'Bankalar piyasayı fonlamıyorsa sıkıntı kapıya dayanmış demektir'

Yavuz Kaya deneyimli bir iplik tüccarı. Ülkemizde tekstil, hazır giyim gibi ağırlıklı bir sektörde bir “ara yüz” oluşturan işinde, ülkedeki gelişmeleri izleme ve anlama açısından önemli fırsatları olan biri olarak görürüm kendisini...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Rüştü BOZKURT

Bu söyleşiyi Temmuz 2016’nın ilk yarısında yaptım. Yaşadığımız büyük siyasi olayların öncesine denk geliyordu. Ekonominin sahadaki derinliklerinde farklı bir bakış açısını paylaşmak istemiştim. Şimdi öncelikler çok değişti ama yine de serinkanlı biçimde ekonominin sorunlarına dönüş yapmamız gerektiğini düşünüyorum. 

Yavuz Kaya deneyimli bir iplik tüccarı. Ülkemizde tekstil, hazır giyim gibi ağırlıklı bir sektörde bir “ara yüz” oluşturan işinde, ülkedeki gelişmeleri izleme ve anlama açısından önemli fırsatları olan biri olarak görürüm kendisini. İşi üzerinde gelişmelere kafa yorduğunu da biliyorum. Analitik yeteneklerin rekabet gücü yaratmadaki önemi, endüstri 4.0 inisiyatifinin anlamı, üç boyutlu baskı ve eklemeli üretimin fırsatları ve tehditleri kadar reel ticari yaşamın işleyişinin de önemli olduğunu söylemek bile fazla. 

Yazı yazmaktan maksat, doğru bilgileri aktararak okuyucunun işini kolaylaştırmaksa, ticaretin içinde yer alan ve eli taşın altında olan insanların gözlemleri ve ulaştıkları genellemeler de en az teknolojideki gelişmeler kadar önemli. 

Ekonomide dört önemli refleksi sürekli akılda tutmamız gerekiyor: Birincisi, var olan işyerlerinin uyumunu imkansız gördüğümüzde, planlı çekilmedir. Eğilimlerin yarattığı fırsatlar ve tehditleri, kendi olanak ve kısıtlarımızla dengeleyerek varlığımızı korumak önemlidir. İkincisi, bir sonraki aşamanın koşullarına uyum göstererek, bir basamak daha yükselme çabasıdır; insanı eğitmek, teknolojiyi değiştirmek, yönetim anlayışını farklılaştırmak anlamına gelir. Üçüncüsü, yeni bir dönemin fırsatlarını yakalayarak işi genişletmektir. Dördüncüsü de geleceği yaratacağına inanılan öncü araştırmalar, buluşlar ve teknik uygulamalar içinde yer almak. Ticaret yaşamının merkezinde yer alanların gözlemlerini izlersek, karşılaşılan sorunların çözümünde daha etkin yollar ve yöntemler bulabiliriz. 

Ticaretteki oluşumları gözlemek 

Yavuz Kaya, iplik ticaretinde yaşadıklarını dört döneme ayırıyor: 1997- 2001 dönemi, 2002-2008 dönemi, 2008-2013 dönemi, 2013 ve sonrası. Bu dönemlerin özellikleri üzerinde kişisel gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Benim iş yaşamında kendi adıma ticaret yaptığım ilk dönemi oluşturan 1997-2001 döneminin çok tipik özelliği bankaların piyasayı fonlama yarışıydı. Bankalar piyasanın riskini alıyorlardı. Rusya’da başlayan kriz yaygınlaşmıştı ama ticaret devam ediyordu. O dönemde bir Çin muhabbeti de vardı ama Çin’i gerçek anlamda ciddiye alan, kafa yoran yoktu,” 

Yavuz Kaya’nın kendi adına iş yapmaya başladığı 1997-2001 döneminde, kriz ile ciddi sarsıntı geçirenler oldu. Fakat sonrasında doların değer kazanmasının dış talebi artırdığını ve piyasayı canlandırdığını anımsıyor: “Benim için başlangıç ve heyecan dönemiydi. Faiz oranları yüksekti, vadeler çok önemliydi. Ticaretin tıkanmadığı bir dönemdi” diyerek yaklaşık 20 yıl öncesinin iz bırakan düşüncelerini özetliyor: “2001 krizi sonrası doların lira karşısında değer kazanması ciddi dış talep yarattı. Döviz borcu olanlar zorlandı ama ayakta kalanlar ihracattan para kazandı. Dönemin ciddi bir yatırım iştahı yarattığına da tanık olduk.” 

