Bankacılık sektörüne düşman olmakla bir yere varamayız

Bankacılık sektörüne düşman olmakla bir yere varamayız

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, "Tüketici koruma var, banka koruma yok. Bankayı korumaya gerek yok, neden bankalar çok para kazanıyor. Geçen yıl İş Bankası brüt 3.7 milyar YTL para kazanmış, 11 milyar YTL sermayemiz, özkaynağımız var. Bu kadar sermayeyi koyarsam, para kazanacağım tabii. Ancak, bankacılık sektörüne düşman olmakla bir yere varamayız" dedi. Yabancı sermayeye karşı olmadığını ama ulusal bir bankacılık politikasının da olması gerektiğine inandığını söyleyen Özince, belli kontrol mekanizmaları içinde bankaların topladıkları döviz mevduatını döviz kredisi olarak kullandırılması taleplerini yineledi. DÜNYA Gazetesi ile İş Bankası'nın ortaklaşa düzenlediği 'İşle Buluşmalar' toplantısında yöresel teşvik politikalarının 30 yıl önce anlamlı olduğunu artık katma değeri yükseltmek ve rekabet merdiveninde üste çıkmak için harekete geçilmesini isteyen Özince, "Teknolojiyle ilişkili sektörleri, her türlü imalat sanayii mutlaka önde tutmak lazım. Devletin bunu ayırt etmesi lazım. Türkiye'nin mukayeseli üstünlük geliştirip, Türk insanının refahını artıracak alanları devletin bulması lazım" ifadelerini kullandı. Özince, "Döviz kredisi kullandırımı Türkiye'de serbest bırakılmalıdır. Döviz mevduat serbest olduğuna göre döviz kredisi kullandırmak da serbest olmalı. Kimin döviz kredisi kullanacağını, kullanacak olan ve kullandıracak olanlar doğru düzgün düşünmeli ve bunu teminen de BDDK'ya bildirmeli. Ben döviz geliri olmayan Ersin Özince'ye kredi kullandırırsam, bunu önleyici limitler olmalıdır, ama makine imalatçısı makinesini dövizle satıyorsa döviz kredisi kullandırma imkanını da açınız" diye konuştu. Bankaların 200 milyar YTL mevduat toplayıp 270 milyar YTL kredi kullandırdığına dikkat çeken Özince mevduattan fazla verilen kredinin ya sermayeden ya da yurtdışı borçlanmalarla finanse edildiğini anlattı. İş Bankası olarak konut kredisi finansmanını uzun vadeli döviz kredisi alıp, komisyonlar verip, TL'ye döndürerek müşterilerine sunduklarını ifade eden Özince, şöyle devam etti: "Ondan sonra bütün millet her Allah'ın günü gidip Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan karar çıkartıp bizim kredinin altını baltamaya çalışıyor ki, zarar edelim. Tüketici koruma var, banka koruma yok. Bankayı korumaya gerek yok, neden bankalar çok para kazanıyor. Geçen yıl İş Bankası brüt 3.7 milyar YTL para kazanmış, 11 milyar YTL sermayemiz, özkaynağımız var. Bu kadar sermayeyi koyarsam, para kazanacağım tabii. Ancak, bankacılık sektörüne düşman olmakla bir yere varamayız. Kredi kartından niye masraf alınmasın. Kredi kartıyla ilgili her şeyi düzeltelim. Ben kredi kartı işinde bankayı 4. durumda tutmak durumunda değilim. Kredi kartından masraf alınmasın demekle olmaz, kredi aracı olmayan ürünü, kredi aracı haline getirmeyi teşvik edecek politikalarla olur. Bunlar serbest piyasayı baltalayıcı şeyler olduğu için, tehdit altında hissediyorsunuz kendinizi." Her yabancının içinde az da olsa Türk olsun 30 yıldır bankacılık yaptığını bunun yaklaşık 10 yıldan beri Türkiye Bankalar Birliği Başkanlığı yaptığını hatırlatan Özince, Türkiye'nin özel bir ulusal bankacılık politikası oluşturması gerektiğine vurgu yaptı. Özince, İstanbul finans merkezi olduğunda yerli-yabancı banka endişesinin azalacağını kaydetti. Özince Türkiye'ye en yabancı banka dahi gelse içinde azıcık Türk sermayedar olmasını arzu ettiğini anlatarak "Bizim şirketin misyonu da bu. Yabancı sermayedarların da Türkiye'ye inandıkları ve Türkiye'de ekmeğini kazanıp burada yiyoruz dedikleri sürece onlara da büyük saygım ve takdirim var. Unutmayalım