Ankara Sohbetleri'nin konuğu Küba'nın Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal: Türkiye ile Küba ticaretinde Avrupalılar aradan çekilmeli
Ankara Sohbetleri'nin konuğu Küba'nın Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal: Türkiye ile Küba ticaretinde Avrupalılar aradan çekilmeli
ANKARA - Küba'nın Ankara Büyükelçisi Ernesdo Gomez Abascal, bir süre önce görevi bırakan efsanevi lider Fidel Castro'nun ardından Küba'da herhangi bir değişim olmayacağını ve ülkenin yoluna aynen devam edeceğini söyledi. Küba'da ABD çıkarlarına göre değişime izin verilmeyeceğini ifade eden Abascal, ABD'nin Küba aleyhine yazı yazılması için 86 milyon dolarlık bir bütçe kullandığını bildirdi. Türkiye ile Küba arasındaki ticaret hacminin küçük olmasını, Avrupalı aracı şirketlere bağlayan Abascal, "Türkiye'de üretilen elektrik malzemesini Fransa üzerinden alıyoruz, Türkiye'ye sattığımız purolar da İspanya üzerinden geliyor. Doğrudan ticaret için çalışıyoruz" dedi. Ernesto Gomez Abascal, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı. Fransız ürünleri İzmir'de üretiliyor -Türkiye ile Küba arasındaki ticaret hacmini incelediğimizde 1 milyon doları bile bulmayan çok çok düşük düzeyde gerçekleştiğini görüyoruz. Sadece geçen yıl Türkiye'nin ihracatı 32 milyon dolara çıkmış. Bu çerçevede rakamlar niye çok düşük, bir de son yıl ihracatın çok artmasını neye bağlıyorsunuz? Küba istatistiklerine göre ticari hacmimiz 45 milyon dolara ulaşmış durumda. Evet bu ticari hacmimizde rekor bir seviyeye ulaştı. Ancak burada şöyle bir sorun var, ticareti direkt yapamıyoruz. Yani resmi istatistiklere yansımıyor. Örneğin bir Fransız şirketinden elektronik ekipmanları alıyoruz. Ancak bakıyoruz ki bu üretim Türkiye-İzmir'de gerçekleşiyor. Gene nikel ihracatı yapabilmemiz için gerekli olan ambalajı da Türkiye'den alıyoruz ama bu da kayıtlarda Hollandalı şirketten alınmış gibi görünüyor. Yani bunun gibi birçok ürün var. Örneğin zücaciye ve cam ürünlerinde İtalyanlar aracı oluyorlar. Türkiye'den satın alıp İtalya üzerinden Türkiye'ye getiriyorlar. İki ülke arasındaki ticaret hacminin küçük olmasının nedeni, Avrupalı aracı şirketler. -Bunun için yapılabilecek bir şey yok mu? Sonuçta gerek Türkiye gerekse Küba bu işten zarar görüyor Ben ticaretimizin direkt yollardan yapılması için çok büyük çaba içersindeyim. Aynı şekilde Küba ürünlerinin de Avrupa üzerinden Türkiye'ye satışı sağlanıyor. Mesela burada satılan Küba purolarının İspanyol şirketinin ihraç ettiği görülüyor. Çünkü bu purolar İspanya üzerinden geliyorlar ve bu da ticaret hacmimize yansımıyor. Gene Küba romu da bir Fransız şirketi tarafından Türkiye'ye getiriliyor. Biz son yıllarda Türkiye ile olan ticaretimizi artırmak için çok büyük bir istek içerisindeyiz. Türk ürünlerinin çok iyi kaliteli ve fiyatlarının da uygun olduğunu biliyoruz. Özellikle elektrik, elektronik ekipmanlar, elektrik ağlarında kullanılan malzemeler Türkiye'de çok kaliteli üretiliyor. Ayrıca hidrolik sistemler ve bunların ekipmanlarını da Türkiye'den satın alıyoruz. İlişkilerin bu şekilde giderek artan bir trende girmesi sonucunda, geçen yıl ilk defa Havana Fuarı'nda çok sayıda Türk işadamı büyük