1957 yılında 3 mühendis sınıf arkadaşı ve 1 işadamının özel ortaklığı ile kurulan 1959'da şirketleşerek inşaat müteahhitliği dalında faaliyete başlayan GAMA, 1962 yılında, o tarihe kadar sadece yabancı firmalar tarafınd
1957 yılında 3 mühendis sınıf arkadaşı ve 1 işadamının özel ortaklığı ile kurulan 1959'da şirketleşerek inşaat müteahhitliği dalında faaliyete başlayan GAMA, 1962 yılında, o tarihe kadar sadece yabancı firmalar tarafından gerçekleştirilen mekanik, elektri
Bu süreçte, o zamana kadar Türkiye'de sadece yabancı firmalar tarafından yapılan, kuvvet santralları başta olmak üzere, teknoloji ağırlıklı, endüstriyel tesislerin yapımına da başlanmış. Şirket enerji tesisleri yapım müteahhitliği kapsamında, ilk iş olarak, 1963'te Babcock Wilcox ile Mersin Termik Santralı'nın kazan montaj işini üstlenmiş. Başarı ile tamamlanan projenin ardından Dünya Bankası'ndan yeterlik alan ilk Türk firması olarak 1964'te 4x25 MW Mersin Termik Santralı'nın genel montaj işi üstlenilmiş ve GAMA, Türkiye'nin ilk enerji tesisi yapım müteahhidi olmuş. Kuvvet santralları, petrol, petrokimya ve gaz tesisleri, fabrikalar, yüksek binalar, su ve kanalizasyon arıtma tesisleri, köprü ve çeşitli altyapı inşaatlarını gerçekleştirmeye başlayan şirket, 1970'li yılların başında yeni bir yapılanmaya yönelinmiş, firmanın geleceğinde sorumluluklar üstlenebilecek, yetenekli gençleri firmaya kazandırma, hatta onları hissedar yapma konusu öncelikle ele alınmış. Yurtiçinde edinilen tecrübe ile 1970'lerin başında yurtdışına açılma kararı alınmış ve Ortadoğu, Rusya, Avrasya ülkeleri, Güneydoğu Asya, Kuzey Afrika ve İrlanda'da yapılanmaya gidilmiş. 2002 yılında kapsamlı bir yeniden yapılanma sürecine giren şirket, 2003'de holdingleşmiş. Şirketin bugüne kadar yaptığı ve devam eden projeleri ile hedeflerini Yönetim Kurulu Başkanı Erol Üçer'den dinledik: GAMA'yı 4 arkadaş ile 1957 yılında kurduk GAMA'nın temellerini Teknik Üniversite'den sınıf arkadaşlarım olan Yüksel Erimtan, Uğurhan Tunçata ve işadamı Raif Mumcu ile birlikte 1957 yılında kurduğumuz ortaklıkla attık. Bu bir maceraydı tabii. Biz üç mühendis önce çeşitli işlerde çalışıp deneyim kazandık. 1959'den itibaren de resmi olarak GAMA'yı kurduk. O yıllarda mühendis kökenli olduğumuz için mühendisliğe, teknolojiye fazla ilgi göstermeye başladık. Bir taraftan geleneksel, alışılagelmiş işleri yürütüyorduk ama bir taraftan da Batı standartlarına uygun işler yapabilme arayışı içerisindeydik. O dönem NATO işleri başlamıştı. NATO'da da bu tür teknolojik işler devamlı olarak gündeme geliyordu. Disiplinli işler ve kalite bilincinin oluşmaya başladığı dönemde, bütün bunları gerçekleştirerek birtakım gelişmeler içersine girdik. Ve bu arayışlar içerisinde 1960'lı yıllarda, gerek yabancı firmalarla ilişkileri geliştirmede gerekse NATO işlerini yürütmek anlamında önemli gelişmeler yaşadık. O dönemin asırlık firması Babcock&Wilcox basınçlı kazanlar yapıyordu. Onun mümessilliğini aldık. Onunla beraber Mersin'de ilk teknolojik iş, Mersin Termik Santralı'nın ilk kazan montajını onlarla beraber yaptık. 1963 yılıydı. 1964 yılında da Mersin Termik Santralı'nın genel montajını yaptık. Dünya Bankası'nın ihalesiydi. Bize verdiler. Türk firması olarak girdik ve o işi yaptık. 