2003 sonrası dönemin tam ortasında 2005’ten itibaren Türk lirasının değer kazanması ticaret hayatında yeni bir ayrışmanın habercisi oluyor. Kaya’nın saptamasına göre, bankalar bu dönemde fonlamayı azalttı; piyasada sıkıntılar arttı. 

2008 dünya krizinin habercisiydi. Tekstil sektörünü iyi takip ederseniz, gelen bir krizi 6-8 ay önce hissedersiniz. Ülkemizde de dünyada da böyle. İnsanlar harcamalarını kısmaya ilk olarak giyimle başlıyor. 

“Ağrısız baş kabaktan sayılır” 

Yavuz Kaya’ya kendi ayrımına göre 2008-2013 dönemini anlatmadan önce babamın bir sözünü anımsatıyorum: “İş yaşamında ağrısız baş kabaktan sayılır” derdi. Piyasanın görünmez eli her zaman sorunları çözemiyor; dönemsel olarak krizler yaşanıyor; çözümler üretiliyor. Çok yakın tanığı olduğum, krizin yaklaşık iki yılda atlatılacağını düşündüğüm bir dönemdi. Bu açıdan bakarak, kendi yanılgılarımı da kavramak için Kaya’ya izlenimlerini soruyorum. Diyor ki “Bu dönemde döviz borcu olanlar sıkıntı yaşadı. Bazı firmaların satıldığı bir dönemdir. Sonra döviz değeri nedeniyle talebin arttığına tanıklık ettik. Ben ticari yaşamımda en yüksek tonajlı satışları 2009’da yakaladım. 2008 krizi yatırımcı güvenini sarstı; 2009 talebin artması yatırımları tekrar canlandırdı. Kriziler sonrasında bir yatırım canlanması dönemi yaşıyoruz. Kriz dönemlerini iyi değerlendirenler yatırım yaparak kazandıkları gibi, işletme içinde maliyet düşüren önlemler alarak da daha sağlam bir yapıya kavuştular.” Yavuz Kaya gülerek, “Başımız ağrıdı, çözümler ürettik anladığın kabaklıktan da kendimizi kurtarmış olduk” diye espri yapıyor. 

Hayat durmuyor. Krizlerde iş insanının başı ağrıyor ama çözümler de üretiyor. Her dönemin sorunları da çözümleri de kendine özgü özellikler taşıyor. 2010-2011 döneminin gelişmelerini merak ediyorum. Yavuz Kaya’dan dönemin özelliklerini anlatmasını istiyorum. Söze önce temelden pamuk fiyatlarından başlıyor. Diyor ki; “2010-2011 yıllarında pamuk fiyatları 5 dolara çıkınca tanıdığım sanayicilere, pamuğun bitince fabrikayı kapat, 6 ay sonra yarıya düşer bu spekülasyon, buralardan pamuk alınmaz dedim. 

Yükselmenin kalıcı olmayacağından o kadar emindim ki, 6-8 ay sonra yarı fiyatına düşecek, 2.5 dolar olacak düşüncemi görüştüğüm her sanayici dostuma söyledim. Ne acıdır ki, bankalar bile pamuktaki spekülasyonu göremedi. 

Bankalar bir fonlama yarışı başlattı; aynı bankaların şubeleri arasında bile yarış kızıştı. Bankaları istihbaratı olan, bilgi toplamada uzmanlaşmış, kurumsallaşmış, altyapıları sağlam kurumlar olarak görüyordum. Pamuk fiyatında zirveden hızla düşüşünü öngörememesine anlam veremiyordum. Bankaların ‘analizde yetersiz kalması’ benim idrak sınırlarımı aşıyordu. Çok değil 6 ay sonra pamuk fiyatlarında düşme yaşandı. Bankalar panik yaptı, kredilerini geri çağırdı; ticaret yaşamı bu gidişata nasıl bir refleks göstereceğine karar veremedi.” Anlıyorum ki kurumsal anlamda öngörme ve önlem alma disiplininin yaygınlığı ve derinliği yetersiz olunca, ticaret yaşamında istikrar da sağlanamıyor. 

