'4.5 G’de yerlilik şartına rağmen bir tek Türk firma ile görüşme yapmadılar'

4.5 G ihalesini kazanan şirketlerin yerlilik şartına rağmen bir tek Türk firma ile görüşme yapmadıklarını kaydeden OSTİM Başkanı Orhan Aydın, 9 milyar dolarlık 4.5 G teknolojisi için Milli Takım kuracaklarını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hüseyin GÖKÇE

OSTİM Başkanı Orhan Aydın, 4.5 G ihalesini kazanan şirketlerin, “Türkiye’de ürettirecek firma bulamıyoruz” şeklindeki açıklamalarına tepki göstererek, bunların bugüne kadar yerli firmalarla görüşüp talepte bile bulunmadıklarını söyledi. Bu sektörde ilk etapta 9 milyar dolarlık pazar bulunduğunu dile getiren Aydın, sektöre yönelik üretim yapabilmek için tüm tarafları bir araya getirerek milli takım oluşturacaklarını, yerli sanayi izin ayrılmış payın yok edilmesine izin vermeyeceklerini söyledi.

Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Orhan Aydın, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.

► GSM şirketleri, Türkiye’de bunu yapabilecek firma bulamadıklarını söylüyorlar….

Bu teknoloji henüz bizde yok, tamamını yerli yapalım diye niyetlendiğinizde hemen yarın yapılabilecek bir şey değil. Ancak buna çok benzer teknolojileri Türkiye’de yapan şirket yok mu? Tabii ki var. En iyi örneğini ise Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nda görüyoruz. Müsteşarlık teknolojiyle ilgili çok iyi yönetim tecrübesine sahip. Yabancı bir firmayla oturup pazarlık yapabiliyor, teknoloji yönetimi ve transferini çok iyi yapıyor. Çok güzel başarı örnekleri var. Ancak SSM dışındaki kurumlara gittiğinizde henüz bu tecrübeyi göremiyorsunuz. Yabancı firma sizi çok güzel çırak olarak kullanıyor. Burada işi yabancı firmalarla teknik olarak kafa kafaya çalışmış, teknik bir grubun yönetmesi gerekiyor.

► Bu işlere kim ön ayak olacak?

Bakın biz benzer konularda çok çalışma yaptık ve önemli sonuçlar da aldık aslında. Örneğin Ankara Metrosu ihalesinde Çinli firma ile bunu yaşadık. Tabi kimse durup dururken, elindeki teknolojisini, ekmeğini, parasını, pulunu vermiyor. Ancak sizin duruşunuza göre tavır takınıyor. Eğer bu işe gerçekten inanmış, bu işi yapmaya niyetlenmiş ve teknik takımı kurmuşsanız ona göre, kurmamışsanız “Tamam neyse bunu zaten en kötü senaryoya göre maliyetlerime koymuştum, yine karlıyım” deyip işin içinden çıkıyor. Burada bürokratları da suçlamıyorum, çünkü onlar da kendi işlerini yapıyorlar. Onların mücadele edebilecek durumları yok, sadece yerli firmalarla yabancı firmalar arasında sıkışıp kalıyorlar.

Yabancı firma yaptıracak adam bulamıyor bürokrasi de yaptıramıyor. Böyle git gel ile bizim iş de elden gidiyor. Burada biz teknik yeterliliği olan kişilerden kurulu bir milli takım oluşturacağız. Bunun içinde bu işten para kazanacak, yabancı firmaların önünde mücadele verebilecek yetkinlikle kişiler olacak. Bunlar hem bizim tarafa yol gösterecek, hem de bunun arkasında duracak. Bakın bunun benzerini yaptığımız için bugün metro araçlarında yüzde 100 yerlilik payı konuşuluyor. Yüksek Hızlı Tren’de (YHT) bile artık yüzde 63 yerlilik oranını konuşuyoruz.

► Peki 5 G için bunu niye yapamadık?

