Saklı cennet Camili'de (Macahel) üç gün…

Karların yağdığı ılıman yağmur ormanlarına, dünyada üzerine kar düşen biricik çay bahçelerine ev sahipliği yapıyor Macahel… UNESCO bu bölgeyi Türkiye'de ilk "İnsan ve Biyosfer Rezervi" ilan etmiş… Havza, "Gen Koruma Alanı" olarak da tescillenmiş…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Çok özel bir yerde, bir mikro klimada, organik bir dünyadaydım üç gün boyunca; daha dündü, sislerin, masalsı görüntülerin arasından tırmanarak, ip gibi yokuşlardan inerek gezecektim o saklı bölgeyi… Bu yazıyı, doğal ormanların içinde, doğanın tüm seslerini, gece kuşlarını, çakalların ağlamalarını dinleyerek; başımı yukarı kaldırdığımda gökyüzündeki milyonlarca yıldızı seyrederek yazmaya başlamıştım… Artvin'de, Camili'deydim (Macahel)… Aşağıda akan derenin uğultusu, yağan yağmurun sesi, doğanın mis gibi kokuları eşlik ediyordu gecenin ıssızlığına…

Bölgede organik sebzecilik, meyvecilik, seracılık, arıcılık yapılması, doğa turları düzenlenmesi için bütün koşullar mevcuttu… 3-5 yıl önce neredeyse hiç olan altı köydeki toplam yatak sayısı 300'e ulaşmıştı…

Kültürel, doğal zenginlikler elle dokunulası yakındı; bilenler biliyordu biraz ötemde masum masum duran bir ladin, çalgı aletleri titreşim tablası olarak kullanıldığında dünyanın en makbul, en değerli ağacı olacaktı…

Öyle bir yerdi ki buralar, boz ayılara türküler düzülüyor, boğaların kılına zarar gelmeyen boğa güreşleri yapılıyor, gururla kollarda taşınan atmacalar besleniyor, başka hiçbir yerde üretilmesi mümkün olmayan saf Kafkas ana arıları üretiliyordu…

Karçal Dağları'ndan karların yağdığı ılıman yağmur ormanları, dünyada üzerine kar düşen biricik çay bahçelerine ev sahipliği yapıyordu Macahel'de… UNESCO bu bölgeyi 2005 yılında Türkiye'de ilk "İnsan ve Biyosfer Rezervi" ilan etmişti… Aynı yıl, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı havzayı, "Gen Koruma Alanı" olarak tescillemişti…

ANG Vakfı ve Macahel

Macahel'in bulunduğu bu havzaya, Ali Nihat Gökyiğit (ANG) Vakfı'nın konuğu olarak gelmiştik… ANG Vakfı havzada arıcılık, meyvecilik konularında eğitim, araştırma ve denetim çalışmalarını üstlenmişti. Ayrıca doğa turlarını çeşitlendirme ve altyapı geliştirme faaliyetlerinde rol almıştı. Tarım ilaçlarından uzak olan bu belde, 2009 yılında organik tarım ürünleri sertifikasına sahip olmuştu…

Vakıf, Artvin'in çay tarımı yapılan alanlarında katma değeri yüksek olan süs bitkisi yetiştirme çalışmalarını bir kırsal kalkınma projesi olarak başlatmıştı… Nihat Gökyiğit'in himayelerinde Artvinli kadınlara mikrofinans desteği de veriliyordu…

Havza, biyolojik çeşitliliği, endemik bitki ve hayvan türlerini barındırması, çok sayıda nesli tehlike altında nadir ya da endemik sürüngen, yarasa, çift yaşamlı kelebek ve tatlısu balığına da ev sahipliği yapmasıyla da önemliydi. Tıbbi ve aromatik birçok bitkinin yetişmesi, Kafkasya Ekolojik Bölgesi içinde kalan Gürcistan'a komşu bu bölgenin önemini daha da artırıyordu…