Böylesine tanıklık etmedik 

Türkiye’de önde gelen kuru yemiş ticareti yapanların örgütü olan TÜKSİAD Genel Kurulu için Afyonkarahisar’a gittim. Üç kuşak kuru yemiş işiyle uğraşan iş insanlarımız, “Son 6 ayda yaşadıklarımızı 80 yıldır hiç yaşamamıştık” dediler. Anladım ki 2013 yılı sonrasında ülke ekonomisinde ciddi bir patinaj söz konusu. Kuru yemişçilerin gözlemlerini deneyimli bir iplik ticareti uzmanı doğrular mıydı? Son 3 yılla ilgili gözlemlerini soruyorum Yavuz Kaya’ya: “Ticaret yaşamında 2013’ün ilk yarısından sonra talep daraldı; ödemeler aksamaya, vadeler uzamaya başladı. Piyasa sessiz ve derinden kararsız bir döneme girdi. Güven kaybı hızlandı. Benim gözlemlediğim kadarıyla son 3 yılda iplik fabrikalarının kâr marjları azaldı. Bu süreçte de fabrikaların kapatılmasına tanıklık ettik. Maliyetler dünya maliyetlerinin üzerinde seyrediyor. Satış fiyatlarında ise bir artış gözlenmiyor. Güven aşınması da hızlanıyor. Örneğin, çeklerden hapis cezasının kaldırılması çok yanlıştı. Borcunu ödemeyenleri teşvik eden bir işlev gördü. 97-98 Rusya krizinden sonra çeklerini ödemeyenin hapis cezası aff edildi. Alacaklı parasını alamadı. Her kriz sonrası çıkan afl ar ile borcunu ödemeyen ödüllendirildi. Davaların uzun sürmesi de ödenmeyen borçların afl arla dolaylı biçimde desteklenmiş olması piyasada güveni sarstı. 2008 krizi sonrası da aynı hata yapıldı. Siz alacaklısınız, borçluya devlet kibarca ödemeyebilirsin diyor. Tahsilatını yapamayan düzgün alacaklı nasıl hayatta kalacak? Borç ödeme disiplinsizliğinin dolaylı biçimde desteklenmiş olması piyasayı ciddi biçimde kararsızlığa itti. Kötü niyetli olan, borcunu bilerek ödemeyen insanların bir çeşit ödüllendirilmemesi gerekiyor. Mahkemelerin uzun sürmesi borç ödeme disiplinini yok ediyor. Böyle bir ortam ticareti zayıflatınca, yatırımcı iştahı kayboluyor.Kriz dinamiklerinin kötü niyetli insanlara fırsat yaratmasını önlemek, iyi yönetici ve iyi yönetimin temel sorumluluğu haline geliyor” diyor. Bu açıklamanın ardından da, son dönemle ilgili gözlemlerini paylaşıyor: 

• “Benim gördüğüm kadarıyla bankalar 2013’den sonra fonlamayı azalttı; şimdi daha da azaltıyor. Bu ticaret yaşamında daralmayı artıracak bir gelişme.” 

• “Piyasa riski oyuncular üzerinde kaldı. Öyle sanıyorum ki köklü bir gelişme yaratılmazsa, bunun zararlarını hep birlikte yaşayacağız.” 

• “Zincirin ilk halkalarını oluşturan ve sektörü fonlayan hammadde, iplik ve kumaş ticareti” gelişmelerden etkileniyor; hazır giyimin de bu gelişmelerden etkilenmesi doğal. 

• “Kısa dönemde Avrupa’dan ciddi bir talep beklemiyorum. Rusya pazarını oluşturan Laleli, Zeytinburnu, Osmanbey gibi merkezler de siyasi ilişkilerden etkilendi. Sıkıntılı bir dönemdeyiz. Borçlanmayı azaltma, ayakta kalabilme önemli hale geldi.” 

• “Bolluk döneminde, güzel kazanılırken tasarruf ve sermaye artırımını düşünmeyen, lüks tüketim ile saltanat sürenler, sonraki kriz dönemlerinde kaçınılmaz olarak sarsılıyor. Sektöre ve alacaklılarına ciddi zarar veriyor.” 

