Ankara Sohbetleri'nin konuğu TİKA Başkanı Musa Kulaklıkaya, başarılarıyla Türkiye'yi öne çıkardıklarını söyledi / İşadamlarına ücretsiz bilgi hizmeti veriyoruz
Ankara Sohbetleri'nin konuğu TİKA Başkanı Musa Kulaklıkaya, başarılarıyla Türkiye'yi öne çıkardıklarını söyledi / İşadamlarına ücretsiz bilgi hizmeti veriyoruz
ANKARA - İnsani yardımlara ihtiyacı olan gelişmemiş ülkelere kalkınma yardımlarında bulunan Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA), bu ülkelerde yakaladığı başarılarla Türkiye'yi gelişmiş ülkelerin ezeli rakibi haline getirdi. TİKA Başkanı Musa Kulaklıkaya, yurtdışında kalkınma yardımları konusunda iyi durumda olan ülkelere "yükselen donörler" adı verildiğini belirterek, "Türkiye'de yükselen donörler adı verilen 5 ülkeden bir tanesi haline geldi. Türkiye o donörler arasında parlayan bir ülke" dedi. Musa Kulaklıkaya, önümüzdeki süreçte yoğun faaliyet gösterecekleri Irak'tan diğer ülkelerin Türkiye'den teknik yardım talebinde bulunması konusuna kadar pek çok konu hakkında şu bilgileri verdi: - Pek çok insan halen TİKA'nın faaliyetleri konusunda bilgi sahibi değil. Bu yüzden isterseniz sohbetimize TİKA'yı tanıyarak başlayalım. TİKA olarak biz kalkınma yardımları içerisinde önemli bir yeri olan teknik işbirliği veya teknik yardımları üstlenen bir kamu kuruluşuyuz. Türkiye'nin TİKA kurulmadan önce de yurtdışına yönelik yapmış olduğu yardımlar vardı. Mesela 1980'li yıllarda Gambia'da bir dökümhane yapılmış. Hala o projeyle anarlar Türkiye'yi. TİKA ise daha profesyonel projelerin yapılması amacıyla 1992 yılında kurulmuş. Bu dönem, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'nın dağılması sonucu bir çok ülkenin kurulduğu tarihe denk geliyor. Komünist gelenekten gelen bu ülkelerin ilk yapmak zorunda oldukları şey devletlerini yeni bir anlayışla kurmaktı. Ağırlıklı olarak da Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlar'daki Türk cumhuriyetleri veya akraba toplulukları dediğimiz, Türk soylu olmamakla birlikte, tarihte birlikte aynı devlet çatısı altında yaşadığımız halklardır bunlar. Bunların içerisinde Gürcüler var. Gürcüler'in de bünyesinde yaşayan Müslüman unsurlar var. Balkanlar'da Türkler'in azınlık olarak yaşadığı ülkeler ve bunun yanında Türk olmamakla birlikte Arnavutlar, Boşnaklar gibi gruplar var. Dolayısıyla hem devlet teşkilatlarına destek olmak, Türkiye'nin kurumsal alanda elde ettiği deneyimleri paylaşmak hem de Türkiye'nin göreceli olarak daha iyi olduğu sektörlerdeki tecrübe ve teknolojiyi dost ve kardeş ülkelerle paylaşmak amacıyla çeşitli projeler geliştirildi. Kafkasya, Orta Asya ve Balkanlar'a ilaveten son 5 yılda Ortadoğu, Afrika yeni açılım alanlarımız içerisine girdi. Bugün itibariyle Afrika'da 3 ülkede temsilciliğimiz var. Ortadoğu'da Filistin ve Afganistan'da yoğun olarak çalışıyoruz ve temsilciliklerimiz var. Afganistan'da 3 tane temsilciliğimiz var. Proje yoğunluğundan dolayı orada 3 ayrı şehirde temsilcilikler açtık. Çalışmalardan 100 ülke yararlandı - TİKA'nın çalışmalarından bugüne kadar kaç ülke