pavyonla katıldılar. Bu yılki İzmir Enternasyonal Fuarı'na Küba şeref konuğu olarak davet edildi. Orada Küba ürünlerini sergileme şansımız olacak. İçinde bulunduğumuz mart ayında 8'inci Karma Ekonomik Komisyon Toplantısı gerçekleştirilecek. Kübalı bir bakanın gelecek, Türkiye'de ise Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek başkanlık edecek. Türk şirketi Küba'da sülfirik asit fabrikası kuracak -Türkiye'de 'Küba' denilince akıllara ilk olarak Castro, daha sonra meşhur puro geliyor. Bunun dışında ne olduğu pek bilinmiyor Daha önce ekonomimizin tamamı şeker ihracatına dayalıydı. Ama şimdi Küba'nın en önemli ihracatı nikel oldu. Küba dünyanın 3'üncüsü iken ihracatçısı konumunda, ülke konusunda. Küba araştırma verilerine göre dünyada en önemli nikel kaynaklarına, yataklarına sahip bir ülke. Ülke yönetimi de üretimin artırılması için çalışmalar yapıyor. Bunun bir kısmını da yabancı şirketlerle gerçekleştiriliyor. Mesela Kanada'yla çok güzel ilişkilerimiz var nikel konusunda. Bu nikel üretiminin artırılması hususunda bir Türk şirketi de dahil oldu. Bir Türk inşaat şirketi nikel üretimini artırmak için gerekli olan sülfirik asit fabrikasının inşaatını üstlendi. Sülfirik asit nikel üretimi için çok gerekli bir olay. Bir grup teknisyen ve mühendis Türk şu an Küba'da. İlk kez Türkiye'yle olan ticari ilişkilerimizde böyle bir ortak işbirliğine giriştik. Türkiye'ye aşı satıyoruz Diğer ekonomik kaynaklar arasında bizim geleneksel ürünlerimizden puro ve rom geliyor. Bunun yanı sırada teknolojik ürünlerin artırılmasına dair büyük bir çaba var ve çok büyük bir gelişim gösteriyor bu sektörde. Endüstride ciddi gelişmeler kaydedildi özellikle de bazı ilaçlarda. O yüzden bu endüstri de Küba ekonomisi içinde önemli bir yer tutmaya başladı. Biz Türkiye'ye bazı aşılar gönderdik ve bu satışın daha da artması için çalışıyoruz. Diğer bir ihracat kalemimiz de deniz ürünleri, özellikle de ıstakoz ve karides özellikle. Ayrıca Türkiye'ye de kivi ihracatı yapıyoruz. -Küba'nın efsane lideri Castro, kısa bir süre önce ülke yönetimini bıraktı. Kuşkusuz bu durum sadece Küba'yı değil tüm dünyayı etkiledi. Küba açısından duruma baktığımızda ne değişti? Basında bu günlerde çok fazla spekülasyon olmaya başladı. Zaten bu yayılan haberlerin çoğu da Amerika basınını da yer alan ve Amerikalı yöneticilerin yetkililerin yapmış olduğu beyanatlardan geliyor. Üstelik çoğu zaman da bu yetkililer, yöneticiler bir yalana dayalı açıklamalarını yaptıktan sonrada kendi yalanlarına inanır durumuna geliyorlar. Tabi" ki burada çok açık olan bir şey var ki o da Amerika'nın dünya basınında çok büyük bir gücü olduğu, medyada çok büyük bir iktidarı olduğudur. Bu konuda gerçekten çok güçlüler. ABD'nin elinde bulundurduğu medya gücünü göz ardı edemeyiz. Yazarlara gazetecilere Küba ile ilgili olumsuz yazılar yazılması için para ödeniyor. Üstelik bunu ben söylemiyorum, bu konu için 86 milyon dolarlık bir bütçe ayırdıklarını kendileri kamuoyuna duyurdular. -Sadece Küba'yı karalamak için mi 86 milyon dolar ayırdılar? Evet, o parayı Küba'yı karalamak için ayırdılar. Şimdi son zamanlarda konuşulduğu gibi, 'Küba'da değişim, Küba'da demokrasiye geçiş, Küba'da