'Asgari ücrette dramatik olaylarla karşılaşıyoruz'

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, dizi yapımcıları, senaristler ve medya sektöründen yöneticiler ile toplantı yaptı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, asgari ücretin bin 300 liraya çıkarılmasının ardından pek çok olayla karşılaştıklarını belirterek, "Asgari ücret bin liradan bin 300 liraya çıkıyor. Herkes sorumluluğunu hissedemiyor. İşveren bin 300 lirayı maaş kartına yatırıyor, kartı işveren kendisi alıyor. Bin 300 lirayı çekiyor çalışanın kartıyla 300 lirasını kendi cebine koyuyor, bin lirayı çalışana veriyor. Bu, Türkiye'de birçok yerde müfettişlerimiz tarafından yakalanan ve 'Böyle bir şey olabilir mi?' diye düşünebileceğimiz, özellikle kamu taşeronu sisteminde gördüğümüz bizatihi bize iletilen olaylardır." dedi. 

Soylu, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yürütülen "Etkin Rehberlik ve Denetim Yoluyla Kayıtlı İstihdamın Teşviki Projesi" kapsamında organize edilen Medya Profesyonelleri ve Dizi Yapımcıları/Senaristleri Bilgilendirme Toplantısı'na katıldı.

Bakanlığın çalışma hayatı ve sosyal güvenlik kadar "sosyal diyalog"la da ilgilendiğini belirten Soylu, insanları çalışmaya teşvik etme, çalışan yaş gruplarıyla ilgili farkındalık ve öncelikleri ortaya koyabilme, özel politika gerektiren gruplara yönelik adım atabilmenin önemine işaret etti.

Sosyal güvenlik sisteminin çalışanın da çalışmayanın da birbirini desteklediği, insan dayanışmasını ortaya koyan bir sandık olduğunu anlatan Soylu, bu sürdürülebilirliği devam ettirebilmenin dünyanın en temel meselesi olduğunu söyledi.

Gelişmiş ülkelerin en temel konularından birinin 60 yaş üzeri insanların nasıl çalışabileceği ve nasıl teşvik edileceğine yönelik adımlar atmak olduğunu belirten Soylu, "Bugün sağlıklı yaş ve ömür 78'e çıkmışsa bunun dünya ekonomileri ve insanlık, dayanışma, sandık açısından birtakım zorlukları ortaya koyduğu kaçınılmazdır. Özellikle eğitimdeki içeriğin hem kaliteli olması hem de onun yükselmesi gerekir." diye konuştu.

Süleyman Soylu, bunun sadece hükümetin temel problemi olmadığını, iletişim araçları, televizyonlar, diziler, yazdıkları üzerinden konuşanlar, işveren ve sendikaların da sorumluluğu bulunduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: 

"Şu çok net ve unutmadığımız hafızamızdır. 500 milyon dolar emekli maaşı için IMF'nin kapısında olduğumuz günlerden bugünlere geliyoruz ve bugün size bir rakamı çok onur ve iftiharla söyleyebilirim ki, bugün Türkiye'de, Amerika'da, Almanya'da, Avrupa'da gelişmiş ülkelerde olmayan bir adım. Hep birlikte ortaya koymuş olduğumuz bir kararlılıkla bugüne ulaşmıştır. Bugün Türkiye'de yüzde 98,5 genel sağlık sigortası kapsamında insan var ve biz bunu sürdürmeliyiz."

Bugün Türkiye ve bütün dünyanın en temel problemlerinden birinin kayıtdışılık, diğerinin ise 15-25 yaşın istihdamı ile 60 yaş üzerinin istihdamda nasıl tutulacağını olduğunu anlatan Soylu, kadınlar, gençler, engelliler, uzun süre işsiz kalanlar için de politikalar geliştirilmesinin önemine değindi.

"Devletin bütçesi, aile bütçesi gibidir"

Türkiye'nin bu amaçla sosyal güvenlik sistemini geliştirmek için çaba sarf ettiğini dile getiren Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Buradaki gelir-gider dengesi. Bir devletin bütçesi de aynen bir ailenin bütçesi gibidir. Onun kredi kartına başvurma hakkı yoktur ama onun bir şekilde krediye başvurma hakkı vardır. Ama bu ona faiz, maliyet olarak dönmektedir. Doğal olarak onun bileşenleri olan milletine, bireylere maliyet olarak geri dönmektedir. Nasıl mali disiplin ülkemizin temel politikasında varsa sosyal sisteminde de var. Biz burada ne yapmalıyız? Biz burada mümkün olduğunca sosyal güvenlik sisteminde gelir-gider dengesini en iyi şekilde ortaya koymalıyız. Bazen siz de duyuyorsunuz, 'Şu kanser hastalarına, diyabet hastalarına ilaçları verilemiyor' diye. Bunun temel sebebinin muhakkak ki gelir-gider dengesinin maliyet tablosunun ciddi bir şekilde etkilediğidir. Belki bir kalem ilacın sosyal güvenlik sistemine maliyetini hesapladığımızda eski miktarla söylüyorum 200- 250 trilyonu bulmaktadır."