yararlandı? TİKA'nın şu anda 20 ülkede 22 temsilciliği bulunuyor. Kafkaslarda Azerbaycan, Gürcistan, Orta Asya'da Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, kuzeyde Moğolistan, Ortadoğu da Afganistan, Filistin, Karadeniz Bölgesi'nde Ukrayna, Moldova, Balkanlarda Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Makedonya, Karadağ, Afrika'da Senegal, Sudan, Etiyopya. Bunun yanında temsilciliğimizin olmamasına rağmen faaliyet gösterdiğimiz bir çok ülke var. 2007 yılı itibariyle yaptığımız çalışmalardan 100 civarında ülke yararlanmış. - TİKA, gittiği ülkelerde ağırlıklı olarak hangi alanlarda yardımda bulunuyor? Biz ekonomik, teknik, ticari, eğitim ve kültür alanlarında program ve projeler uyguluyoruz. Bunları yaparken de faaliyetlerimizi gerçekleştirme formatımız çeşitli şekillerde olabiliyor. Birincisi o ülkedeki insan kaynakları kapasitesini geliştirmeye yönelik eğitim programları düzenliyoruz. Bunu o ülkelerde yaptığımız gibi, Türkiye'de de eğitim verebiliyoruz. Uzun soluklu projelerde danışman görevlendirmesi tarzında çalışmalarımız var. Son dönemde ağırlıklı olarak Balkanlar'da eski Osmanlı eserlerinin restorasyonu konusunda çabalarımız var. Bosna Hersek'de Koniş Köprüsü, Drina Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Cami, Kosova'da Sinan Paşa ve Fatih Sultan Mehmet Camileri gibi. Bu çalışmaları konusuna göre hangi bakanlığın ya da hangi kamu kuruluşunun uzmanlık alanına giriyorsa onlarla iş birliği halinde yapıyoruz. - Uluslararası yardım konusunda Türkiye ile diğer gelişmiş ülkeleri kıyaslayabilir misiniz? Türkiye'nin kalkınma yardımlarında, pek çok gelişmiş ülkeyle rekabet eder hale geldiğini görüyoruz. Gelişmiş her ülke, kendisinin doğal nüfuz alanını oluşturan ülkelerle bizim yaptığımız türden çalışmalar gerçekleştiriyor. Bir kısım ülkelerde yeni nüfuz alanları oluşturmak istiyorlar. Ama bizim böyle bir kaygımız yok. Zaten şu an çalıştığımız ülkeler bizim müşterek kültür coğrafyamız. Sadece var olan ilişkileri derinleştirmek ve daha iyi hale getirmek için bir şeyler yapmamız yeterli. Bu anlamda Türkiye hatırı sayılır donör ülkeler arasına girdi. Yükselen donör dedikleri 5 ülke var. Brezilya, Türkiye ve 3 ülke daha. Bu 5 ülke arasında Türkiye hakikaten parlayan bir donör ülke haline geldi. Çeşitli uluslararası donör toplantılarında Türkiye taahhütlerde bulunuyor. Geçtiğimiz yıllarda Afganistan'ın yeniden imarı için 100 milyon dolar, Filistin'in yeniden yapılandırılması amacıyla 150 milyon dolar, Afrika için çeşitli dönemlerde 50 milyon dolara yakın bir para taahhüdünde bulunuldu. - Türk cumhuriyetleri dışındaki ülkelerde yardım konusunda diğer ülkelerle ters düştüğünüz oluyor mu? Bizim yeni coğrafyalara giriyor olmamız, oralara girme hakkı daha öncelikli olan ülkelerinde dikkatlerini çekiyor. Afrika açılımımızı merak ediyorlar ve 'Afrika'da sizin ne işiniz var' diye soruyorlar. Çünkü bugüne kadar Afrika'da çalışan gelişmiş ülkeler, daha önceleri oralarda sömürgeci olan ülkeler. İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerin o bölgelerde çok yoğun çalışmaları olduğunu biliyoruz. Çin Başbakanı'nın 2007 yılında Afrika'ya 12 kez gittiğini biliyoruz. Bunlar boşuna olan şeyler değil. Müthiş bir rekabet var. Gerek ekonomik gerekse siyasi anlamda bir nema elde etmek için ülkeler yoğun bir şekilde girişimlerde bulunuyorlar. Bizim Afrika ile bugüne kadar hiç sorunumuz olmadığı için bizim kabul görmemiz daha kolay oluyor. Biz bu anlamda o ülkelerin gelişme çabalarını desteklemekle kalmıyoruz aynı zamanda bu çalışmalar içerisinde bir diğer önceliğimiz de Türk iş aleminin bu vesile ile alana girip ilişkilerini köklendirmesi ve yeni açılımlar sağlaması için zemin hazırlıyoruz. Bu çerçevede iş adamlarının bölgelere ve çeşitli ülkelere yönelik faaliyetlerini destekliyoruz. Bizim ülkemizde gerçekleştirilen bazı fuar organizasyonlarına o ülkelerden ziyaretçi getirmek suretiyle iş bağlantıları kurmalarına zemin hazırlıyoruz. Konferans, çalıştay ve iş gruplarının çalışmalarına da destek veriyoruz. Dolayısıyla hem oradaki iş aleminin hem de bizim Türk iş aleminin bu ekonomik aktivitelerin artmasına yönelik de çalışmalara, çalışmalarımız içerisinde önemli yer ayırıyoruz. - TİKA'nın maddi olarak kullandığı başka kaynaklar da var mı? Yurtdışında da bu tür yardımlarla ilgilenen kuruluşlarla ortak çalışmalar yürütüyor mu? TİKA ağırlıklı olarak kamu kaynaklarını kullanarak proje gerçekleştiriyor. Bunun yanında ortak finansman yöntemiyle gerek sivil toplum örgütleriyle gerekse kamu kuruluşları ve yararlanıcı ülkedeki kamu kuruluşlarıyla, bir kısım maliyetini biz bir kısım maliyetini ise onların karşıladığı sistemle projeler yürütüyoruz. Veya proje içerisinde işleri bölüyoruz herkes kendi payına düşeni yapıyor. Bunun yanında hem diğer ülkelerin TİKA benzeri teknik yardım örgütleriyle hem de daha çok taraflı uluslararası kalkınma örgütleriyle UNDP, OECD, FAO gibi kuruluşlarla da ortak projelerimiz ve işbirliklerimiz var. - Yardımlarda belli bir kriter var mı? Kalkınma yardımlarının politikalarının belirlenmesinde sadece sizin önceliklerinizin olması veya işbirliği yaptığınız ülkelerin önceliklerinin olması yetmiyor. Aynı zamanda bu kalkınma yardımlarını gerçekleştirirken dünya ölçeğinde belirlenmiş kriterler var. BM tarafından belirlenen bin yıl hedefleri var. Bin yıl hedefleri, özellikle kalkınmakta olan ülkelerin sorunları irdelendiğinde, çözülmesi gereken temel problemler çerçevesinde belirlenmiş hedefler. Bunlar temel eğitimin yaygınlaştırılması, 2015'e kadar temel eğitim almamış insanların oranını belirli bir düzeye indirme gibi. Veya anne-çocuk sağlığı konusunda anne ve çocuk ölümlerinin azaltılması konusunda hedef şu, sağlıklı içme suyu konusunda hedefimiz bu gibi çeşitli hedefler belirlenmiş. Biz 2008 yılı rakamlarımızın 2007 yılının altında olmayacağını düşünüyoruz. İş aleminin yaptığı çalışmalarla birlikte düşündüğümüz zaman sadece 2007 yılında Türk özel sektörünün yurtdışında gerçekleştirdiği yatırım miktarı 2.5 milyar dolar. Gelecek dönemde Irak'a yoğunlaşacağız - Önümüzdeki dönemlerde çalışmayı düşündüğünüz