Gezdik ve bilgilendik

"Saf Kafkas Arı ve Bal Festivali'ne de katıldığımız gezi, ANG Vakfı Yönetim Kurulu ve Tekfen Holding Kurucu Onursal Başkanı Ali Nihat Gökyiğit'in, Tekfen Holding ve Tekzen Yönetim Kurulu Başkanı Murat Gigin'in ve aralarında Erzincan Üniversitesi Botanik Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ali Kandemir'in, Arıcılık Uzmanı ve ANG Vakfı Danışmanı Ahmet İnci'nin, Selçuk Üniversitesi Tıbbi Bitkiler Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yüksel Kan'ın, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Selim Çetiner'in, DOKAP Başkanı Ekrem Yüce, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı ve Grameen Mikrofinans Program Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül'ün de bulunduğu uzmanların yolculuk, boyunca sohbetleri ve verdikleri seminerlerle son derece bilgilendirici geçecekti…

Birinci gün

Ali Nihat Gökyiğit'in bizi disiplinli olmamız için tatlı tatlı uyaran düdüğüyle sabah tam 08.00'de tekerlekler döndüğünde ilk durağımız, Mavi Ay isimli alabalık çiftliğinde ballı, yumurtalı, yoğurtlu, mıhlamalı tabii ki çadi (mısır ekmeği) eşliğinde kahvaltı olacaktı… Doğal lezzetleri tattıktan sonra insana huzur veren yeşillikler, dereler, ırmaklar ve barajlar arasından her an yağacakmış gibi duran bulutların neredeyse içinden geçerek Deriner Barajı'nın işletme binasına varacak, orada DSİ yetkililerinden aldığımız brifingte Çoruh Nehri üzerine sıra sıra dizilmiş HES'leri konuşacaktık…

Biz brifing alırken Nihat Bey, Artvin'de Çoruh Üniversitesi işbirliği ile kurulması planlanan Botanik Bahçesi'nin yerini ziyaret edecek, konuyu ilgili taraflarla ayrıntılarıyla görüşecekti… Kurucusu olduğu İstanbul Ataşehir'deki Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nde yıllardır sürdürülen çalışmaları, kitap hazırlıklarını uzun bir süredir izliyordum; önümüzdeki haftalarda ayrıntılarıyla anlatacağım en son gelişmeleri bu yolculukta öğrenecektim.

Yamaçlara kurulmuş Artvin, bina yapacak düz alan bulunamaması nedeniyle en küçüğü 6-7 kat yükselmiş yapılarıyla ilginç görüntüler sergiliyordu… Daracık, patika gibi asfalt yollardan tırmanıp inerken Nihat Bey ve Murat Bey'den geçtiğimiz yerlerin 20 yıl önceki hikâyelerini dinleyecektik…

Bal tadımı

Macahel ve Saklı Cennet ballarının satıldığı, arıcılar için organik peteklerin üretildiği Macahel A. Ş.'de ballı incirleri yiyip bal tadımları yapacaktık… TEMA adıyla kestane, geven ve yayla; Saklı Cennet Macahel ismiyle kestane, ıhlamur, arı sütü ve polen; Saklı Cennet adıyla yayla balı, polen ve keçiboynu pekmezi üretiyorlardı… Balları ve doğal ürünleri organikti… Arıcıların nasıl eğitildiği, nasıl kontrol edildiği, nasıl yabancı bir şirket tarafından denetlendikleri, her şeyin doğal ve organik olması için yapılanları öğrenecektik… Ne de olsa 20 yılı bulan bir çabanın ürünleriydi gördüklerimiz, tattıklarımız…

Organik bal üreticileri, 25 Haziran'a kadar Artvin'de kestane balı, 25 Haziran'dan sonra Ardahan'a giderek yayla balı üretmekteydiler; Ardahanlı arıcılar da kış aylarında Artvin'e gelerek Haziran'da Ardahan'a dönüyorlardı…

90 bin koloni var

Artvin'de 60 bin, Ardahan'da 30 bin olmak üzere toplam 90 bin koloni bulunuyordu.

Anadolu'da değişik iklim ve bitki örtüsüne uyumlu en az 5 farklı arı ırkının habitatı yapılmıştı. Ancak, bu ırklardan ANG Vakfı çalışmaları ile 2004 yılında tescili yapılan Kafkas arı ırkı hariç, hepsinin melezlenerek kaybolduğu kabul ediliyordu.

Bal verimini artırmada verimli ana arı kullanılması ve bunların iki yılda bir, tercihen her yıl değiştirilmesine imkân verecek sayıda üretilmesi bal verimini yükseltmek için uygulanması gereken tedbirler arasındaydı.