4x25 megavatlık bir santral oldu ve tarihi bir olaydı. O dönemde bir Türk firması böyle bir işi yapma imkânına sahip değildi. Biz birikimlerimizle ve imkânlarımızla o işi yaptık. Ondan sonra hep teknolojik işlere yönlenmeye başladık. Bir taraftan diğer müteahhitlik hizmetlerini de yapıyorduk ama rüyalarımızı süsleyen teknolojik işlerdi ve o işlerle yatıp kalkan bir grup haline geldik. Bu hedef bizi başka taraflara doğru sürükledi. Firmamıza genç mühendisler davet ettik. O zamanlar lisan ağırlıklı alıyorduk. ODTÜ'den yeni mezun mühendis arkadaşları davet ettik. Onlar firmamızda çalışmaya başladılar. Bizim heyecanlarımıza onlarda katılmaya başladı. Birkaçını yurtdışına staja gönderdik. Ve bu politika, bizi 'teknolojik endüstriyel yapılara' doğru daha fazla yaklaştırdı. 1970'lerin başında GAMA Endüstri Şirketi'ni kurduk. Hisselerimizden bir miktarını o mühendislere pay ettik. Böylece Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek, ana ortakların çalışanlarla beraber yeni bir oluşuma gitmesini sağladık. Bu oluşum bizi her türlü sanayi tesisinin yapımına doğru yönlendirdi. 1970'li yılların ortasından itibaren de yurtdışında da taşeronluk yapmak suretiyle, çeşitli yabancı firmalara hizmet vermeye başladık. Suudi Arabistan'da, Rusya'da çeşitli ülkelerde pek çok endüstriyel yapı, çimento fabrikaları, sanayi tesisleri, rafineriler, santrallar kurduk. Zamanla taşeronluktan uzaklaştık, direkt olarak iş almaya başladık. Ve bugünkü konumumuzu kazandık. Sanayide, ticarette, mühendislikte para kazanmak önemli bir olay ama bundan daha önemlisi bu kadar kapsamlı işleri başarıyla yapabilme becerisi. Aldığımız görevler Türkiye'nin gelişmesi ve iyi işler olması açısından oldukça önemliydi ve bu görevleri başarıyla tamamladık. Devam eden işlerimizin yüzde 94'ü yurtdışında Bugüne kadar 2.8 milyar doları yurtdışında olmak üzere toplam 5 milyar dolarlık iş tamamladık. Bugün ise 4 milyar doları yurtdışında olmak üzere yaklaşık 4.2 milyar dolarlık iş yürütüyoruz. 27 bini yurtdışında olmak üzere yaklaşık 30 bin işçi, yaklaşık bin 500 mühendis çalıştırıyoruz. çalışanlarımızın 10 bine yakını Türk. Olaylar netleştikten sonra nükleer ihalesine gireceğiz Türkiye enerji konusunda hızlı hareket etmeli, birçok tedbiri çabucak almalıdır. Kamunun bu işleri özel sektöre devri hem zaman, hem de finansman açısından doğru bir yaklaşımdır. Ancak özel sektörün elini taşın altına koyabilmesi için gerekli koşulların yaratılması gerekiyor. Koşulların oluşmadığı durumlarda özel sektör yatırım yapma cesareti gösteremez. Çünkü bu kısa süreli bir olay değildir. Bu milyarlarca dolar harcama gerektiren bir fabrikadır ve üretilen mal satılmak zorundadır. Güvenilir bir satış şansı yoksa özel sektör buna fazla ilgi göstermez. Alım garantileri gibi fırsatlar olmalı. Uzun yıllardır nükleer enerjiyi konuşuyoruz. 