özgürlüğe geçiş' başlığı altında birçok gazetede haberler yayınlanmakta. Bunların hepsinde kendi imzaları var ve kendi güçlerini hissettirmeye çalışıyorlar. Onların söylemiş olduğu şeyler bunlar. O yüzdende basında da bunlar çok fazla yer alıyor ve tekrar ediyor bu sözler. Ancak biz bunları aptalca olarak değerlendiriyoruz. -Bu konuda Türkiye'de bilinçli bir yayın yapıldığını düşünüyor veya hissediyor musunuz? Türkiye'de sadece yabancı kaynaklı haberler yayımlanıyor ve Türk basınında yer buluyor. Yoksa Türkiye kaynaklı haberler gayet güzel, herhangi bir karalama kampanyasına dahil olma gibi bir şey yok. ABD daha çok, Avrupa ülkeleri ve Amerika'da bu kampanyayı da yürütmeye çalışıyor. Üçüncü dünya ülkeleri, Ortadoğu ve Asya'da çok etkin değil. Oraya kadar uzanamıyorlar. ABD, Küba'nın kapitalizme geçmesini istiyor -Peki yeni dönemde Küba'da bir değişim öngörüyor musunuz? Tekrar ABD kaynaklı haberlere dönmek istiyorum. Çünkü onlar şimdi özgürlüğe, demokrasiye geçişten bahsediyorlar, onların istedikleri bu sözlerle Küba'nın kapitalizme geçmesi. Basında yer alan bu haberleri gerçek gibi yayınlayarak birçok insanı buna inandırmaya çalışıyorlar. -Küba halkı bu duruma ne diyor? Biz Kübalılar olarak diyoruz ki, "Halimizden memnunuz, böyle bir değişiklik istemiyoruz" 1950'li yıllarda Küba, Amerika'ya bağımlıydı ama biz şimdi o günlerde yaşadıklarımızdan daha refah içinde yaşıyoruz. Küba'da devrim zaferine kadar ülke tamamen Amerikan çıkarlarına boyun eğen bir ülkeydi. Hiçbir şekilde bağımsızlığımız yoktu. O dönemde Amerikan Hükümeti Küba'dan nasıl bir çıkar sağlamak istiyorsa, hükümetleri de o şekilde kendi elinde oynatabiliyordu. Ne zamanki Amerikan çıkarlarına sert çıkan bir hükümet başa gelsin, hemen ABD bir darbe düzenleyip bu hükümeti yıktırıyordu. Bu çok tekrarlandı. Sadece bu Küba'da olan bir şey değil, birçok Latin Amerika ülkesinin başına gelen bir şeydir. ABD demokrasiden bahsediyor ama birçok Latin Amerikan ülkesine de faşist diktatörlükler empoze etmiş bir ülkedir. Yani o yüzden demokrasiden bahsederlerken çok büyük bir riyakarlık gösterdiklerine inanıyorum. Küba'da faşist diktatörlükler getirmiş bir ülkedir. Batista adlı bir general vardı ve o dönemde, diktatörlük döneminde Fidel Castro bir ulusal ayaklanma organize etti. 2 yıl kadar dağlarda süren bir savaştı bu. Öncelikli olarak, ulusal bağımsızlığımızı kazandık. Bunun ardından Küba halkı birçok şey elde etmeye başladı. Lüksümüz yok ama sefaletimiz de yok Küba halkı sosyalist devrimden sonra somut olarak ne kazandı? Sosyalist devrim Küba'da işsizliği ortadan kaldırdı, ırkçılığı ortadan kaldırdı. Üniversiteye kadar tüm eğitimin ücretsiz verilmesini sağladı. Devrimden önce Küba halkının yüzde 30'u okuma yazma bilmiyordu. Şimdi belki Küba dünyada okuma yazma bilmeyenin kalmadığı tek ülke diyebiliriz. 