özel bir ülke var mı? Irak'da gelecek dönemde çok yoğun çalışmalarımız olacak. Irak bir savaş dönemi yaşadı. Kendi kaynakları gerçekten çok fazla. Ama insanlar savaşın tahribatını düzeltecek çalışmalara giremiyorlar. Irak'ta daha çok sosyal içerikli projeler planlıyoruz. İçme suyu, sağlık, eğitim, yerel yönetimler, belediyecilik eğitimleri, hastane inşaatı ya da var olan hastanelerin belli birimlerini güçlendirmek için çalışmalar yapacağız. Bunu Dışişleri Bakanlığımızla istişare halinde yürütüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu düşüncelerimizi gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Arkadaşlarımız bir ay kadar alanda bulundular. Oradaki proje alanlarını tespit ettiler. Yani önümüzdeki dönemde Irak bizim yoğunlaşacağımız alanlardan birisi olacak. - Bildiğimiz kadarıyla Türk dilinin yaygınlaştırılması amacıyla yürüttüğünüz bazı projeler var. Biraz da bunlardan bahseder misiniz? Türk dilinin öğretilmesi, yaygınlaştırılması amacıyla 2000'li yıllardan itibaren Türkoloji projesini yürütüyoruz. Bu projede, yabancıların akademik anlamda Türkçe öğrenmesini destekliyoruz. Bu amaçla çeşitli üniversitelerle işbirliği yapıyoruz. Türkçe eserler kütüphanesi kuruyoruz. Türkiye'den hocalar gönderiyoruz. Orada da akademisyen yetiştirmeye çalışıyoruz. Şu anda 30 civarında üniversiteyle işbirliğimiz var. 25 ülke ve toplukta bu projeyi uyguluyoruz. Artık Hindistan'a kadar, Doğu Avrupa ülkelerinin bir çoğunda bu projenin izlerini görmek mümkün. En son Yemen'de bu projeyi gerçekleştirdik. Her yıl ortalama 3 bin civarında öğrenci mezun oluyor bu bölümlerden. Bu ülkelerde iş yapan Türk iş alemine de faydası var bu projenin. 20 binin üzerinde böyle eleman yetiştirdik. - TİKA'nın bundan sonrası için hedefleri neler? Önümüzdeki dönemde çok büyümek istemiyoruz. Bu sene 10 ülkede büyükelçilik açma kararı var hükümetin. Yeni gidilen yerlerde yeni yerler çıkabilir. Afrika da bir iki yerde daha ofis açabiliriz. Mesela Senegal, 7-8 ülkeyi koordine ediyor. Bölge temsilcilikleri gibi. 2008 yılında Gürcistan'da alt ofis, Sudan'da Darfur'da bir ofis olabilir. En az kaynakla en çok faydayı sağlamaya uğraşıyoruz. Biz TOBB, DEİK ve İTO ile yakın işbirliği içerisindeyiz. Onların ürettiği projelerde yer alıyoruz ya da onlara projeler götürüyoruz. TOBB'un Türkçe konuşan iş adamlarına yönelik eğitim faaliyetleri oluyor. Biz de katkı sağlıyoruz. Ayrıca fuarlar bizim için çok önemli. İş dünyasından gelen taleplere yanıt veriyoruz. İş dünyasıyla yakından ilgileniyoruz. Bizim işimiz doğrudan iş adamlarını eğitmek değil ama dış ticaret müşavirliklerinin olmadığı yerlerde destek veriyoruz. Her türlü problemleriyle ilgilenmeye çalışıyoruz. Ayrıca ücretsiz olarak ticari enformasyon hizmeti de veriyoruz. Hangi sektörde hangi ülkede çalışmak istiyorsanız onunla ilgili bilgileri size derleyip veriyoruz. Hangi firma, kapasite, sermaye yapısı gibi. En son Kıbrıs'ı da ekledik. BM ve OECD'den 'deneyiminizi anlatın' teklifi aldık - Türkiye'nin geçtiğimiz dönemde kalkınma yardımlarına ayırdığı kamu kaynağı ne kadar? Türkiye'nin 2006 yılında kamu kaynaklarını kullanarak gerçekleştirdiği resmi yardımların tutarı 714 milyon dolar. 