”70 milyonun bileceği şekilde geleceksen gel”

Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarına yanıt veren CHP lideri Baykal, "Ahlaksız suçlaması, kimseyi ahlaklı hale getirmez" ifadesini kullandı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

TBMM - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi gerilimi ve sıkıntısını bastırmak için "ahlaksız" gibi laflar kullandığını öne sürerek, "Ahlaksız suçlaması, kimseyi ahlaklı hale getirmez. 70 milyonun bileceği şekilde geleceksen gel, açık kapım, bekliyorum seni. Millet öğrenmesin, tenhada buluşalım... Tenhada buluşmak yok."dedi.

Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "ana muhalefet partisi liderinin MGK toplantılarına katılması" önerisine ise "Organları dejenere etmeyelim" sözleriyle karşı çıktı.

Baykal, partisinin grup toplantısında, dün Türkiye'ye gelen grubunun istekleri ve karşılanış biçimi ile ilgili eleştirilerde bulunarak, "Muhatap alındıkları için o insanlar hak etmediği bir siyasi ağılık kazanmaya başlamışlardır" diye konuştu.

"Gelenler niçin geldiler? Eğer Türkiye üzerinde bir pazarlık yapıldı da bu pazarlığın avans ödemesi için bu insanlar geldiyse, bu işin anlamını milletin çok iyi değerlendirmesi gerekir. Gelenler teslim olmaya değil, teslim almaya geliyorlar" diyen Baykal, CHP olarak, dirençli bir mücadele verdiklerini, etkili muhalefeti sürdürmeye devam edeceklerini kaydetti. Projeyle bir ilgilerinin olmadığını belirten Baykal, "Bu bir Türkiye projesi değil, AKP, PKK, DTP projesidir" iddiasını dile getirdi.

"Yarası olan gocunur, ahlaksızlık suçlaması, kimseyi ahlaklı hale getirmez"

Başbakan Erdoğan ile mektuplaşmalarına ilişkin de değerlendirmeler yapan Baykal, talebin Erdoğan'dan geldiğini, kendisinin de kamera kaydı yapılması kaydıyla görüşmeyi kabul ettiğini anımsattı.

Erdoğan'ın, cevap mektubunu aldıktan sonra, "teşekkür ederek, görüşmeyi kabul ettiğini" belirten Baykal, "5 gün geçtikten sonra Başbakan doluya koymuş almamış, boşa koymuş dolmamış, bugün çıktı 'görüşmeyeceğim' diyor. Taktir onun. 'Görüşeceğim' diyen sensin, görüşmekten vazgeçen sensin" dedi.

Erdoğan'ın vazgeçerken "ahlaksız" suçlamasında bulunduğunu öne süren Baykal, özetle şu görüşleri dile getirdi:

"Her kim ki iki lafının birinde 'ahlak, namus, dürüstlük' der, 'dur orada' diyeceksiniz. Ahlak, dürüstlük işi lafla olmaz. Yarası olan gocunur, ahlaksızlık suçlaması, kimseyi ahlaklı hale getirmez. Teklif eden, gelmeyen sensin. Şimdi bunu kamufle etmek için 'ahlaksızlık' suçlaması yapıyorsun. Arkadaş, ahlaksızlık konusu şimdi mi aklına geldi? Başbakanın böyle önemli konularda kendi gerilimini, sıkıntısını bastırmak için durduk yerde 'ahlaksız' gibi lafları bu kadar rahat kullanması yakışmıyor. 'Bizim kapımız açık, senin de kapın açık olsun' diyor. Benim kapım açık ama sen diyorsun ki 'kapın sadece bana açık olsun.' Ben de diyorum ki 'kapım millete de açık, sana da açık.' Kapım açık buyur, içeceğin çay olsun. Bir çayı esirgeyecek değiliz. Senin gönlünü hoş tutmak için her şeyi yaparız ama senin yanlışlarını paylaşmayız, senin yanlışında işbirliği içinde olduğumuz izlenimini vermene müsaade etmeyiz. Senin derdin, senin yanlış yolunu herkes seninle birlikte paylaşıyor izlenimini vermek. Ben de o izlenimi vermek istemiyorum.

70 milyonun bileceği şekilde geleceksen gel, açık kapım, bekliyorum seni. Millet öğrenmesin, tenhada buluşalım... Tenhada buluşmak yok."

"İşi doğal yolla çözelim"

CHP Genel Başkanı Baykal, Cumhurbaşkanı Gül'ün "ana muhalefet lideri de MGK'da yer alsın" önerisini değerlendirirken de MGK'nin anayasal bir konumunun bulunduğunu, Kurula kimlerin katılacağının belli olduğunu belirterek, MGK'nın çalışma prosedürünü anlattı.