3 defa deneme oldu. O dönemlerde kamunun yapması isteniyordu. Ama şimdi özel sektörün yapması isteniyor. Nükleer enerji çok komplike, karışık bir sistem. Bu nedenle herkeste bir endişe var. Acaba nükleer santral Türkiye'de yapılabilir mi, güvenilir mi diye. Bu korkulardan uzaklaşmalıyız. Nükleer santral ülkenin ihtiyaçlarından bir tanesidir. Çünkü temiz enerji dediğimiz zaman, iyi ve doğru kullanımı halinde ilk önce nükleer santral gelir akla. Olaylar ve firmaların bakışları netleştikten sonra değerlendirip nükleer ihalesine girmeyi planlıyoruz. Bizim zaten General Elektrik ile bir anlaşmamız var ama daha netleşen bir şey yok. Dünyadaki eskiyen tesisler Türk müteahhitler için avantaj Şu anda dünyada enerji konusunda sıkıntı var ve talep patlaması yaşanıyor. Bütün ülkeler enerji santralları kurmak için yarış içerisinde. Öyle olunca tesis inşa edebilen firmalara da yoğun talep oluyor. Özellikle doğalgaz santrallarının teslimatı için 2.5 sene müddet veriyoruz. Rüzgar da aynı durumda. Herkes bu işleri yapamıyor, deneyim istiyor. Rusya bu konunun hassasiyetini anlamış devamlı ihaleler açıyor. Onların avantajı doğalgaz. Ucuz bazen parasız gaz temini mümkün. Bir de sistemleri çok eskimiş. 30-40 senelik sistemleri var. Onların yerine randımanı yüksek tesisler kurmanın peşindeler. Bu talebi Türk müteahhitler avantaja çevirebilir. Kalifiye eleman için İNTES'in eğitim şantiyesi öncü oldu Yeraltı kaynaklarımız yok denecek kadar az ama bizim büyük bir insan gücümüz var. Dolayısıyla insanımızdan ne kadar çok yararlanırsak ülkeye o kadar yararlı oluruz diye düşünüyorum. Bizim mesleğimiz de en çok işçi istihdam eden bir meslek dalı ama kalifiye eleman konusunda zorlanıyoruz. Herhangi bir meslekte bir dönem içerisinde insanları belki yetiştirebilirsiniz ama müteahhitlik mesleğinde birtakım disiplinlerin çok genç yaşta oturtulması lazım. Yurtdışında, mühendislikler de bile sertifika sorgulanıyor. Amerika'da bir mühendis mektepten çıktıktan sonra mühendislik icra etmek isterse birkaç sene çalışma dönemi geçiriyor ve sertifika alabiliyor, ondan sonra çalışabilme fırsatını elde edebiliyor. İşte Tuzla'da gerçekleşen ölüm vakaları ve kazalar zaman zaman gazetelerde yer buluyor. Bu sertifikasyon sisteminin eksikliğinden kaynaklanıyor. O nedenle insan yetiştirmek için meslek okulları ve sanat okulları gibi okulları daha çok yaygınlaştırmak ve Türkiye'nin yararına olan meslekleri o okullarda öğretmemiz gerekiyor. Biz bünyemizde bu tür okullar ve kurslar açıyoruz. İNTES'in desteği ve Türkiye Yol-İş Sendikası'nın değerli katkılarıyla Sincan Organize Sanayi Bölgesi'nde TES Türkiye Eğitim şantiyesi adı altında çok önemli bir mesleki eğitim merkezi kuruldu. Daha önceden rahmetli Kadir Sever Beyefendi ile İNİŞEV Vakfı'nı kurmuş ve mesleki eğitim konusunda birlikte çok çaba göstermiştik. GAMA olarak biz yurtdışına gidecek tüm işçilerimizi bu merkezde eğiterek sertifikalandırıyoruz. İNTES bu konuda da sektöre öncülük etmiştir. Türkiye'de bunların yaygınlaşması lazım. Teknolojiye yönelmek her alanda avantaj getiriyor Teknoloji konusunda dünya çapında aranan, güçlü gruplardan bir tanesi olmak istiyoruz. Dünyada bu tipteki firma sayısı fazla değil. Teknolojiyi A'dan Z'ye yapan gruplar içinde olmak büyük avantajları beraberinde getiriyor. O zaman Batılılar'a karşı rekabet avantajı sağlayabiliyorsunuz. İyi fiyatlarla iş alabiliyorsunuz. Teknolojik projelerde mühendisliğin kârını da alıyorsunuz, malzemenin kârını da alıyorsunuz, inşaatın kârını da alıyorsunuz. Ama bu işlerden