2000'li yıllara baktığımız zaman bu rakamların 65-70 milyon dolarlarda gezdiğini görüyoruz. Bu yükseliş sadece Türkiye'nin yardımlarındaki artıştan kaynaklanmıyor. 2004'e kadar bu yardımların envanterinin tutulmadığını biliyoruz. 2004 yılında başbakanlık bu görevi bize verdi. Biz çalışmaları başlattığımızda 65-70 milyon dolarlık yardım tutarının 339 milyon dolar olduğunu gördük. Daha yaygın veri toplamak için bir sistem kurduk. Bu yapılan yardımların bütçelerini sadece harcanan para değil, bu yapılan işlerin uluslararası piyasalarda bir değeri var. O zaviyeden baktığınızda eklemeniz gereken diğer tutarlar da olacak. Onları da eklediğiniz zaman rakamın biraz daha yükseldiğini görüyorsunuz. Bu yükseliş uluslararası camiada çok ilgi çekti. BM'de, OECD'de ve bu tür konuların konuşulduğu platformlarda "gelin bize bu deneyimlerinizi anlatın" diye tekliflerde bulundular. İtalya, Expo 2015'te etik bir yol izlemedi - Peki kalkınma yardımlarından kazanılan deneyimlerin Türkiye'ye sağladığı katkılar da var mı? Bu deneyimlerimizi kendi ülkemiz için çalışmalarda da kullanıyoruz. Önümüzde 2009-2010 BM Güvenlik Konseyi Geçici Adaylığı ile ilgili süreçte kalkınma yardımları bir enstrüman olarak kullanılmaya devam edecek. Bu bir rüşvet pazarlığı değildir. Ancak İtalya, EXPO'da etik olmayan yollarla, rüşvet pazarlıkları yaptı. Biz o tür şeyleri yapmadık. Ülkenin geneline hitap edecek önerilerle gittik. Biz yöntemimizden memnunuz. Bizim çalışmalarımız o ülkelerde devam edecek. Çünkü uluslararası ilişkiler bir iki günlük ilişkiler değildir. Uzun soluklu ilişkilerdir. Geçtiğimiz yıl Amerika'da temsilciler meclisinde sözde soykırım önerisi gündeme geldiğinde bir Türk, Afrikalı temsilciler meclisi üyeleri ile görüşüyor. Türkiye'nin Afrika'ya dostluğunu anlatıyor. Bizden Afrika'ya yapılan yardımlarıyla ilgili yardımları istedi bizde yolladık. Oradaki bilgileri temsilcilere anlatıyor. Türkiye'nin lehinde oy kullanacaklarını söylüyorlar. Sizin Afrika'da yaptığınız bir çalışma Amerika'da ulusal bir davanızda size destek olabiliyor. Balkanlar'da bu kadar soydaşımız var. Onların içinde yaşadıkları ülke ile entegre olmaları ekonomik ve sosyal anlamda, kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için bu tür işbirlikleriyle desteklenmeleri gerekir. 714 milyon dolarla dünyada konuşuluyoruz - Türkiye'nin de aynı şeylere ihtiyacı varken yurtdışındaki ülkelere yardım yapmak yanlış" eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'nin elbette sorunları var. Bizim yaptığımız yardımlara ihtiyacı olan birçok bölgemiz var. Suyu olmayan, okulu olmayan köyümüzde var. Ama bu işte görevli kurumlar bunları yapıyorlar. Milli gelir içerisinde bu işe ayırdığımız bütçeye baktığımız zaman bunların sembolik olduğunu görüyoruz. O kaynağı da Türkiye'ye aktardığınız zaman Türkiye'nin sorunları çözülecek değil. Ama siz 714 milyon dolarla dünyada konuşuluyorsunuz. AB, Afganistan'da