Baykal, şöyle konuştu:

 "Organları dejenere etmeyelim. Dünyada hangi ülkede ana muhalefet böyle bir kurulun üyesidir? Var mı böyle bir örnek? Bunun ne yarar getireceğini anlamakta güçlük çekiyorum. Bu konudaki ihtiyacı anlıyorum, saygı duyuyorum. Bu ihtiyacı karşılamada, yani CHP'nin devletin en önemli organlarda görüşünü etkili şekilde temsil etmenin normal, meşru yollarına bakalım. Nedir o yol? Önümüzdeki seçimden CHP iktidar çıkar, o zaman MGK'da yerini alır. Gayri tabii yollara girmeyelim. İşi doğal yolla çözelim. Milletimiz bizi takdir eder, biz de yetkili olarak o heyetin içinde bulunuruz, görevimizi yaparız. Bir şaka yapmama izin verin. Belki de AKP'li yöneticiler, 'önümüzdeki seçimden sonra MGK'da bir ayağımız olsun diye muhalefet partisini oraya alalım' diye düşünüyorlar."

Deniz Baykal, Deniz Feneri ile ilgili soruşturma sürecini de eleştirerek, "Dün gelen PKK'lılar izzet ikram ile sınırda ağırlanıyorlar, Ergenekon'da memleketin dürüst profesörleri, gazetecileri, yazarları aylarca neyle suçlandığını bile bilmeden cezaevinde tutuluyor. Bu adaletsizliklerin sona ereceği günler yakındır. Herkesin insan haklarına yakışır şekilde, hukukun üstünlüğü ilkelerine göre yargılanacağı ortamlara gelinecektir. İnşallah, yargıdan kendine bu aşamaya kadar kaçırmayı başarmış olanların da yargıda hesap verdiği günleri görmek bu millete nasip olacaktır."

"İmralı muhatap alınmıştır"

CHP Lideri Baykal, Mahmur Kampı ve Kandil Dağı'ndan bir grup teröristin Türkiye'de teslim olmasına ilişkin de açıklamalarda bulundu.

Uzun bir süreden beri konuşulan konunun altında neyin yattığının dün ortaya çıkan görüntüyle yavaş yavaş anlaşılmaya başlandığını kaydeden Baykal, bu sürecin niçin gizli yürütüldüğünün, ''ucu açık'', ''hazmettire hazmettire bu konuyu halledeceğiz'' denildiğini, yol haritasının neden açıklanmadığını, neden DTP'nin, ''İmralı'yı muhatap alın'' dediğini şimdi anladıklarını belirtti.

''Dün açıkça görülmüştür ki İmralı'dan gönderilen yol haritası uygulamaya konulmuştur'' diyen Baykal, şunları söyledi:

''Dün ortaya çıkan olay, tek taraflı olarak, birilerinin Irak'ın dağlarında karar almasıyla ortaya çıkmış bir tablo değildir. Karşılıklı mutabakatla, müzakereyle, ayrıntılar tarif edilerek hazırlanmış bir senaryonun, halktan, TBMM'den gizli tutulmuş bir senaryonun uygulanmaya başlanmasıdır.

Dün devlet tam kadro orada birilerini bekliyor, karşılıyorlar. Bu tablo bir senaryodur. Birileri bu senaryoyu yazdı, zamanlaması var, sahneye kim, ne zaman girecek, ne olacak, hepsi belli. Yol haritası bunu öngörüyor. Ama sadece bunu öngörmüyor. Bu tablo göstermiştir ki İmralı'nın yol haritasını AKP iktidarı uygulamaya başlamıştır. İmralı muhatap alınmıştır. İstediğiniz kadar 'teröristi muhatap almayız' deyin. Muhatap aldın bile. Onları buraya gönderen talimatı kim verdi, niçin indiler onlar, kendi takdirleriyle mi indiler? Birileri, 'inin' dedi. Siz de bunu bilerek, orada müsteşarından, genel müdüründen, bütün devlet teşkilatı, orada bunları kucakladınız, karşıladınız, öyle değil mi? Onlar, buraya 'savaşmaktan bıktık, silahlı mücadeleye devam etmeyeceğiz, bizi topluma taşıyın, bu anlayışla geldik' mi diyorlar? Niye geldikleri sorulduğunda, elçi olarak geldiklerini söylüyorlar, ellerinde mektupla geliyorlar. Pişmanlık talep etmediklerini söylüyorlar. AKP yönlendirmesindeki devlet teşkilatımız onları karşılarken, bu bir sürpriz olarak mı ortaya çıkıyor, öyle diyeceklerini bilerek gidiyorlar, mutabakat o, senaryo o. O senaryoyu içine sindirmiş olarak gidiyorlar. 'Biz silahı, şiddeti, sizinle mücadeleyi bırakmayacağız, tekliflerimizi taşımak üzere buraya geldik, mektubumuz elimizde geldik, Ankara'ya gideceğiz, yetkililere bunu anlatacağız. Gereğini yapın, yapmazsanız görürsünüz' diyorlar.''