5G’de bunu yerine getiremedik. Zaten izlediğimiz manzara da çok iyi değil, hoşumuza gitmiyor. Burada da biz OSTİM OSB olarak BTK’ya gidip, işbirliği için ön görüşmeler yaptık. Biz bu sektörden ülkemiz için bir pay çıkarabileceğimizi düşünüyoruz. Onlara da raylı ulaştırma sistemleri gibi bir çalışma grubu oluşturalım diyoruz. Yani bu işle uğraşan üniversiteler dahil tüm yetenekleri bir araya getirelim. Temel amacımız firmaların bu işten 3-5 kuruş kazanması değil. Türkiye’nin tüm ihtiyaçlarının kendi kendimize karşılamaya var mıyız? Yok muyuz? Bunu belirlemek gerekiyor. Biz aslında çok basit bir işe değil, ülkemizin haberleşme teknolojilerine dayalı sistemlerine kendi imkan ve teknolojisiyle ulaşması için çalışıyoruz. Eğer bugünden bir hedef koyamazsanız yol almak mümkün olmaz. Yani büyük hedefi önümüze koyup eko sistemi kurmamız gerekiyor. “Türkiye’de haberleşme teknolojilerine ait ürünü olan, Ar-Ge’si olan, bilgisi olan herkesi çağırıyoruz” dediğimizde inanılmaz bir potansiyel çıkacaktır ortaya. Türkiyede haberleşme teknolojöilerine ait ürünü olan, Ar-Ge’si olan, bilgisi olan herkesi çağırıyoruz dediğimizde inanılmaz bir şey çıkacaktır ortaya. Geç de olsa bir yerinden başlayıp yapmalıyız.

► Peki HES, termik santral ve yenilenebilir enerji projelerinde durum ne?

Türkiye’de bu saydığınız alanların neredeyse tamamında maalesef tüketici durumunda. Bir tane kendi yaptığımız termik santralimiz yok, Montajını yapabiliyoruz, başkalarının yaptığı santrali işletebiliyoruz, servis hizmeti veriyoruz ama kendi santralimiz yok maalesef. Bunlar hep 10 bin doların aşılmasını sağlayacak şeyler.

HES’te de yerli imkanlarla barajı yapabiliyoruz ama türbin ve elektromekanik cihazlarda yokuz. Rüzgarda türbin, güneş enerjisinde ise kritik olan panelleri üretemiyoruz. Biz rahmetli Sedat Çelikdoğan ile bir 10 MW termik santralinin tamamını kendimiz tasarlayıp, üretmeyi düşündük. Bu santralin tasarımından üretimine kadar tamamını yerli yaparak başlangıç yapmak istedik. Ancak buna da kimsenin beklemeye sabrı olmadığını gördük. Herkes yapmalıyız diyor ama kimse uğraşmıyor. Marshall Planı’ndan sonra her şey bitmiş tamamen tarım ile uğraşın demişler bize. Kendi takım tezgahlarımızı, elektronik iletkenlerimizi yapabilmeliyiz diyerek, TESTAŞ, TAKSAN, TEMSAN ve TÜMOSAN’ı kurmuşuz ama yıllardır aynı şeyleri konuşuyoruz.

► Bunları başarabilmek için ne yapılmalı?

Bu inanılmaz bir çaba, strateji, odaklanma ve topyekün bir seferberlik gerektiriyor. Yani bunu yapmaya kararlı olacağız, 3 vardiya çalışacağız ve neye mal olursa olsun yapacağız. Niyet ve hedefin bu olması lazım. Bu, sadece özel sektörün yapabileceği değil, devletin de burada ‘varım’ demesi gerekiyor. Oysa, bizim mevcut iklim üretimi ödüllendirmiyor, ithalat yapanı ödüllendiriyor. İthalat yapanlar hiçbir risk almadan getirip satıyor. Üretim yapan ise bir çok zorluklarla karşılaşıyor. Aradan 20 yıl geçiyor, aynı zaman diliminde arsa, dükkan alanların kendisinden daha çok kazandığını görüyor. Bugün Türkiye’de üretimin GSMH içindeki payının giderek düştüğünü gözlemliyoruz. Yüzde 26’dan yüzde 17’ye kadar gerilemiş durumda. Üretimin payı giderek azalıyor, buna karşılık tüketim ve inşaatın payı artıyor. Oysa, 10 bin dolarlık gelir sınırını aşabilmek izin üretimin payının en az yüzde 23’e çıkması gerekiyor.