ki, Türkiye'nin en büyük krizlerinden birinin olduğu dönemlerde Aria'yla 2.5 milyar dolar gelmeyeseydi, biz azıcık daha derine düşecektik. İtalyan sermayedar İş Bankası'nın yerine bile para koydu, sonra biz onu bir güzel gönderdik. Yerli sermaye birikiminden yanadır tercihim" şeklinde konuştu. Bankacılık sermayeyi az tüketen alanlara kayıyor Türkiye'nin bugün ABD'den önce Basel'de yol haritasını çıkarttığını hatırlatan Özince, "Dünya ölçeği büyüterek, ölçek ekenomisinin yararlarıyla gidiyor. Sermaye, kriz olacak diye bol keseden tutulmaz ki. İş Bankası'nın sermaye yeterlilik rasyosu olması gerekenin iki buçuk katı. Marifet değil ki, keşke bu kadar sermayeyle iş yapsam, ancak iş yapmaya korkuyorum. Artık Türkiye'de bir günden bir güne bu kadar önemli problemleri doğuruyoru noktalamalıyız" dedi. Basel II kurallarının da etkisiyle dünyada bankacılık sektörünün sermayeyi az tüketen alanlara gittiğini bunun başında da tüketici kredileri geldiğine dikkat çeken Özince ikinci alanında KOBİ kredileri olduğunu ifade etti. Özince "Dünyada bankacılık sektörü bu sıkıntıdan çıkmak için çok büyük sermayeye ihtiyaç duyacağı için, Türkiye gibi ratingi düşük ülklere konulacak sermaye miktarı da daralacak. Ümit ederim ki bu sözlerim yanlış çıkar. Tahvil piyasasının, alternatif finansman kaynaklarının çalışması lazım. Bunun için de ikincil reformların tamamlanması, Türkiye'nin gerçek gündemine dönmesi lazım" dedi. IMF çapasının yerine ne konulacağı açıklanmalı TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi Fatih Özatay, "İki tane kuvvetli çapamız vardı. IMF ve AB çapası. Biri bitiyor. Ne yazık ki hükümetimiz yerine ne koyacağını açıklamıyor. Bazı şeylerin önceden açıklanmasının önemi var. 2-3 yıl önce sorunlara rağmen bir şeyler yapıyorduk, şu anda hiçbir şey yapmadığımızı, sadece statükoyu koruduğumuzu düşünüyorum" diye konuştu. Türkiye'nin büyüme hızını daha da yükseltmesi gerektiğini işaret eden Özatay, kadınların işgücüne yeterli katılmadığı düşünüldüğünde zaten yüzde 10'lar civarında yüksek seyreden işsizlik oranlarının aslında daha yukarda olduğunu anlattı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başlayan kutuplaşmanın artarak sürdüğüne işaret eden Özatay, "Reform uzlaşmayı gerektiyor, ancak bu kutuplaşma döneminde mümkün olmuyor" dedi. Uluslararası piyasalardaki ne olacağının bilinmediğini kurun son üç ayda yüzde 10 arttığını ve MB'nin indirimlerine rağmen faizin yüzde 16'nın altından yüzde 18'lere çıktığını kaydeden Özatay şu ifadeleri kullandı: "Hükümetin hangi çapalarla devam edeceğini söylemesi gerekiyor. Hazine'nin döviz cinsinden borcunu azaltması lazım. BDDK'nın yapması gerekenler var, özellikler şirketler kesiminin açık pozisyonu üzerinde oturup düşünmesi gerekiyor. Merkez Bankası'nın ise enflasyon hedefini bir miktar gözden geçirmesi gerekiyor. Mevcut program miadını doldurdu. Rekabet gücünü artıracak, büyüme hızını artıracak, reform programı gerekiyor. İstihdam üzerindeki vergi yükünün azaltılması gerekiyor". Yapısal değişiklik için birleşmeler kaçınılmaz DÜNYA Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rüştü Bozkurt ise 40 yılda işletmelerin yaşadığı dönüşümleri anlattı. Bozkurt, meslek lisesi mezunu ya da çıraklıktan yetişmiş olanlar bir makine bir tezgahtan dükkanlar açışından başlayarak bugün bir piyasa yapıcısı kuruluş etrafında örgütlenme ihtiyacına kadar 8 aşamadan geçildiğini söyledi. Bozkurt, daha sonra şu görüşlere yer verdi: "Bugün imalat sanayiindeki işletmelerimizin mekan, finansman ve kalifiye eleman ihtiyacı ön plana çıkmıştır. Bu küresel ekonominin dayatmasıyla meydana gelen bir gelişmedir. O nedenle geçmişin şartlarında küçük ölçek, korumacı anlayışa dayalı yönetim anlayışı ve hurda