. Önemli olan akademik hayattır, bilimsel ilerlemedir" dedi.