YERLİLERİ DÜŞÜNMEDEN İHALEYE GİRMİŞLER

► GSM şirketleriyle temasa geçtiniz mi bu aşamada?

GSM şirketleriyle İstanbul’da görüştük. Onların da olaya bakışında açık bir çelişki var. Şöyle ki yüzde 45 yerlilik şartı konulmuş, bir kısmı KOBİ’lere dağıtılacak bir ihaleye giriyorlar. Normal şartlarda böyle bir ihaleye nasıl hazırlanırsınız? Gidip yerlilik şartını yerine getirmenizi sağlayacak fi rmalarla konuşur, fi yat alır ona göre analiz yaparsınız değil mi? Oysa bunlar kimseyle görüşmeden fi yat verip, sözleşmeye imza atmışlar. O zaman ben bunların iyi niyetli olmadığını düşünürüm.

ELALEMİN MAKİNESİYLE, HABERLEŞME CİHAZIYLA 4.0 DEĞİL, SANAYİ 5.0’A GEÇSEN NE OLACAK?

► İhale tamamlanmış bir kere bu aşamadan sonra ne yapılabilir ki?

Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin dokümanına eğer fi rma bulamıyorlarsa niye imza atmışlar. Bu mahalle bakkalının işi değil ki devletin sözleşmesi. Bu noktada, BTK bunu yaptırmak, o fi rmalar da yapmak zorunda. Bunun arası yok. Biz de OSTİM olarak bunu takip etmek zorundayız. Cumhurbaşkanı, Başbakan o kadar destek veriyor ; “Yerli üretim, milli üretim, bu memleketin imkanları, kabiliyeti, sanayicileri” diyorlar. Sonra da gelip elimdeki ekmeği başkasına veriyoruz. Eğer bana bunu 1 yıl önce söyleselerdi ve çalışmaya başlasaydık, bugün çok sayıda ürünü üretebilirdim. Firmalarımız, yine de çoğunu yapabilecek kapasitede ama hemen yarın teslim edemeyiz. Yapılmış hazır ürünler olduğu gibi, yapılabilecekler ve yapılması için çalışılması gereken ürünler var. Bu aşamada tabii ki “Bu teknoloji var mı?” diye sorarsan olumlu cevap veremem. Şimdi son dönemlerde sanayi 4.0’ı sıkça konuşuyoruz ancak zaten bunlar sanayi 4.0’ın altyapısını oluşturacak. Yani 4.0’a geçmek için bu altyapıya da hakim olmak gerekiyor. Buna geçmek için bu altyapıya da hakim olmanız lazım. El alemin makinesiyle, haberleşme cihazıyla 4.0 değil, sanayi 5.0’a geçsen ne olacak?

Herkes ‘yaparız’ diyor kimse uğraşmıyor!

Ferit PARLAK

Son on seneye damgasını vurdu ‘yerlileştirme’ hikayesi… Savunma sanayinde önemli yol alındı, hayal diye nitelendirilen yüzde 50’ler seviyesi aşıldı, kısa vade için yüzde 80’ler hedef konuldu… Ama sivil sanayide konuşma, dilek, temenni dışına çıkılamadı… Reel sektörün sermaye biriktirmesi ve o sermaye aracılığıyla yüksek teknoloji içeren, yeni yatırımlar yapabilmesi; o teknolojiyi yerli imkanlarla geliştirmesi; rekabet edebilir, farklı ürünler üretebilmesi için şu anda ürettiği ürünlerin desteklenmesi, en azından bir şans verilmesi gerekiyordu... Bu nedenle ‘yerli ürün’ kullanımını avantajlı kılacak kararlara imza atıldı. Başbakanlık genelgeleri yayımlandı... Şartnamesinde ‘yerli ürün’ kullanma zorunluluğu olan birçok ihale yapıldı... Ama ne yazık ki ne alınan kararlar, ne atılan imzalar, ne de zorunluluklar ‘yerli ürün’ kullanımı için etkili olamadı... Bahaneler sıralandı... Orhan Aydın’ın, “Herkes ‘yapmalıyız’ diyor, ama kimse uğraşmıyor.” sözü gelinen noktayı ve bugün yaşadığımız kur, faiz gibi sıkıntıların nedenini özetliyor…

Bu konularda ilginizi çekebilir