birini yapmaya yetenekliyseniz, sadece o bir alanın kârıyla yetinmek zorunda kalır ve sıkıntıya düşersiniz. Örneğin bir rafineri yapabiliyoruz artık biz. Düz müteahhitlik ise rekabette de, kârda da, iş alımında da sıkıntılı olabiliyor. Aldığımız işe odaklanıyoruz konsantrasyonumuz dağılmamalı Libya'da da çalışıyoruz. Bir santral işi aldık. Daha evvel orada bir santral bitirmiştik. Şu anda 10 ülkede çalışmalarımız var. Her ülke yeni sorunlar, dertler getiriyor. Birçok ülkede iş alabiliriz ama yeni cephe açmak istemiyoruz. Konsantrasyonumuzun azalmasını istemiyor, aldığımız işe odaklanıyoruz. Örneğin hızlı tren projelerine girmeyi düşünmüyoruz ama boğaz köprüsü projesine sıcak bakabiliriz. Yurtdışında kendini ispat eden firmanın teminat sorunu olmaz Yurtdışında aldığınız ve tamamladığınız işlerle kendinizi ispat etmişseniz teminat konusunda bir sorun yaşamazsınız. Başarılarınız limitliyse sıkıntı çekerseniz. İlk defa yurtdışına gidiyorsanız o zaman bankalarda teminat mektubu konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Biz yaşamıyoruz. 7 ülkede 1.6 milyar dolarlık 8 enerji santralı yapıyoruz Türkiye'de fazla işimiz yok. İş hacmimizin yüzde 6'sı Türkiye'de. Yüzde 35'i Rusya Federasyonu'nda, yüzde 17'si Suudi Arabistan'da, yüzde 13'ü İrlanda'da, yüzde 11'i Katar'da, yüzde 6'sı Kazakistan'da, yüzde 6'sı Libya'da, yüzde 3'ü Makedonya'da, yüzde 3'ü Yemen'de ve yüzde 2'si Bulgaristan'da devam ediyor. Rusya'da 2, Suudi Arabistan, Libya, Bulgaristan, Kazakistan, İrlanda ve Makedonya'da birer adet olmak üzere toplam 8 adet enerji santralı yapıyoruz. Bu projelerin toplam bedeli 1.6 milyar doları aşıyor. Türkiye'de ise en büyük işimiz ise Marmaray Projesi. O projede Japonlar'la beraberiz ve Nurol firmasıyla karadaki işleri yapıyoruz. Japon firması da denizdeki işleri yapıyor. Kırıkkale'de bir rafineri projemiz vardı, onu da tamamladık sayılır. Ama Türkiye'de özellikle enerji konusunda birçok yatırım yapılacak. Bu konuda rol alacağız. Şimdi 36 megavatlık bir hidroelektrik santral yapıyoruz. Rüzgar, kömür, gaz santralları düşünüyoruz ve hazırlık yapıyoruz. 5 yılda 3 bin megavatlık enerji yatırımı planlıyoruz Türkiye'nin en eski enerji firmasıyız. Türkiye'de enerji santrallarının kurulu gücü 41 bin megavat civarında. Biz bugüne kadar yurtdışı ve yurtiçinde yaklaşık 14.5 bin megavatlık santral yaptık. Yani toplam kapasitemizin yüzde 35'i kadar iş yapmışız. Çimentoda 35 milyon ton yıllık kapasitesi var Türkiye'nin. Biz bunun yarısı kadar çimento fabrikasını Türkiye'de ve Türkiye dışında yapmışız. Rakamlara baktığınızda gerek çimentoda gerekse enerji santrallarında çok önemli deneyimlerimiz var. Bu nedenle önümüzdeki 5 yıl içerisinde 3 bin megavatlık enerji yatırımı planlıyoruz. Zarar ettik ama Marmaray'a İstanbul'un ihtiyacı var Son fiyat artışları ve işin yavaşlaması Marmaray'daki zararımızı artırdı. Yenikapı'da arkeolojik kazılar başladı. Kısa sürer diyorduk ama kazıların yavaşlaması süreyi uzattı. 