Kafkas arılarının yaşadığı havza, bin 800 metrelerden inilen dış etkilere karşı doğal korumalı bir alan olduğundan burada yaşayan saf ırkın ürettikleri, kriterlere uygun çalışmayı kabul eden sözleşmeli arıcıların çalışmalarıyla organik baldı…

Macahel A. Ş.'deki sohbet ve tadım sonrasında Çoruh Üniversitesi yerleşkesindeki Ali Nihat Gökyiğit Kongre ve Kültür Merkezi'nde Prof. Dr. Aziz Akgül'den mikrokredi brifingi alınacaktı; ardından ev kadınlarına verilen mikrokredilerin çeklerinin teslim edildiği törenden sonra, yine dağlara vurulacak, Kafkasör'de öğlen yemeği yenilecekti.

Boğalar güreşiyor, ama…

Kafkasör, boğaların güreştirildiği arenası ile de bilinen Kent Parkı statüsünde bir bölgeydi… Burada, yörede yetiştirilen boğalar karşı karşıya getiriliyor; itişip kakışmaları sonucunda birisi yenilgiyi kabul ettiğinde güreş bitiyordu…

Kafkasör'deki yemeğin favorileri kondar otu ile hazırlanan yoğurt çorbası ve sirondu…

Katrevan'daki kete eşliğinde çay molasından sonra Camili'ye, kalacağımız ANG Konukevi'ne hareket edecektik…

Yerel ürünlerin sunulduğu akşam yemeği sonrasında Bayar Şahin ve Samida topluluğu Gürcü ezgilerini ve yörenin türkülerini seslendireceklerdi…

İkinci gün, Efeler Köyü'ndeki kahvaltı ile başlayacaktı. Yine yörede üretilen ürünlerin sunulacağı kahvaltı için gittiğimiz ev, kaldığımız konukevinden sadece 9 kilometre uzaktaydı, ama yalnızca tek bir arabanın geçebildiği fındık ağaçlarıyla kaplı dimdik uçurumlardan kıvrıla kıvrıla yükselen yolu, 45 dakikada aşabilecektik…

Cömert doğa

Doğa, tüm cömertliği ile gözalıyordu. Farklı farklı bitki türlerinin zengin çeşitliliği onları hastalıklara karşı dirençli kılıyor, ulaşılamamaları dışarıdan gelebilecek tehdit ve tehlikeleri önlüyordu… Kahvaltı sonrasında Macahel A. Ş.'ye ait ana arı üretim işletmesinde kraliçenin hikâyesini, nasıl seçildiğini, nasıl döllendiğini hem dinleyecek, hem de kendisini besleyen işçi arılarla birlikte görebilecek, hatta dokunabilecektik… Hava sıcaklığı 17 dereceye düşmeseydi hemen yanındaki hırçın derenin biraz sakinleştiği köşelerinde çimebilecektik… Olmadı, yapamadık, ama derenin üzerinde halen çalışan su değirmenini bir süre izleyip mısır tanelerinin una dönüşmesine bakarak hayaller kurduk…

İpten köprüden sallana sallana geçerek vardığımız mekândaki öğle yemeğinin sonunda gelen haşlanmış beyaz mısırlar, taze patatesler çok özlediğim lezzetlerdi… Patatesin içine bal koyup yemek, ayrı bir keyifti…

Arıcılık hakkında her şey

Camili'de bal festivalini izledikten sonra ANG Konukevi'nde arıcılıkta suni seleksiyon ve ıslah üzerine bir konferans dinleyecek, ardından laboratuvarda aşamalarını mikroskop altında gözlemleme fırsatı bulacaktık… ANG'nin destek verdiği tıbbi ve aromatik bitkilerden hakkınca yararlanabilmekle ilgili sunum, ikinci gecemizin son konusuydu…

Odama çekildiğimde Ali Nihat Gökyiğit'in annesinden duyduğu "hayır işlerini duyurmadan yapmak daha makbul olur" sözünü hiç unutmadığından anlatmadığı, ancak yöre halkından dinlediğim hastalar için motorlu kızaktan sağlık merkezine, ilaç tedarikinden yol ve köprü tamiri işlerine yaptığı birçok hayır işini düşünüyordum… Bugün de yepyeni projelere destek veriyor, onları bizlere anlatırken coşkusu gözlerine ve sesine yansıyordu… Neyse ki Macahel'de yaşayacağımız, bir sonraki yazımda anlatacağım bir günümüz daha vardı…