teknolojiden arınma dönemine gelinmiştir. Böylesine yapısal bir değişikliği gerçekleştirmek için birleşmeler, işbirlikleri kaçınılmazdır. Ayrıca, geçmişin alışkanlıklarını aşan, alışkanlıkla yönetimi terk eden ve analizle yönetim yeteneklerini geliştirenler uzun dönemli geleceklerini güven altına alacaktır. Bu dönüşüm mutlaka yaşanacaktır. Dönüşünü piyasanın insafına bırakanlar çok acılı sonuçlarla karşılaşabilir. Akıllı yönetim, girişimciyi devleti, sivil inisifiyatifleri ve toplumun diğer aktörlerini dinleyen ve onların ortak aklından yararlanan yönetimdir. Ehlileşmiş dönüşüm için girişimcilerimizin bu ortak akla her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır." Meslek liselerini artırmalı genç nüfus ciddi potansiyel Dalgakıran Kompresör AŞ, Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran da Türkiye'nin bir dönüm noktasında olduğunu kaydederek "Küreselleşme selinde tedbir almaz planlamasını yapmazsak felaketimiz olur" dedi. Türkiye'nin ihracatının ve sanayiinin hızla büyüdüğünü ve değişimi sadece mecbur kaldıkça yaptığını söyleyen Dalgakıran, "Genç nüfusu meslek sahibi yapmak için hangi stratejilere sahibiz. Gelişmiş bütün ülkelerde normal liselerin yüzde 70'den fazlası meslek lisesi. Türkiye'de bu oran yüzde 30. Oranı yüzde 70'lere çekebilmeli ve bunlar kaliteli meslek liseleri haline dönüştürmeliyiz. Yoksa birinci noktada savaşı kaybedeceğiz. Genç nüfus meslek sahibi değilse, elinde taşıdığı bir bombadır. Türkiye işsizlikle mücadele konusunda ciddi bir başarısızlık içinde görmeyi de haksızlık sayıyorum. Türkiye'nin yeni lokomotifi, dinamiği makine sektörü olacaktır. Dünyada makine üretmeden gelişmiş tek bir ülke yok. Dolayısıyla Türkiye katma değeri yüksek sektörleri desteklemek zorunda. Sektörel teşviklerin gelmesi gerekiyor" diye konuştu. Mesleki eğitim için AB hibesi almak istiyoruz Dudullu İMES Sanayi Sitesi Yönetim Kurulu Başkanı Süheyl Erboz, Türkiye'nin mesleki eğitim almış yetişmiş personele ihtiyacı olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı: "Devlet bu ihtiyacı gidermeye çalıştı. Ancak, Türkiye'de çırak eğitim sistemimizi Almanya'da olduğu gibi ikili sisteme dönüştürmemiz lazım. İşverenin o kadar hengame içinde çırağı eğitecek vakti yok. Meslek eğitimi okulda alıyor, pratik eğitimi de mutlaka çıraklık eğitim merkezinde, eğitimciler tarafından verilmesi lazım. Biz bunu İMES'te ilk çırak okulunu açtığımız zaman gerçekleştirdik. Burada 470 çırak öğrenciler haftada 1 gün teorik eğitim alıyorlar, 1 gün de pratik eğitim alıyorlar. Bu eğitimi alamayanlar, çırak kalfa, kalfalar, usta olamıyor. Usta olamayanlar kesinlikle işyeri açamayacaklar." İMES'te 850 tane işletme olduğunu ve her işletmede bir çırak çalıştığını kaydeden Erboz, gerek para alan gençlere eğitim vermek gerekse işverenin yanında çalışıp da mesleğini geliştirmek isteyenler için 1 yıl süreli yaklaşık 300 arkadaşı eğitmek için proje hazırladıklarını bildirdi. Erboz, AB kaynaklı 250 bin Euro'luk hibe kredi kullanmak istediklerini ifade ederek kabul edilirse, dış kaynak temin ederek, mesleki eğitim konusunda iki proje yürütmek konusunda çalışma içine gireceğiz. Erboz ayrıca Dilovası'nda 3 bin dönüm alanda organize bölge kurma çalışmalarının devam ettiği bilgisini verdi. Zor durumda kalmadan reform yapmak gerekiyor Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel, reel kesimin kullandığı döviz kredilerinin, açık pozisyonun devamlı yükseldiğine dikkat çekti. Firmaların toplam borçlarının, özkaynaklarına oranı ve faiz ödeme gücü (fiyat kârı/faiz ödemeleri) arttığını belirten Erçel, "Finans kaynaklarını tam olarak kullanamadığını, ondan yararlanamadığını gösteriyor. Makine sanayii de yabancı krediyi ortalamanın aşağısında