Deneyimli iş insanının gözlemleri bunlar... Bize düşen, buradaki genellemelerin eksiklerini tamamlayan, yanlışlarını düzelten bir anlayışla tartışmaya katılarak önümüzü daha net görebileceğimiz bir bilgi ve analiz ortamı yaratmaktır.

Son yıllarda ticarette güveni sarsan 11 gelişme

► Borç ödeme sadakati azalıyor. 

► Ticari etikte ciddi bir azalma gözleniyor. 

► Söze dayalı ticaret hacminde gerileme var. 

► Çek uygulamasında yasal düzenlemeler yetersiz ve istikrarsız. 

► Alınan kararlar kimi zaman borç ödememeyi özendiriyor 

► Mahkemeler ihtisaslaşmadığı için hukuk hızlı çözüm üretemiyor 

► Mahkemelerde benzer olaylara çelişkili kararlar verilebiliyor. 

► Ödünsüz gözetim ve denetim yapılmıyor. 

► Sistemi ve işleyişi iyi bilen gözetim ve denetim elemanı eksikliği var. 

► Merkez Bankası, sektördeki çek, senet ödemelerinde mahkemelere hızlı bilgi ve belge sunabilir. 

► Sık sık af çıkarılması ticaretteki etik değerleri aşındırıyor.

Ticaretin istikrar kazanması için alınması gereken önlemler

► Günlük haber ve yorumlar daha çok makro-ekonomik çerçevelerle ilgili. Birey ve küçük işyerleri yöneticilerini bilgilendiren, işlerini daha etkin yapmasını kolaylaştıracak bilgi aktaran bir yaygın iletişim mekanizmalarımız yok. 

► Ticaret hayatında “utandıran ve yüz kızartan değerler” azalıyor. “Ar damarı çatlamış tipler” artması ticaret yaşamında güven ortamını bozuyor. Daha da kötüsü “ar damarı çatlamış” olanlar itibar görüyor. 

► Eski Bakanlardan Cemil Çiçek, “Devleti dolandıranları VIP’lerde görüyor ve utanıyorum” demişti. Toplumun “pozitif büyük gözaltısının” kalkması, ticaret yaşamında istikrarsızlığı besliyor. 

► Eğitim sistemimiz. Toplumun “pozitif gözaltısını” güçlendirmeli. ilkeli ticaretin yaygınlaşmasına toplumsal algının katkı yapmasını bir büyük toplumsal sorun olarak meşrulaştırmamız gerekiyor. 

► İnsanlarımızın yüz yüze konuşurken ortaya koydukları düşünceleri, topluma açık alanlarda söylemekten sakınan “korku kültürü”, birçok sorunumuzun ertelenmesine, pisliğin halının altına süpürülmesine yol açıyor. 

► Toplumun “birleştirici değerleri” aşınıyor; üstelik bütün sosyo-ekonomik, politik ve kültürel anlamda ihtiyacımızın had safh ada olduğu bir aşamadayız. 

► Toplumu temsil ettiğini iddia eden örgütlerin başındaki insanlarla ilgili “şaibe” varsa, örgütten ayrılma geleneği oluşmamıştır. Bulunduğu örgütle, yarattığı sonuç arasında denge kurmamış insanların sahnenin önünde yer almaları, ticaret yaşamına güveni zedeliyor. 

► Yasalar yürürlükte olduğu sürece, yasaya uymayanlara karşı yaptırım olmaması, böyle bir kanının yaygınlığı da ticarette güven ve kararlılığı yok ediyor. Yürürlükteki yasayı çiğneme itibar görüyorsa, ahlâk haksız rekabete uğrar. 

► İş yaşamında etik değerlere, yasalara uymanın maliyeti yükselirken, yasaları çiğneme itibar gördüğünde, ticaret yaşamı da ilkesizlik, kuralsızlık ve aşırı pragmatizmin etkileriyle yozlaşır. 

► Ekonomideki “Grasham Kanunu”na göre “kötü para, iyi parayı piyasadan kovar.” Ticaret yaşamında da ilkesiz, kuralsız ve etik değerlere uymayanların öne geçmesi, ticareti bir ahlakı değerler bütünü içinde yapmak isteyenlerin işini zorlaştırır.