3'üncü dünya ülkeleri arasında en üst kültür seviyesine sahip halklardan birine sahibiz. Halk sağlığı birçok ülkeye örnek teşkil edebilecek düzeyde. Hatta Küba'nın elde ettiği sağlık verileri ve başarıları, ABD'nin sağlık verilerinin çok çok daha üzerinde. Her 40 vatandaşa bir doktor düşmektedir. Gene çocuk ölümü olarak, canlı doğumlarda binde 5.3'tür. Bizdeki çocuk ölümleri ABD'den daha düşük Mesela bu çocuk ölüm oranları ABD'nin ölüm oranından çok daha düşüktür. Küba halkının yüzde 85'i kendi oturduğu evin sahibidir. Bilimde ve spora çok büyük gelişmeler kaydettik. Olimpiyatlarda Küba, ilk 10'a kalan ülkeler arasında kalmaktadır. Yani birçok kapitalist, güçlü ülkenin üzerinde de bu oyunlarla üzerine çıkmaktadır. Küba'da okuldan mahrum edilmiş hiçbir çocuk göremezsiniz. Gene sokağa kaderine terkedilmiş hiçbir yaşlı göremezsiniz. Yani lüks yok belki ama sefaletimiz de yok. Kübalılar da bu avantajları gördüğü için diğer üçüncü dünya ülkelerinde kapitalist sistemin getirdikleriyle kıyaslanabilir biçimde olduğunu düşünmüyor, çok daha avantajlı olduğunu düşünüyor. Biz kendi ekonomimizin sahibiyiz. Gene uluslararası alanda çok büyük bir itibara sahibiz. Ne istiyorlar geçmişe, yaşadığımız kötü, acı günlere mi dönelim? Eğer bunu kabul ettirmek isterlerse bunu ancak kaba kuvvetle kabul ettirmeleri gerekecektir, bu bir savaşla oluşabilecektir ve Küba'yla da böyle bir savaşa girmek onlar için çok kolay olmayacaktır. Küba sosyalizmden vazgeçmez -Fidel Castro konusuna tekrar dönersek, sizin anlattığınız ABD baskısının rejimde herhangi bir değişiklik yapabileceği kaygısını taşıyor musunuz? Yani onlar kendi arzularıyla gerçekleri karıştırıyorlar. Küba'da niye sosyalizmden vazgeçilsin ki. Sosyalizm Küba'ya çok şey getirdi. Halkımız sistemden ve gelmiş olduğumuz durumdan çok memnunlar. Tabi" ki değişim her zaman olacaktır. Ama bu değişimler sistemimizi daha da mükemmelleştirmek halkımızı için yapılacak değişimlerdir. Bu değişimler Küba halkının çıkarlarına yönelik olacaktır. Amerika'ya yönelik olmayacaktır. Çünkü Kübalılar kendi ulusal bağımsızlıklarından ve sistemlerinden çok gurur duyuyorlar. Biz 3'üncü dünya ülkelerinin çözmeye çalıştıkları sorunları çok önce çözdük. Yani Latin Amerika, Küba'nın elde ettiği haklara ulaşmaya çalışıyor. İstanbul'dan her zaman yeni bir şey öğreniyorum Bütün Kübalılar kapı pencere açık yaşıyorlar. Küba'daki halk daha çok bağıra çağıra konuşuyorlar, yani çekincesi olmayan bir halk. Küba'da herkes şarkı söyler dans eder bu da bizim kültürümüzün bir parçası. Türkiye'de İslam kültürü var ve çok etkin bir kültür. Küba Türkiye'ye kıyasla çok küçük bir ülke nerdeyse Türkiye 7 katı büyüklüğünde ve bin yıllara dayanan bir tarihi var. Ama Küba'nın çok kısa bir tarihi var. 500 yıllık bir tarihimiz var diyebilirim. Amerika'nın keşfiyle ortaya çıkan bir tarih. Türkiye'de nereye giderseniz gidin çok uzun tarihe dayalı eserler var. Çok enteresan bir kültürü var. Ben İstanbul'a gitmekten hiç sıkılmıyorum. Her gittiğimde başka bir şey görüyorum, öğreniyorum. Bu konuda dünyada tek diyebilirim İstanbul için. Her ay gidebilirim sıkılmadan. İstanbul'da tarihi yerleri, müzeleri, camileri, mezarlıkları her yeri gezdim. Biz de terörden çok çektik Biz terörizm karşıtı bir ülkeyiz. Biz de terörizm mağduru bir ülkeyiz. Küba'da devrim zaferinden bu yana terörist eylemlerde hayatını kaybeden 4 bin vatandaş var. Bu terörist olaylarda Amerikan kaynaklı olaylar. Küba terörizmi kınamaktadır, dünyanın neresinde olursa olsun. Üstelik biz ayrıca ABD'nin