kullanıyor. Fakat buna karşın yurtdışına satışlar daha fazla. Dövizle borçlanabiliyor mu, döviz geliri varsa sorun değil, fakat döviz geliri yoksa ya da yeterli değilse, hedge etmemişseniz, kumar oynuyorsunuz. Günah işleyen de cezasını çeker" diye konuştu. Erçel, 1981'den 1999'a kadar dalgalı kur, yönlendirilen dalgalı kur rejimiyle çalışıldığını da hatırlatarak, enflasyonun da olduğu bir dönemde Merkez Bankası'nın döviz kuruyla idare edildiğini dile getirdi. İş alemi için bulunmaz umut olarak ortaya çıkan bu durum ile herkesin önünü görebildiğine işaret eden Erçel, "Ondan sonra, IMF ile kırılganlıklar çok fazlaydı. Sabit kur rejimiyle, o bantın ortasında gidebilseydik... Dalgalı kur rejimine girdik. Dalgalı kur rejimi Türkiye'yi krizlerinden korudu. TL değerlendi. TL bu kadar çok değer kazanmaya başlayınca, ekonominin yararına olmuyor. Oynama olsa, KOBİ'leri zor durumda bırakıyor. Onun için zor durumda kalmadan reform yapmamız gerekiyor" dedi. Sanayinin kalbine dört yeni şube Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Kayhan Söyler, bugüne kadar küçük işletmelere 240 bine yakın esnaf, tüccar ve işadamına 10 milyar YTL'nin üzerinde kredi verdiklerini belirtti. "Döviz kredileri, yurtdışı kaynaklı krediler, Eximbank, işletme kredileri bunların arasında" diyen Söyler, destek paketi kredileri ile farklı sektörlerde faaliyet gösteren KOBİ'lere yönelik vade yapısı ile değişik krediler verdiklerini dile getirdi. Söyler, şöyle konuştu: "İş Bankası, AR-GE yaparak üretimde verimliliği sağlamayı, pazar payını artırmayı, dış pazarlara açılmayı hedefleyen işletmelerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla inovasyon destek paketini sunuyor. Makine imalat sektörüne yönelik yeni bir kredi paketi sunduk. Türev ürünler olarak, forward, futures, opsiyon ve swap olarak, kur riskine karşı kendinizi koruyabilecek ürünler, sektörel ihtiyaçlar açısından önemli. İSO ve İTO ile düşük faizli ve farklı vadelerde kredi imkanları sunuyoruz." Söyler, ayrıca Ümraniye ve Dudullu'da 2 olan şube sayısını 14'e çıkardıklarına dikkat çekti. Söyler, "Çarşı Ümraniye, Tavukyolu Caddesi, Dudullu semt içi ve DES Sanayi Sitesi şubelerini açmaya hazırlanıyoruz" diye konuştu. Uzakdoğu'dan getirdiğini satıyor sanayici çöküyor Beyaz Eşya Yan Sanayicileri Derneği (BEYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Önay, KOBİ'lerin yarattığı katma değerin yüzde 27, istihdamın ise yüzde 60'ını sağladığını söyledi. Kredilerin kullanma oranının da yüzde 4 olduğunu kaydeden Önay, "Türkiye'deki özel sektör kaynaklara ulaşamıyor. Yıllardır Basel II gelecek diye bekliyoruz. Basel II bu sektöre geldiği zaman, zaten çok pahalı kullanılan krediler, biraz daha pahalı olacak. IMF ile yapılan program, tek partili hükümet güven sağladı. Pembeler mi fazla, siyahlar mı fazla bunu tartışıyoruz. Yurtdışı gelişmeler yanı sıra, kapatma davası ne kadar etkili o şüpheli" dedi. Kasım 2007 itibariyle yabancı sermayenin yüzde 47.7 arttığına işaret eden Önay şöyle konuştu: "Her ne kadar küreselleşme diyorsak da, Türkiye'nin çok tehlikeli gidişatını söylemek istiyorum. Türkiye'deki finans sektörünü yabancılara teslim ettik. Borsanın yüzde 72'si yabancı sermayede. Bu bankalar Türk reel sektörüne ne kadar kredi verecekler, bu önümüzdeki yıllarda Türkiye için önemli sorun. Yan sanayinin yurtdışından getirilmesi ile montaj sanayicisi ülke olacağız. Bu da, Türk reel sektörünün yurtdışındaki rekabetini zayıflatmış durumda. Sanayiciler çöküyor. Uzakdoğu'dan getirdiği malları burada satıyorlar. İyimser tablo çizemedim, keşke İş Bankası gibi 10 banka olsa, Türk sanayicisiyle kol kola girse... Bu saatten sonra özellikle yabancı bankaların gittikçe yabancılaşması ile umudumu yitirdim."