bizimle işbirliği niyetinde Henüz AB fonlarından da istifade etmedik. Ancak Afganistan'da bizimle işbirliği yapma niyetleri var. 2004'ten bu yana Afganistan'da çok yoğun bir imar faaliyeti gerçekleştirdik. İnşaatlar yaptık. Önceliğimiz Türk müteahhitlerdi. Türk müteahhitler büyük işler alıyorlar. Bizim işlerimiz küçük olduğu için itibar etmiyorlar. Ya da ülkenin diğer kesimlerine gitmek istemiyorlar. Ama biz mümkün olduğunca yerleşik Türk firmaları varsa onları yoksa Türkiye'den çağırıyoruz. Ayrıntılardaki Musa Kulaklıkaya Ferit B. PARLAK [email protected] EXPO 2015, olimpiyatlar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapılan seçimler gibi, seçilen ülkenin ekonomik geleceğine olumlu etkisi olan organizasyonlarda, dünya ülkelerinin temsilcilerinin attığı oyların önemine, EXPO 2015'in oylamasında bir kez daha tanıklık ettik. Lobi faaliyetlerinin önemini ise ABD Temsilciler Meclisi'nde Ermeni meselesinin gündeme getirilebilmesinde ve 30'a yakın Afrika kökenli üyenin Türkiye lehine verdiği oylarla bir kez daha anlama şansı yakaladık. Afrika ve Ortadoğu'nun az gelişmiş ülkelerinde, öncelikli olarak insani problemlerin çözümüne yönelik projeler uygulayarak, yaraları sarmak; çeşitli kalkınma destekleriyle bu ülkelerle Türkiye arasında yeni işbirliği alanları oluşturmak; Doğu Avrupa ve Orta Asya'nın kısmen gelişmiş ülkelerinde makro projeler uygulayarak, Türkiye ile işbirliği imkânlarını geliştirmek amacıyla kurulan ve şu anda Doğu Avrupa, Asya ve Afrika olmak üzere 3 kıtanın 37 ülkesinde 22 temsilcilikle hizmet veren Türkiye İşbirliği ve Kalkınma İdaresi (TİKA) dünya ülkelerinin Türkiye'yi tanıması ve Türkiye'ye olan sempatinin artırılması için yaptığı çalışmalarla sıklıkla gündeme gelmeye başladı. Kastamonu, Denizli, Afyon, Trabzon, Artvin'in ilçelerinde kaymakamlık; Batman ve Çankırı'da vali yardımcılığı görevlerini yürüttükten sonra, 3 ay önce TİKA Başkanlığı'na atanan Musa Kulaklıkaya ile yaptığımız sohbette, TİKA'nın bugüne kadar yaptığı çalışmalar ve hedefler hakkında bilgiler aldık. Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Etyopya, Filistin Ulusal Yönetimi, Gürcistan, Karadağ, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, Makedonya, Moğolistan, Moldova, Özbekistan, Senegal, Sudan, Tacikistan, Türkmenistan ve Ukrayna'da temsilcilikleri bulunan TİKA'nın Afrika'nın 4 ülkesinde daha temsilcilik kuracağına dikkat çekiyor Kulaklıkaya. Temsilciliğin bulunmadığı Irak'ta da etkin olarak hizmet vermeye başlayacaklarının altını çiziyor. Bu etkinliklerin Türkiye'nin bilinirliğini ve saygınlığını artırdığına vurgu yaparken, bölgede Türkiye'nin etkinliğinin artmasının, yabancılarda hem hayranlık hem de tedirginlik yarattığını belirtmeden geçmiyor. Bu nedenle TİKA'nın çeşitli ülkelere yaptığı yardımlara, "Türkiye'nin ihtiyacı varken, bilmediğimiz ülkelere gereksiz yardımlar yapılıyor" düşüncesiyle bakmamamız, o yardımları daha da artırmamız gerekiyor. Bu yardımlar sadece saygınlık ve bilinirliğin artırılması için değil, insanlık adına da gerekiyor.