3 senedir Yenikapı'da iş yapamıyoruz. Arkeolog kontrolünde gidiyor. Üsküdar'daki kısım devam ediyor, orada çalışıyoruz. İstasyon binasını tamamlayacağız. Marmaray, İstanbul'a nefes aldıracak bir projedir. Bir istikamette saatte 75 bin insan taşınacak. Bu hem sayı bakımından hem de harcama bakımından avantajlar sağlayacak. Bu nedenle bazı ciddi ve cesur kararlarla bu projenin desteklenmesi lazım. Biz zarar etmiş olabiliriz, önemli değil. Ama bu proje İstanbul için çok önemli. Trafiğin rahatlaması için olmazsa olmaz bir proje. Gökdelen deneyimimiz var ama konut sektörüne girmeyeceğiz Konut sektöründe yaşanan hareketliliğe rağmen bu sektöre girmeyi düşünmedik. Bu sektörde kârlılık doğrudan doğruya arsa üretimiyle alakalı bir konu. Binanın yapısından dolayı bir kazanç yok. Arsa alınıyor ve sonrasında değerleniyorsa, konut sektörünün avantajı orada oluyor. Arsa üretimi konusunda fazla bilgimiz olmadığı için o işlere girmedik. Ama MESA, Koray gibi firmalar bu alanda oldukça değerli firmalar. Zaten her tarafa girmemiz de mümkün değil. Ama bize, "gökdelen yapın" derlerse de yaparız. O konuda çeşitli deneyimlerimiz oldu. Moskova'nın ilk gökdeleni olan Gazprom'un 37 katlı genel merkez binasını biz yaptık. O zamanlar öyle binalar yoktu Rusya'da. 1993'te yaptık biz o binayı. Çok da güzel olmuştu. Bir başka bina da Rus Parlamentosu'nun binası. 1993'de Başkan Yeltsin parlamentodaki üyelerle çatıştı, olaylar oldu. Sonunda oradaki insanlar tanklarla toplarla binayı delik deşik ettiler. Dünya ayaklanınca, hemen binanın yapımı üstlenildi. Rus firmalar pek ilgi gösterememişlerdi bu işe. Çünkü öyle bir teçhizatları ve alışkanlıkları yoktu. Bizi çağırdılar, bir de ENKA'yı. İkimiz kış şartlarında 3 ayda o binayı eskisinden çok daha güzel hale getirdik. Parlamentodan da bir takdirname aldık. Rusya'da şimdi çelik yapılar, endüstriyel yapılar yapıyoruz. Başka endüstriyel yapı olursa onlara da gireceğiz. Çünkü Rusya'da bir ismimiz var, başarılıyız. Rusya bizim için çok önemli bir ülke. GAMA Enerji, Ürdün'ün su projesini aldı Ocak 2008'de, Türkiye ve çevre ülkelerde artan enerji ve su talebine cevap verecek projelere yatırım yapmak amacıyla GAMA ve GE, GAMA Enerji'de yüzde 50-50 ortaklık gerçekleştirdi. Bu şirketimiz son olarak Ürdün'ün önemli yatırımlarından Disi Su Temin Projesi ihalesini kazandı. Ürdün'nün başkenti Amman'nın su ihtiyacını karşılamak amacıyla, yap-işlet-devret esaslı, Ürdün'nün güneyindeki Disi Bölgesi'nde bulunan yeraltı su havzasından 25 yıl süre ile çıkarılacak, bu su 320 kilometre çelik boru hattı ile pompalanarak Amman'a taşınacak ve Amman'da inşa edilecek depolara teslim edilecek. Proje, 25 yıllık işletme süresi sonunda Ürdün Su ve Sulama Bakanlığı'na devredilecek. GAMA Holding AŞ, 5 ana grup 38 alt şirketten oluşuyor . Gama Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj AŞ . Gama Enerji AŞ . Gama International B.V. . Gama Güç Sistemleri Mühendislik ve Taahhüt AŞ . Gama Ticaret ve Turizm AŞ Dünyanın 225 büyük müteahhiti arasında 64'üncü sırada yer aldı GAMA Holding AŞ, Engineering News Record tarafından 2007'de yayınlanan, dünyanın en büyük 225 uluslararası müteahhitleri arasında 64. sırada yer aldı. Şirket sektörler bazında, fosil yakıtlı (kömür, petrol, gaz) santral yapımında uluslararası müteahhitler arasında 10'uncu, kimyasal tesis yapımında 6'ıncı, otoyol yapımında 18'inci ve endüstriyel tesis yapım faaliyetlerinde de 13'üncü sırada yer aldı.