'Kârlılığı fikir yoğunluklu endüstriler ele geçirecek'

Rekabetin niteliğinin giderek tekel karlarına, kıtlık rantlarına ve yenilik odaklı bir yöne doğru kaydığına işaret eden Rekabet Kurumu Başkanı Torlak, ilaç, medya gibi fikir yoğunluklu endüstrilerin karlılığın büyük kısmını ele geçireceğini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Uluslararası Rekabet Ağının (ICN) Tek Taraflı Davranışlar Çalıştayı, Rekabet Kurulu’nun ev sahipliğinden İstanbul’da yapıldı. Çalıştaya 40'tan fazla yargı çevresi ve ülkeden, 90’ın üzerinde delege katıldı. 

Bir dizi oturum ve panelin yapıldığı çalıştayın açılış konuşmasını yapan Rekabet Kurumu Başkanı Prof.Dr. Ömer Torlak, Uluslararası Rekabet Ağı’nın, sınır tanımayan rekabet alanı açısından büyük önem taşıdığını belirterek, “Rekabet normları her yerde birbirine yaklaşmakta ve kamusal-özel organlar tarafından sürekli olarak ortaklaşa bir biçimde üretilmekte. Her kurum ve aktör küresel rekabet ağının bir parçası olduğundan, ICN gibi kar amacı taşımayan uluslararası kuruluşlar en iyi uygulamaların öğrenilerek paylaşılması ve küresel çerçevesi aracılığıyla norm yaratılması bakımından giderek daha fazla öne çıkmakta” dedi. 

Uluslararası Rekabet Ağı’nın, tüm kıtalara ulaşan ve yüzden fazla kurumdan oluşan üyelerini çeşitli platformlarda sürekli bir araya getiren, tam anlamıyla küresel bir örgüt olduğunu bildiren Torlak, “Daha iyi rekabet politikaları ve uygulamalarının yanı sıra, politika eğitimi açısından da başarılı bir savunuculuk ittifakı olduğunu kanıtlamıştır. Bu bakımdan umut vadeden bir örgüttür, çünkü birden fazla seviyeyi, kültürü, siyasi ekonomiyi ve rekabet politikası boyutunu koordine etmekte. Tüm yerleşik çıkarlar dikkate alındığında, kurumsal değişikliklerin ve politika değişikliklerinin zor bir görev olduğunu biliyoruz. Ancak ICN, yeni fikirleri ve yaratıcı zihniyeti ile reform yapmaya ve mükemmele ulaşmaya ilişkin motivasyonumuza ve kapasitemize katkıda bulunmakta” diye konuştu. 

Toplantının bu yılki temasının ‘anlaşma yapmayı reddetme’ olduğunu kaydeden Torlak, şunları söyledi: “Teşebbüslerin ne yapması gerektiği konusunda açık ve örtülü endişelerimiz olduğundan, davranışın rekabete verdiği zararı hem niceliksel hem de niteliksel olarak açıklamamız her zaman mümkün değildir. Teşebbüslerin gerçekte ne yaptığına ilişkin rahatça karar verebilmek için daha iyi bir kurama ve deneysel delil toplama yöntemlerine ihtiyacımız vardır. Bu nedenle de normatif ve deneysel dünyalar arasında bir uçurum bulunmakta. Dışsallıklar, kamu malları ve gizli bilgiler kendi hallerine bırakıldıklarında piyasalarda aksaklıklar ortaya çıkmasına neden olmakta. Neredeyse tüm sosyal eylemler, özel kişilerin özel bilgileri dürüstçe paylaşmasını ya da sürekli gözetim olmadan sosyal plana uygun bir biçimde davranmasını gerektirmekte.” 

Küresel tüketici 3 milyara ulaştı 

Harvard Business Review dergisinin araştırmasına göre, 1980’de 1 milyar olan küresel tüketici sınıfı 2015’te 3 milyara ulaştığını kaydeden Rekabet Kurulu Başkanı Torlak, “Bu durum, yalnızca yeni pazarların yaratıldığını ve katma değer üretiminin teşvik edildiğini değil, müthiş bir altyapı yatırımı ihtiyacı bulunduğunu da göstermektedir. Üstelik rekabetin niteliği giderek tekel karlarına, kıtlık rantlarına ve yenilik odaklı bir yöne doğru kaymakta. Bunun anlamı ilaç, medya, finans ve bilgi teknolojileri gibi fikir yoğunluklu endüstrilerin öne çıkacağı ve karlılığın büyük kısmını ele geçireceğidir. Bilgi teknolojileri kendi başına devasa bir endüstri olmakla kalmamaktadır; diğer birçok geleneksel endüstriye yayılması ve bunlarla yakınlaşması nedeniyle bu endüstriler için de yıkıcı olmaktadır. Bütün bunlar düzenlemenin ve rekabet dengesinin her zamankinden de büyük bir önem kazandığını doğrulamakta” dedi. 

Teknolojik gelişmelerin aynı zamanda daha iyi rekabet uygulamalarına yönelik fırsatlar da sunduğunu kaydeden Torlak, şu değerlendirmeleri yaptı: “Veri erişimi, işlendiğinde ve anlamlı bir hale getirildiğinde, kurumlarımız için temel bir fayda haline gelmekte. Ama teşebbüslerin neler 'yapması gerektiğini' değil de gerçekten neler 'yaptığını' başarılı bir biçimde ortaya koyabilmek için analizlerimizde ve kararlarımızda dikkatli olmalı, güvenilir ve geçerli delillerden yararlanmalıyız.”