terörizmle mücadeleden bahsederken nasıl bir iki yüzlü riyakarca davrandığını herkese duyurmaya çalışıyoruz asıl terörizmin başı onlardır. ABD için iki terörizm var 'iyi' ve 'kötü' diye. Mesela Küba'da terörist eylemler düzenlemiş onlarca kişi ABD'de özgürce yaşamaktadırlar. Hapse atmanın çok ötesinde bir de onları koruma altına alıyorlar. Bunlardan 2 terörist Küba uçağını bombayla havaya uçurarak 76 kişinin ölümüne sebebiyet vermişlerdir. Bu kişiler bu olayı nasıl yaptıklarını da büyük bir gururla kamuoyuna duyurmuşlardır. 2'nci Abdülhamit'in Küba'daki paşasını yazıyorum Şimdi ben Türkiye ile de ilintili bir roman yazıyorum. 1898 yılında yaşanan gerçek bir olaya dayanıyor roman. Padişah 2'nci Abdülhamit Küba'nın bağımsızlık savaşını incelemek üzere bir paşasını Küba'ya gönderiyor. Bu paşanın adı Enver Paşa, ama Atatürk dönemindeki Enver Paşa değil. Bu kişinin başından geçen olayları anlatıyoruz. Bu yıl İspanyolcası Küba'da yayımlanacak. Türkler gibi aileye düşkünüz Küba ile Türk halkları arasında doğal bir sempati var. Ruh olarak da benziyorlar. Dışa dönük, duygularımızı iyi anlatabilen halklarız, aile düşkünüyüz. Ülkelerin tarihlerinden gurur duyan halklarız. Çok vatansever halklarımız var. Yabancı yaptırımları empoze etmeyen, kabul etmeyen halklarımız var. Evet bu konularda birbirimize çok benziyoruz. Türk turistler Küba'da çok dostane karşılanıyorlar. Ayrıntılardaki Ernesto Gomez Abascal Ferit B.PARLAK [email protected] Karaip Denizi'nde yer alan bin 600'e yakın irili ufaklı adadan oluşan Küba'yı 1492 yılında Kristof Kolomb keşfetmiş. Bereketli toprakları, altın renkli kumsalları ile insanı büyüleyen Küba'da 1500'lü yıllarda başlayan İspanyol hakimiyeti, sömürgecilik, isyanlar ve ayaklanmalar, 1898 yılında ABD'nin askeri müdahalesiyle sona ermiş. Küba halkı müdahaleden sonra yaşanan gizli diktatörlükler dönemine ise 60 yıl katlanabilmiş ve şimdi "Ulusal İsyan Günü" olarak anılan 26 Temmuz 1953 tarihinde Castro önderliğinde devrimci bir mücadeleye başlamış. Aralarında sonradan Küba vatandaşlığına geçen Arjantinli Che Guevara'nın da bulunduğu 80 kişinin Castro önderliğinde 1956 yılında başlattığı gerilla savaşı ise 1 Ocak 1959'da zaferle sonuçlanmış. O günü ise Küba halkı "Ulusal Özgürlük Günü" diye adlandırmış. 1962 yılında ABD'nin Türkiye'ye, Sovyetler Birliği'nin ise Küba'ya nükleer başlıklı füze yerleştirerek ilk kez karşı karşıya gelmeleri başka bir ilke neden olmuş ve Küba ile Türkiye isminin ilk kez bir arada anılmasını sağlamış. Küba'da kapitalizme geçiş sürecinin başladığı yönünde son günlerde yoğunlaşan haberleri ve Castro sonrası süreci Küba'nın Türkiye Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal ile konuşuyoruz. Abascal diyorki: "Küba'da işsizlik yok. Irkçılık yok. Eğitim ücretsiz. Okuma-yazma oranı yüzde 100. Sağlık hizmetlerinde en gelişmiş ülkeden daha iyi. Nüfusun yüzde 85'i ev sahibi. Sokaklarda başıboş insan yok. Üretimi kendine yetiyor ve yatırım yapabiliyor. Eğitimli, sağlıklı ve huzurlu olan insanlar günün her saati müzik dinleyip, dans ediyor." Ve ekliyor: "Bizi kapitalizme zorluyorlar. Ne istiyorlar? Tekrardan geçmişe, yaşadığımız kötü, acı günlere dönmemizi mi?"