Çok ciddi adımlar atarak kayıtdışılığı yüzde 52'den yüzde 32'ye düşürdüklerini, 2023'te yüzde 15'e indermeyi hedeflediklerini aktaran Soylu, atılacak her adımın gelecek nesillere bırakılacak yükümlülüğün azalması anlamına geleceğini dile getirdi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Soylu, 8- 11 Mayıs'ta iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uluslararası konferans gerçekleştireceklerini söyledi.

Kadın çalışanların kayıtdışı istihdam konusunda bilgilere erişimini sağlamak durumunda olduklarını aktaran Soylu, çalışan kadın sayısının artırılmasının önemine dikkati çekti. 

Bakanlık olarak yaptıkları projeleri anlatan Soylu, "İlk projemiz bu konuda yaklaşık 15 milyon avroluk bir projeydi. Bunun 3 milyon avroluk bir bölümü hizmete yönelik." dedi. 

Bakan Soylu, 2002 ile 2015 arasında Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminde bütün dünyanın hayranlıkla izlediği reformun birinci fazını gerçekleştirdiklerini belirterek, şimdi bir güç daha bulup bunun ikinci fazını yapmak zorunda olduklarını aktardı.

"Biz o üç kelimenin peşindeyiz"

Birinci fazda yaklaşık 10 yıldır birtakım eksiklikleri, işlemeyen süreçleri gördüklerini anlatan Soylu, şöyle devam etti:

"Bunları dönem dönem düzeltiyoruz ama yapısal bir düzeltmeyi daha ortaya koyup, ikinci faz sosyal güvenlik reformunu hep birlikte gerçekleştireceğiz. Bunu toplumun tamamına yaymak zorundayız. Özellikle kadınlarla olan bölümünde de hem toplumun bütününde farkındalık ortaya koymak hem de Türkiye'de kayıtdışılıkla mücadelede adım atabilmek için bu paydaşlığı ve birlikteliği çok önemsediğimizi ifade etmek istiyorum. Yıllardır siyasetin içindeyim. Günlerce anlatırım bir konuşmayı 30 dakika, 40 dakika ifade etmeye çalışırım. Bazen kahvenin köşesinden bir yaşlı amca, bazen yanımızdan geçen bir genç üç kelimeyle bizim anlattığımızı ifade eder. Biz o üç kelimenin veya o bir cümlenin peşindeyiz. Toplumu etkileyecek, onun peşinden gidebileceği, onu anlayabileceği, kısa yolla ulaşabileceği bir anlayışın peşindeyiz. Yoksa sistemimiz her geçen gün kendisini yenilemekte, vatandaşımıza halkımıza birebir dokunmaktadır. Öyle diziler seyrediyoruz ki, içerisinde öyle bilinçaltı mesajlarını bize çok net ifade edebilme yeteneğini ortaya koyuyorsunuz ki, bizim bu anlayışa ihtiyacımız olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum." 

Bakan Soylu daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı, önerilerini dinledi.

Yapımcı Birol Güven, sinema için daha ilginç olaylara ihtiyaçları olduğunu belirterek, yaşanan olaylara ilişkin bilgi paylaşımının senaristlerin işini kolaylaştıracağını belirtti. 

Bakan Soylu, Güven'e önerisini doğru bulduğunu söyledi.

"Dramatik olaylarla karşılaşıyoruz" 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Soylu, asgari ücretin 1300 liraya yükseltilmesinin ardından yaşanan bir olayı şöyle paylaştı:

"Çok farklı bir durum, bazen kaotik ve bazen de çok dramatik olaylarla karşılaşıyoruz. Her bir konunun kendi içinde bir ehemmiyeti var. Özellikle bu konu ile ilgili örneğin bize 'Alo 170'ten gelen çok ciddi ihbarlar var. Onun dışında bizim denetlemeci arkadaşlarımızın yakaladıkları var. Çeşitli mektuplar, mailler var. Öyle olaylarla karşı karşıya kalıyoruz ki. Şimdi taşeron meselesini bitiriyoruz. Şöyle bir olayı yaşadık. Asgari ücret bin liradan bin 300 liraya çıkıyor. Herkes sorumluluğunu hissedemiyor. İşveren bin 300 lirayı maaş kartına yatırıyor, kartı işveren kendisi alıyor. Bin 300 lirayı çekiyor çalışanın kartıyla 300 lirasını kendi cebine koyuyor, bin lirayı çalışana veriyor. Bu, Türkiye'de birçok yerde müfettişlerimiz tarafından yakalanan ve 'Böyle bir şey olabilir mi?' diye düşünebileceğimiz, özellikle kamu taşeronu sisteminde gördüğümüz bizatihi bize iletilen olaylardır. Yaklaşık bir ay önce bile şu meselenin birkaç bildirimi bizatihi bana geldi. Bu ve benzeri birçok meseleyle karşı karşıyayız. Belki size ilham verebilecek bu tür yaşanmış olayları size aktarma fırsatına sahip olabiliriz."